Yaşadıklarımız ve düşüncelerimiz

Yaşadıklarımız ve düşüncelerimiz

Damdan düşeni getirin

Hepimizin bildiği bir fıkra:

Nasreddin Hoca bir yaz gecesi damda yatarken, artık ne olduysa olmuş, damdan aşağı düşüvermiş.

Gürültü patırtı derken, Hoca’nın başına toplanmışlar. İçlerinden biri:

“Hocam, halin nicedir; ne yapalım?” deyince, Hoca cevap vermiş:

“Tez, bana bir damdan düşen getirin. Hâlimden ancak o anlar!”

Hoca, insanların yaşadıkları deneyimlerin önemine işaret ediyor.

Deneyimlerimiz düşüncelerimizi ve davranışlarımızı etkiliyor.

Yahudiler genellikle ticaret yaparlar. Bunun genetik yapılarıyla ilgisi olup olmadığını bilmiyoruz ama yaşadıkları ortam ve deneyimleriyle ilgili olduğu tereddüde düşmeyecek kadar açık.

Yağ şişelerini düşüren papağan

Bakkalın çok güzel bir papağanı varmış. Bir gün uçarken yağ şişelerini düşürmüş. Etraf yağ olmuş. Dükkân sahibi dükkânını o halde görünce papağanın başına vurmuş ve papağan kel olmuş. Kel olan papağan konuşmaz olmuş.

Bir gün kapıdan bir kel geçiyormuş. Papağan seslenmiş:

“Ey kel! Ne sebeple kellerin arasına karıştın? Yoksa sen de şişeden yağ mı döktün?”

Papağan, kendisi yağ şişesini düşürerek yağları döktüğü için kel olduğundan, gördüğü kel kişinin de kendisi gibi yağları döktüğünü düşünüyordu.

Bende kuyruk acısı sende evlat acısı

Yine bildiğimiz bir kıssayı hatırlayalım:

Rivayete göre bir adamın yavru iken bulup besleyerek büyüttüğü bir yılanı varmış. Adamın bir de çok sevdiği çocuğu varmış. Adam, yılana her gün bir kap süt verir, yılan da bunun karşılığı olarak adama bir altın bırakırmış. Zamanla adam zengin olmuş. Hac görevini yerine getirmek istemiş. Hacca gitmeden önce karısına yılanın sütünün düzenli olarak verilmesini ve oğlunu, yılandan uzak tutmasını tembihlemiş.

Her gün yılanın getirdiği bir altına kanaat etmeyen çocuk, altınların tamamını ele geçirmek istemiş. Yılana sütünü verip altını alacağı sırada, yılanın kuyruğunu kesmiş. Yılan kuyruk acısıyla çocuğa saldırıp zehirlemiş. Zehirlenen çocuk hayatını kaybetmiş.

Baba uzun süren hac yolculuğundan döndüğünde oğlunun ölmüş, yılanın da evden uzaklaşmış olduğunu görmüş.

Zamanla adam, yılanı tekrar eve getirmek istemiş. Yılanın yuvasını bularak ona birkaç kap süt götürmüş.

Yılan delikten başını çıkararak şöyle seslenmiş:

“Boşuna uğraşma, sende evlat, bende bu kuyruk acısı oldukça artık birbirimizle kolay kolay dost olamayız.”

Başarı hikayelerine ihtiyacımız var

Alıntıladığımız kıssalar insanoğlunun yaşadıkları olaylardan etkilenerek düşünce yapılarının şekillendiğini anlatıyor.

“Öğrenilmiş çaresizlik” başlıklı yazıda da insanların yaşadıkları olumsuzluklardan nasıl etkilenerek hayata küsercesine kabına çekildiğini yazmıştım.

Herkes yaşadığı olaylardan aynı derecede etkilenir mi?

Elbette hayır.

İnsanların kişilik özellikleri etkileşimin derecesini belirler. Bazıları az, bazıları çok etkilenir. Yaşadıklarımızdan etkilendiğimize göre, özellikle bugünlerde, başarı hikayelerine ihtiyacımız var.

Yaşadığımız olumsuzluklardan bunaldık.

Bizi umutlandıracak, birikmiş negatif enerjimizi toprağa verecek, çırpmayı unuttuğumuz kanatlarımız olduğunu hatırlatacak başarı hikayelerine ihtiyacımız var.

Hikâye yazarları olmadığı mazeretine sarılmayalım.

Hikâye kahramanları beklemek yerine kendi başarı hikâyemizi yazalım. Diğer insanlar bizim hikâyelerimize bakarak umutlansınlar.

Batan güneş her gün yeniden doğuyor. Güneşin batışına takılmayıp doğuşuna odaklanalım. Karamsarlık gömleğini atalım. Kendi aile hikâyemizi, kendi iş hikâyemizi, kendi sosyal hikâyemizi yeniden yazalım.

https://www.nasrettinhoca.info/damdan-dusenin-hali-fikrasi

Seçkinoğlu, S(2010). Mesnevi'den Hikayeler. Timaş. İstanbul: Sistem Matbaacılık. S 185-186.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum