Başbakan Ahmet Davutoğlu Kral FM yayınında Mehmet Akbay'ın sorularını cevaplandırdı. Samimi bir havada geçen programda Başbakan sorulara içten cevaplar verdi, Türkiye'deki siyaset tarzını eleştirdi.
Akbay'ın "Şu anda bize göre kralın huzurundasınız Sayın Başbakanım. Kral bize göre halk. Halkın huzuruna hoş geldiniz" ifadelerine de Davutoğlu, "Teşekkür ederim, zaten sürekli huzurundayız" şeklinde yanıt verdi.
Mehmet Akbay, 81 yerel radyonun Kral Fm ile ortak yayında olduğunu hatırlatarak, "Son zamanlarda bizi üzen bir tablo var. Herkes büyük bir oranda kendi kanalında, kendi propagandasını yapıyor. Diğer tarafa asla ulaşamayan bir ses var. Tarafsızlar, ön yargıları olmayanlar işte burada" düşüncelerini belirtti.
Arkadaşça konuşalım
Bunun üzerine Davutoğlu, "Bu büyük bir şeref. Herkese ulaşabilmek büyük bir şeref. O zaman arkadaşça konuşalım. Siz de benim gibi kravatsız şekilde kralın huzuruna çıkın" ifadelerini kullandı.
Akbay'ın, "Sayın Başbakanım radyonun sizin hayatınızdaki yeri nedir?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Her şeyden önce çocukluğumuzda, hala evde sakladığımız bir radyomuz var. Onun başında maç dinlerdik, arkası yarın dinlerdik. Lise yarışmaları olurdu, cumartesi akşamları. Böyle heyecanla onun başına oturup bir şekilde bir iletişimle, gezegenden gelen bir sesi duyar gibi, o büyülü kutunun içinden şarkılar, haberler, maçlar dinlerdik" diye konuştu.
Radyodan çıkan ses şaşkınlık verirdi
Davutoğlu, radyodan çıkan sesin kendisine şaşkınlık verdiğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Ama nihayet evin ortasına kurulmuş, yani televizyonlar var onun için hayal etmek biraz zor ama evin en müntehap köşesinde bir radyo olurdu ve herkes onun başında, etrafında olurdu. Ya da bir şey yapıyorsanız bir taraftan radyo açıp bir şeyler yazıyorsunuz. Televizyon bunu değiştirdi. Televizyon daha sihirli gelmiyor. Çünkü görüyorsunuz. Diğeri ise gaipten bir sesle hitap ediliyor size. O da etkileyici. Hayal kurmanıza engel olmuyor. Yani görmeden, işte tefekkür böyle başlar. Ben bir kitabımın girişinde düşünmek, konuşmak ve yazmak üzerine bir bölüm yazmıştım. Düşündüğünüz zaman sınırınız yok. Her şeyi tahayyül edersiniz. Konuşurken bu neredeyse onda bire iner. Yazmaya başladığınız da üslup daha da onu sınırlar. Şimdi radyo bizi tefekküre, hayale sevk ediyor. Bir canlandırmaya, görünen değil de görünmeyen, soyuta yönlendiriyordu. O bakımdan bir anlamı vardı."
"Sarı Gelin'le zihnimde Erzurum ve Kafkaslar canlanır"
Başbakan Davutoğlu, gençliklerinde milli duyguların yeni yeni geliştiği dönemlerde Azeri radyolarını aradığını dile getirerek, "Arar, bir Azeri lehçesi yakaladığımda durur, onu zevkle dinlerdim. Onları yakalamak size ulaşamadığınız bir aleme ulaşma imkanı sunuyordu. Müthiş bir şeydi radyo. Sonra özel radyolar çıktığında bazen radyolara yorum da yaptım ben uluslararası ilişkiler alanında. Dolayısıyla radyo hayatımızın bir parçası oldu. Bazı şeyler hayatımıza girer ve hafızamızdan hiç çıkmaz. Kitap, kütüphane gibi. Radyo böyle bir unsurdu. Evvelde asli bir unsurdu. Şimdi nostaljik bir şekilde onlara bakıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Araba kullanmayı çok sevdiğini belirten Davutoğlu, özellikle akademik hayattayken yol boyunca radyo dinlediğini söyledi.
Akbay'ın, "Biraz önce Sarı Gelin'i dinlerken neler hissettiniz? Birkaç dakikalık sizi koparabildik mi?" şeklindeki sorusuna Davutoğlu, "Evet kesinlikle. Sarı Gelin'in bana bir aşkı, sevdayı ve buluşma ümidi zayıf gibi görünen ama o kadar yürekten gelir ki o türkü. Türkülerde zihninizde ne canlandığı önemli. Sarı Gelin'le zihnimde Erzurum ve Kafkaslar canlanır ve orada siz onu yakalarsınız. Bir aşkın bu kadar güzel ifade edilmesi sizi çeker, cezbeder. O bakımdan türkülerin, şarkıların, şiirlerin sizin zihninizde oluşturduğu yansımaları önemli" cevabını verdi.
"Ahlaki bir hayali, çıkarcı bir gerçeğe her zaman tercih etmişimdir"
Davutoğlu, Akbay'ın, programın 81 ilde dinlendiğini hatırlatması üzerine, "Türkiye'nin her köşesine selamlar. Kralın huzurunda, yani halkın huzurunda olmak çok güzel. Zaten eğer sizin maskeniz varsa, karşıda da perdeler, maskeler oluşur. Ama siz açık ve samimi olduğunuzda ki önemli olan hayatın füsunlu hali bir anlamda. Onun için bütün Türkiye'nin her köşesindeki dinleyicilerimize, izleyicilerimize selamlarımı iletiyorum" diye konuştu.
Akbay'ın, "Muhalefet bir şey söylediğinde 'Acaba bu söylediklerinde bir doğru eleştiri var mı?' diyen bir iktidar hayali kuruyorum, iktidar güzel bir şey yaptığında 'Bunlar da bunu güzel yaptılar' diyen bir muhalefet hayali kuruyorum. Bu çok mu uçuk bir hayal oldu?" şeklindeki sorusu üzerine Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu çok ahlaki ve güzel bir hayal ama maalesef hayatın gerçekliğinde görülmeyen, yaşanması zor gibi görünen bir hayal. Aslına bakarsanız hepimizin hayalleri vardır ve bu hayalin dayandığı zemin önemli. Ben ahlaki bir hayali, çıkarcı bir gerçeğe her zaman tercih etmişimdir. Üniversitede öğrencilerim geldiğinde, daha önce kendi makalelerimi veririm ve 'beni eleştirin' derim. Öğrenci size büyük bir hayranlıkla gelir ve talebe olmak ister ama önce ona kendi özgün haliyle eleştiri yapabilme kabiliyetini gösterebilmeniz için, kendinizi eleştirmesine izin vermeniz lazım. O bakımdan ben muhalefetten ya da toplumun herhangi bir kesiminden gelen eleştirileri dikkatlice ve can kulağıyla dinlerim. Bazen toplantılarımızın uzun sürme sebebi, herkesi dinleme arzusu. O bakımdan ben buna açığım ama maalesef Türkiye'deki siyasi kültür, insanları öyle bir noktaya getirmiş ki muhalefet ne derse bu anlamda bir karşılık bulmak için söylemiyor. Keşke öyle olsa. Mesela dese ki 'Şurada, şu politikalarınız doğru ama şu yanlış gidiyor'. Biz bunu gerçekten kabul etmeye hazırız. Hayat gridir. Bu gri alanda yaşıyoruz."
