Savaş ve Bilişim Ambargosu
Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine başlattığı Barış Pınarı Harekatı devam ediyor.
Harekatın ilk gününden itibaren ABD başta olmak üzere, pek çok devlet tarafından harekatın sonlandırılması ve sınırlarına dair pek çok itiraz yükseltildi.
Trump'ın eşsiz bilgeliğinden söz ederek yaptığı espri bizleri tebessüm ettirse de Türkiye ekonomisini yerle bir etme tehditinin yol açtığı karamsarlık sürüyor.
Arzu edenler yaptırımlar bu işin nüktesi diyerek tebessüme devam edebilir.
Biz yedi düvele karşı savaşmış millettiz, yalın ayak başı kabak küffara karşı vuruştuk, gene vuruşuruz da diyebilirsiniz.
Gene de ambargo neticesinde neler olabilir ve hazırlıklarımız ne düzeyde diye sormak için bu yazıyı yazıyorum.
ABD'nin ambargo uyguladığı pek çok ülke var. Suriye, İran, Küba, Kuzey Kore bu ülkelerden bazıları.
Ambargo kararının gerekçesi çoğunlukla insan hakları ihlâlleri. Yerseniz.
Ambargonun kötü tarafı şu, sadece ambargo listesindeki ülkeleri değil; bu listedeki ülkeler ile ikili ilişki kurmak, ticaret yapmak isteyen üçüncü taraf ülkeleri de zaptu rapt altına alıyor.
Üstelik bu zorlamayı buldukları her fırsatta yinelemek istiyorlar.
Venezüella da ambargo listesindeki ülkelerden biri. Geçtiğimiz günlerde ABD menşeli Adobe firması, hani şu hepimizin hayatında olan, elektronik faturalarımızın, e-devletten aldığımız sabıka kaydı dahil tüm çıktıların formatlandığı PDF dosya formatının yaratıcısı olan firma, Venezüella'ya ait tüm hesapları kapattı.
Türkiye'ye uygulanacak söz konusu bir yaptırıma karşı bir B planımız var mı?
Dünyaca ünlü ERP firması SAP, milyon dolarlık yazılım ürününü sattığı firmalara 2017 yılında, bizim ürünümüzü kullanarak İran ile ilgili herhangi bir işlem yapamazsınız, dedi. Yani bir market zinciriyseniz, SAP'ı kullanıyorsanız, meyve, sebze ihracaatı için İran'a faturayı SAP programını kesemezsiniz. Uygulamayı kullanmaya devam etmek için, hali hazırda ya da ileride bir gün İran'da ofis açmayacağınızı, deponuzun ya da personelinizin olmadığını da doğrulamanız gerekiyordu.
Yakın bir zamanda Microsoft tarafından satın alınan Github isimli versiyon yönetimi destekli kod reposunun Suriye ve Kırımlı geliştiricilere ait hesapları nasıl aynı saik ile blokladığı da haberlere yansıdı.
Google'ın 2006 yılında bedava dağıttığı e-posta adreslerini hepimiz aldık. İnternet yaşantımızın merkezine koyarak tüm üyeliklerimizi bu hesap ile yaptık. Biraz daha eski ve değişime direnenler ise Microsoft'un Hotmail'inde ısrar ettiler. Netice itibariyle her iki firma da Amerikan menşeli firmalar.
Yarın bir gün, artık bu e-posta hesaplarına Türkiye'den erişemezsiniz dediklerinde ne yapacağız?
Yalan yok. Yurtdışında olsam da geçtiğimiz günlerde İstanbul'da vuku bulan depremden sonra ben de yakınlarıma WhatsApp'dan ulaştım. Telekom altyapıları bu felaket anına hazır olmadığı için pek çok kişi de aynı yolu izleyerek birbirlerini haberdar edebildiler.
Unutmadan söyleyeyim, birkaç yıl önce Facebook tarafından satın alınan WhatsApp da ABD yasalarına tabi. Dolayısıyla bir yaptırım kararı ile birlikte bu servisleri de kullanamaycağız.
İşimiz zor.
2004 yılında dönemin başbakanı, bugünkü cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatı ile başlayan milli işletim sistemi Pardus projesi bir süre sonra akamete uğradı. Belki bu proje ile birlikte ülkede açık kaynak / özgür yazılım ekosistemi gelişecek; bugün bu konuları konuşmak zorunda kalmayacaktık. Rivayet odur ki bu işi ilk omuzlayan ekip yaşam tarzı üzerinden kurulan baskılara dayanamadı. Bir süre sonra ekip lağvedildi, belki de bir kısmı mobbing'e dayanamayıp ayrıldılar.
Bugün durum bundan farksız mı?
Fikir ve ifade hürriyetinin olmadığı; düşüncenin kuduz köpek misali kovalandığı çorak bir ortamda bunları hiç düşünmeye vaktimiz olmadı.
O güzel mühendisler, meraklı gençler uçaklara binip gittiler.
"Bizden olan", iyi ve ehil olana galebe çaldı.
Mesele emperyalist batının gücüyle efsunlanmak değil; Ağustos Böceği misali güzel yaz günlerinde eğleşip, kışın ambarı boş bulmak. Boş bulacağımızın farkında olmak...
Allah Türkiye'nin yardımcısı olsun.
* Meraklı okurun T24 ve Turkinternet.com'da konuyu enine boyuna tartışan Füsun S. Nebil'in yazılarını da okumalarını tavsiye ederim.