CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, ABD'nin PYD/PKK'ya silah yardımı kararı almasına ilişkin, "YPG'ye ağır silahlar verilmesi demek, hem bölge güvenliğinin hem de Türkiye'nin bütünlüğünün önemli ölçüde tehdit altına alınması demektir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın, bu kararın arkasından ABD ziyaretini ciddi olarak bir kere daha gözden geçirmesi ve yeniden değerlendirmesi gerekir" dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Parti Sözcüsü Tezcan, toplantının ardından yaptığı açıklamada, Selin Sayek Böke'nin parti sözcülüğü görevinden kendi isteğiyle ayrılması üzerine, Kılıçdaroğlu'nun bu görevi şahsına verdiğini belirtti.
Daha önceki parti sözcülerinin önemli görevler yaptığını ifade eden Tezcan, onlardan sonra bu görevi yapabilmenin özel bir çalışma ve yükümlülük getirdiğini söyledi. Tezcan, bütün vatandaşların ve insanlığın Berat Kandili'ni tebrik ederek, kardeşliğin ve dostluğun hakim olacağı bir gelecek arzu ettiklerini dile getirdi.
Anayasa değişikliği geçmediği halde, geçmiş gibi bir gayrimeşru sürecin başlatıldığını savunan Tezcan, bu gayrimeşru sürecin kurumlarının oluşturulmaya çalışıldığını, bunlardan ilkinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olduğunu ileri sürdü.
Tezcan, TBMM'de bu konuda kurulan karma komisyonun ikinci toplantısını yaptığını, seçilecek 7 üye için 83 aday adayının başvuru yaptığını anımsatarak, "Müracaatlar bir ibret vesikasıdır. Yargıda yeniden cemaat-siyaset, tarikat-siyaset ittifakının köşe taşlarının döşenmeye başlandığını görüyoruz. Dünden itibaren Hakimler Savcılar Kurulunun oluşumunda tıpkı 2010'dan sonra olduğu gibi AK Parti iktidarının cemaatlerle ittifakının yeni dönemde de aynı kararlılık ama aynı aymazlık içerisinde devam ettiğini ibretle izliyoruz." diye konuştu.
KHK KOMİSYONU
Karma komisyonun oylamasına CHP'nin katılmayacağını ifade ettiğini belirten Tezcan, "Bu mühürsüz seçimin gayrimeşru yapılanmasının parçası olmamaya karar verdik ve bu çerçevede Hakimler Savcılar Kurulu oylamasına katılmayacağız. Komisyon çalışmalarına katıldık, düşüncelerimizi söyledik, kayıtlara geçirdik ama bu mühürsüz seçimin gayrimeşru sonuçlarının parçası olmayacağız, oylamaya katılmayacağız. Kendilerini baş başa bıraktık. Bu yapının kurucularını baş başa bıraktık. Yeni bir cemaat-siyaset ittifakının Türkiye için hayırlı bir sonuç yaratacağını düşünmüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Tezcan, bugün Kılıçdaroğlu ile Danıştay'ın 149'uncu kuruluş yıl dönümü kutlamalarına katıldıklarına dikkati çekerek, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ün yaptığı açıklamanın, hem yargının hem de yüksek yargının hangi noktaya geldiğini göstermesi açısından çarpıcı olduğunu vurguladı.
Güngör'ün, "anayasa değişikliğiyle, kuvvetler ayrılığının belirgin bir şekilde ifade edildiğini" söylediğini aktaran Tezcan, "Sanıyorum bunu söyleyebilmek için hukukçu olmak değil ama bugünün Danıştay Başkanı olmak gerekiyormuş." ifadesini kullandı. Güngör'ün ayrıca "OHAL KHK'ları ile ilgili inceleme komisyonunun, 685 sayılı KHK ile oluşturulmuş olmasını bir hukuk devletinin gereği gibi göstermeye çalıştığını" ileri süren Tezcan, bunu "hayret verici" olarak nitelendirdi.
BAŞBAKAN YILDIRIM'A İLETTİ
Tezcan, "Herhalde, OHAL inceleme komisyonu gibi tam da KHK ile yargısal denetimin önünü tıkamak, binlerce, yüz binlerce mağdurun hak aramasının önünü kapamak için oluşturulmuş bir komisyonu, adı konmuş, henüz kendi dahi kurulmamış bir komisyonu hukuk devletinin bir gereği diye yutturmaya çalışmak, sanıyorum bugünün Danıştay başkanlarına özgü bir yetenek olsa gerek. Bu tablo, yargıda ve özellikle yüksek yargıda hangi noktaya düştüğümüzün, hangi acz içerisinde bulunulduğunun çarpıcı bir örneğidir." dedi.
Bu durumun, salondaki protokol işleyişine de etki ettiğini ileri süren Tezcan, törenin bitiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan Danıştay'dan ayrılırken, hakimlerin salona hapsedildiğini iddia etti. Tezcan, "Yargı sürecinde yaratılan bu psikolojinin kara bir fotoğrafı olarak tarihin sayfalarına ne yazık ki bugünkü Danıştay törenleri düşmüş oldu." diye konuştu.
İşlerinden, mesleklerinden ihraç edilip, haklarını arama imkanı bulamayan kamu görevlilerinin her türlü demokratik yolu deneyerek haklarını arama mücadelesi sürdürdüğünü ifade eden Tezcan, KHK ile ihraç edildikten sonra başladıkları açlık grevinde 63'üncü güne giren Nuriye Gülmen ile Semih Özakça'nın ölümle pençeleşecek kritik eşiğe doğru hızla sürüklendiğini söyledi.
Açlık grevinde 63 gün geçmiş olmasına rağmen, hükümetin ciddi ve vahşet derecesinde bir ilgisizlik içerisinde olduğunu savunan Tezcan, ailelerin, hükümet yetkilileriyle konuşmak istediğini ancak bugüne kadar randevu alamadıklarını öne sürdü. Başbakan Binali Yıldırım'a ve hükümet yetkililerine, "Öldükleri zaman mı hatırlayacak ve anlayacaksınız?" diye soran Tezcan, Kılıçdaroğlu'nun Danıştay toplantısında konuyu önce Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a, ardından da Yıldırım'a ilettiğini aktardı.
KABUL EDİLEBİLİR BİR ŞEY DEĞİL
Türkiye'nin 15 yıllık AK Parti iktidarı döneminde dış politikasının çöktüğünü ileri süren Tezcan, bu dış politikanın çökmesinde, Dışişleri bürokrasisinin yok edilmek istenmesinin vebalinin çok büyük olduğunu savundu.
"Bu sürede,'monşerler' diyerek alay ettikleri Dışişleri bürokrasisini yok edip, devletin dışişleri birikimini, hafızasını yok eden anlayış, Türkiye'yi bütün uluslararası ilişkilerde çaresiz ve ne yapacağını bilmeyen, rotası bozuk bir gemi durumuna düşürmüştür." diyen Tezcan, bugün, AK Parti üyesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye ziyareti öncesi, Dışişleri bürokrasisindeki çürümüşlüğün çarpıcı neticeleriyle karşı karşıya kalındığını iddia etti.
ABD'ye giden ön inceleme heyetinde Dışişleri kadrolarının bulunmadığına işaret eden Tezcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne yazık ki Sayın Cumhurbaşkanı ABD'ye gitmeden önce, henüz ön heyet oradayken, ABD 'YPG'ye ağır silahlar vereceği'ni ilan etmiş ve bu konuda karar vermiştir. Bu, Türkiye için kabul edilebilir bir şey değil. Bu, Türk dış politikası için, Türkiye'nin güvenlik anlayışı için, Türkiye'nin bölgede söylediği bütün temel argümanlara karşı NATO müttefikimiz olan ABD'nin çok ciddi bir problemidir. Böyle bir tablo kuşkusuz hepimizin şiddetle reddedeceği ve karşı çıkacağı bir tablodur. YPG'ye ağır silahlar verilmesi demek, hem bölge güvenliğinin hem de Türkiye'nin bütünlüğünün önemli ölçüde tehdit altına alınması demektir. Böyle ağır bir adımın karşılığında başta Cumhurbaşkanlığı makamı ve hükümet olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin basiretsiz ve zayıf bir pozisyonda olması düşünülemez ve kabul edilemez. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı'nın, bu kararın arkasından ABD ziyaretini ciddi olarak bir kere daha gözden geçirmesi ve yeniden değerlendirmesi gerekir diye düşünüyoruz."
ATATÜRK'E HAKARET MAHARET HALİNE GELDİ
Atatürk'e hakaretin maharet haline geldiği bir döneme girildiğini söyleyen Tezcan, "Ne yazık ki 15 yıllık AK Parti iktidarında Mustafa Kemal'e hakaret etmek bir teşvik meselesi haline gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Tüm bu hakaretlerin tesadüfen değil, bilinçli olarak yapıldığını öne süren Tezcan, tek amacın ise "milletin gönlünden kurucu önderi silme çabası" olduğunu dile getirdi. Bülent Tezcan, hakaretlere karşı iktidarın kararlı bir duruş göstermesi gerektiğini de vurguladı.
16 Nisan'da yapılan halk oylamasına da değinen Tezcan, "Türkiye mühürsüz seçimin gayri meşru ortamında yaşamaya devam ediyor." ifadesini kullandı.
CHP olarak, "meşru olmayan referandumun sonuçlarını konuşmaya devam edeceklerini" belirten Tezcan, sonuçlara ilişkin hukuk mücadelelerinin ise süreceğini bildirdi. AİHM'e yapılacak başvuruyla ilgili hazırlıkların sürdüğünü dile getiren Tezcan, başvurularının AİHM'in içtihat değişikliği yapmasını sağlayacak bir müracaat olacağını söyledi.
MYK REVİZYONU İŞARETİ OLMADI
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tezcan, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
MYK revizyonu tartışmalarının hatırlatılması üzerine Tezcan, tüzüğe göre MYK'yı belirleme yetkisinin genel başkanda olduğunu söyledi. Tezcan, "Şu ana kadar Sayın Genel Başkanımızın mevcut MYK'yı değiştirme konusunda herhangi bir niyeti, ifadesi, işareti ve adımı olmamıştır. Şu ana kadar görünen böyle bir tablo yoktur." dedi.
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin genel merkez yönetimini "basiretsizlik"le suçlaması hatırlatılarak, bir disiplin yaptırımı olup olmayacağının sorulması üzerine ise Tezcan, CHP'de ifade özgürlüğünün en geniş şekilde yaşandığı bir süreçte olduklarına dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu'nun parti içinde yarışmak isteyen herkesin önünü açan bir siyasetçi olduğuna işaret eden Tezcan, parti disiplini çerçevesinde atılan bütün adımların da meşru kabul edildiğinin altını çizdi.
CHP'de disiplin soruşturması gerektirecek konuların tüzükte belirtildiğini aktaran Tezcan, "Sayın İnce'nin şu ana kadar ki beyanlarında, benim görebildiğim kadarıyla, disiplin soruşturmasını başlatacak bir şey göremedim. Benim gözümden kaçan bir şey var mıdır bilmiyorum. Ona da yetkili kurullarımız bakarlar. Mesele kimin neyi söylediği değil, söylenen sözün ne olduğudur." diye konuştu.
MESELE KUZU YA DA KURT ÜSLUBU DEĞİL
Tezcan, bir soru üzerine ise "Sayın Erdoğan işi gücü olmayan birçok işe karıştığı için Türkiye bu noktaya geldi. Yemin ettiği tarafsızlığa uygun görevini yapsaydı Türkiye bugün birçok şeyi yaşamayacaktı. Bu noktada sandıktan çıkan 'hayır'ların bir an önce parçalanması için saray kaynaklı senaryolar planlandığını biliyoruz. Bize düşen görev bu senaryoların parçası olmak değil, bunları boşa çıkarmaktır." ifadesini kullandı.
Başbakan Yıldırım'ın mühürsüz oylara ilişkin açıklamaları da sorulan Bülent Tezcan, şunları söyledi:
"Sayın Başbakan hiçbir zaman kendi elindeki başbakanlık mührünü de kullanmadığı için onun gözünde mühürlerin önemi olmayabilir ama biz seçimlerde mühürlerin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Mühür, sahteciliğin önüne geçmede en önemli önlemlerden biridir. Sayın Başbakan 'Ben kendi mührümü kullanmadığım için YSK'nın bu mühürleri dikkate almamasının bir mahsuru yok.' diye düşünüyor. Mühürsüz seçim, atı çalanın Üsküdar'a doğru gitmesine neden olmuştur. Sayın Başbakan buna razıysa ona söyleyecek bir şeyimiz yoktur ama millete söyleyecek şeyimiz çoktur. Bunun sebebi olan YSK'ya söyleyeceğimiz şeyimiz çoktur ve söylemeye de devam ediyoruz."
Kılıçdaroğlu'nun üslubuna yönelik bir soruya da Tezcan, "Mesele kurt ya da kuzu üslubu değil, mesele milleti kucaklama meselesidir. Sayın Genel Başkanımız siyasete nezaketi getirmiş bir siyasetçidir. Bu konuda Sayın Başbakan'ın tavsiyelerine ihtiyacımız olduğunu düşünmüyoruz." karşılığını verdi.
OLAĞANÜSTÜ KURULTAY TARTIŞMASI
"Olağanüstü kurultay olacak mı?" sorusu üzerine de Tezcan, bir partilinin olağanüstü kurultay talep etmesinde sakınca olmadığını söyledi.
CHP Tüzüğü'ne göre olağanüstü kurultayı toplama şartlarının belli olduğunu, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun olağan kurultay süreci başladığı için olağanüstü kurultaya sıcak bakmadığını aktaran Tezcan, olağanüstü kurultay isteyenlerin ya PM'yi ikna etmesi ya da delegelerin yarısından bir fazlasının imzasını bulması gerektiğini hatırlattı.
Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, başka bir soruyu yanıtlarken de Kılıçdaroğlu'nun ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcılığına henüz bir atama yapmadığını ve bunun kendi tasarrufunda olduğunu sözlerine ekledi.
ANKARA/AA