"Eleştiriye de konuşmaya da açık olmak gerektiğini düşünüyorum"
Davutoğlu, hiçbir insanın melek ya da şeytan olmadığını anlatarak, "Bir sembolik ifade anlamında söylüyorum, pür iyilik olan hiçbir insan yok, pür kötülük olan hiçbir insan da yok. Her insanın cevherinde iyilik var, ben buna inanıyorum. Bizim inancımız da budur. İnsan en güzel şekilde yaratılmış. Allah'ın isimleriyle bir anlamda tezkiye edilmiş. Dolayısıyla bana en şiddetli muhalif olanın dahi özünde iyi olduğuna inandığım için mutlaka iyi bir şeyler yakalamaya çalışırım. Ama Türkiye'de siyasal kültür, maalesef kralın huzuruna yani halkın huzuruna çıkarken, mutlak iyiyle mutlak kötünün mücadelesi gibi yansıtılıyor. Bu doğru bir şey değil. Bunu aşmaya çalıştığınızda da bu sefer zaaf gibi görünmeye başlanıyor. Keşke bu olsaydı" ifadelerini kullandı.
Akbay'ın "Ben geçenlerde Kılıçdaroğlu'na sormuştum, 'Hiç mi iyi bir şeyler yapmıyorlar?' diye. O da 'mutlaka yapıyorlar' demişti. 'Neden söylemiyorsunuz?' diye sorduğumda, 'Bizim görevimiz muhalefet yapmak' demişti" sözleri üzerine Davutoğlu, "İşte problem burada. Aslında görevimiz, halka hizmet etmek. Görevimiz doğru bir çizgide, ahlaki bir çizgide insanlığa hizmet etmek. Yani kendinizi konunuzla değerlendirmeye başladığınızda, 'Ben iktidarım, her şeye karşı çıkmalıyım' ya da 'Ben muhalefetim her şeyi eleştirmeliyim' dediğinizde, sizi belirleyen oturduğunuz koltuk oluyor. Halbuki bizi belirleyenin vicdanımız ve o vicdanın dayandığı temel ilkeler olması lazım. Bu anlamda ben her zaman eleştiriye de konuşmaya da açık olmak gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.
"Kandil kesinlikle devrede"
"Biz HDP'ye oy verirken Kandil'e mi vermiş olacağız" sorusuna Davutoğlu, "Kesinlikle. Kandil fiilen devreye girdi. Açıklama yapıyor. Ulusalcılığıyla bilinen gazeteye demeç verdi. Kandil'den veriliyor bu demeç. En ulusalcı gibi görünen kesimler şimdi HDP için çalışıyor" yanıtını verdi.
Mehmet Akbay'ın "HDP'ye verilen oylar, Kandil'e verilen oylar, dolayısıyla PKK'ya verilen oylar diyorsunuz" sözleri üzerine Davutoğlu, "Tabi vaka bu. Daha ötesini söylüyorum. Seçim sonrası koalisyonu imkansız gördükleri için seçim öncesi bir koalisyona yöneldiler. Hepsi bir arada. 3 parti birbiri hakkında olumsuz ifade kullanmıyor. MHP'nin HDP hakkında herhangi bir olumsuz ifadesini gördünüz mü?" diye konuştu.
Akbay'ın "MHP kızıyor. HDP ile nasıl işbirliğimiz olabilir, diyor" değerlendirmesi üzerine Davutoğlu, HDP'nin yaptığı herhangi bir açıklamaya MHP'den tepki gelmediğini belirterek, MHP Genel Başkan Yardımcısının "HDP'nin barajı geçmesi bizi rahatsız etmez" yönünde açıklaması olduğunu kaydetti.
"7 Haziran'da kaosa mı uyanacağız?"
Mehmet Akbay'ın, "HDP barajı aşarsa AK Parti'nin tek başına iktidar olamama riski var. AK Parti ile koalisyon yapmam diyen MHP, CHP var. Bu durumda 7 Haziran'da kaosa mı uyanacağız?" sorusu üzerine "Hiç merak etmeyin" dedi.
Akbay'ın, "Keşke CHP, MHP tek başına iktidar olabilse. Bu kadar birbiriyle çatışan partilerin koalisyon yapması fikri beni biraz tedirgin ediyor halk olarak" sözleri üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:
"Doğru tedirgin de etmesi lazım. Özellikle muhalif liderlerinin üzerine gittim. 'İktidar iddianız var mı, birinci parti olmaya var mısınız?' dedim. CHP'nin en yüksek talep ettiği, alabileceğini söylediği oy yüzde 30. Yüzde 35 gelirse CHP tarih yazmış olur. AK Parti yüzde 40'a doğru gerilediğinde başarısız görünüyor. Ana muhalefet ile aramızda bu kadar fark var. MHP üçüncülüğe razı. Hiç birisinin ben iktidar olurum, olursam da şunu vaat ediyorum diyebileceği bir psikoloji yok. 'Oy verin gelelim' diyemiyor."
"AK Parti tek başına iktidar olamazsa koalisyon olabilir mi? Veya siz muhalefete düşüp, CHP, HDP ve MHP koalisyonu söz konusu olabilir mi?" sorusu üzerine Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Söz konusu değil. Tek başına iktidar olacağız. Hiç tereddüdümüz yok. Bir yola çıkarken zihninizdeki hedefe odaklanırsınız. Hiçbir şekilde bu dediğiniz senaryolar üzerinde bir planlama yapmadık, yapmayız. Allah'ın izniyle milletin de iradesiyle 7 Haziran'da bunu gerçekleştireceğiz. HDP milletvekili, '7 Haziran'da biz barajı geçersek Kandil'de şenlikler yapılacak' dedi. Öbürü de diyor ki 'Biz geçemezsek kan kusturacaklar.' Böyle bir ikilemin içine Türkiye'yi sokmak istiyorlar. 'AK Parti devam ederse kan kusturulur, yok biz onu iktidardan edersek şenlik yaparız.' Siyaset bu iki gerilimin arasında olmaz. Siyaset mücadeleyi verirseniz, sonunda olana da razı olursunuz. HDP tek parti olarak girmeye karar verdiğinde, bunu açıkça söyledim, 'İstedikleri tercihte bulunabilirler ama 8 Haziran ile ilgili bir daha pişmanlık duymayacakları karar alsınlar' dedim. Türkiye ile ilgili vizyonu olanlar iktidar iddiasında bulunur."
Şimdi HDP'yi makyajlama çabası içinde olunduğunu belirten Davutoğlu, bunun hiçbir netice üretmeyeceğini söyledi.
"Süreklilik var, kesinti yok"
Akbay'ın, "Bilboardlarda ikinci yarı vurgusu var. Bu bir yeni sayfa açma ikinci yarısı mı, yoksa birinci yarının devamı mı?" sorusu üzerine Davutoğlu, bu sloganının doğru olduğunu söyledi.
Süreklilik olduğunu belirten Davutoğlu, "Birinci yarı da hiç kusur yok mu?" sorusuna, "Hepimizde hatalar olabilir. Hata olduğunda görürsün düzeltirsiniz. Olmaması için azami gayret sarf edersiniz. İkinci yarıdan kastımız şu, 'Süreklilik var, kesinti yok.' Sil baştan diyecek bir şey söz konusu değil. Geleneği, başarı hikayesi olan bir parti. Bir taraftan da yeni atılım hamle dönemi başlıyor. Aslında bu hep oldu, vurgulandı. 2023'e doğru giderken hedeflerimizin tamamlanacağı, projelerin nihayete döneceği, daha çok sayıda gölün atılacağı, tabiri caizse bir maç, hedef" yanıtını verdi.
