Yol Haritası & Ah be Aras

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Büyük Taarruz’un 101. Yıl dönümünde Afyon’da vatandaşlara seslendi.

Gazetelerin neredeyse tamamında manşetler aynıydı.

“Meral Akşener yol haritasını açıkladı!”

Aslında doğruydu da ancak Meral Akşener yol haritasını açıklamaktan öte içini döktü, hatta zaman zaman sözleri sertleşti diyebilirim.

“Türkiye'yi zengin, mutlu bir geleceğe taşımak için çalıştık. Bu yolda fedakarlıktan kaçınmadık. Meselemiz Türkiye olduğu için nefislerimizi kör odalara hapsettik. Nefsinin esiri olanlarla uğraştık. Biz önce millet, önce memleket dedik. Ama önce şahsım, önce ben diyenlerle uğraştık. Biz milletimizin geleceği için şahsi çıkarlarımızdan vazgeçtik ama koltuğundan başka hiçbir şeyi düşünmeyenlerle uğraştık. En nihayetinde maalesef olmadı, olduramadık! 2023 seçimlerindeki yenilgiye maalesef engel olamadık.”

Bu sözlerin adresinin Kemal Kılıçdaroğlu olduğu açıktı.

Meral Hanım seçimin kaybedilmesinin nedeninin adaylıkta ısrar eden Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu en net şekilde ilk kez bu konuşmada vurguladı. Hatta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylığı konusunda da yine zehir zemberek sözlerin hedefi Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.

Tüm bunların sonunda artık bundan sonra ittifakın mümkün olmadığını İYİ Parti’nin kendi logosu ve adaylarıyla Türkiye’nin tüm il ve ilçelerinde seçime gireceğini ifade etti. Buna rağmen ancak bazı yerlerde özel olarak ittifaklar olabilir minvalindeki bir açıklamayla da kapıları tamamen kapatmadı.

Akşener kendi bakış açısından çok haklı görünüyor olabilir. Ancak gözden kaçırdığı birkaç nokta var.

Bunlardan birincisi altılı masa kurulduğu andan itibaren Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmak istediği belliydi. Bunu seçmen görebiliyordu, biz siyaset bilimciler görüyorduk ve bir an önce karar verilsin diye de baskı yapıyorduk. Bu konudaki itiraz veya şartlar neden baştan açık açık konuşulmadı.

Öyle ya eğer Kılıçdaroğlu’nun adaylığında yenilgi riski varsa en baştan “Biz yokuz bu şartlarda” denebilmeliydi.

İkincisi de masadan kalkış şekli öyle hiddetli ve kırıcıydı ki tekrar oturduktan sonra inandırıcılık sorunu oluştu. Nitekim bu durum oy düşüşü olarak sonuç buldu. İYİ Parti’nin MHP’nin gerisine düşmesine neden oldu.

Yani milletvekili seçimleri göz önüne alındığında partisi açısından son derece başarısız bir seçim sonucuyla karşı karşıya kalmış oldu.

Ancak tüm bunların ötesinde Meral Akşener’e hak verdiğim çok yer var.

Örneğin İmamoğlu’nun ortak aday olmasını daha doğru buluyordum. Bunu da çeşitli platformlarda yazdığım yazılarda dile getirmiştim.

Kaybedilen seçim muhalif seçmenin moralini yerle bir etti. Katılıyorum. İnsanların tekrar sandığa gitmesini sağlamak artık eskisinden çok daha zor. Özellikle de CHP seçmeni kendi listelerinden başka partilerin milletvekillerinin meclise girip daha seçimin kırkı çıkmadan kendilerine cephe almalarına çok üzülüyorlar, öfkeleniyorlar.

Ama geçmişi konuşmanın artık fayda getirmediğini düşünüyorum zira artık bir çok kelam tüketildi bu konuda…

Ben de İYİ Parti’nin artık kendi kurumsal kimliği ile bir seçime girmesi gerektiğini düşünenlerdenim. İyi Parti kurulduğu andan beri amiyane tabirle “CHP’nin yancısı” gibi bir pozisyona girdi. İYİ Parti’liler bana kızmasın. Dışarıdan görüneni ifade ediyorum.

Bunu isteyerek yapmasalar da ilk günden beri süregelen ortaklık artık iç içe bir algı oluşmasına neden oldu ve İYİ Parti kendi kurumsal yapılanmasını bir türlü tamamlayamadı.

CHP ile ittifak olmaktan yarı memnun yarı çekingen tavırları da uzun zamandır CHP’lileri kırıyordu.

Dolayısıyla İyi Parti’nin yerel seçimlerde böyle bir sınav verecek olması kendi partilerinin siyasi iddiası açısından önemlidir. İyi Parti gelecekte merkez sağın en güçlü partisi olma iddiasını taşıyorsa zaten bu gibi süreçlerden geçmek zorundadır.

Ancaaak…

Bir diğer taraftan da bir süredir ittifaksız belediye kazanmakta zorlanan muhalefet için İstanbul, Ankara gibi kritik yerlerin kaybına da yol açabilir.

Ancak belli ki bu saatten sonra artık herkes “ne olacaksa olsun” şeklindeki bir ruh haliyle yoluna devam edecek.

Son bir not olarak da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Meral Akşener’in isim vermeden kendisini eleştirmesine “Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları cevaplayıp kendisine nezaketsizlik yapmak istemem” diyerek cevap verdi.

Kendince yine büyüklük yapmış oldu. Yine kibarlığını korumuş oldu.

Ama artık kendi seçmeni bile bu davranışı böyle yorumlamıyor.

“Kemal Bey’in hiçbir eleştiri umurunda değil, her eleştiriyi geçiştiriyor” diye düşünen bir kitle var.

Ali Babacan’ın, Temel Karamollaoğlu’nun da altılı masa, ortak liste ve adaylıkla ilgili yorumlarından sonra şu manzara çok net görünüyor…

Muhalefet darmadağın…

AH BE ARAS!

Geçtiğimiz haftalarda hepimizi öfkelendiren Disney+ mevzusunu biliyorsunuzdur. Kurucu liderimiz Büyük Atatürk’ün dizisinin Disney+ da hiç yayınlanmadan kaldırılması kararı ve bu kararın arkasında Ermeni Lobisi’nin olduğu iddiaları ülkeyi kasıp kavurdu.

Hatta hiç beklenmedik kişiler bile bir anda Atatürkçü oldu, bu süreçte.

Yine aynı dönemde ben “neden bizim yurtdışında güçlü bir lobimiz yok” diye düşünürken, aklıma yurtdışındaki Türklerin bilmem kaç fraksiyona ayrıldığı gelmiş ve kendimi düşünerek yormaktan da vazgeçmiştim.

Sonuç olarak bu proje uluslararası bir platformda değil yerel sinemalarda ve kanallarda yayınlanacak.

Ayrıca dizi olarak çekilen proje, birleştirilip iki film haline getirilecek.

Benim için zerre tatmin edici tarafı yok bu durumun.

Nitekim biz bu projeyi duyduğumuzda tüm dünya Atatürk’ümüzü tanıyacak diye sevindiğimiz için bu kadar süre beklemiştik.

Yanlış anlaşılmasın Atatürk’ü anlatan her projeyi bu halk izler. Önemsizleştirmek için söylemiyorum.

Ama çekim aşamasını dahi takip etmek, başka bir seviye. Bu da “tüm dünya görecek” heyecanının verdiği bir motivasyondu.

Neyse sonuç olarak olmadı. Bu lobi savaşını kaybettik.

Bu noktada “Disney+ ekonomik açıdan zararda olduğu için lokal içerikleri kaldırıyor” diyenleri de anlayabilirdim.

Tek bir şartla…

Türkiye’deki bir çok lokal içeriği nasıl yayınlayıp daha sonra kaldırdılarsa, aynısını bu projeye de yapsalardı. Anlardım…

Ülke tarihi için çok önemli birinin hayatının anlatıldığı bir proje olarak iltiması hak ettiğini bilmelerine rağmen böyle yapmadılar…

Tüm bu yaşananların ardından nihayet dizinin, affedersiniz filmin fragmanını Mustafa Kemal Atatürk’ü canlandıran Aras Bulut İydemli sosyal medya hesabından paylaştı.

Büyük bir prodüksiyon, senaryodan bağımsız olarak söylüyorum, görsel açıdan muhteşem bir iş çıkmışa benziyor. Orası kesin.

Aras’ı izlerken Atatürk’ü hissedebildim. Rolüne çok iyi çalışmış. Çok iyi bir aktör olduğuna da şüphe yok.

Ve fakat…

Ah be Aras! Bunca fırtına koptu, bunca gürültü çıktı.

Senin başrolünde olduğun, sıradan bir rol de değil, Atatürk olduğun proje hakkındaydı tüm bunlar…

İnsan bir kelam etmez miydi? Paylaşımında bile “Biz bir film yaptık” diye yazmışsın.

Siz bir film değil, bir dizi yapmıştınız Aras.

Tüm dünya izlesin diye…

İzlettirmeyecekler farkında değil misin?

Keşke tüm bu yaşananlar hakkında birkaç kelam etseydin…

Atatürk’e ırkçı diyenlere bir cevap verseydin…

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum