Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Amaç, 50 hedef ve 393 faaliyet içeren İnsan Hakları Eylem Planı'nı açıkladı. Ana hedefin "yeni ve sivil anayasa" olarak belirlendiği planın uygulama takviminin ise 2 hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.
Erdoğan'n açıklamasının ardından İnsan Hakları Eylem Planı, partiler tarafından değerlendirildi.
Muhalefet partilerinin değerlendirmelerinden bazıları şöyle:
"TAMAMEN MAKYAJ"
CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek: İnsan hakları anayasada güvence altına alınır. Anayasa mahkemesinin görevi anayasada yazılı hak ve özgürlükleri korumaktır. Siz Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyorsunuz. Siz AİHM kararlarını tanımıyorsunuz. İşinize gelirse uyuyorsunuz, işinize gelmezse yargıya talimat veriyorsunuz. Mahkemelerin dahi uymasını engelliyorsunuz. Bu zihniyet reform yapabilir mi, zihniyetin değişmesi lazım. Sorun zihniyette ve uygulamada. En mükemmel anayasayı yapalım, en mükemmel yasaları Meclis’ten çıkaralım ama iktidardaki zihniyetin bunlara saygısı yoksa samimi değilse, ne yapabilirsiniz, haklarınız ve özgürlüğünüz tehdit altındadır.
'Tutuklulukla ilgili düzenleme' deniyor. Zaten mevcutta da tutuklama bir tedbirdir ama bu dönemde bir cezalandırma yöntemine dönüştü. Bizim yasalarımızda tutuksuz yargılamayı engelleyen bir düzenleme mi var? Bizim yasalarımız sabaha karşı beşte insanların evlerine girmek için kapısını kırıp, içeriye girip, çocuklarının gözü önünde ters kelepçeye yatırıp gözaltına alın mı' diyor. Osman Kavala üç yıldır tutuklu, hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı var mı? Nasıl 3.5 yıl cezaevinde tutabiliyorsunuz, bu kadar büyük bir insan hakkı ihlali yaratan yasalar mı, iktidardaki zihniyet mi?
'Uzun yargılama zararları karşılanacak' diyor. Mevcut yasal düzenlemelere göre de önlenebilir. Gösteri ve yürüyüş hakkı zaten var. Öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki bütün iktidarları süresince aldatma ve aldatılma üzerine kurulmuş her şeyleri. Şimdi de yine milleti aldatmaya çalışıyorlar. Güya, “Bizim yönümüz Avrupa” diyerek vatandaşlarını aldatmaya çalışıyor. Tamamen bir makyaj. Siyasi Partiler ve seçim mevzuatında değişiklik yapılacak bir çalışma içinde olduklarını söyledi, bu da tamamen Nasıl iktidarda kalabiliriz, Meclis’teki çoğunluğumuzu nasıl kaybetmeyiz çalışması.
AB FONLAMIŞ
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: Binlerce insan mağdur oldu. Şimdi bunu bize reform diye sunuyorlar. Evet, güzel bir şey ama biz bunu yıllardır söylüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi, ilk önce kendi iradesini ve vizyonunu ortaya koyması lazım. Uzun zamandır ağır insan hakları ihlallerine sebep olmuş bir siyasi pratiğe sahipler. İnsan hakları kuruluşlarını dinlemeyen, muhalefeti yok sayan bir anlayış içerisindeler ve biz de sistematik bir biçimde insan hakları ihlalleri olduğunu söylüyorduk.
Şimdi baktığım zaman da birçok ihlale neden olacak girişimin ortadan kaldırılacağı ifade ediliyor. Mesela hafta sonları veya mesai saatinden sonra ifade almak için kimse gözaltına alınmayacak! Ya bunu biz milyon kere söyledik! Binlerce insan bu şekilde mağdur oldu. Şimdi bunu bize reform diye sunuyorlar. Evet, güzel bir şey ama biz bunu yıllardır söylüyoruz. İşkenceye sıfır tolerans deniyor. İşkence bu hükümet döneminde bir idari pratiğe dönüştü. “İşkence ile ilgili disiplin soruşturmalarında zamanaşımını ortadan kaldıracağız, etkin bir soruşturma yapacağız” diyorlar. İtiraz ettiğimiz çok konu var.
İfade özgürlüğüyle ilgili olarak da iyi niyet temennileri var. Adil yargılama, etkili hukuk yolları başvuruları bakımından da temennileri var. Yargıçların atanmasında, yükselmelerinde insan hakları ve AİHM karalarına, AYM karalarına uymaları konusunda temenniler var. İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan düzenlemeler zaten hükümetin berbat ettiği uygulamalardır. Düzenlemede koruma tedbirleri bakımından da düzenlemeler var. Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz günlerde Şahin Alpay ile ilgili ev hapsi kararı verdi. Ev hapsi ile ilgili olarak verilen bir karar varsa evde geçireceğiniz süre de cezadan düşecek. Bunun gibi gerçekten kendilerinin yarattığı ağır insan hakları ortamını yine kendilerinin uygulamalarla düzeltebileceği bir belge hazırlamışlar. Sonuç olarak bu belgenin tümü bizim buralarda ağır bir biçimde dile getirdiğimiz ihlallerin olduğunun ikrarıdır! Türkiye’de insan hakları yok, hukukun üstünlüğü yok, yargı tarafsız ve bağımsız değil! Dolayısıyla Türkiye’ye hem AB kurumlarından hem dış yatırımcıdan para gelmiyor. Aksine Türkiye’deki yatırımcılar Türkiye’deki bu ortamdan dolayı kaçıyorlar. Şimdi biz yaptıklarımızdan dolayı özür diliyoruz. Bu belgenin Türkçe anlatımı budur!
İnsan Hakları Eylem Planı üzerinde yaklaşık 1 buçuk yıldır çalışılıyor. Ben de İnsan Hakları Komisyonu Başkanvekili olarak bakanla bir toplantıya komisyon üyeleri ile birlikte katılmıştım. Bu belgenin hazırlanmasındaki finansman Avrupa Birliği fonlarından alınmış, 1 milyon 200 bin euroya. Yani bunu da finanse eden bu hükümetin sürekli karşı çıktığı, AB’nin itiraz ettiği insan hakları ile ilgili konuda fonlardan sağlanmış. O fonlarla bu insan hakları eylem planı hazırlandığı konusunda bilgi de var ve bu da ironidir. Bu hükümete yerli ve milli olması konusunda bir kapaktır! İnsan Hakları Eylem Planı'nı bile kendi paramızla hazırlayamıyoruz.
Bu belgeden sonra AİHM kararları bağlayıcı, AYM kararları yargıçlar bakımından dikkate alınacak. Yarın Selahattin Demirtaş tahliye olacak mı? AİHM kararına uyacak mısınız? Osman Kavala tahliye olacak mı? AİHM’in bağlayıcı kararına, derhal serbest bırakın kararına uyacak mısınız? Boğaziçi Üniversitesi'ndeki abluka kaldırılacak mı kaldırılmayacak mı? Bunlara bakılır. Bu belge hükümetin içinde bulunduğu çıkmazın ve ağır insan hakları ihlallerinin itirafıdır. Biz yurttaşlarımızın insan hakları konusunda yanında olmaya devam edeceğiz!
"AKP İLE DEMOKRATİKLEŞME OLMAZ
CHP Ankara Milletvekili Haluk Koç: Demokrasi ve insan hakları eylem planı prompter’dan okundu. Yaşananlar, yaşanabileceklerin işaretidir. Kişisel düşüncem; AKP ile demokratikleşme olmaz. Radikal ortağı ile partili CB’nından da demokrat çıkmaz!. İçerde, dışarıda masal dinlemek isteyenlere duyurmak istedim.
"HALA KADININ ADI YOK"
İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz: Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasında da belirttiği gibi Avrupa Birliği’ne vizesiz seyahate ilişkin bir takım kuralların Türk hukukuna derç edilmesiyle ilgili bir konu. Örnek veriyorum burada İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bir konu yok. Biz sayın genel başkanımız eliyle kadına yönelik şiddet, hakaret, öldürme, yaralama gibi alanlarda da bir ağırlaştırıcı madde konulmasını talep etmiştik. Eşe karşı değil, kadına karşı ibaresinin konmasını istemiştik. Burada ‘eş’ yanına ‘boşanılan eşi’ eklemişler. Hâlâ kadının adı yok.
Bu metinde “Otel odasında gece yarısı gözaltına almaya son veriyoruz” diyor. Adam otelde kalıyorsa, firar değil, kaçak değil. Bir anlamı yok zaten. Şu anda hakim, savcı ya da kolluk görevlisinin açıklanan hususları yerine getirmesi için elini kolunu bağlayan hiçbir mevcut madde yok ki. “Sabaha karşı 4’te otelden alacaksın” diye bir madde yok ki “alamazsın” diye kural koyuyorsun. “Yetersiz ve hatalı raporları alışkanlık haline getiren bilirkişileri derhal sicilden çıkarıyoruz” diye bir madde var. Bilirkişilerle ilgili böyle bir sorununuz varsa ihtisas mahkemeleri neden kurmuyorsunuz?
Basit bir örnek vereyim: Selahattin Demirtaş’ın terör örgütü propagandası yapıp yapmadığını bir hakim anlayamaz mı? Şimdi hakim bunun kararını veremiyor, bilirkişiye gönderiyor. Söylenenler uygulanırsa, hassasiyet gösterilirse sevindiricidir. Ama bunlar Türk yargısına güveni tekrar tesis etmek için yeterli değildir. Daha yapısal, yargıçları daha özgürleştirici kurallar gereklidir.
"REFORM PAKETİ SADRE ŞİFA OLMAYACAKTIR"
DEVA Partisi Diyarbakır İl Başkanı Cihan Ülsen: Erdoğan’ın açıkladığı plan, Türkiye’deki demokrasi ve insan haklarına bir yenilik getirmeyeceği çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kendileri gibi düşünmeyen herkesin terörist ilan edildiği, herhangi bir şekilde konuşulan, söylenilen ve uygulanan hiçbir söylemi kabul etmeyen, herkesi şeytanlaştıran bir iktidarın ortaya koymuş olduğu reform paketi sadre şifa olmayacaktır. Temel ilkelere baktığınız zaman bile sadece sözde kalan bir prensipler ilkesi oluşturulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İktidar veya Cumhurbaşkanı reformdan bahsetmek istiyorsa, hukuk devleti ve insan haklarının geliştirilmesinden bahsediyorsa daha somut, daha pratik çözümler üretmeli ve bunu ortaya koymalı.
Eylem planında ‘Hiç kimse, eleştirisi veya düşünce açıklaması nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz’ deniliyor ancak Tweet atan insanların hapse atılmasını nereye koyacağız. Bir siysasi parti lideri Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın, Ahmet Altan’ın ya da düşüncesini dile getiren insanların cezaevinde olmasını nasıl açıklayacağız..
İnsanın doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez haklarının olduğu söyleniyor ama açıklanan pakette ana dille ilgili herhangi bir düzenleme yok. Kürt dili üzerindeki baskıların sona erdirilmesine ilişkin defakto olarak ortaya konulan durumların yasal ya da anayasal bir duruma bağlanmasıyla ilgili bir şey görmüyoruz.
"SÖYLEME DEĞİL, EYLEME BAKACAĞIZ"
CHP İstanbul Milletvekili ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Mahmut Tanal: Söyleme değil, uygulamaya bakarız. Tek adam yönetiminin insan hakları karnesi ortada. İnandırıcılığınızı kaybettiniz. Erdoğan, ‘Başkanlık sistemi gelince ekonomi uçacak’ dedi ama tam tersi oldu. Tek adam rejiminde ekonomimiz yere çakıldı. ‘Kamu hizmetlerinde bürokrasi azalacak’ dediler. Ancak daha beter bir duruma sürüklendik. Bürokrasi iyice çekilmez bir hal aldı. Erdoğan, seçimden önce ‘Bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz’ demişti. Daha beteri oldu. Bu milletin parası faize gidiyor. Bu yüzden söyleme değil, eyleme bakacağız.
19 yıldır iktidarda olan AK Parti ise insan haklarını yeni keşfetmiş gibi davranıyor. İktidarınızın insan hakları karnesi ortada. Size verilen krediyi tükettiniz. Samimiyetiniz sorgulanıyor.
"GÜLÜNESİ"
HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu: Bir ülke düşünün, 19 yıldır iktidarda olan bir parti, var olanları da yok ettiği insan hakları için eylem planı yapıyor. Sanırsınız 1948’deki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni yeniden keşfettiler ve yeniden yazdılar. Gülünesi.
AYM’ye bireysel başvuru sisteminin etkinliği arttırılacak deniliyor diğer taraftan AYM’yi tasfiye etmeye çalışan bir iktidar var. İfade örgütlenme ve din özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi deniyor? Tutuklu gazeteciler, siyasetçiler, muhalifler, sosyal medya kullanıcıları var. 'Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının soruşturma konusu olmaması için hâkim, savcı ve kolluk görevlilerine düzenli olarak eğitim verilecektir' deniliyor. Aaa ne güzel. Aslında eğitimler zaten veriliyor! Peki Cumhurbaşkanına eğitimi kim verecek! Yani gerçekten ona kim verecek bu eğitimi. Çünkü sürekli yargıya talimat veren, 'eller iner, eller kalkar' diyen, 'Gereğini yapın' diyen bir cumhurbaşkanı var. Hakim, savcı, polis eğitseniz ne fayda, neye yarar!
"KUVVETLER AYRILIĞI YOKSA SÖZDE KALIR"
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da Cumhurbaşkanı'nın madde madde açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı'na tepki gösterdi.
Kuvvetler ayrılığına vurgu yapan Yeneroğlu "Eylem Planı’nda "işkenceye sıfır tolerans" denirken, ülkede zorla insan kaçırmalar, cezasızlık politikası, "kırın bacağını suçu bana atın" diyen bir İçişleri Bakanı varken istenilen mevzuat düzenlemeleri yapılsın; sonuç değişmeyecektir" diye konuştu.
Yeneroğlu'nun açıklamaları şöyle:
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı, asgari olarak insan haklarının korunması ve fiilen ortadan kaldırılmış olan denge ve denetleme mekanizmalarının, yargı bağımsızlığının tekrar sağlanması noktasında güvence vermemektedir. Bu nedenle, milletimizin demokrasi ve insan hakları taleplerini karşılamaktan ve insan hakları ihlallerine sonlandırmaktan son derece uzaktır.
İki yıllık çalışmaların eseri olan Eylem Planı’nda; ifade ve basın özgürlüğünün iyileştirilmesinden söz edilmesine rağmen gazetecilerin sırf muhalif oldukları için cezaevinde tutulması milletin aklıyla dalga geçmektir.
"VAATLERİ AKLA VE MANTIĞA AYKIRI"
Üniversite öğrencileri sırf demokratik haklarını kullandıkları için cezaevinde ya da ev hapsindeyken, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının genişletilmesinden ve tutuklamanın istisnailiğinden söz edilmesi abesle iştigaldir. Teröristliğin artık muhalif olmakla eş tutulduğu, toplumu bilinçli olarak ayrıştırarak devamlı nefret diliyle insanların ötekileştirildiği, çıplak arama olaylarının görmezden gelindiği bir dönemde insan onurunun öneminden ve ayrımcılıkla mücadele vaatleri akla ve mantığa aykırıdır.
Eylem Planı’nda Anayasa Mahkemesi’ne başvurunun kolaylaştırılması, yargı kararlarının erişime açılması, ceza infaz kurumlarının şartlarının iyileştirilmesi gibi vaatlere yer verilmesi elbette olumludur.
"YARGININ ARAÇSALLAŞTIRILMASINDAN KAYNAKLANIYOR"
Ancak yargının iktidarın güdümü altına girmesinin asıl nedeni, yargı kararlarına erişilememesi değil, yargıyı baskı altında tutmak için dizayn edilip tabela kurumuna dönüştürülen HSK’nın halidir. Elbette Anayasa Mahkemesi’nin iş yükünün azaltılması önemlidir; ancak Mahkeme’nin bağımsızlığı için asıl yapılması gereken, Mahkeme kararlarının bağlayıcılığını kabul etmek ve üyeleri hedef göstermekten vazgeçmektir.
Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanı'nın şikayetçi olmasıyla 'Cumhurbaşkanına hakaret suçu' kapsamında 2014 yılından beri 128 bin 872 soruşturma, 27 bin 717 kovuşturma yürütülmesi mevzuatlarımızda ifade özgürlüğünün eksik düzenlenmesinden değil; bizzat yargının araçsallaştırılmasından kaynaklanmaktadır.
"DÜZENLEMELER YAPILSIN DA SONUÇ DEĞİŞMEYECEK"
Ülkede hukuksuz tutuklamaların olması, sulh ceza mahkemelerinde dikey itiraz mekanizmasının olmamasından değil; bizzat bu mahkemeler aracılığıyla iktidarın talebi doğrultusunda tutuklamaların yapılmasındandır. Adaletin ayaklar altına alınması mahkumların aileleri ile görüntülü görüşememesinden değil; adil olmayan yargılamalarla mahkum edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Eylem Planı’nda "işkenceye sıfır tolerans" denirken, ülkede zorla insan kaçırmalar, cezasızlık politikası, "kırın bacağını suçu bana atın" diyen bir İçişleri Bakanı varken istenilen mevzuat düzenlemeleri yapılsın; sonuç değişmeyecektir.
19 yıllık iktidarı boyunca tüm eylem planlarında vaat edilen benzer ilkelerinin son yıllarda tam tersini yapan iktidara toplumun artık güveni kalmamıştır. Bilerek ve isteyerek bu hale getirilen yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığının yeniden tesisine dair ikna edici hiçbir öneri getiremeyen bu Eylem Planı’nın, sorunun kaynağına inerek sistemsel bir iyileştirme gerçekleştirmesi de imkansızdır. Nitekim en iyi kanunlar yazılsa dahi, yapısal eksiklikler giderilmediği müddetçe sonuç alınmayacağı açıktır."