Sorumluluk kimde? Şeytan’da mı insanda mı?

Kerbela faciasını anlatan vaiz, kürsüden cemaate soruyor:

“Bu olayların sebebi nedir?”

Cevabını da kendisi veriyor:

“Fitnedir sevgili cemaat, fitne!.. Bugün de dış güçler ve dış güçlerin içimizdeki ajanları aynı oyunu oynuyorlar. Bu oyunlara dikkat edelim!..”

Vaiz, Yezit’in sorumluluğundan ve işlediği cinayetlerden hiç bahsetmiyor.

Yezit de fitnenin mağduruymuş gibi, olayı adeta faili meçhulde bırakıyor.

Karar’da Yusuf Ziya Cömert de bu konuya değiniyor:

Ne bu Cemel, ne bu Sıffin, ne bu Kerbela, ne bu Harre?

Ne bu haklıya da haksıza da kalkıp kalkıp inen kılıçlar?

Öğretsene bana Aşere-i Mübeşşere nasıl birbiriyle harp etti?

Cinayetlerin sorumlusu Yezit, Hz. Hüseyin’in oğluna hitaben, yaşanan faciayı şöyle açıklıyor:

Ey Ali! Baban benimle akrabalık bağını kesti, hakkımı bilmezden geldi ve iktidarım konusunda benimle çekişti. Bu sebeple Allah ona gördüğün gibi muamele etti.”

Yezit bu sözleriyle Hz. Hüseyin’in, kendi iktidarıyla ihtilafa düştüğü için, Allah tarafından cezalandırıldığını iddia ediyor, Allah’ı -haşa- suçuna ortak ediyor.

Haksızlık yapmayalım, bizim vaizlerimiz (daha temkinli bir üslupla) olayların fitne sebebiyle yaşandığını anlatıyorlar.

Peki, fitneyi kim çıkarıyor? Tabii ki şeytan veya şeytanlaşmış insanlar. O halde şu soruyu soralım:

Tek Suçlu Şeytan mı?

Yerleşik kültürümüz bütün kabahati fitneye ve baş fitneci Şeytan’a fatura ediyor.

Şeytan’ı bulursanız fatura bedelini de tahsil edersiniz!

Halbuki Şeytan henüz Şeytan olmamışken de insanın kötülüğe meyli vardı. İnsanın bu eğilimi Bakara Suresi’nin 30. Ayetinde meleklerin ağzından şöyle ifade ediliyor:

Biz seni övgü ile tespih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?”

İnsan yaratılış itibariyle iyilik yapmaya da kötülük yapmaya da eğilimli…

Kur’an sorumluluk sahibi olan insanların Şeytan’ın fitnelerine tabi olmayacaklarını şöyle açıklıyor:

Gerçek şu ki o şeytanın, iman etmiş olanlar ve rablerine dayanıp güvenenler üzerinde bir hâkimiyeti olamaz. Şeytanın hâkimiyeti ancak onu kendilerine veli edinenler ve onun yüzünden müşrik olanlar üzerinde geçerlidir. (Nahl, 99-100)

Allah da buyurdu ki: “İşte bana varan doğru yol budur (hâlis kulların yolu). Şüphesiz, sapmışlardan sana uyacak isyankârlar dışında kullarım üzerinde senin hâkimiyetin olmayacaktır.” (Hicr, 41-42)

Ayetler, sorumluluk şuuruyla iradesine sahip çıkanların, Şeytan’ın vesveselerine ve fitnelerine tabi olmayacaklarını sarih bir şekilde açıklıyor.

Sorumluluktan kaçınma- temaruz hastalığı

“Kabahat samur kürk olsa giyen olmaz” atasözü İnsanoğlunun sorumluluktan kaçınma eğilimine işaret ediyor.

Psikiyatristler, sorumluktan kaçınma davranışını “temaruz” olarak tanımlıyor.

Temaruz, biyolojik bir rahatsızlık değil, zihinsel bir süreçtir. İradi sorumluluğun görmezden gelinmesidir.

Geçmişte yaşadıkları travmatik olaylardan etkilenen bazı kişiler, suç işlemiş de olsalar, geçmişteki olayların etkisinde kaldıklarından masum ve mağdur olduklarını iddia ederler.

Sorumluluk emaneti

Sorumluluk, insana verilen “irade” gücünün kaçınılmaz sonucudur. Bu sebeple iradesini kullanma gücünden mahrum olanların cezai ehliyeti yoktur.

“Doğrusu Biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir; onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir. (Kabulüne rağmen emanete hıyanet etmektedir)” (Ahzab, 72)

İnsanlar kendi iradi tercihleriyle yaptıkları eylemlerin sonuçlarından doğrudan sorumludurlar. Eylemle ilgili tahrik edici unsurlar, cezai sorumluluğu ortadan kaldırmaz, sadece tahrik indirimi yapılmasında dikkate alınabilir.

Pişmanlık yaptırım yükünü hafifletebilir

İşledikleri eylemlerin, suçların sorumluluğunu kabullenmeyen ve pişmanlık göstermeyen kişiler affı ve ceza indirimini hak etmezler. Hz. Âdem ve Havva, Cennet’ten sürgün edilmelerine sebep olan eylemleriyle ilgili sorumluluklarını kabul edip pişmanlık gösterdikten sonra af edildiler.

Günümüz hukukunda bu durum “pişmanlık” hükümleri olarak değerlendiriliyor.

Bu kural şirketler için de geçerlidir. Bir suç işlendiğinde, kişilerin suçlarını kabul etmeleri ve pişmanlıklarını göstermeleri halinde uygulanacak yaptırım hafifletilebilir.

Sorumluluk, irade ve yetki sahibi olmanın doğal sonucudur. İnsanı diğer canlı varlıklardan ayıran temel özellik irade ve sorumluluk sahibi olmalarıdır. İnsan kendi iradi seçimiyle gerçekleşen eylemlerinden sorumludur. Hangi sebeple olursa olsun sorumluluğu başkalarına devredemez.

Pek çok alimin ittifak ettiği gibi, irade emanetini doğru şekilde kullanan ve sorumluluklarını üstlenen insanlar, melekleşirler. Tersine, Şeytan’ın insanın suçlu olduğunu ispat etmeye çalışması gibi, sürekli başkalarını suçlayanlar şeytanlaşırlar. Tercih bizim, şeytanlaşabilir veya melekleşebiliriz.

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum