Eko-anksiyete ve solastaljimiz var da biz mi anlamadık!

BM’nin Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) kısa bir süre önce yayınladığı raporda dünyanın ortalama küresel sıcaklığı son 125 bin yıldan daha fazla. Etkilerini de görüyoruz zaten. Sıcaklık, kuraklık, sel... Yüzlerce bilim insanı acil bir şekilde aksiyon almak gerektiğini söylese de şimdilik çözümden
çok uzağız.

Gezegeni mahvettik şimdi de depresyondayız. İklim değişikliği ve çevre kirliliği depresyona sokuyor! Bu sayı o kadar fazla ki birkaç yıl öncesine kadar çok az sayıda kişinin kullandığı eko-anksiyete ve solastalji kavramları sadece bilim çevrelerinden, entelektüel sohbetlerden çıktı günlük hayatta kullanılan kelimeler haline geldi, tabii özellikle gelişmiş ülkelerde! Hatta ağırlıklı olarak depresyonun bu türünden ‘mustarip’ olanlar için terapi yapan psikiyatrist ve psikologların sayısı da gün geçtikçe artıyor.

kutup.jpg

British Medical Journal’ın (BMJ) iklim özel sayısında, Imperial College London uzmanları eko-anksiyete tanılarının arttığına dikkat çekerken ‘insanlık için kırmızı kod’ olarak tanımlanan IPCC raporunun liderler dahil, karar mercilerindeki isimler tarafından yeterince ciddiye alınmadığını iddia ediyorlar. Eko-anksiyetenin yükselişini görmezden gelmenin riskleri konusunda da uyarıyorlar!

NOSTALJİDEN ESİNLENEN SOLASTALJİ

Madem dünyada iklim değişikliği nedeniyle milyonlarca kişi depresyona giriyor. Biz de

küçük bir eko-anksiyete testi yapalım. Çevreyi bozan her durumla ilgili çok sık düşünüyor, bu nedenle günlük işlerinizi aksatıyorsanız, yangın, sel gibi bir felaket on binlerce kilometre uzakta bile yaşansa ağlama krizlerine giriyorsanız, bu konular uykularınızı kaçırıyorsa eko-anksiyetiniz olabilir.

Dünyadaki ekolojik çöküşün neden olduğu rahatsız edici deneyimleri tanımlamak için kullanılan kelimelerden biri de solastalji... Yaşadığımız yerin sürekli değişime uğraması, alıştığımız özelliklerini kaybetmesi karşısında hissettiğimiz sıkıntıyı tanımlamak için kullanılıyor.

Bu kavram Avustralyalı çevre filozofu Glenn Albrecht tarafından 2003 yılında ortaya atıldı. Glenn Albrecht ve eşi Jill Avustralya’nın New South Wales eyaletindeki Upper Hunter Valley bölgesinde tanık oldukları, çevreyi tahrip eden kömür madenciliği, elektrik santrali kirliliği karşısında, ekolojik sıkıntı ve insani sıkıntı arasındaki bağlantıyı düşünürken bu kelimeyi icat etmişler. Nostalji kelimesinden esinlendiklerini söylemek de yanlış olmaz.

Solostalji İngilizce teselli anlamına gelen ‘solace’ ile Latince acı anlamındaki ‘algos’ kelimeleri birleştirilerek türetilmiş. Doğada yaşanan koşullar yüzünden teselli bulamama, çevre tahribatı yüzünden insanın yaşadığı yerde bile daima sıla özlemi içinde olması duygusunu tanımlıyor.

Kelimeleri bir yana bıraksak da ekolojik yıkımın tetiklediği tekinsiz duyguların dalga dalga yayıldığını söyleyebiliriz.

Orman yangınları, seller, aşırı sıcak ve kasırgalar arasında gelecek için kaygılanmamak mümkün değil. Bu sorunların tetiklediği depresyon nedeniyle milyonlarca kişi terapistlerin kapısını aşındırırken iklim değişikliğinin ruh sağlığını tehdit ettiğine dair kanıtlar da artıyor.

UMUTLAR AZALIYOR

İklim kaygısı yaşamak için bir kasırgadan çıkmak, korkunç bir selle yüz yüze kalmak zorunda değilsiniz. Başka bir ülkede yaşanan sel felaketini izlemek, çevre yüzünden bazı hayvan türlerinin yok olduğunu öğrenmek derin duygusal tepkilere neden olabiliyormuş!

Ekolojik kaygı her yaşta görülebiliyor ama gençlerin daha karamsar olduğunu gösteren araştırmalar var. Gençler iklim kaygısı nedeniyle duygusal çöküntü yaşadıklarını kendilerinden önceki nesiller tarafından hayal kırıklığına uğratıldıklarını düşünüyor. Üstüne üstlük tüm bunların düzeleceğine dair umutları da azaldı.

“İHANETE UĞRADIK”

Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yapılan bir ankete katılanların yarıdan fazlası iklim değişikliğinin ruh sağlıkları üzerindeki etkisinden endişe duyduğunu söylüyor. İngiltere’deki çocuk psikiyatristlerinin yaptığı bir çalışmaya katılan çocukların yüzde 57’sinin iklim krizi ve çevre sorunları nedeniyle psikolojik sıkıntı yaşadığı ortaya çıkmış. Benzer bir çalışma da kısa süre önce Kanada’da yapılmış. Ankete göre Kanadalıların yaklaşık dörtte üçü iklim konusunda endişeli.

10 ülkede 16 ile 25 yaşındaki 10 bin kişinin katıldığı anketin raporu henüz The Lancet’ta resmi olarak yayınlanmasa da sonuçlar çarpıcı. Ankete İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Brezilya, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Nijerya, Filipinler ve Portekiz’de yaşayan gençler katıldı. Gençler şimdiye kadar iklim krizine karşı başarısız olan hükümetler tarafından ihanete uğradıklarını düşünüyor. Neredeyse yarısı iklim değişikliği konusundaki endişelerinin günlük yaşamlarını olumsuz etkilediğini söylüyor.

Yüzde 75’i geleceği ‘korkutucu’ olarak tanımlıyor. Bu oran bazı ülkelerde daha yüksek. Portekizli gençlerin yüzde 81’i, Filipinlilerin yüzde 92’si geleceği daha karanlık görüyor.Pek çok araştırmanın verileri açık olsa da halk sağlığı uzmanları, artan ‘eko-endişe’ seviyelerinin muhtemelen hafife alınacağına ancak bu durumun uzun vadede birçok kişiye zarar vereceğine ve toplumsal sorunlara yol açacağına inanıyor.

Kalamar oyunu gerçek hayatta olsa kaç kişi katılır?

gamei.jpg

Borca batmış durumdasınız, paranız yok, işsizsiniz ve kaybedecek hiçbir şeyiniz yok… Hayatta kalmak için ne kadar ileri gidebilirsiniz? Ölmeyi göze alır mısınız?

Netflix’te 17 Eylül’de yayınlanmaya başlayan Squid Game (Kalamar Oyunu) adlı Kore yapımı dizi rekor üzerine rekor kırmaya devam ediyor. 90 ülkede bir numara olan dizinin platformda şimdiye kadar en çok izlenen dizi olması da bekleniyor.

Henüz izlemeyenlere spoiler içermeyen özet: ‘Kanlı’ bir hayatta kalma yarışmasını anlatıyor dizi. Zenginlerin eğlenmesi için düzenlenen bir etkinlikte 38 milyon dolar kazanma şansınız var. Üstelik altı tur devam eden, geleneksel Kore çocuk oyunlarını kazanmanız yeterli. Ya kaybederseniz... O zaman öleceksiniz! Squid Game, toplumun mazlumlara nasıl davranabileceğine dair çarpıcı bir eleştiri. Para için birbirini öldüren oyuncular, onları eğlenerek izleyen zenginler... Dizinin yönetmeni Dong-hyuk Hwang modern kapitalist toplum üzerine alegori ve fabl içeren, hayattaki aşırı rekabeti gösteren bir hikaye yazdığını söylüyor.

Dizide oyuna katılan 456 yarışmacı, ülkedeki endişelere doğrudan hitap ediyor. Biri ülkenin en iyi üniversitelerinden birinden mezun olan bir genç. Müşterilerinin fonlarını kötüye kullandığı için aranıyor. Bir diğeri erkek kardeşine bakması gereken aynı zamanda annesinin de Güney Kore’ye kaçmasını sağlamaya çalışan Kuzey Koreli bir sığınmacı... Bir diğeri patronunun maaşını ödemediği göçmen bir işçi...

EV FİYATLARI YÜZDE 50 ARTTI

Güney Kore etkisi dünyayı sallarken, ülkede yaşananlar o kadar da parlak değil. Sosyo-ekonomik eşitsizlik almış başını gidiyor. Hane halkı borcu son yıllarda çok keskin ve hızlı bir şekilde yükseliyor. Seul’deki ev fiyatları ülkenin 2017’de göreve gelen cumhurbaşkanı Moon Jae-in’in görev süresi boyunca yüzde 50’den fazla arttı. İlerleme şansı görmeyen, aşırı rekabetçi bir ortamda yaşam savaşı veren gençler, kripto paralar ya da piyango gibi oyunlardan para kazanmaya takmış durumda. Kore’de milenyum kuşağındakiler gelirlerine göre en çok borçlu olanlar. Gençlerin tam zamanlı iş bulması ise çok zor.

Bu sosyo-ekonomik durumun gözler önüne serildiği Squid Game sadece Güney Kore’ye özgü bir hikaye değil. Karakterlerin dertleri, sıkıntıları pek çok ülkede yaşananlarla paralellik gösteriyor. Yüz milyonlarca insan, küçülen pastadan bir dilim alabilmek için Squid Game’deki yarışmacılar gibi olağanüstü bir rekabet içinde.

BİZDE İSTOP VARSAONLARDA DA CAM KÖPRÜ VAR

Squid Game’deki oyunlar Kore’de 70’li ve 80’li yıllardaki çocukların eğlenceleri.

Misket oyunu, şeker kalıbı oyunu, kırmızı ışık yeşil ışık, halat çekme, cam köprü, kalamar oyunu dizide de yer alıyor. Diziye adını veren kalamar oyunu, yere çizilen bir oyun tahtasının üzerinde oynanıyor. Tahtanın şekli kalamara benzediği için bu isim verilmiş. Hücum ve savunma olmak üzere iki takımdan oluşan gruplar birbirini yok etmeye çalışıyor!

Bu arada Squid Game’in dünya çapında yeni bir sektör oluşturması da sürpriz değil. Dizide yarışmacıların giydiği yeşil eşofman takım ve plastik tabanlı, beyaz renkli spor ayakkabıların internetten aranma hacminde yüzde 97’lik bir artış oldu.

Geçen hafta Paris’te Squid Game ismiyle açılan, dizideki ürünlerin satıldığı mağazanın önünde de kuyruklar oluştu. Bir komik hikaye de dizide karakterlerin oyuna katılmak için aradığı telefon numarasıyla ilgili... Telefon numarasının gerçek sahibi sürekli aranmaktan bıkmış durumda.

Dizinin şeker kalıbı oyununun geçtiği bölümdeki Dalgona şekerinin tarifi de viral oldu. Söz konusu bölümde yarışmacılara kutular içinde şekilli Dalgona şekeri veriliyor. Şekerleri kırmadan kutudan çıkarmaları isteniyor. Kıranlar ise teker teker ölüme gidiyor!

Bu şeker temelde karbonat, şeker ya da mısır şurubuyla yapılıyor. Ppopgi adıyla da anılan şeker, Güney Kore-Kuzey Kore savaşı sırasında Amerikan askerleri tarafından bedava verilen çikolatalara alışan çocukların savaş sonrası dönemde yaşadığı ‘tatlı boşluğu’nu doldurmak için yapılmış. 1960’lı yıllarda yaygınlaşan Dalgona dizi sonrası dünyanın birçok ülkesindeki evlerde yapılmaya başlandı.

Son bölüm yeni bölümlerin olabileceğini gösterse de ikinci sezonun çekilip çekilmeyeceği henüz kesin değil. Dizi devam etmese de temsil ettiği büyük hikaye sürecek gibi görünüyor.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum