‘Tek yaşamayı bilmeyen çift yaşamayı da bilmez’

‘Tek yaşamayı bilmeyen çift yaşamayı da bilmez’

‘Düğün sezonu’na girerken evlilik hazırlığı yapan KARAR okurlarına tavsiyelerde bulunan İstanbul Psikomod Akademi’den Klinik Psikolog Hatice Keltek: “Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye’de son 20 yılda boşanmalar arttı, evlilikler azaldı. Boşanmaların yarısına yakın kısmı evliliğin ilk beş yılında gerçekleşiyor. Sağlıklı bir ilişkide eşlerin birbirlerine alan tanımaları ilişkiye nefes aldırır. Tek yaşamayı bilmeyen, çift yaşamayı da bilemez."

HATİCE KELTEK

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye’de son 20 yılda boşanmalar arttı, evlilikler azaldı. Boşananların sayısının yüzde 89 arttığı belirtilirken, bu son 20 yılda evlenen 11 milyon 800 bin 266 çiftin 2 milyon 559 bin 910’u boşandı. Boşanma, süreç ve sonuçları bakımından bireysel ve toplumsal boyutta etkilidir. Yaşadığımız çağda sanayileşme ve teknolojinin gelişmesiyle beraber birçok konuda hızlı çözülmeler yaşandığı gibi evlilikle ilgili değerlerde de giderek artan bir aşınma söz konusudur. Sosyal yapıda görülen değişim nedeniyle de toplumda boşanma hakkındaki algı artık daha kabul gören bir yerdedir.

Yapılan araştırmalara göre, boşanmaların yarısına yakın kısmı evliliğin ilk beş yılında gerçekleşiyor. Bu bakımdan evlilikte ilk beş yıl kritik bir önem taşıyor. Sonraki dönemde zaman geçtikçe eşler sorunlarla baş etme, çözüm üretmede ve birbirlerini daha iyi anlama, tanıma imkânı elde ederek evlilik konusunda daha fazla deneyim sahibi olabiliyor. Aile ve evlilik ilişkisinde yaşanan zorluklar, sıkıntılar eşlerin aile geçmişleri, yetişme stilleri kültürel, eğitim, ekonomik düzey farklılıklarına bağlı olarak derinleşip, artabiliyor.

‘ÇATIŞMANIN BARİYERİ ETKİLİ VE DOĞRU İLETİŞİM’

Boşanma sürecine gelmeden bir evliliğin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesinin yolu eşlerin etkili ve doğru iletişim kurabilmesinden geçer. Eşlerin her ikisinin de sırtlarında kendi hayatlarından getirdiği yükleri ve travmaları, tetiklenmeleri varken gördüğü olumsuzlukları karşı tarafa yansıtır. İletişimleri açmaza girer. Evlilikte özellikle ilk beş yıl çok kritiktir demiştik. Eşlerin evlilik öncesinde bireysel meselelerini halletmiş olmaları ilişkilerinde birbirlerinin ‘yaralarını kanatmamaları’ anlamında altın değer taşır. Çünkü, ortak travmalar varsa yaranın kabuğu diğerinin yarasına değdiğinde daha da kanatır, can yakar. Eşler birbirlerinin hedef tahtaları olmak için evlenmezler; fakat birbirlerinin iletişim dilini bilmedikçe, hayatlarındaki farklılıkları çözme ve karar verme süreçlerini yönetmeyi öğrenemedikçe çatışma kaçınılmaz olacaktır. Sağlıklı bir ilişkide eşlerin hayatlarında boşluk açmaları, birbirlerine alan tanımaları ilişkide nefes aldırır. Sürekli şimdi ‘hangi kutu oyunu oynayalım, hangi filmi seyredelim’ veya ‘o kafe senin bu kafe benim’ şeklinde dışarıdan eve girmemek, hiç durmadan aktivite içinde yer alma zorlantısı uzamış ergenlik hallerinden farklı değildir. Birbirlerine kendi gelişimleri için alan açmak, bireysel gelişimlerine her iki eşin de saygı göstermesi ve desteklemesi olgun bir çift davranışı olacaktır. Ayrıca boşluk ve sessizliğe dayanamamak da bir o kadar erken çocukluk dönemiyle ilgilidir. Çünkü tek yaşamayı bilmeyen, çift yaşamayı da bilemez.

‘BİR ELMANIN YARISI DEĞİL İKİ FARKLI MEYVE OLUN’

Evlilik bir elmanın iki yarısı olmak değil, iki farklı meyve olmaktır. Artık ben- o ve ilişkimiz düzleminde kişilerin kendi hikayeleriyle beraber ilişkilerine de yatırım yaptıkları bir yerden hayata bakışları anlam ve önem kazanmaktadır. Kişiler evlilik öncesinde yalnızken hayata dair motivasyon kaynakları ne ise, eşiyle beraberken de ortak kaynaklar geliştirmeli, bu konuda çaba göstermelidir. Eğer karı koca ilişkisi sağlıklı ve tutarlı bir şekilde devam edebilirse öne çıkan boşanma nedenlerinin bir kısmı çözülebilir ve geride kalabilir. Boşanma aşamasına gelmeden evliliklerinde karı koca ilişkilerinde sürdürülebilir etkili bir iletişim ve doğru ilişkiyi öğrenir bu doğrultuda emek sarfederlerse bu çok daha sağlıklı olacaktır. Adorno’nun dediği gibi “Yanlış hayat, doğru yaşanmaz”. Bu uzun bir yolculuğa niyet ise dümeni doğru bir rotada tutabilenlerin başarılı olmasına şans diyemeyiz. Bu nedenle evlilik aşamasında olan çiftlerin, evlilikten beklentileri, karşılaşılabilinecek sorunlar ve baş etme yöntemleriyle ilgili danışmanlık almaları, sürecin başında bilgi ve donanımla başlamaları, evlilik sırasında sorunlar yaşıyorlarsa iletişim ve ilişki becerilerini doğru öğrenme ve yönetme konusunda evlilik terapisi desteği almaları ilişkilerine artı değer katması açısından son derece önemlidir.

KÜÇÜK DÜŞÜRME VE HOR GÖRME BOŞANMA SEBEBİ

Boşanma sebepleri arasında, şiddetli geçimsizlik, cana kast, evi terk etme, aldatma, sözlü ve fiziksel şiddet, içki, kumar gibi kötü alışkanlıklar, eşlerin ailelerinin evliliklerine müdahalesi, kötü muamele, akıl hastalığı, eşlerin ruhen anlaşamamaları, iş veya benzeri unsurlarla birbirlerini ihmal etmeleri, evli çiftlerin ailelerinin sosyo-ekonomik düzey farklılıkları, çocuk sahibi olamama, çocuk sayısı, gayri ahlaki tutumlar, maddi yetersizlik, düzenli gelire sahip olup olmamaları, sosyal yalnızlık, işsizlik, görücü usulü istemeyerek yapılan evlilik, iletişimde çatışma, cinsellik ve yakınlıktaki bozulmalar, kıskançlık, bencillik, eşlerin birbirlerini küçük düşürmesi, diğer insanların yanında aşağılaması, hor görmesi gibi faktörler bulunuyor.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN