Amerika kıtasının keşfedilmesinin üzerinden 500 yıla yakın süre geçmesine rağmen hala tamamı keşfedilememiş olan yerli halkların en büyüğü olan Yanomamiler, dış dünyayla bağlantı kurmamış kamplara sahip.
20. yüzyılın sonlarından itibaren Yanomamilerin yaşam alanlarını ve yaşamlarını tehdit edenler ise, kaçak maden arayan İspanyol kökenli altın avcıları.
Afrika 'daki ve Ortadoğu 'daki benzer büyüklükteki kabilelerle benzer geleneklere sahip olan Yanonamilerde evlilik, ailelerin uygun gördüğü kişilerle yapılabiliyor.
Kadınların çocuklarla ve kamplardaki bahçelerle ilgilendiği kabilede erkekler avcılık ve balıkçılık görevini üstlenmekte.
Kabilenin yaşlıları küçük çocukların eğitimini üstlenmekte. Böylece geleneklerini ve yaşamak için gerekli bilgileri nesilden nesile aktarıyorlar.
Ticaret anlayışının olmadığı kabilelerde çocukların bakımından, avcılığa herşey ortak. En büyük kamp 3 farklı aileden oluşmakta.
Böylece toplum içi şiddetin ve ayrılığın önüne geçildiği düşünülen sistemde yabancı kamplarla da düşman ilişkisi bulunmamakta.
Bu özelliklerinden dolayı Yanonamiler, madencilerin saldırılarının farkına varamadan birçok üyelerini kaybetme tehlikesi altında yaşamlarını sürdürüyor.
Venezuela ve Brezilya sınırı boyunca yaşayan 14 bin nüfuslu bu yerli halk ülke yönetiminden, vergilerden ve yardımlardan habersiz yaşıyor.
Devlet sisteminin tamamen dışında yaşamaları güvenlikleriyle ilgili problemleri de görünmez kılıyor.
Venezuela hükümeti silahlı güçleri, belirli dönemlerde Amazon ormanı derinliklerine göndermekte ancak bu operasyonlarda esas amaç kaçak madencilerin çalışmalarını engellemek.
Bu ülkede Başkent Juba'nın kuzeyinde, Nil kıyısında yaşayan Mundari adlı bir kabile bulunuyor.
Mundarilerin bütün hayatı hayvancılık üzerine kurulu. Onlara sığır kralları deniyor.
Yetiştirdikleri hayvan ise Ankole-Watusi olarak bilinen bir sığır türü.
Boyları 2,5 metreye kadar ulaşabilen bu hayvanların her biri 500 dolar değerinde.
Bu neden Mundari kabilesinin en değerli varlıkları bu hayvanlar. Öyle ki kabile üyeleri hayvanlarını makineli tüfeklerle koruyor
Fotoğrafçı Tarık Zaidi belgesel çalışması için 4 gününü bu kabileyle ve kabilenin gözü gibi baktığı bu sığırlarla birlikte geçirdi.
Zaidi tanıştı her kabile üyesinin favori bir ineği olduğunu söylüyor. Bu hayvanları etleri için öldürmeleri çok ender görülüyor.
Bu ineklerin sadece sütünden faydalanmıyorlar, aynı zamanda idrarını da antiseptik olarak kullanıyorlar. İdrardaki amonyak ise kabilenin genelinde görülen turuncu saç renginin baş nedeni.
Hayvanlarına günde iki kez masaj yapıyorlar.
Güney Sudan'da hayvanlar ve hayvancılık çok önemli. Sudan'dan bağımsızlıklarını kazanmadan önce yaşanan savaşlarda hedefler hep hayvan çiftlikleri oluyordu.
Bağımsızlığın ardından da hayvancılık önemini koruyor. Hatta her şeyleri...