Zeyd Amr’a niye vuruyor?
Eski hikayedir, babam anlatmıştı. Babamın kütüphanesinde bir Müncit vardı. Hacimli bir sözlük. Baskısı harikaydı. Kâğıdı kuşeydi. Çocukken açıp içindeki resimlere bakmayı severdim.
Babam bu hikâyeyi en az beş altı defa anlatmıştır. Hemen her defasında Müncit elindeydi.
Neden Müncit elindeydi?
Çünkü bu hikâye Müncit’te yazıyormuş, babam rahmetli de oradan okumuş.
Lafı uzattım, gelelim hikâyeye.
Fatih’in vezirlerinden Davut Paşa Arapça öğrenmeye çalışıyor. Bunu kolaylaştırmak için hoca tutuyor. Fakat tuttuğu hocaları ilk dersten sonra azlediyor.
Bu arada, Davut Paşa bizim ailemiz açısından önemli.
Hayır hayır, bir akrabalığımız yok.
Babamın ilk resmi vazifesi Davut Paşa Camii müezzin kayyımlığıdır.
Şu, Cerraphaşa Hastanesinin çaprazındaki cami.
Avlusu çoluk çocuğun oynaması için çok uygun. Yarı avlu, yarı sokak. İçeri araba girmiyor.
Şimdi restore ettiler, medresesi de ortaya çıktı, pırıl pırıl, emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Emeği geçerken para tırtıklayan olduysa onun da boyu devrilsin, ne diyeyim.
Sövsem lafın nereye gideceği belli olmaz. Başıma iş alırım.
Davut Paşa hocalarını niçin azlediyor?
Hocaya Arapçayla ilgili bir soru soruyor.
Arapça gramer kitaplarında verilen cümle örneklerinde karşılaşma ihtimaliniz yüksektir.
“Daraba Zeydun Amran.”
“Zeyd Amr’a vurdu” veya “Zeyd Amr’ı dövdü.”
Davut paşa hocasına soruyor.
“Neden Zeyd Amr’ı dövüp duruyor?”
Hocalar genellikle, “Bunun bir sebebi yok” diyorlar, “Misaldir, üzerinde durulmaya değmez.”
Fakat son hocası Davut Paşa’nın merakını gideriyor.
“Amr, Davud’un ‘vav’ını çaldığı için.”
Burada izaha muhtaç bir ayrıntı var.
Arapça Davut’ kelimesini okurken ‘vav’ı uzatırsınız.
‘Daavuud’ diye okursunuz.
Halbuki ‘vav’ın uzun okunması için önünde bir uzatma (med) harfi olması gerekir. Yani bir vav gerekir.
Fakat Davud’un yazılışında o vav yoktur.
Olmamasına rağmen sen orada bir vav varmış gibi uzatarak okursun.
‘Amr’ kelimesinin sonunda ise hiç okunmadığı ve orada bulunması hiç icap etmediği halde bir ‘vav’ vardır.
Davut Paşa’nın Arapça hocasının yaptığı nükteli izaha göre oradaki lüzumsuz vav, aslında Davud’da bulunması gereken vav’dır.
Emsile’deki misallerde sürekli Zeyd’in Amr’ı dövmesinin sebebi, hocanın nükteli anlatımına göre, isminin sonundaki zait, lüzumsuz ‘vav’dır.
Peki, Davut Paşa’nın hocasına sorduğu ilmi soruya nispetle basit, cevabı daha kolay bir soru.
Devletimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın idare ettiği teferruatlı mekanizma, ya da kestirmeden sorarsak Cumhurbaşkanı Erdoğan neden Amr’a vurup duruyor?
“Amr, İstanbul’u üç defa Zeyd’in elinden aldığı için” cümlesi muhtemel cevaplardan biri olabilir mi?
Olabilir.
Şu soruya herkes elini -eğer varsa- vicdanına koyarak cevap versin.
İBB Başkanı İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma ihtimali olmasa başına bunca işler, soruşturmalar, davalar, gözaltılar, diploma iptalleri ve saireler gelir miydi?
Cevaplar, bi’l ittifak: Vicdan varsa ‘gelmezdi.’
Vicdan yoksa?
Vicdan yoksa mırın kırın.
Türkiye bir hukuk devletidir.
Kimsenin imtiyazı yoktur, ayrıca yargıya da kimse talimat veremez.
Üstelik, anayasada yazıyor, yargı bağımsız ve tarafsızdır.
Anayasadaki yazı, Amr’ın sonundaki vav gibi. Yazılıyor ama okunmuyor.
Yazanlar bile inanmıyor.
Zeyd Amr’a niçin vuruyor sorusuna cevap seçeneklerimizden biri ‘terör’ ya da ‘yolsuzluk’ olabilir miydi?
Olabilirdi.
Fakat ilk taşı masum olan atsın denilince taşı atacak adam bulabilir miydik?
Kesin cevap:
Bulamazdık.















Müslüman ne güçlünün, ne de zayıfın yanındadır. Müslüman haklının yanındadır. Ne yani bütün hırsızlar kendini güçsüz gösterirler, hırsısızın yanında mı olacağız?
Yanıtla (0) (0)Diğer komşularınızın yazılarından biraz daha makul, insaflı ve izanlı olmuş.İmamoğlu insanoğlu. Onu da yapabilir bunu da yapabilir. Yargının ortaya çıkaracağı ve açıklayacağı hakikatlerden korkmayalım derim. Eğer beraatse beraat, cellatsa cellat.
Yanıtla (6) (19)'Hüdayi hazretleri'ne: "Yargının ortaya çıkaracağı ve açıklayacağı hakikatler" den bahsetmiş "Hüdayi hazretleri !!! Türkiye'nin yüzde kaçı inanıyor bu hakikatleri biliyor musun ey Hüdayi hazretleri? !!!
Yanıtla (11) (0)Hakikatin kıymeti azlığı veya çokluğundan değildir,bizzat kendisindedir kıymeti.Dosyanın içeriğiyle ilgili hiçbir görüş serdetmeyip sadece karşı çıkanlar neye karşı çıktıklarını bir bilseler...
Yanıtla (3) (11)Anlaşılan, Hazret biliyor!
Yanıtla (1) (0)Bak Hazret Efendi, burda kimse saf değil, Yargının eli kulağı Saray'da, ordan aldığı talimatla iş yapıyor. Bu yargıya güven olmaz. Padişah'ın sofrasına oturan alimin de fetvasına güven olmaz.
Yanıtla (0) (0)Sayın Cömert,bizim bildiğimize göre Amr'ın sonunda vav değil,elif var.Yani Amr vavı değil elifi çalıyor.Amr'ın önüne elif konulmasının sebebi Amr'ı Ömer'den ayırmak için.Çünkü hareke konulmadığında Amr ile Ömer'in yazılışı aynıdır.
Yanıtla (0) (0)Darbın vurmak olduğunu vurgulamışsınız. Demek ki ayette geçen kadınlarınızı darb edin kadınlarınızı dövün demekmiş. Yoksa yok hafiçe vurun yok okşayın falan değil.
Yanıtla (10) (17)Birisinin derdi de kırmızı pabuç
Yanıtla (10) (1)Kur'an'da "vadrib (ve adrib) lehim meselen" şeklinde de geçmektetir. Buradaki adrib aynı darb kelimesinin emir kipidir. Anlamı "onlara misal/örnek ver (göster)" şeklindedir. Kur'an aynı zamanda edebi bir metindir. Dilin inceliklerine vakıf olmadan yapılan yorumlar ciddi değildir.
Yanıtla (19) (4)arapçada bir kelime kullanıldığı yere göre değişik anlamlara gelir. (darabe) vurma anlamınada gelir, örtme anlamınada gelir ( başörtünüzü darb edin) gibi
Yanıtla (4) (2)Turgay'ın yorumu tam "Dam başında saksağan, vur beline kazmayı!" olmuş.
Yanıtla (10) (2)Kur'anda sözü edilen kadına darp dayak atmak değil, anlaşmazlık halinde bir süre odaları ayırmak olarak anlaşılmalı. Bu durumda eş boşanma halinde bunun sonucuna katlanıp katlanamayacağıns salim bir irade ile karar vermesini temin etmek, sonucuna göre barışmayı veya boşanmayı tercih etmesini sağlamaktır.
Yanıtla (2) (2)11:11 Fatih rumuzlu okur, "Kur'anda sözü edilen kadına darp dayak atmak değil, anlaşmazlık halinde bir süre odaları ayırmak olarak anlaşılmalı." demiş. Fatih beye ve bazılarına göre Arapça o kadar fakir bir dil ki, darabe fiili hem vurmak, hem dövmek, hem azarlamak, hem de odaları ayırmak hem de daha daha ne anlamlara geliyor. Uzatmayın, gülünç olmayın, oradaki darebe vurmak anlamına geliyor, nokta.
Yanıtla (4) (0)"ilk taşı masum olan atsın" kuralı gereği, gırtlağına kadar pislik içinde yüzenlerin kolayca başkalarını pislikle suçlaması ne kadar ibret verici.
Yanıtla (5) (1)Türkiye hukuk devleti değildir.o taşı artık bir otadogu devletidir .ülke tek adama ait..geri kalanlarda memluktur.
Yanıtla (8) (2)Evet , ilk taşı atacak masum bulmak bu ülkede mümkün değil !
Yanıtla (15) (1)Imamoglu'nun 6 sene önce , eski belediye hakkında düzenlemiş olduğu 48 suç dosyası icisleri bkl.ginda tozlu raflarda bekliyor , bakalım ne zaman sıra gelecek !
Teşekkürler güzel yazı.
Yanıtla (9) (0)Bende diyorum ki güçlünün yanında olmak kolaydır, zor olan zayiftan yana olmaktır.
Peki müslümanin yeri fakirin zayifin yerimi güçlünün yerimi..
Biz müslümanlar ekseriyetle kimden yana oluruz zengin ve güçlüden yana.
Ayet ne diyor Allah Latif tır yanı gören ve bilendir, kendi kendimizi kandırmanin bir âlemi yok müslümaniz diye
Değerli Yazar Yusuf Ziya Bey,
Yanıtla (3) (3)1) Lübnanli Luis Maluf'un müellifi olduğu Müncit sözlüğünün hiçbir baskısının tamamı kuşe kağıda yapılmamıştır. Sadece içinde resim ve çizimlerin olduğu sınırlı sayıdaki sayfa kuşe kağıttandir.
2) Bir latifeye konu ettiginiz Amr kelimesinin sonundaki zait gibi gözüken vavin işlevini başka bir yazıda izah edeceğinizi umuyorum.
Bu LAFIZCILAR böyle işte... Yazının özünü (espriyi) anlamadıkları ya da işlerine gelmediği için lafza sarılırlar.
Yanıtla (13) (0)Yusuf Ziya Bey'in zarif esprisi güncele cuk diye oturmuş.
{Şunu da ekleyim: Bendeki Müncid nüshasının tamamı ince kuşe. Vav konusuna gelince, onu da Amr, insanlar beni "Ömer"le karıştırmasın diye Davud'dan çalmış. Oldu mu?}
Çare parlamenter sistem.
Yanıtla (4) (0)Davut (İmamoğlu) ile Goliat (Erdoğan) gibi olur bu hikayenin sonu.
Yanıtla (5) (0)"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." Ziya Paşa
Yanıtla (2) (0)Hangimiz istemez rahat huzur varken dolambaçlı yollara düşelim, menfaat, hırs ve kibirdir. Medeniyet; özgürlük, ekonomi ve adalet ile merhamet dir.
Yanıtla (3) (0)Sayelerinde muhalefet de kişiselleşiyor
Yanıtla (1) (5)İmamoğlu belediye başkanı değilmi
Belediye başkanıda kamu görevlisi değilmi
Belediye başkanının en üst amiri kim
Darabe Zeydün Amran cümlesi işin sonunda Nasara Zeydün Amran 'a dönecek gibi görünüyor.
Yanıtla (12) (1)Çift mefullü bir misal de vardı. 6 babın en sonundaki misal.
Yanıtla (3) (0)Aslında her şey o en sonundaki misalle başladı.
Hasibe zeydun amran fazilen
(Zeyd amrı faziletli zann etti)
Sayın Cömert çok nüktedan güzel bir yazı olmuş. Cuk oturmuş
Yanıtla (11) (1)'Türkiye bir hukuk devletidir' yalan, 'yargıya kimse talimat veremez' yalan, 'kimse imtiyazlı değildir' yalan.
Yanıtla (21) (0)karara: bu iktidar, soruşturma aşamasında savcı ve hakimlere emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkarmıştır. (TCK, madde 277). (taha akyol beyefendinin bugünkü yazısından)
Yanıtla (7) (0)Açıkça sizde imamoğlunda terör şüphesi görmüşsünüz. Öyleyse bebek katili baş katile barış güvercini diyenler ne oluyor. Ne yazıkki insanız müslüman olsakta illa bi tarafı temize daha yakın göreceğiz ya. Ama mahkemei Kübra evladın babadan kaçtığından bahsediyor. Yazık
Yanıtla (10) (0)Hocam, yazı için çook teşekkür.
Yanıtla (2) (1)Biraz dolambaçlı bir anlatım olmuş. Ama yine de olmuş
Yanıtla (7) (1)