Bilenler bilir, Şemsettin Sami, Galatasaray Kulübü’nün kurucusu Ali Sami Yen’in babasıdır. Ali Sami Yen’in asıl adı Saadeddin Ali Sami’dir, diğer erkek kardeşi Süleyman Necmeddin Sami’dir. Büyük kızı ise Samiye Erer Hanımefendi. Galatasaray’ın ilk formalarını bir rivayete göre o dikmiş. Hikmet Feridun, Şemeddin Sami ile ilgili bilgileri Samiye Hanım’dan almıştır.
Bu yazı dizisinden öğrendiğimize göre Sami’nin evi Caddebostanı Camisi’nin tam karşısındaki kuleli köşktür. Yazar, bu köşkün planını kendi çizmiş. Osmanlının en önemli dil alimlerinden biri olan, eski Yunanca, Latince, Fransızca, İtalyanca, Almanca, Acemce, Arapça, Rumca bilen, başta “Kamusü’l-Alam”, “Kamus-ı Arabi”, “Kamus-ı Fransevi”, “Kamus-ı Türki” gibi ancak 5-10 kişinin ekip olarak yapabilecekleri çalışmalara imza atan Şemseddin Sami, ne yazık ki fakir bir hayat yaşamış, yaptırdığı evi borcu nedeniyle satma durumuyla karşı karşıya kalmış, bu durum onu çok üzmüş, üzüntüsünden yer yer dili kilitlenmiştir. Araştırma yapmak için Leipzig’den kitaplar getirtmiş, kitapçıya 1500 lira borç yapmıştır. Verilen bilgiye göre kütüphanesinde 20.000 kitap varmış. Ölümünden sonra topu topu 80 liraya alıcı bulmuş. Leipzig’deki kitapçı, merhumum ilmine hürmeten borcunu almamıştır. Yazarın evi ölümünden kısa süre sonra Fehim Paşa tarafından satın alınmış. Paşa, aileye evi boşaltması için 24 saat süre tanımış, eşyalar yakındaki caminin avlusuna yığılmıştır.
Sami Bey, dilimize yabancı dillerden kelime alınmasına şiddetle karşı çıkarmış. Bu minvalde Servet-i Fünun şairleri için “Bu çocuklar, çok ilerleyecekler, lakin dillerini biraz daha Türkçeleştirseler” dermiş.” Gerçekten de Servet-i Fünuncuların dili melez ve yapay bir dile benzer, plastik bir dil, hayatın dili değil! Şemseddin Sami’ye dönersek; Hüseyin Rahmi’yi konuşma dilini maharetle kullandığı için çok severmiş.
Bir ara, hazırladığı “Kamus-ı Arabi”nin çok rağbet görmesi üzerine Salkımsöğüt’te bir dükkân açmış. Oraya Hacı Musa adında bir tanıdığını oturtmuş. Sözlüğü forma forma satmaya başlamış, iyi de satıyormuş. Ama eser ‘C’ harfine gelince aniden Ermeni Vakası patlamış, dükkân yağmalanmış, Hacı Musa Efendi canını zor kurtarmış, sözlük ‘C’ harfinde kalmış. Daha sonra “Kamusü’l-Alam”ı 16 yılda bitirmiş. 6 ciltlik, büyük bir emek ürünüdür. Sami, bu eserden sadece 300 lira kazanabilmiştir.
Çalışırken çok düzenli, mum ışığında çalışıyor. Odasında ilk eşi, ölen Emine Hanım’ın fotoğrafı ve ondan yadigâr bir tutam saç var. Kır kedisi daima yanında. Yeri gelmişken yazayım: Kır kedi, Şemseddin Sami’nin öldüğü gün kaybolmuş ve bir daha gelmemiş. Yazar, ilk eşinin ölmesi üzerine ölen kardeşinin karısıyla evlenmiş. Çünkü ölen kardeşi, eşini ve çocuklarını ona emanet etmiş. Sami Bey onlara bakmış.
Şemseddin Sami, sadece dilbilimci, edip değil; aynı zamanda iyi bir hattat. 1.84 boyunda, uzun ve zayıf bir adam. Evinde arkadaşlarıyla Çarşamba günleri, hastalığında bile toplantılarını sürdürmüş.
Allah’ın tecellisi, 1850 yılının 4 Haziran’ında doğan Şemseddin Sami, 54 yaşında 1904 yılının 4 Haziran’ında vefat etmiştir. Verdiği eserleri ve bildiği yabancı dilleri görünce, ne varsa eskilerde var demekten kendimi alamadım!..