Sahibinden çok kullanılmış dolandırıcılık hikâyeleri
TÜSİAD Nisan 2017'de yayınladığı raporda hem e-ticaretin mevcut panoramasını sunmuş, hem de geleceğe dair tahminlerini paylaşmıştı.[1]
Raporun başlığı sadece geleceğe dair bir niyet olmanın ötesinde, ayakları yere basan bir tahmini de içeriyordu: Dijitalleşen Dünyada Ekonominin İtici Gücü E-Ticaret
Rapora göre Türkiye'de e-ticaretin ulaştığı hacim 30.8 milyar TL'yi bulmuştu. Bu rakamın 17.5 milyar TL'si perakende satış iken, 3.2 milyarı online bahis, 10.1 milyar TL'si ise seyahat harcamalarından oluşuyordu.
Raporda en dikkat çekici rakamlardan biri dünyada ve Türkiye'de e-ticarete bir seçenek olarak yönelen kullanıcıların motivasyonları idi.
ABD'de e-ticaret'i kolay bulduğu için yönelen kullanıcı sayısı yüzde 58 iken, Türkiye'de dünya ortalaması olan yüzde 47'nin altında yani yüzde 36'daydı.
Türkiyeli internet kullanıcısı e-ticareti başka bir nedenden ötürü yüzde 56'lık bir oranla ucuz olduğu için tercih ediyordu. Bu, yüzde 43'lük dünya ortalamasının da üzerinde bir oran!
E-ticareti kolay mı bulmuyorduk, yoksa e-ticaret seçeneğini tercih etmemizde kolaylık ya da zorluk diğer seçenekler kadar belirleyici mi olmuyordu?
İnterneti ucuz olduğu için tercih ettiğimiz ve çoğunlukla iyiyi kötüden, sahteyi dürüstten ayırmakta zorlandığımız yaşanan hadiseler ile kendini kanıtlayan bir gerçek. Biz ucuz olması hasebiyle giriştiğimiz serüvenlerde zaman zaman İngilizlerin ucuz mal alacak zengin değilim savını adeta doğruluyoruz.
Neden mi bahsediyorum, online ilan sitelerinde yaşanan sahtecilik vakalarından.
Azıcık Google'larsanız göreceksiniz ki bu vakalar hiç de azımsanacak cinsten değil. Bu hususta bir araştırma yapılmış mı, online ilan ya da alışveriş sitelerinden ürün ya da hizmet alan/satan kişiler bu işlemlerin kaçta kaçında böyle bir girişime maruz kalmış ve silkelenmişler bilmiyorum. Güzel bir araştırma konusu, epey de ses getireceğine eminim.
Ben bu yazıda son günlerde meslektaşlarımızdan birinin yaşadığı ve büyük bir medeni cesaret örneği göstererek "ben yandım siz yanmayın" altmetni ile paylaştığı dokuz dakikalık bir Youtube videosu[2] ve hikâyesine yer verecek, sonrasında da Arka Kapı Dergi'den Şahin Solmaz'ın ayrıntılarına ulaştığı başka bir sahtecilik yöntemini anlatacağım. Hazırsak başlayalım.
Adem İlter MacBook Pro marka laptop cihazını satmak için Sahibinden.com 'a ilan veriyor. Bir süre sonra İlter "ciddi bir alıcı" tarafından aranıyor. Pazarlığıydı, şuyuydu buyuydu derken alıcı ile anlaşan İlter, ertesi gün buluşmak ve ürünü teslim etmek üzere sözleşiyor. Ertesi gün alıcının paylaştığı konum bilgisine giden İlter "ciddi alıcıyı" sözleştikleri noktada bulamıyor. Telefonla söz konusu kişiyi arıyor.
"Ağabey ben senin bu kadar hızlı geleceğini beklemiyordum. Şu an hastahanedeyim. Ama oralar hep bizim tandık esnaf. Hatta orada iki üç tane kiracım var, kuyumcu dükkanım var az ileride. Ben kızıma alıyorum bilgisayarı, kızıma sıfır alacağımı söylemiştim. Şimdi dedesi görmesin, kuyumcu dükkanında dedesi. Sen bizim kuyumcu dükkanına değil de komşuya bırak. Ben geçerken alayım."
Yanıtını alan İlter haklı olarak para işi nasıl olacak, diye soruyor.
"Sen gir no 95'e, dönerciye. İçeride İsmail diye bir arkadaş var. Benim arkadaşım. İsmail'e teslim et. Parayı da bizim kuyumcu dükkanından alırsın." yanıtını alıyor.
İlter 95 numaraya girip, İsmail kim, diye soruyor.. İsmail ne yapsın, benim, diye cevap veriyor. İsmail'in hem "benim" diyerek ilk koşulu doğrulaması, hem de kendisine bir bilgisayar emanet edileceğinden haberdar olması İlter'in ikna olmasına yetiyor.
Telefondaki sahtekar İlter'in telefonu kapatmasına müsaade etmeyerek, tezgahın farkına varmasına mani olmak istiyor:
"Şimdi kuyumcu dükkanına git, babam parayı hazırlamıştır, zarftaydı. Bizim bir alışverişimiz vardı deyip babamdan zarfı iste."
Birkaç metre yürüyen İlter şüphelenip telefon numarasını tekrar arıyor. Bu defa ulaşamıyor.
O an kandırıldığını anlayan İlter laptop'u teslim ettiği dükkana doğru hızla geri dönüyor. Birkaç dakika önce laptopu emanet ettiği İsmail'e laptopun nerede olduğunu soruyor.
"Dalga mı geçiyorsun, arkadaşın geldi aldı" yanıtını alıyor...
Aslında İsmail'in de suçu yok. İsmail'i bu tezgahtaki aktörlerden biri değil, kurbanlardan biri olarak sayabiliriz. Zira İlter'in dükkanı ziyaretinden kısa bir süre önce dükkan telefonundan ulaşan sahtekar, "ben komşunuzun, şu an dükkanımda değilim, sizi tanıyorum, birazdan bir arkadaş gelecek ve bir laptop bırakacak, uzakta olduğum için ben sonradan gelip alacağım, diyor.
Komşuluk esnaflıkta önemli. "Gelen paketi kontrol ederim" şartı ile İsmail teklifi kabul ediyor. Zira İsmail için yaşanacak en büyük risk hafazan Allah bomba gibi, uyuşturucu gibi bir belada kurye olarak kullanılmak. Böyle yaratıcı bir senaryoda figüran olacağı İsmail'in de aklına gelmemiş belli ki.
Adem İlter'in MacBook'u hâlâ kayıp. İsmail'in dükkanından edindiği kamera kayıtlarından sahtekarın görüntülerine ulaşan İlter olayı adli makamlara taşımış durumda.
Bu ve buna benzer senaryolar pek çok kişinin mağduriyetine yol açıyor. Bu bakımdan Adem İlter'in başkalarının bu tuzağa düşmesine mani olmak için hazırladığı dokuz dakikalık video ve medeni cesareti takdire şayan. Dilerim bu tecrübeleri paylaşmak bu tür sahtekarlıkların kurbanı olmaya namzet nicesine örnek olur.
Diğer bir yöntem ise yazının girişinde sözünü ettiğimiz e-ticareti tercih ederken önemli bir itki olan "ucuzluk" motivasyonumuza dayanıyor.
Sahibinden.com ve benzeri ilan sitelerine kelepir ev ve oto ilanı koyan dolandırıcılar bu ucuz ev ve otolara bir an önce sahip olmak arzumuzu ve bu arada yaptığımız birkaç küçük hatayı istismar ediyor.
Buradaki hikâyelerin ayrıntılarını Arka Kapı Dergi'den Şahin Solmaz'a borçluyum.
Ahmet B. (25) satın almak üzere araştırma yaptığı ikinci el araç için ilanları gezerken, bütçesine uygun, kelepir bir araca denk geliyor. Derhal sahibi ile iletişim kuruyor.
İlan sahibi Mahmut S. (31) güven kazanmak için kendisini esnaf olarak tanıtıyor. Uşak'ta bir berber dükkanı olduğunu, işlerinin yoğun olduğunu, aracı isteyen çok kişi olduğunu belirterek bu tarz sahtekarların en yaygın yöntemlerinden birine müracaat ediyor: Hedefindeki kişiyi acilen karar vermeye zorlayarak muhakemesini felç etmek.
Satın almak istediği ev için arabasını acil satmak istediğini belirten Mahmut S 2012 model, Ford Fiesta aracı için pazarlık faslını 34 bin 500 lira'dan açıyor, 33 bin 500 TL'de taraflar uzlaşıyorlar.
Bu pazarlığın adını koyalım, bir kapora verirsen diğer alıcılara sattığımı söyleyeceğim ve ilanı kaldıracağım diyerek 500 TL'lik bir kapora talep ediyor. Bu miktarı çok bulan ciddi alıcımız 200 TL'lik kapora teklifine ikna oluyor.
Bankadaki sicilim bozuk, havale yaparsan paraya banka el koyar, diyen sahtekar cep telefonu numarasına transfer yapılmasını istiyor.
Alıcı Ahmet, miktarı satıcının hesabına yollamak istediğinde mobil para transferindeki günlük limit olan 100 TL sınırına takılıyor. Satıcının daha fazla para talep etmesi üzerine işkillenen Ahmet, "Ciddi alıcı olduğumu ispat için istersen uçak bileti kaydımın görüntüsünü paylaşırım" diye bir teklifte bulunuyor.
Özetle başka bir arkadaşı üzerinden kaporanın devamını göndermesini isteyen Satıcı, Ahmet'in tezgahın farkına varmasına neden oluyor.
Satıştan vazgeçtiğini söyleyen Ahmet, ödediği 100 TL'lik kaporayı geri talep ediyor. Parasını alamadığı gibi dolandırıcıların alay ve kötü sözlerine hedef oluyor.
Böyle hikâyeler pek çok. Bir başka potansiyel risk de taşınır ya da taşınmaz bir mal, bir ürün ya da hizmet sattığınızda muhatabınız yerine bir başkasının size havale yapıp, sonra bu satışta bir taraf olmadığını söyleyerek para iadesi talep etmesi.
Kendisinden bilgi edindiğim Arka Kapı Dergi hukuk müşaviri avukat Mehmet Pehlivan başlarda şehir efsanesi olabilir mi, diye işkillendiğim bu senaryonun mümkünatını doğruladı.
Siz siz olun satışın muhatabı kimse, sözleşmeyi kiminle imza ediyorsanız para trafiğini aranızda bu kişi ile kurun. Havaledeki açıklama satırları mutlaka yapılan işleme dair bilgi içersin. Örneğin XXX numaralı sahibinden ilanına dair satış bedeli
Önemli bir not, buradaki dolandırıcılık vakalarının hiçbirinde aracı bir kuruluş olarak bu ilişkilerde konumlanan Sahibinden.com ya da benzeri sitelerin sorumluluğu yok. Zira her ilanda aşağıdaki uyarıları görmek mümkün:
"İlgilendiğiniz aracı görmeden kapora olarak bir ödeme yapmayın, para göndermeyin."
"Tanımadığınız kişilere TC kimlik numarası ve cep telefonu numaraları kullanılarak yapılabilen para transferlerini gerçekleştirmeyin."
Ayrıca bu ilan sitelerinde online ödeme alabileceğiniz, hem alıcıyı hem de satıcıyı koruyan güvenli ödeme sistemleri mevcut. Taşıt ve gayrı menkul satışları için bu yöntemler ideal olmasa da, diğer kategoriler için tercih edilebilir. Bu yöntemlerde alıcı ürünü ya da hizmeti satın aldığında para bir havuzda tutuluyor, ancak ürün kendisine teslim edildiğinde beklediği koşullarda bir ürün ile karşılaştığını doğrularsa para satıcının hesabına aktarılıyor.
Dimyat'a pirince giderken evden, arabadan, kaporadan olmamak lazım.
[1] https://www.eticaretraporu.org/
[2] https://www.youtube.com/watch?v=2Wn6mwjkU24