İletişimde nezaket için birkaç öneri

Gönül dilinin tercümanı Yunus Emre, kullandığımız dilin ve üslubun önemini ne güzel anlatmış:

Söz ola bitire savaşı, söz ola kestire başı.

Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.

Atalarımız da “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” derken aynı şeyi ifade etmişler.

Pozitif iletişim diliyle, problemleri çözme ihtimalimiz artarken, negatif iletişim diliyle var olan çözüm ihtimalini de kaybederiz. “Boğaz dokuz boğumdur” derken, sözlerimize özen göstermemiz gerektiğine işaret ediyoruz. Şüphesiz söz sadece dilimizden çıkanları değil, beden dilimizi de içeriyor.

Pozitif iletişimin iki engeli

Günümüzde pozitif iletişim kurmamızı engelleyen iki ana başlık olduğunu söyleyebiliriz:

Zamanla yarıştığımız için sürekli bir telaş halindeyiz. Öyle ki belki de farkına bile varmadan muhatabımızı anlamak için zaman ayırmıyor, sadece kendi görüşümüzü empoze etmeye çalışıyoruz.

İletişimin ikinci engeli, kutuplaşmış dünyamızla ilgili. İşyerinde, sosyal yaşamda, sosyal medyada her yerde kutuplaşmış kapalı gruplarda yaşıyoruz. İskender Öksüz Hoca’nın hatırlattığı gibi, yankı gruplarına hapsolmuşuz, sempati duyduğumuz ve antipati duyduğumuz grupların etkisi altındayız. Antipati duyduklarımıza karşı iletişim kepenklerini kapatmış durumdayız.

Büyük bir küresel şirketin yöneticisi, edindiği deneyimlerden hareketle, iletişim dilinin geliştirilmesi için bazı önerilerde bulunuyor. İletişim dilimizin geliştirilmesine katkıda bulunabileceğini düşünerek önerileri sizlerle de paylaşmak istedim (1).

Sert bir ortamda nazik olmaya çalışalım

Sert bir ortama girdiğimizde, tebessüm ederek ve davet edildiğimiz için teşekkür ederek söze başlayalım.

İngiltere’de çok dikkatimi çekmişti. Otobüse binerken şoförü günaydın (good morning, good afternoon, good night) diyerek selamlıyor ve inerken teşekkür ediyorsunuz. Alışveriş sonrası ödemeyi yaparken de kasiyere teşekkür ediyorsunuz. Herkes birbirine sık sık teşekkür ediyor.

İnsanları selamlamanın ve teşekkür etmenin bir maliyeti yok, tersine faydası var.

Teşekkür ederken, beden dilimizle birlikte, kimseyi engellemek istemediğimizi, dinlemek, anlamak ve katkıda bulunmak için orada olduğumuzu hissettirelim. Bu tavrımız ortamı yumuşatır, insanların bizi daha iyi dinlemesini sağlar ve aynı zamanda olgunluğumuzu gösterir.

Hepimiz insanız, öfke duygularımız da insan olmamızın sonucu. Öfke duymak değil, öfkesine hakim olmamak kötüdür. Bu sebeple, “gerçek pehlivan, öfkelendiği zaman öfkesini yenendir.” Zihinleri açmak ve duygulara hitap etmek için en etkili araç öfke değil nezakettir. Öfke iletişim kapılarını kapatır, nezaket açar.

Hak edeni takdir edelim

İnsanlar takdir edilmekten hoşlanır. Hak edenleri takdir ettiğimizde motivasyonu artar, muhatabımızı daha fazla çalışmaya teşvik ederiz.

Takdir etme yaklaşımı içinde olmamız, muhatabımızın işleri üzerinde daha dikkatli gözlem yapmamızı da sağlar. Takdir davranışı, pozitif iletişimi geliştirir, yeni fikirlerin ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

Takdir sadece astlarla ilgili değildir, paralel pozisyondaki iş arkadaşlarımızla da ilgilidir.

Özellikle ekip çalışmasında, başarıları mesai arkadaşlarımıza mal edelim. Şirketleri iyiden mükemmele ulaştıran liderlerin özelliklerini hatırlayalım: Başarıda pencereden dışarı bakarak ekibini işaret ederken, başarısızlıklarda aynaya bakarak kendini sorgularlar.

Ancak hak etmeyeni takdir etmek doğru olmadığı gibi, takdiri gerçekten hak edenlere karşı da saygısızlıktır.

Muhatabımızın hazırlıklı olmasına fırsat verelim

Ne konuşmak istersek isteyelim, muhatabımızı hazırlıksız yakalamayalım veya ters bir anında müzakere yapmayalım.

Muhatabımızın hazırlık yapması için, görüşme öncesinde, görüşme konusunu açıklayalım ve görüşmeyi karşılıklı uygun bir zamanda yapalım.

Böylece, paylaşacağımız sürprizlere veya zor haberlere muhatabımızın hazırlıklı olmasına fırsat tanımış ve görüşlerini önemsediğimizi göstermiş oluruz.

Her zaman hazırlanmak için zamanımız olmayabilir. Görüşme anında bir şeye itiraz etme veya kötü bir haber verme ihtiyacı ortaya çıkarsa, muhatabımızın şaşkınlığını ve psikolojik tepkilerini anlayışla karşılamalıyız. Mümkünse, muhatabımızın olayı kabullenmesi ve sindirmesi için zaman tanımalıyız.

Olumsuz bildirimleri mümkün olduğunca birebir görüşelim

Bazen toplantılarda istenmeyen tavırlar sergilenebilir. Disiplinsizlik olarak algılanmayacak durumlarda, muhatabımızla topluluk önünde tartışmak yerine, toplantı sonrasında yüz yüze görüşerek istenmeyen tavırları düzeltmeyi tercih edelim.

Hangi iletişim tavrını seçersek seçelim, önemli olan muhatabımıza yük olmamak ve kendimize değil diğer kişiye odaklanmaktır. Günümüzün kutuplaşmış ve hızlı tempolu dünyasında nezaketle yürüteceğimiz ilişkiler, başarı şansımızı artıracağı gibi, huzurlu yaşamamız için de önemli katkılar sunar.

(1) Sally Susman. Nezaketle İletişim Kurmanın Gücü. HBR Türkiye. 01.09.2023.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum