Aynı hatalar aynı sonuçlar

Aynı hatalar aynı sonuçlar

‘İstikrar en önemli kriter’ uyarılarına rağmen MB’de iki yılda üç başkan değişti. Ekonomi ‘Faiz sebep enflasyon sonuç’ yaklaşımına bırakıldı. Kurun ateşini geçici süreyle düşürmekten öteye gitmeyen swap hamlelerinde ısrar edildi. Sorunları yapısal hale getiren ve her defasında 83 milyona yük bindiren ‘ekonomi çıkmazı’ önce zihniyet değişmeden sonuç alınamayacağını ortaya koydu.

Hükümetin uzun süredir izlediği tartışmalı politikalar, MB’ye Ağbal’ın getirilmesiyle yerini ‘rasyonaliteye dönüş’ algısına bıraktı. Ancak gece yarısı kararnamesiyle beklentiler boşa çıktı.

MB Başkan yardımcısı da görevden alındı. Piyasalar ‘eskiye dönüş’ sinyaline sert tepki verdi. Dolar 5 ay önceki seviyeye döndü. “Enflasyonun sebebi faiz” görüşünü savunan Kavcıoğlu “Faizi enflasyon üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edeceğiz” dedi. 

TÜSİAD: GÜVEN VE İSTİKRAR YOKSA HİÇBİR FAİZ İNDİRİMİ KALICI OLMAZ 

Cumhurbaşkanı’nın vatandaşa “Dövizinizi bozdurun” çağrısı da karşılık bulmadı. Rezervlerin buharlaştırıldığı, geride bir ekonomik yük bırakan yaklaşımın en kritik yan etkisi güvenin zedelenmesi oldu.

‘Hem yüksek döviz hem yüksek faiz’ tablosuna dikkat çeken uyarı TÜSİAD’dan geldi. Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan “Güveni ve istikrarı tesis edemezsek hiçbir faiz indirimi kalıcı olmaz. Bunları yaşadık, gördük” vurgusu yaptı.  

karar-manset-31-mart.jpg

KUR FAİZİ YİNE SİL BAŞTAN

Ekonomide alınan kararlar, TL’yi derinden etkiliyor. Kur krizinde yaşanan dönemden ders çıkarılmadan yapılan müdahaleler TL’yi yine değer kaybına mahkûm etti. MB Başkanının değişiminden sonra dikiş tutmayan kur yeniden 8.50 seviyelerine yaklaştı. Alınan hatalı kararların tekrarlanmasıyla yüksek faiz yüksek kur dönemine geri dönüldü.

Ekonomi yönetimdeki değişiklikten sonra kur neredeyse 6 lira seviyelerine kadar gerilemiş. Piyasalar kısa süreli nefes almaya başlamıştı. Fakat sonrasında hükümetin aldığı her karar TL’yi derinden etkiledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son 20 ayda 4 Merkez Bankası başkanı göreve getirerek, Merkez’in bağımsızlığını yeniden zedeledi.

Kasım ayında göreve getirilen Naci Ağbal ile TL ilk PPK toplantısından sonra yüzde 10’dan fazla değer kazanmaya başladı. Merkez Bankası’nın tek ‘cent’ini harcamadan kuru gerileten Ağbal, görevden alındığında 7.20 liraydı. 19 Mart’tan sonra TL’nin değer kaybı durmadı. 21 Mart gecesi sığ piyasalarda 8.48 seviyelerine kadar çıkan kur, eski günlerine dönerek artışlarını günlük banda çevirdi.

Dün ise yükselişini hızlandıran kur gün için 8.46’nın üzerine çıktı. Yapılan hatalar tek tek tekrarlandı. Swap hamleleri yeniden yapıldı, faiz enflasyon mesajları yinelendi. Kasım 2020’den önceki ekonomi yönetiminde faiz yüzde 15 iken kur 8.58 seviyesine çıkmıştı. Şimdi ise faizin yüzde 19 kurun ise 8.46 olması dikkat çekti.  

Haftaya yükselişle başlayan dolar/TL, dün yüzde 2’yi aşkın bir yükselişle 8.45’in üzerine çıktı. ABD tahvil faizleri yüzde 1,77’yi aşarken küresel piyasalarda değerlenen ABD Doları, Türk Lirası üzerinde baskı oluşturuyor. Dolar endeksi de 45 ayın zirvesi olan 93 seviyesini aştı. 

Şubat ayında 7,0 seviyesi altına inen dolar/TL kuru, ayın sonlarında ABD tahvillerindeki yükselişin etkisiyle 7.50’ye yükseldi. Mart ayı başında ise 7.78’e yükselmesinin ardından PPK toplantısı sonrası kur 7.20’nin altına geriledi.

TCMB’nin piyasa beklentileri üzerinde faiz artışı yapması ve sıkı para politikasından taviz verilmeyeceğini vurgulaması ile kurda yaşanan gerileme TCMB Başkanı Ağbal’ın görevden alınmasıyla yerini yeniden yükselişe bıraktı. 8.48’e yükselen kur haftanın devamında 7.70’e indi, ancak para politikasına dair belirsizliklere ek olarak doların da küresel piyasalarda yükselmesiyle kur 8.0 seviyesi üzerine yerleşti.

Geçen haftayı 8.14 seviyesinden kapatan kur, önceki gün 8.21’e çıktı ve son olarak TCMB Başkan Yardımcısının da görevden alınmasıyla kur bugün hızlı yükseliş yaşadı.

BU KAYBIN SORUMLUSU ‘ŞAHSIM HÜKÜMETİ’

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Türk Lirası’nın değer kaybettiğini belirterek, “Sorumlu kendi aklını beğenen kibir hastalığıyla malul Erdoğan’ın Şahsım Hükûmeti” değerlendirmesini yaptı. Öztrak Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Türkiye, ağır çekim bir finansal türbülansı en ağır şekilde yaşıyor. Yalnız ve sahipsiz Türk lirası değer kaybediyor. Bunun sorumlusu ne dış güçler ne de salgın. Sorumlu; kendi aklını beğenen kibir hastalığıyla malul Erdoğan’ın Şahsım Hükümetidir” ifadesini kullandı.

‘TÜM ARAÇLARI KULLANMAYA HAZIRIZ’

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Şahap Kavcıoğlu “Politika faizini güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edeceğiz” dedi. Kavcıoğlu dün düzenlenen toplantıda şu mesajları verdi: “Politika faizini, enflasyon üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edeceğiz. Kararlarımızı veri odaklı alacağız. Bir hafta vadeli repo faiz oranı para politikası açısından temel politika aracımız olmaya devam edecek.

Enflasyondaki düşüşün kalıcılığını sağlayacağız. Yüzde 5 enflasyon hedefine bağlıyız. TL’nin itibarını sağlayacağız.” Kavcıoğlu “Merkez Bankasının kanunla belirlenmiş görev ve yetkileri çerçevesinde enflasyonda kalıcı düşüşü sağlamak için para politikası araçlarını etkin şekilde kullanmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

YİNE YENİDEN AYNI TABLO

Analist Dr. Barış Esen “Dolar/TL 8.50’ye yaklaştı. Faizimiz hala yüzde 19. ‘Nisanda faiz indirmeyeceğim’ diyen bir TCMB başkanı var. Ama değer kaybı ortada” ifadelerini kullandı. Ekonomist Mustafa Sönmez de “Tırmanış nerede durur, azalır, diye iktisatçılara sormayın, bilmezler; muhatabınız artık ruh hekimleri. Tek adam kararları nasıl bir ruh halinin ürünüdür ve başka neler yaşayabiliriz? Herkes kendisine mukayyet olsun” dedi. 

‘BİZİ ÇIKMAZA SOKANLARIN BİRİKİMLERİ NEREDE?’ 

Daha önce de enflasyon ve faizin arttığını söyleyen ekonomist Prof. Dr. Veysel Ulusoy, “Tablo yine aynı enflasyon arttı, faiz arttı, döviz kuru yükseldi. Araya reel üretim koymazsanız daha da devam eder. Öyle bir kırılganlık içindeyiz ki, Merkez Bankasında bir memur bile değiştirilse, lira 5-10 kuruş değer kaybediyor” dedi. Ekonomist Hakan Kara da şu soruyu sordu: “Bizi bu çıkmaz yola sokanlar birikimlerinin ne kadarını döviz ve dövize endeksli varlıklarda tutuyor? Bir vatandaş olarak bu konuyu merak ediyor ve araştırılmasını talep ediyorum.”

‘HATALAR ARTIK KABUL EDİLMELİ’

Gelecek Partili ekonomist Serkan Özcan “Dünyanın hiçbir yerinde hem yüzde 19 faiz verip hem de böylesi kur krizi yaratan başka bir siyaset görülmez. Resmen 84 milyon insanı cehaletin, akıl yoksunluğunun, kişisel çıkarların, makam ve mevki hırsının kurbanı ediyorlar. Gözümüzün önünde eriyor bütün kazanımlar” dedi.

Ekonomist Mahfi Eğilmez, hataların kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Eğilmez “Hata yaptığımızı kabul etmenin zayıflık değil erdem olduğunu görebildiğimiz andan itibaren doğruyu bulmaya yaklaşabiliriz. Kurdaki yükseliş yalnızca bizdeki risk artışıyla ilgili değil. DXY (Dolar Endeksi) de yükseliyor” yorumunu yaptı.

TÜSİAD FAİZ DEMEDİ 

YATIRIMIN SIRRI İSTİKRAR VE GÜVENDE 

TÜSİAD Genel Kurulu’nda ekonomiye ilişkin mesajlar dikkat çekti. Yatırımda faizden önce istikrar ve güven duygusunun hakim olması gerektiği vurgulanırken TÜSİAD Başkanı Kaslowski “Kalkınmanın ön koşulu istikrardır, son 2.5 yılda TÜİK başkanı 4 kez, TCMB başkanı 3 kez değişmiştir” dedi.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Olağan Genel Kurul’u dün gerçekleşti. Genel Kurulda ekonomiye ilişkin mesajlar dikkat çekerken, istikrar ve güvenin de altı çizildi. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simon Kaslowski, kredi genişlemesine bağlı gerçekleşen istisnai büyüme ile enflasyonist baskının arttığı hem faiz hem kurun yükseklerde seyrettiği bir ekonomik ortam olduğunu anlattı.

Kaslowski “Şeffaflık, hesap verilebilirlik, kurumsal özerklik, istişare, çoğulculuk, mutabakat arayışı gibi konuların önemini vurgulamaya devam edeceğiz. Kalkınmanın ön koşulu istikrardır, son 2.5 yılda TÜİK başkanı 4 kez, TCMB başkanı 3 kez değişmiştir” dedi. Bu tür görev değişikliklerinde, ancak şeffaflık ve hesap verilebilirlik dikkate alındığında piyasa ekonomisinin daha sağlıklı çalışabileceğini belirten Kaslowski “TL’nin zayıflığı dışsal şoklar karşısında bizi korunmasız bırakacaktır. TL’ye güveni yeniden kazandırmalıyız, aksi takdirde had safhaya varan işsizlik, alım gücünde azalma, büyümenin finansmanı gibi temel sorunların çözülmesi mümkün değil. İşsizlik toplumu korkutucu boyutta tehdit etmekte; rezervlerimiz azaldı. Gıda enflasyonunun özel olarak ele alınması, tarım sektörünün sorunlarını kalıcı çözecek bir programın hazırlanmasının gereğine inanıyoruz” açıklamasında bulundu.

Konuşmasında İstanbul sözleşmesine de değinen Kaslowski, şöyle devam etti: “Özellikle 21. Yüzyıl dünyasında kadınların haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesi, onların şiddetten korunması öncelikli bir konudur. Kadınların iş dünyasında ve aslında hayatın her alanında eşit muamele görmeleri hem her şeyden önce bir insan hakları meselesidir hem de bir ülkenin ekonomik cazibesini etkileyen unsurlardan birisidir.

Bu nedenle bizzat Avrupa Konseyi bünyesinde tüm ülkelerce imzalanmış, Türkiye’nin öncülük de yaptığı, ilk imzacısı Türkiye olan ve dünyanın incisi şehrimizin adını taşıyan İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını, daha önceki basın açıklamalarımızda da vurguladığımız gibi, düzeltilmesi gereken bir karar olarak değerlendirdiğimizi tekrarlamak istiyorum.

‘REFORM SÜREÇLERİ BÜROKRASİ DEĞİŞİMLERİNE HASSASTIR’

Sonuncu reform paketinde ele alınan reformların hepsinin yerinde olduğunu ancak reformların uzun ve meşakkatli süreçler barındırdığını vurgulayan Tuncay Özilhan, “Israrlı uygulama ve takip gerektirir; bu yüzden reform süreçleri siyaset ve bürokrasideki değişikliklere hassastır. Yüksek faiz oranları tasarruf açığının sonucudur, tasarrufları artırmazsak, TL’ye güveni tesis edip uzun vadeli dış kaynak çekmezsek, hiçbir faiz indirimi kalıcı olmaz.

Yatırımcı güveni tesis edilemeyince uzun dönemli yatırım kararı da alınamıyor. Yatırımcı güven ister, sık sık değişmeyen kurallar ister. TL’deki değer kaybının bir nedeni döviz geliri üretme kapasitesinin düşüklüğü ise diğer neden geleceğe ilişkin belirsizlik ve güvensizlik. Sorun şiddetlenince rezervlerden döviz satarak TL’nin değerini korumaya çalışmak ancak kısa süre için işe yarar; sorunun hep tekrarlamaması için ekonomik yapının dönüşüp döviz gelirlerinin artırılması ve ekonomi yönetiminin güven sağlaması gerekir. Fiyat artışı ile mücadele için fiyat kontrollerinin yetmediğini tecrübe ile biliyoruz” diye konuştu. 

‘YETKİ VE SORUMLULUKLAR BULANIKLAŞTI’ 

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan da herkesin son aylarda art arda gelen beklenmedik gelişmeleri anlamaya çalıştığını belirterek “Ortalığın toz duman olduğu, yetki ve sorumlulukların sınırlarının bulanıklaştığı durumlarda karar nasıl alınır; nereye gittiğimiz konusunda kafamızda bir cevap yoksa plan nasıl yapılır? Kurumsal yapıların öngörüldüğü gibi çalışacağı varsayımı olmadan yarın ne olacağı nasıl bilinir; ilan edilmiş olan kurallar yarın değişebilirse, yarına ilişkin kararlar nasıl alınır?” ifadelerini kullandı.

‘KENDİ ARAMIZDA KAVGA ETTİKÇE HERKES KAYBEDİYOR’

1970’li yıllardaki gibi iç ve dış mihrak sorununun, cari açık ve finansman sorununun devam ettiğini söyleyen Tuncay Özilhan, şöyle konuştu: “Bugün ile 1970’ler arasında ciddi paralellikler var. Pandeminin yol açtığı ekonomik zorluklar zaten var olan yapısal zorlukların üzerine ekleniyor; yolun bir yanı istikrarsızlık, bir yanı ekonomik daralma, işsizlik ve geçim sıkıntısı, ülke olarak hepimiz bu arabanın içindeyiz. Kendi aramızda kavga ettikçe herkes kaybediyor, birleştirici olmak lazım. İstikrarı korumanın yolu keskin manevra yerine net, öngörülebilir ve tüm kesimlere güven veren bir yol haritası koymaktan geçiyor.”

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN