"Silahlar necistir"
Bu sabah bindiğim taksinin Hintli şöförü ile uzun uzadıya Hintlilerin dünya üzerindeki başarılarından, uluslararası toplumla gösterdikleri uyumdan, yumuşak başlılıklarından konuştuk. Elbette ki söz kaçınılmaz olarak Gandhi'ye geldi. Hint ruhunu dokuyan önemli bir usta el olduğu konusunda hemfikir olduk.
Hintli taksi şöförü Sandeep, Gandhi için "Ulusumuzun babasıdır.', dedi. Haklıydı asıl adı Mohandas Karamçand Gandhi ulusunun babası olduğu için, Mahatma adı ile çağrılıyordu.
Tevafuk bu ya, taksi şöförü bugünün (30 Ocak) Gandhi'nin ölüm yıldönümü olduğunu söyledi.
Birkaç saat sonra Müslüman dünyanın Gandhi'si olarak bilinen Cevdet Said'in vefat haberini alacağımı nereden bilebilirdim.
Cevdet Said'i ilk Hakan Albayrak'dan duymuş, ertesi gün tüm kitaplarını sipariş etmiştim. Kategorik olarak şiddete karşı olan, "Diktatörlük şirktir" diyerek zulme bayrak açan çok kıymetli bir fikir adamıydı. 60'lı yıllarda hapis yatmış, her fırsatta barışçı fikirlerini dile getirmekten asla vazgeçmemişti. Tıpkı kitaplarından çok etkilendiği Malik Bin Nebi gibi Said de, Müslüman dünyanın en büyük sorunun ne Filistin, ne Kudüs; Sömürgeleştirilmeye elverişlilik olduğuna inanıyordu.
Merhumu yıllar önce Başakşehir'de kızının evinde ziyaret etmiş, torunu İbni Rüşd'ün tercümanlığı ile birkaç saatlik bir sohbet etmiş idik.
Şiddetin şiddeti doğuracağına inanıyordu. Hak gelir batıl zail olur, bizim görevimiz hakı getirmek, diyordu. Kur'an'dan metaforlarla batılın sabun köpüğü gibi kaybolacağına vurgu yapıyordu. Said'in hem gönlümde hem de zihin dünyamdaki etkisi çok derin. Nihayet meşrebimce birini bulmuş olmanın sevincini yaşıyordum.
Sadece kitapları değil Diriliş Postası için kaleme aldığı köşe yazılarında değindiği hususlar da çok önemliydi.
Sessiz sessiz konuşan, konuşmasının neresinde ayet iktibas ediyor, neresinde kendi konuşuyor seçilemeyen, bütün bir hayatını vahyin barış mesajına vakfetmiş biriydi.
Cevdet Said denince aklıma, hep aşağıdaki sahne gelir.
Bazen yüzünden okuduğumuz ayetler bilincimize, gönlümüze çok sonraları adeta yeniden nüzul eder.
Hz. Ömer, Resulullah'ın vefatı sonrası "Kim Muhammed öldü derse onu kılıcımla iki parça ederim." dediği, buna mukabil de Hz. Ebu Bekir'in şu ayeti kerimeyi okuduğu rivayet edilir:
"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. O ölür veya öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah'a en küçük bir zarar vermiş olmaz. Fakat şükredenlere Allah mükâfatını verecektir."
Bu ayet Hz. Ömer'i teskin etmiş, ve kendisi mealen "Bu ayeti kaç kez okudum, ancak o gün işittiğimde sanki ilk kez nüzul olmuş gibi hissettim" der.
Cevdet Hoca Hilal Tv'de katıldığı bir programda, Kur'an'dan çıkardığı barışçı yol, Adem'in oğlu Habil'in mezhebi konularındaki görüşlerine "Kısas" ayetini hatırlatarak mukabele eden program sunucularından Resul Tosun'a, Maide Suresi 45. ayete atıf yaparak cevap verir. Ayetin devamındaki bağışlamanın kişinin günahlarına kefaret olacağı kısmına hususi bir vurgu yapar.
Programın kaydı Youtube'da var. Tam o esnada programın diğer konuklarının yüzlerine bir bakın. Mesela Siber Eraslan Hanım'ın. Sanki o an ayet nüzul olmuş gibi yüzlerin nasıl aydınlandığını göreceksiniz.*
Cevdet Said, kendisi de barış ve esenlik demek olan İslam'ın barış mesajını ömrü boyunca anlatmaya gayret etti. Allah-u Teala rahmet eylesin. Ailesine, öğrencilerine sabırlar versin.
* Youtube'da aynı kaydı tekrar bulmak istedim. 23 Aralık 2012 tarihindeki Hasılı Kelam programına ait olan ve üç parta ayrılmış kayıtta, ilgili sahneye denk gelemedim. B olarak isimlendirilen kısımda (https://www.youtube.com/watch?v=Q-bG_Y6P5xQ) konuk Cevdet Said'in konuşması yarıda kesiliyor, C partında ise başka bir konuk görünüyor. Konuyu Üstad'ın öğrencilerinden Prof. Dr. Fethi Güngör'e danışıp, inşaallah bu köşede hadiseyi tekrar gündeme getireceğim.