Küçük şirketlerde kurumsallaşma

SPK kaynaklarında kurumsallaşma, “devamlılığı belli kişilerin varlığına bağlı olmayan bir sistem oluşturulması” olarak tanımlanır.

Kurumsallaşmanın özünde “ilkeli ve kurallı yaşam” tarzı vardır.

Yönetim literatüründe adalet, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri temel kurumsal yönetim ilkleri olarak kabul edilir.

Bu ilkeler kişisel yaşamdan başlayarak, aile yaşamını, sosyal yaşamı, kamu yaşamını ve iş yaşamının her alanını kapsar.

İlkeler yaşamın her alanını kuşatmakla birlikte, ilkelerin uygulama şekillerine dönük kurallar ve kurumlar ve bunların uygulama dozları işletmelerin büyüklüğüne göre farklılık gösterir.

Kurumsallaşmanın önemi ve faydaları herkes tarafından kabul edilmekle beraber; bazı kaynaklarda, maliyetlerin ve bürokrasinin artacağı, işleyişin yavaşlayacağı endişesi ile büyüme noktasına gelmeyen küçük işletmelerin kurumsallaşma çabası içine girmesinin doğru olmayacağı ifade edilmektedir.

Kurumsallaşmaya dönük çekinceler

Kurumsallaşma konusundaki çekinceler; kurumsallaşma maliyeti, kararların gecikmesi, bürokrasinin artması ve patronların kontrolü kaybedeceği endişesi başlıklarında toparlanabilir.

Kurumsallaşma maliyetini oluşturan önemli unsurlar danışmanlık giderleri, bağımsız yönetim kurulu üyelerine yapılacak ödemeler ve profesyonelleşmenin getireceği ücret artışları olarak özetlenebilir.

Kurumsallaşma sonrasında kararların gecikeceği endişesi üst yönetim kararları açısından kısmen doğru olsa da orta ve alt kademeler açısından doğru değildir. Kurumsallaşma, operasyonel işlemlerde yetki devrini getirir. Yetki devri ile bazı kararlar alt kademelerce verileceği için üst yönetimin meşguliyeti ve vereceği karar sayısı azalır. Ayrıca daha fazla yetki kullanan alt kademe yöneticilerinin yetkinlikleri artar. Artan yetkinlik verimlilik artışı olarak katma değer sağlar. Daha az ve daha önemli konularda karar verecekleri için üst yöneticilerin karar süreleri de beklentinin aksine artmayıp kısalabilir.

Ayrıca, istisnalar hariç, hızlı karar vermenin doğru olmadığı da bilinmektedir. Kurumsallaşma ile “makul sürede doğru karar” alınması hedeflenmelidir.

Kurumsallaşmanın bürokratik işlemleri arttırdığı doğrudur. Ancak dijitalleşmenin hızlandığı günümüzde operasyonel işlemlerin önemli bir kısmı dijital kanallarda anında gerçekleşmekte, ihtiyaç duyulan tüm kayıtlar anlık yapıldığından raporlara erişim de kolaylaşmaktadır.

Patronların kontrolü kaybettiği endişesi en önemli gerçekliktir. Özellikle karar süreçlerinde kurulların öneminin artması ve profesyonelleşme endişeleri arttırmaktadır. Bu konuda endişe duyanlara iki hatırlatma yapmalıyız: Profesyonelleşme zamanla, aşamalı ve tedrici olarak gerçekleşecektir. İkinci konu, günlük operasyonel işlemlerin yoğunluğundan kurtulan patronlar daha önemli ve stratejik konulara daha fazla zaman ayırabilecektir.

Kurumsallaşmaya dönük çekinceler gündeme getirilirken bazı hatalar yapılmaktadır.

İlk hata yapılan harcamaların cari dönem gideri olarak düşünülmesidir. Kurumsallaşmanın etkileri şirketin yaşam ömrüyle ilgilidir. Kuruluş ve örgütlenme giderleri gibi, kurumsallaşma giderleri de zamana yayılmalıdır.

İkinci hata şirketin büyüklüğüne paralel hedeflenecek kurumsallaşma seviyesiyle ilgilidir. Mikro işletme ile küçük işletmenin, küçük işletme ile KOBİ’nin, KOBİ ile büyük işletmelerin, büyük işletmelerle halka açık büyük işletmelerinin kurumsallaşma beklentileri ve seviyeleri farklıdır.

Bir diğer hata da kurumsallaşmanın getireceği şirket büyümesi, muhtemel gelir artışları, maliyet tasarruflarının göz ardı edilmesidir. Kurumsallaşma sadece mevcut yönetim problemlerinin çözülmesi için değil şirketlerin sağlıklı olarak büyümesi için de düşünülmelidir.

Mikro işletmeler ve küçük işletmeler

İşletmelerin büyüklük kriterleri Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Yönetmeliği’ne bağlı olarak 25.05.2023 tarihli Kararname ile belirlenmiştir. Kararnameye göre:

  • Çalışan sayısı on kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri on milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler mikro,
  • Çalışan sayısı elli kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri yüz milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler küçük,
  • Çalışan sayısı iki yüz elli kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri beş yüz milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler orta büyüklükte işletmelerdir.

Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde mikro ve küçük işletmeler tüm işletmelerin çok büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Fakat büyümeleri gelişmeleri sınırlı kalıp ömürleri kısa olmaktadır. Bu durum da ülke ve birey ekonomisine olabilecek faydayı önlemektedir (1).

İnşaat sektöründe faaliyet gösteren şirketler üzerinde yapılan bir araştırmada, mikro ve küçük ölçekteki işletmelerin büyümesi için, kurumsallaşmanın gerekli olduğu sonucuna varılmıştır (1).

Kurumsallaşmanın zamanı var mı?

Büyük işletmelerin kurumsallaşması gerektiğini, (gereği yapılmıyor olsa da) herkes kabul etmektedir. Tereddüt, yukarıda açıkladığımız gibi, küçük işletmelerde yaşanmaktadır.

Kurumsallaşma deneyimi sürecini yaşamış olan Abdi İbrahim grubunun Yönetim Kurulu Başkanı Nesrin Esirtgen’e göre:

“Anayasa derhal kurulur kurulmaz olmalı. Çok önemli. Bütün yapıyı ona göre düzenliyorsunuz. Çünkü akrabalar falan bir arada çalışınca düzenlenmeli bu. Başka türlü olmuyor. Yoksa kırılıyorlar veyahut işte kavgalar başlıyor, sorunlar çok oluyor.”

Geçen hafta konuştuğum, 120 kişinin istihdam edildiği bir imalat şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı da şunları ifade ediyor:

“Bugünkü deneyimim olsaydı ortaklarımla şirketi kurarken kuralları koyardım. Şimdi kurumsallaşmak istiyoruz ama 20 yıldan sonra işimiz daha zor. Yarın ikinci, üçüncü kuşak işletmeye katıldığında kurumsallaşmak daha da zor olacak. Bu sebeple daha fazla gecikmeden başlamalıyız.”

2016 yılında yayınlanan “Yönetim Anlayışımız” adlı kitabımda, kurumsallaşmanın şirketleşme sürecinden çok önce, ailede başladığını yazmış ve bu konuya özel bir bölüm ayırmıştım.

Değerli akademisyen Prof. Dr. Yankı Yazgan bu konuyu psikolojik yönüyle açıklıyor (2).

“Biraz düşününce, ‘kurumsal yönetim’ kavramının sadece bildiğimiz anlamdaki kurumlara özgü olmadığını görebiliriz. Hatta yeryüzündeki en eski kurum olan ailenin de kurumsal yönetim tarzına sahip olanları ve sahip olmayanları olduğunu düşünebiliriz. Hemen çevremizdeki ailelere baktığımızda, o ailelerin iç işleyişine, evlerinin düzenine, çocukların terbiyesine, eğitimine, anne ve baba arasındaki diyaloga, kardeşler arasındaki ilişkilere, masaya oturuş düzenlerine, akşam yatış saatlerine, sabah kalkışlarına, evden çıkışlarına dikkat ettiğimizde, o kurumun yönetme veya yönetilememe ilkelerini rahatlıkla görebiliriz.

“Bazı aileler var ki, henüz bir kurum oluşturmadıkları halde kurumsal olduklarını evlerinin kapısını çaldığınızda, birlikte sofraya oturduğunuzda veya telefonu açtıklarında hissedersiniz. Telefonu ya da kapıyı açışları bile, o ailenin bu tür sıradan ve gündelik anlarda oturmuş ‘usulleri’ olduğunu, herkesin duruma hâkimiyetini, kendi rolünü bildiğinin ve ‘usulünce’ yaptığının farkında olduğu hissini bize yansıtır. Burada bir askeri nizam aileden ziyade, ‘kapıyı kim açacak’ ya da ‘bugün emniyet kemeri takacak mıyız?’ gibi sıradan konuların ve soruların tekrar tekrar ısıtılarak tartışılması ile zaman ve enerji kaybetmeyen, bu tip gündelik işlemleri ‘otomatik’e bağlamış aileleri kastediyorum. Kurumsal kimlik sahibi taşıyan ailelerin, bir gün gelip de bir işletme sahibi olduklarında, bir şirket kurduklarında çok daha az sıkıntı çektiklerini görüyoruz.”

Kurumsallaşmanın temelleri ailede görüldüğüne göre büyüklüğünden bağımsız olarak bütün şirketlerin belirli ölçülerde kurumsallaşması gerektiğini söylemeliyiz.

İşletme büyüklükleri kurumsallaşma çalışmalarının gerekliliğiyle değil, kurumsallaşmanın seviyesi ile ilgilidir.

Örneğin yönetim kurulu yapılanması ve komitelerle ilgili ilkeler küçük ve mikro işletmelerle değil, büyük şirketlerle ilgilidir. Mikro işletmelerde asgari beş kişilik yönetim kurulu oluşumu, bağımsız üyelikler ve komiteler oluşturulması beklenmez.

Buna karşılık küçük ve mikro ölçekteki işletmelerin de uyacakları ilkeler ve kurallar vardır.

Adalet, şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk ve istişare ilkeleri herkesi ve her seviyedeki işletmeyi yakından ilgilendirmektedir.

İçinde bulunduğu şartlara göre; mikro, küçük veya büyük, her şirketin uygulaması gereken ilkeler ve kurallar vardır. Önemli olan, gecikmeden kurumsallaşma yolculuğunu başlatmaktır. Bu yolculuk, sonu gelmeyen uzun bir yolculuktur. Erken kalkan tez yol alır. Gecikenler, trafik kargaşasına veya gece karanlığına takılsa da şirketlerin uzun ömürlü olması için bu yol alınmak zorundadır.

  1. İbrahim Mizanoğlu, Oğuz Borat. Küçük işletmelerin büyümesinde kurumsallaşma ve etkileri. İstanbul Ticaret Üniversitesi Teknoloji ve Uygulamalı Bilimler Dergisi Cilt 5, No 2, s. 107-122.
  2. Prof. Dr. Yankı Yazgan. Kurumsallaşma Kavramına Psikolojik Bir Bakış. Aile Kalmak, Şirket Olmak. TKYD yayınları.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.