Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de muhtarlar toplantısında konuştu. Erdoğan Reina saldırısının ardından başlayan yaşam tarzı tartışmalarıyla ilgili "Gaziantep'teki olay da canımızı yakar, Beşiktaş'ta da, Ortaköy'de de... Bunların hepsi terör eylemidir. Gaziantep'teki saldırıya gösterilmeyen tepkiler Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. Hemen bunu yaşam biçimleri vesaire buraya kaydırmanın hiçbir anlamı yok. Bunlar tamamen ülkemizdeki siyasi iradeyi bir kenara ötelemek, ülkeyi bölme operasyondan başka bir şey değildir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe'de muhtarlar toplantısında Reina saldırısıyla ilgili konuştu. Türkiye'nin sistematik bir saldırı altınad olduğunu söyleyen Erdoğan katilamdan sonra başlayan 'yaşam tarzı' tartışmalarıyla ilgili de net mesaj verdi. Erdoğan "Soruyorum kimin yaşam tarzına karılışıldı. Gaziantep'teki saldırıya gösterilmeyen tepkiler Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. Hemen bunu yaşam biçimleri vesaire buraya kaydırmanın hiçbir anlamı yok" dedi.
Erdoğan'ın konuşması özetle şöyle:
Muhtarlar toplantımızın 33'üncüsünde, 2017 toplantısının ilkinde sizlerle birlikteyiz. Yeni yıla yeni umutlarla girmenin heyecanı içindeyken maalesef terör bir kez daha en kalleş, en alçak, en sinsi yöntemleriyle ülkemizi hedef aldı. 2017'nin ilk saatlerinde İstanbul Ortaköy'deki eğlence mekanını basan terörist 39 kişiyi katletti, 71 kişiyi yaraladı. Bu vesile ile bir kez daha saldırıda hayatını kaybedenleri teessür ve saygıyla yadediyor, yaralılara Allah'tan acil şifa diliyorum.
BU OYUNA GELMEYECEĞİZ
Türkiye terör örgütleri üzerinden ateşle imtihan ediliyor. Her mücadele gibi bu asimetrik saldırılarda malesef kayıplarımız oluyor. Toprağa düşen her can kor bir ateş gibi yüreğimizi yakıyor. Bu saldırıların asıl amacı bizim muvazenemizi bozmadır. Duygularımızın aklımızın önüne geçirmektir. Bizi birbirimize düşürmektir. Bu oyuna gelmeyeceğiz, gerekirse kan kusup, kızılcık şerbeti içtik deme pahasına dik duracağız, soğukkanlılığımızı her daim muhafaza edeceğiz.
TESLİMİYET GEREKÇESİ OLAMAZ
Esasen Türkiye'nin büyüklüğü, Türk milletinin gücü karşısında maruz kaldığımız terör saldırıları, yüreğimize düşürdükleri acı bir yana yel kayadan ne götürür mesabesinde hadiselerdir. 1800'lerin başında Osmanlı'nın nüfusu yaklaşık 20 milyondu. Biz sadece Balkanlar'dan çekelirken en az 2 milyon kayıp vermiş milletiz. 1. Dünya Savaşı'ndaki kayıplarımız yine milyonlarla ölçülüyor. Cumhuriyeti kurduktan sonra ilk nüfus sayımını yaptığımız 1920'de yaklaşık 13 milyon nüfusumuzun bulunduğunu görüyoruz. Bu millet için üç beş terör örgütünün saldırıları can yakıcı olsa da teslimiyet gerekçesi olamaz.
KAYBEDERSEK SERV TEZGÂHINA DÖNERİZ
Kaçmak namertlerin işidir, bizim milletimiz her zaman mert olmuştur, meydanları gümbür gümbür inletmiştir. Zaman zaman ifade ettiğim gibi bugün Türkiye yeni bir İstiklal mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak 2023 hedeflerimize ulaşacağız. Kaybedersek 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgâhı yeniden önümüze getirilir. Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması, üslubunu, tavrını ona göre belirlemesi gerekiyor. Türkiye teröre teslim oldu demek, teröristle, terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Terör örgütünün tüm amacı birilerine işte bu sözü söyletmektir. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor, sadece şer ittifakının değirmenine su taşımış oluyor.
YANLIŞ YAPAN ADALETE HESAP VERİR
DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren bir ülkeyi hala o alçak örgüte destek sağlıyor iması tam da Türkiye'ye saldıranların istedikleri türden bir söylemdir. Türkiye'de etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset yapılmasına benim kadar karşı çıkan başka birisi daha var mıdır bilemiyorum. Tüm siyasi hayatım bu mücadele ile geçmiştir. Yıllarca Kürt sorunu kavramını istismar edenlerinin dertlerinin Kürt kardeşlerim olmadığı çukur eylemleriyle ortaya çıkmıştır. Bunlar dürüst davranmadı, hep yalan söyledi. Şimdi gerçekler ortaya çıkıyor. Mezhepçilik üzerinden kendilerine alan açanların dertleri de aslında bu vatandaşlarımızın olmadığı her cinayette, ittifakta ortaya çıkıyor. Bu meselede yanlış yapan varsa hesabını güvenlik ve adalet kurumlarına verir, zaten veriyor.
GAZİANTEP'TE NİYE SUSTULAR?
FETÖ gibi hayat tarzı üzerinden milletimizi istiskal edenlere aynı muamele yapılacaktır, bu böyle bilinsin. Gaziantep'le Ortaköy saldırısı arasında ne fark var? Ortaköy'le ilgili feveran edenler, yazanlar, acaba Gaziantep'teki o 56 kişiyle ilgili ne yazdılar, ne söylediler, ne konuştular, soruyorum. Orada niye sustunuz. Orada niye konuşmadınız? Bizi Gaziantep'teki olay da canımızı yakar, Beşiktaş'ta da, Ortaköy'de de. Bunların hepsi terör eylemidir. Gaziantep'teki saldırıya gösterilmeyen tepkiler Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. Hemen bunu yaşam biçimleri vesaire buraya kaydırmanın hiçbir anlamı yok. Bunlar tamamen ülkemizdeki siyasi iradeyi bir kenara ötelemek, ülkeyi bölme operasyondan başka bir şey değildir.
TÜRKİYE SİSTEMATİK BİR TEHDİT ALTINDA DEĞİL
O saldırgan pazar yerinde aynı saldırıyı yapsa yine benzer tavırlar sergilenecek miydi acaba? Buradaki amaç orada ölenlerin yasını tutmak değil, bir çatlak oluşturup, toplumu kutuplaştırmak olduğu çok açıktır. Bu gerçeği görmek için aynı çevrelerin her iki olayla ilgili ifadelerini yanyana koyup bakmak kafidir. En iğrenç istismar Ortaköy saldırısında olduğu gibi ölü bedenler üzerinden yapılan istismardır. Türkiye kimsenin hayat biçimine sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir.
KİMİN YEDİĞİNE, İÇTİĞİNE, GİYDİĞİNE KARIŞILDI?
79 milyon vatandaşımızın tamamının Cumhurbaşkanı olarak herkesin hakkını, hukukunu, özgürlük alanını korumak benim görevimdir. Bu kardeşiniz İstanbul'da 4,5 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptı, 11 yılı aşkın kesintisiz Başbakanlık görevini yürüttü. 2,5 yıldır da Cumhurbaşkanı olarak ülkeme hizmet veriyorum. Görev verdiniz ben de görevimin gereğini yerine getiriyorum. Yaptığım her işin, attığım her adımın, her sözün kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği bu uzun sorumluluk döneminde hayat tarzı baskısı altında kalan acaba tek bir kişi var mıdır? Kim ben şu şekilde giyinmek istiyorum dedi de giyinemedi. Birileri sosyal medyada, gazetelerde hala utanmadan, sıkılmadan bunları yazabiliyorlar. Bu istismarı yapanların kendileri en başta olmak üzere kimin yediğine, içtiğine, gezdiğine, giydiğine, aldığına, sattığına karışılmıştır, soruyorum.
BENDEN BUNU BEKLEYENLER DAHA ÇOK BEKLERLER
Kimsenin hayat tarzına müdahale edebilecek bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Kurucusu olduğum siyasi partinin de bu yönde bir girişimi adımı bu noktada olmamıştır. 14 yıl önce yola bu kararlılıkla, bu anlayışla çıktık. Bugün de Cumhurbaşkanı olarak böyle bir yola başvurduğuma dair en küçük bir örnek gösterilemez. Hayatı Türkiye'yi bir kesimin diğerleri üzerinde tahakküm kurmaya çalışanlara karşı mücadele etmiş bir kişi olarak benden böyle bir davranış bekleyenler daha çok beklerler. Dünyada ve ülkemizde herkesin aynı hayat biçiminde olma mecburiyeti yoktur. Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin, müezzinin üzerine yürümesi ne kadar yanlışsa, namaz kılmayanlara karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır.
HAYAT BİÇİMİ ÜZERİNDEN ÇOK SALDIRIYA BEN MARUZ KALDIM
Her birimiz kendi mahallemizi savunurken diğer tarafta olanlara oh olsun mantığıyla yaklaşırsak arzu ettiğimiz toplumsal huzur ve barışı tesis edemeyiz. Bu birikime saldıran herkes milletimizden hak ettiği dersi almıştır, almaya da devam edecektir. Bu saldırıların hesabını sormak da bizim en başta gelen görevimizdir. Hiçbir sıfat, konum bu hesabın sorulmasına mani değildir. Bu ülke ve bu devlet hem ekmeğini yiyip, hem de kendisine ihanet edenleri sırtında taşımak mecburiyetinde bırakılamaz. Biz İstiklal mücadelemizi bu tescilli Ali Kemallere rağmen zafere ulaştıracağız, hiç merak etmeyin. Türkiye bir hukuk devlettir. Tüm kesimleri hukuka riayet etmeye davet ediyorum. Türkiye'nin hayat biçimi üzerinden en çok saldırıya maruz kalmış siyasi kişisi herhalde bu kardeşinizdir. Eşime, çocuklarıma saldırdılar. Benim gibi Karadeniz kökenli, Kasımpaşa'da yetişme her türlü mücadelede aktif yer almış birisi bile yasal haklarını kullanma yolları dışında başka bir yola başvurmadım. Bazı şeyleri elle düzeltmek mümkün değilse kalbimizle buğz ederek mücadelemize devam edeceğiz. Şiddete başvurmak kesinlikle yoktur. Kimlerin şiddete başvurduğunu görüyoruz değil mi? İşte bölücü terör örgütü PKK, FETÖ, DHKPC'nin neler yaptığını görüyoruz. Bunların siyasi uzantıları şiddetle belli bir yere gelebildiler. Bu şiddet olmasaydı belki de oralara gelemeyeceklerdi.