"Seçim sonuçlarıyla ilgili bir tedirginlik var mı?" sorusu üzerine Davutoğlu, hiçbir tedirginlik olmadığını, her türlü sonuca saygı duyduklarını, sonucun istedikleri gibi olması için ellerinden geleni yaptıklarını, pazar günü güneşin yine doğudan doğacağını kaydetti.
"Gazeteciler, bir haber geldiğinde, 'Ülkemin çıkarları söz konusu, ben bunu yayımlamayayım' diyebilir mi? Böyle bir görevi var mı gazetecinin?" sorusu üzerine Davutoğlu, bu konuda dünyanın son derece duyarlı davrandığını söyledi.
"Amerikalı kendi milli güvenliğini düşünüyor"
Amerika'da belli bir mesaj geldiğinde, "Bu milli güvenlikle ilgilidir, dikkatli davranın" denildiğinde herkesin, "Bu benim de güvenliğim, milli güvenlik benim güvenliğim" dediğini anlatan Davutoğlu, gelişmiş ülkelerde bu hassasiyetin olduğunu dile getirdi.
Davutoğlu, "Bizde nedense ya özgürlüklerin tümü yok olacağı gibi otoriter bir anlayış var ya da özgürlüklerin sınırsız bir şekilde kullanılacağı bir kaos anlayışı var" değerlendirmesinde bulundu.
Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edilmesinde yaşanan olayları anımsatan Davutoğlu, 13 yıldır devlette değişik görevler yürüttüğünü aktardı.
"Savcımız şehit edilirken Allah aşkına bir devlet görevlisinin aramasına gerek var mı?" diyenDavutoğlu, her basın mensubunun önce kendi öz iç denetimini yapması gerektiğini vurguladı.
Davutoğlu, "Savcının şakağına dayanmış silahlarla ölümünden bir gün sonra cenazesi kalkarken, birinci sayfadan bu resmi yayımlamak bir basın özgürlüğü mü? Bu açık bir terör propagandası. Teröristler bunun için yapıyor. Bu açık bir şekilde savcının ailesini rencide anlamına geliyor. Basın kendi ilkeleri etrafında bunu basmamalı ama aradım, arattım ve 'Ne olur hiçbir basın organı bunu yayımlamasın' dedim. Ama ertesi gün bunu yayımladılar" diye konuştu.
"Yine zamanlama manidar"
Bunun gibi MİT tırları ile ilgili haberde, Türkiye'nin, 78 milyonun güvenliği ve ülkenin milli güvenliğiyle ilgiliyse herkesin özen göstermesi gerektiğine işaret edenDavutoğlu, şöyle konuştu:
"Şimdi yayımlanan resimler, o olay olduğunda 19 Ocak'ta da yayımlandı. O zaman da zamanlaması manidardı, şimdi de. O zaman zamanlaması niye manidardı biliyor musunuz? Bir gün önce ben Dışişleri Bakanı olarak Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiseri ve bölge dışişleri bakanlarını Harran'da toplamışım ve 'Türkiye mültecilere yardım eden ülke' diye dünyada, uluslararası basında büyük bir algı var. Hemen ertesi gün bunu yaptılar. Aynı şekilde 100'ü aşkın büyükelçiyle Adana'daydım o günlerde. Başbakanımız o zaman Brüksel'e gidiyordu, Brüksel'e Başbakanı suçlu gibi gönderdiler. Cenevre'de, Suriye görüşmelerine katılmak için gittim, orada Suriye Dışışleri Bakanı bana doğru dönüp, 'Sizin basın yani terörü destekleyen ülke' gibi bir şeyle konuştu. Şimdi iki milyon mülteciyi ağırlayan, bir milyonu aşkın mülteciyi ağırlayan Türkiye'yi suçlu durumunda göstermek. Olayda kasıt var. Şimdi ise tabiri caizse müflis tüccar bütün eski defterleri açıp 'Şu anda hükümeti nereden yıpratırız?' diye... Yine zamanlama manidar."
"Kamuoyunun dikkatini çekiyorum" diyen Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Muhalefet İdlib'i geçti, Cisr eş-Şuğur'a ilerliyor. Bayırbucak Türkmenleri o bölgeyle ilgili etkilerini artırdı. Diğer muhalif güçler, rejim şu anda DAEŞ ile iş birliği hainde Özgür Suriye Ordusu'na ve muhalefete saldırıyor açık bir şekilde, birlikte. Böyle bir günde bunu yayımlıyorlar. Yani rejim ne zaman zaafa düşse birileri suçu Türkiye'ye atacak şekilde bir oyunun içine giriyor. Bunlar gazetecilik ötesinde herkesin insan olarak, savcı olayında insan olarak, burada da bu ülkenin vatandaşı olarak 'Ben bu haberi yaptığımda acaba doğru mu bu haber' bir. Hükümet yalanladı iki. Bu haber yapıldığında bugünkü kontekste nereye oturuyor bunu bir düşünmek lazım."
"Bugün siyasi partiler dışında bazı paralel yapılar da devrede"
Davutoğlu, "Kürt nüfusun ne kadarı PKK'ya sempatiyle bakıyor, ne kadarı dışarıda kalıyor?" sorusu üzerine,herhangi bir Kürt vatandaşın, yüzde bir bile olsa PKK'ya sempatiyle baktığı bir bulguyu doğru görmediğini söyledi.
"Gönül ister ki Türkiye'de her siyasi parti, kendi meşruiyet zemini içinde, kendi iradesiyle politika yürütsün, seçimlere girsin" diyen Davutoğlu, bugün siyasi partiler dışında bazı paralel yapıların da devrede olduğunu kaydetti.
Van'da o kadar duygulandım ki!
Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Paralel Yapı, bugün özel olarak bir grup için kastediliyor ama nihayet Paralel Yapı'nın niteliği, var olan meşru yapının yanında bir yapı. Burada hem 'Pensilvanya paraleli' var ama bir de 'Kandil paraleli' var. Hatta 'DHKP/C paraleli' var, CHP'ye nüfuz etmek isteyen, HDP'ye nüfuz etmek isteyen. Bu yapılar karışında siyasi aktörlerin kendi özerkliğini korumaları lazım. Böyle bir faktör açık bir şekilde var. Diyarbakır'da, Van'da binlerce, on binlerce vatandaşımıza seslenerek, 'Bunlar sizi temsil edebilirler mi?' diyorum. Hepsi birden 'Hayır' diyorlar. Van'da o kadar duygulandım ki. Tam konuşmanın ortasında bir yerde birden binlerce insan İstiklal Marşı okumaya başladı. Emin olun hiçbir yönlendirme yok. Bir karar alınmış değil. Ben bu soruları sorunca hep birlikte İstiklal Marşı okudular ve bayrağı dalgalandırdılar. Bir ülkede siyaset yapacaksanız aidiyet bilinciniz olacak o ülkeye. Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarını temsil eden, hep beraber Çanakkale'de Türk'ü, Kürt ile Sünnisi, Alevisiyle uğrunda şehit olanların o bayrağı dalgalandırmaktan niye kaçınıyorsunuz? 'Kürt kimdir?' diye bir şey başlattığınızda bir kimlik siyasetine yönelmeye başlıyorsunuz."
Davutoğlu, "Muhalefetin eleştirilerini dikkatle inceliyorum, haklılık payı varsa mutlaka gereğini yaparım. 100 tane yanlış söyleseler bir tane doğruyu oradan bulabiliriz' diyor musunuz?" şeklindeki soruya, "Kesinlikle. Burada hiçbir şekilde bir ön yargı ile yaklaşmam. Keşke daha çok iletişim kanalı olsa, daha çok bir araya gelsek" karşılığını verdi."Mesela şunun doğru olduğunu düşünmüşümdür. Niye aile ortamında oturulup beraber bir çay içilmesin? Niye iki insan olarak, üç insan olarak oturup karşılıklı göz göze bakmayalım, niye konuşmayalım? Bizler politikacı olmadan önce birer insanız" diyen Davutoğlu, siyasi hayatın dışında bir akademisyen olması halinde bugün kendisine muhalefet edenlerin görüşlerinden istifade etmek için geçmişteki gibi yanına gelebileceğini düşündüğünü anlattı.
"Hocam niye bu kadar ciddiye alıyorsunuz"
Davutoğlu, aklına geldikçe tebessüm ettiği bir anısını anlatmak istediğini belirterek, TBMM'de kendisiyle ilgili verilen bir gensoruda muhalefet milletvekili ve grubuyla genel kurulda bir tartışmaları olduğunu, kendisini savunarak itirazda bulunduğunu, ortamın gerildiğini ve ara verildiğini anlattı.
Dışarı çıktıklarında söz konusu milletvekilinin yanına gelerek kendisine söylediklerine değinen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Dışarı çıktığımda beni eleştiren dostumuz geldi, dedi ki 'Hocam niye bu kadar ciddiye alıyorsun? Biz sizin kitaplarınızı da okuyoruz ama burada bunu söylemek zorundayım. Canlı yayındayız'. Dedim ki 'Ben sizi nasıl ciddiye almam. Siz milletvekilisiniz. Milletin buradaki temsilcilerisiniz. Siz rolünüzü yani görevinizi yapıyor olabilirsiniz ama ben her sözü ciddiye almak durumundayım. Ama bunu söylerken çok samimiydi. Gerçekten akademik bazı çalışmalarımı okuduğunu düşünüyorum. Ama önemli olan şu; ben şimdi mitinglerde de görüyorum. Her şeyi öğretebilirsiniz ama samimiyeti öğretemiyorsunuz. Her şey insanlar arasında dille, konuşmayla değil de aslında o insanların ruhunda uyandırdığınız izle ortaya çıkıyor. Samimiyet zamanla ortaya çıkıyor. Sahicilik samimiyetin bir başka adımı. Sahici olmayan her fiil de zamanla sırıtıyor. İhtilaf ederken de uzlaşırken de samimi olmak lazım. Ama biz bazen uzlaşmak için uzlaşıyor gibi görünüyoruz. Bazen ihtilaf ederken de öyle bir yere götürüyoruz ki ortada samimi bir ihtilaftan daha çok inatçı iki keçinin psikolojisi oluşuyor. Bu kültürü yıkmamız lazım. Ben mümkün olduğu kadar bunu yapmaya çalışıyorum. İnşallah seçim sonrasında yeni bir ortamı hep beraber inşa ederiz."
"Olduğumuz gibi görünmeliyiz"
Davutoğlu, Akbay'ın "Ben de şu çağrıyı yapmak istiyorum; bizim gibi düşünmeyen insanlara uzaylı muamelesi yapmayalım, her fikre saygılı olalım. Saygı çerçevesinde olduğu sürece" şeklindeki ifadesi üzerine, "Gezegen hem uzayda seyyaldir. Buraya baktığınıza göre biz daha sabit görünürüz. Nihayetinde bu dengeyi kurmak önemli. Hem seyyaliyet hem istikamet" ifadelerini kullandı.
Eskiden köy odalarında insanların ihtilaf ederken bile karşılıklı saygıyı muhafaza edecek bir dil kullandığını aktaran Davutoğlu, bu kültürün kaybedilmesinin üzücü olduğunu söyledi.
"Siyasette olmak, bazı yanlış davranışları doğru kılmaz ya da daha önce sergilediğiniz tutumdan sizi farklı bir yere götürmemesi lazım" diyen Davutoğlu, Mevlana'nın sözünü hatırlatarak, "Doğru olan, olduğunuz gibi görünmek" dedi.
ANKARA/AA