Seçimler ve Esperanto
Peşinen söyleyeyim başlıktaki seçim kelimesi ile yazının doğrudan bir bağlantısı yok. Bugün bu köşede arz edeceğim mühim konunun daha fazla kişinin ilgisini çekmesini istedim.
Diğer yandan Esperanto'nun seçim ile endirekt bir bağlantısı var, zira 130 yıl önce Polonyalı bir göz doktoru tarafından geliştirilen bu dilin amacı insanlar arasındaki anlaşmazlıkların önemli bir sebebi olarak dil farklılığına bir çözüm bulmak idi. Seçim sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde aynı dili konuşan insanların birbirlerine ettiği cevr ü cefaya Esperanto derman olabilir miydi dersiniz? Kim bilir, belki de...
130 yıl önce Polonyalı bir göz doktoru tarafından ortak iletişim için tasarlanan bu dilin, Esperanto'nun, bugün dünya üzerinde 2 milyon kişi tarafından konuşulduğu belirtiliyor.
Sadece ve sadece 16 temel kurala sahip, fevkalade düzenli ve hiçbir istisna içermeyen bu dili öğrenmesi ise oldukça basit.
Tolstoy birkaç saat içerisinde bu dili öğrenip, mektup yazdığını belirtiyor. Bendeniz de bunu elime geçirdiğim bir Esperanto kitabı ile (Esperanto Per Rekta Metodo, Doğrudan Metot ile Esperanto) gerçekleştirebildiğimi söylemeliyim. Birkaç saatlik ders sonunda, kendinizi tanıtabiliyor, sözlük yardımı ile hakikaten pek çok şeyi ifade edebilecek kıvama geliyorsunuz.
Ludwig Zamenhof bu dilin kurallarını anlattığı kitabı Unua Libro 'ya (Esperanto'da ilk kitap manasına geliyor.) bu dilin işlevselliğini kanıtlamak için İncil'den ve Shakespeare'den çevirdiği pasajları ekler. Kitabın arkasına ise küçük bir kupon koyar. Zamenhof, bu kitabı şayet bitirdiler ve Esperanto dilinden istifade ettilerse, bu kuponu kesip kendisine göndermelerini ister. Zamenhof Unua Libro adındaki bu kitabı Doktor Esperanto, yani Umut Eden Doktor mahlası ile yayınlar. Esperanto, Esperanto dilinde Umut Eden "Esperi" fiilinin sıfat fiile dönüşmesi ile elde edilen ve ümit eden anlamına gelen bir kelimedir.
Bırakın interneti, demir yolllarının dahi yaygın olmadığı böylesi bir dönemde mektup vasıtası ile bu dili yaymaya çalışan Zamenhof'un tutkusu ve elbette ki başarısı takdire şayandır.
Çok geçmeden özellikle de Avrupa'nın pek çok kentinde Esperanto kulüpleri kurulur.
1905 yılında, daha sonraları savaş yılları hariç her yıl tekrarlanacak olan Esperanto kongresinin ilki gerçekleşir. Bu, Esperanto'yu yalnızca Zamenhof'un bastığı kitaplardan öğrenip, mektuplarla birbirlerini tanımış insanların ilk yüz yüze karşılaşmasıdır. Bir mucize olur ve 1905 yılındaki bu buluşmada insanlar Esperanto diliyle sorunsuzca anlaşırlar. Dil gerçekten işe yaramaktadır.
1905 yılından sonra neredeyse her yıl düzenlenen 132 kongrenin dördü Türkiye'de Esperantistlerin çabaları ile gerçekleştirilmiştir. İznik, Hatay, Gaziantep'de toplanan kongrelerin sonuncusu 2016 yılında Ürgüp'te toplanmıştır. Nâzım Hikmet ile ilgili sunumların ve film gösterimlerinin olduğu bu kongrede Vasil Kadifeli'nin tercüme ettiği Nâzım şiirlerini içeren Poezia Antologio kitabı da tanıtılmıştır.
1900'lü yıllarda Osmanlı Devleti'nde dahi Esperanto 'ya ait bir dernek olduğu ve bir gazete yayınlandığı düşünülürse bu dilin tüm dünyada ne derece etkili olduğu anlaşılacaktır. Maalesef ülkemizde bugün bir Esperanto derneği olmasa da 90'lı yılların ikinci yarısına kadar aralıklarla çalışmalarını dernek çatısı altında sürdüren Esperantistler, Türkiye'deki faaliyetlerine dernek olmadan devam etmektedir.
Devam edelim...
Dil dünya çapında öylesine etkili olmuştur ki Sovyetler Birliği'nde metro istasyonlarında talimatlar Esperanto dilinde de yazılmaya başlanmıştır. 1978 İran İslam Devrimi'nden sonra Humeyni'nin de Esperanto diline bir Kur'an-ı Kerim çevirisi yaptırdığı biliniyor. Bugün Havana radyosu, Vatikan radyosu Esperanto yayınlarına devam etmektedir. Çin'de de Esperanto dili yaygındır. Hatta Çin'de Esperanto Bilen İşadamları Dernneği gibi dernekler de mevcuttur.
Bir ülkesi olmadığı halde, Esperanto'nun yeşil yıldızlı bir bayrağı ve hatta marşı bile vardır.
Denilir ki 1920 yılında Milletler Cemiyeti'nde (bugünkü Birleşmiş Milletler) Esperanto'nun uluslararası ortak iletişim dili olması için bir oylama yapılmış ve Fransa'nın itirazları ile bu öneri reddedilmiştir. O dönemin "lingua franca"sı olan Fransızca da ikinci dünya savaşı sonrası bu ayrıcalıklı konumunu İngilizce'ye bırakmıştır. UNESCO tüm ülkelere Esperanto'nun geliştirilmesine dair bir çağrı yapmıştır. Esperanto bir ülke ve bir ülke dili olmadığı halde BM'de bir odası bulunmaktadır.
Esperanto literatüründe tercüme ve telif yaklaşık 50 bin eser bulunmakta, bu sayı gün be gün artmaktadır.
Yine Esperantistlerin kurduğu bir servis olan Pasporta Servo (Pasaport Servisi) sayesinde, şayet Esperanto biliyor ve dünyayı dolaşmak istiyorsanız tüm Esperantistlerin kapıları size ardına kadar açık. Nitekim Türkiyeli Esperantistler'den Murat Özdizdar, gençlik yıllarında beş kuruş para ödemeden 1 yıl boyunca Macaristan'ı Esperanto sayesinde gezdiğini belirtmektedir.
Reel politiğe teslim olduğumuz bugünün dünyasında İngilizce elbette bir ihtiyaç. Fakat Esperanto bizim gerçekten de insan tarafımız.
Hiçbir kültüre ait olmayan bu dil, tüm insanlığa ait. Bu nötr dil tarih boyunca kullanılagelmiş, başka uluslara ait dillerin aksine sizin dilinize bir virüs gibi sızmıyor.
Esperanto'nun kuralları çok basit. Kelime köklerinden çok basit bir harf değişikliği ile zarf, sıfat, fiil ve isim elde edebiliyorsunuz. Bunu hepi topu 750-800 kelimelik bir kök listesinden hareketle yapabiliyorsunuz. Esperanto'da tüm sıfatlar A harfi ile, tüm isimler O harfi ile, tüm zarflar E harfi ile bitmektedir.
Örneğin rapid köküne, a harfi eklendiğinde elde edilen "rapida" kelimesi hızlı manasına gelmektedir. e eklendiğinde zarfa dönüşen "rapide" kelimesi hızlıca anlamına elmektedir. rapido ise sonundaki o harfi ile isme dönüşmüş ve isim olan "hız" anlamını kazanmıştır. Esperanto'da bir kelime öğrendiğinizde bu ve benzeri önek-sonekler ile birden bire dört kelime öğrenmiş oluyorsunuz aslında.
Örneğin "mal" öneki Esperanto'da bir kelimeyi olumsuzlayan bir önektir. Misal, Esperanto'da "sana" sağlıklı anlamına gelmektedir. Malsana ise hasta anlamına geliyor. -ulo eki eklendiği sıfatı müşahhas hale getiriyor. Malsana hasta dedik, malsanulo dediğimizde ise hasta olan bir kişiyi betimlemiş oluyoruz. Bitmedi! Yine Esperanto'da bulunan bir son ek -ejo eki mekan bildirmektedir. Yani kelimeye mekan anlamı katmaktadır. malsanulo hasta olan kişi dedik. Malsanulejo ise hastahane demek. Alın size mis gibi bir türetim. Bu bakımdan Türkçe ile de fevkalade benzerlik gösteriyor.
-Aro son eki kelimelere topluluk anlamı katan bir son ek. Vorto, Esperanto'da kelime demek. Vortaro dediğinizde sözlüğü kastetmiş oluyorsunuz. Yine Libro Esperanto'da kitap demek. Bilin bakalım kütüphaneyi Esperanto'da nasıl söyleriz? Libraro!
Arbo ağaç anlamına geliyor ise, pek tabii ki orman demek için arbaro kelimesini kullanacağız.
Yine Esperanto'da zamanlar ve çekimler oldukça kolaydır. Örneğin parol-i kelimesi konuşmak fiilinin mastar halidir. Parolas dediğimde, fiili geniş zaman ile çekimlemiş, parolis dediğimce geçmiş zaman kipi ile çekimlemiş, parolos dediğimde ise gelecek zaman formunda ifade etmiş oluyorum.
Bir arkadaşım ile bir gece kıraathanede otururken, kendisine birkaç dakika içerisinde Esperanto'da 1.000'e kadar saymayı öğreteceğimi iddia etmiş ve hakikaten de süre sonunda kendisine bunu belletmiş idim. Birkaç yıl önce, bugün sekiz buçuk yaşında olan oğluma da neredeyse aynı süre zarfında öğretebildiğimi görünce Esperanto'nun basitliğinin vaad ettiği bu güce bir kez daha hayran kalmış idim.
https://esperantoturkiye.wordpress.com adresi üzerinde Esperanto'ya ait pek çok Türkçe döküman bulabilirsiniz. Hatta Türkçe olarak yayınlanan Turka Stelo (Türk Yıldızı) dergilerine de ulaşabilmeniz mümkün.
Yoldaş Fidel Castro'nun sözleri ile bitirelim.
"Tüm ulusların bir dili vardır, insanlığın dili ise Esperanto'dur."
Gxis. (Bunu da siz bulun lütfen.