Seçilmişlere dilekçe verilen yer
Yazar ve gazeteci Dan Ozzi şakayla karışık da olsa ABD başkanı Trump'ın, kendisini Twitter'da bloklaması nedeniyle pek çok ulusal haberi kaçırdığını belirtiyor.
Özellikle de ABD başkanı Trump gibi hem kendi ulusuna hem de uluslararası kamuoyuna seslenmek için Twitter'ı kullanan bir başkan söz konusu olduğunda elhak doğru.
Dan Ozzi, pek çok kişinin bir şeyleri retweet ettiğini görüp, RT edileni görmeye hakkı olmadığını söyleyen twitter mesajında her defasında hayal kırıklığı yaşadığını belirtiyor. Bugüne kadar gördüğüm en büyük ayrımcılık, diye eklemeyi ihmal etmiyor.
Sadece Berlin'de değil, ABD'de de savcılar var. Trump'ın bu keyfe keder tutumuna Mayıs avında New York bölge mahkemesi bir son verdi. Başkana ait realDonaldTrump hesabının bir nevi kamusal alan hükmünde olduğu, vatandaşların bilgi almasının engellenemeyeceğine hükmetti.
Bloklamayacaksın, dedi.
O gün bugündür zinhar kimseyi bloklayamıyor Real Donald Trump.
Sevmediği kişileri sessize alıyor mu bilemem, alıyorsa günahı boynuna.
Üstelik savcı beyler mütalaasında Twitter'ı seçilmişlere dilekçe verilen bir yer olarak tanımlamış.
Kamusal bir görevin varsa kusura bakmayacaksın, insanlar seni takip edecek, yeri gelecek mentionlayacak; yeri gelecek beğenecek, kimi zaman yerecek.
Ama sen gücenmeyeceksin! Alınmayacaksın!
Siyasetçilerin Twitter'da beğenmedikleri görüş sahiplerini bloklaması bizde de hızla bir teamül haline gelmeye başladı.
Son örneği de Çorlu Trafik kazasında 9 yaşındaki oğlunu kaybeden acılı anne Mısra Öz Sel'e reva görülenler.
Mısra Öz Sel'in Twitter'daki eleştirilerine hem TCDD başkanı İsa Apayadın, hem de dönemin Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan'ın bloklayarak cevap vermesi tüm vicdanlarda mahkum oldu.
Ahmet Arslan'ın ahmetarslan36 kullanıcı adı ile Twitter'da bir hesabı mevcut. İsa Apayadın ise kullanıcı adı olarak başında olduğu kurumun adını kullanıyor: isaapaydintcdd. Yani bu Twitter hesabının kurumsal kimliği ile bağlantılı olduğunu düşünmemek için bir neden yok.
Ama buna rağmen hak arayan, hesap soran bir yurttaşı bloklamakta beis görmüyorlar.
13 Aralık sabahı Ankara'da vuku bulan ve maalesef an itibari ile 9 yurttaşımızın hayatını kaybettiği, onlarcasının yaralı olduğu kaza esnasında da TCDD başkanı İsa Apaydın'ın hesabı kapalı durumda idi. Yani kendisinin takipçi listesine kabul ettikleri dışındakiler tweetlerini göremiyorlardı. (Not: Yazı yazıldığı esnada açıldığını gözlemliyorum.)
Sadece bu iki isim değil elbette. Belediye başkanlarından, iletişim danışmanlarına kadar blok tuşunu efektif olarak kullanan geniş bir yelpaze mevcut.
Kamuoyu önünde olmak demek, bir iddia ve tıtr ile kamuoyunu huzuruna çıkmak demek, aynı zamanda eleştirileri de göğüsleyebilme medeni cesaretinin zımmi bir ilanı gibidir.
Evet nefse ağır gelen, zor gelen tarafları da var.
Herkesin gözü önünde bazen seviyeli, bazen düzeysiz eleştiri ile muhatap olmak zor.
Ama değil mi siyaset ateşten gömlek, değil mi ki kefenler hazır.
Değil mi Halep orada, arşın burada.
İşte emsal bir mahkeme kararı, işte Twitter!
Vatandaşı huzurdan kovmaktan farksız olan bloklama adeti derhal terkedilmeli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde dile getirdiği "Sosyal medyayı ahlak ile donatacağız" sözünü ilgili zevat için biraz da böyle yorumlamak istiyorum.
Şeyh Edebali Hazretleri bir Twitter hesabı olmayan Osman Gazi'ye ne güzel nasihat etmiş:
"Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana! Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana! Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana..."