Bu ‘özgürlükçülük’ten özgürlük çıkar mı?
Fransa, akıllıca bir iş yapıp olimpiyat oyunlarının açılışını stadyumdan çıkardı, herkesin esas görmek istediği Paris’i bir stadyuma çevirdi, bütün tarihini, bugünkü çeşitliliğini sergiledi.
Bunun için de Thomas Jully adlı bir koreografla anlaştı.
Cezayirli Zidane meşaleyi taşıdı, Malili pop yıldızı Aya Nakamura, Cumhuriyet Muhafızları’yla çalıp söyledi, LGBT bireyler öpüşürkeni, odalara kapanırken göründü, Marie Antoinette kesik başıyla – ki onu da iki erkek canlandırmış-Fransız Devrimi’nin şarkılarından “Ah Ça Ira”yı ( İyi olacak iyi, aristokratları astığımızda) söyledi, iki siyahi sporcu meşaleyi yaktı, Lady Gaga MoulinRouge’yu canlandırdı, Celine Dion Eyfel Kulesi’nden Edith Piaf’ın Aşk Duası’nı okudu.
Macron’un “Fransa budur” diye bayıldığı gösterinin en büyük tartışması ise “drag queen” denen trans aktörlerin “Son Akşam Yemeği” tablosunda görünmesi oldu.
Son Akşam Yemeği, Leonardo Da Vinci’nin bir tablosu ama kutsal olan tablonun kendisi değil, bizzat İncil’de geçen yemek.
Hz. İsa’nın hayatının en kritik anlarından biri olan 12 havariyle yemek,kiliselerdeki ekmek-şarap ayinlerinin Tanrı’nın kuzusu İsa anlayışının başlangıç anı.
Tabii Hz. İsa ve havarilerini, bir sanat bienalinde değil, milyarlarca insanı birleştiren insanlığın en büyük etkinliğinin açılışında drag queenlerle canlandırınca beklenen tepkiler de geldi.
Tepkilere herkes katılınca organizasyon özür diledi.
Buna rağmen en başta söylenmeyen başka bir iddia döndürülmeye başlandı: “Burada canlandırılan Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği değil, Hollandalı ressam Bijlert’inTanrıların Ziyafeti tablosu. Onlar İsa ve havarileri değil, Yunan Tanrıları.”
Çünkü koreografide birbirine benzeyen bu iki tabloya da atıf yapan iki farklı sahne vardı.
Yani istersen hem Son Akşam Yemeği diyebilirsin hem de Tanrıların Ziyafeti.
Ama zaten bu iki tablonun birbirine benzemesi de tesadüf değildi.
Hollandalı ressam Bijlert’in Tanrıların Ziyafeti tablosu, Da Vinci’den 150 yıl sonra yapılmıştı ve Son Akşam Yemeği’nin bir yorumu olduğu hatta onunla dalga geçtiğini görmek için sanat tarihçisi olmaya gerek yoktu.
Bijlert’in tablosunda masanın ortasında oturan Apollo’nun başının etrafında Yunan Tanrılarından görünmeyen hale vardı ve ne tesadüf masada da 12 Tanrı ona eşlik ediyordu.
Sanat yönetmeninin bu atıfların farkında olmadığını herhalde kimse düşünmüyor.
Özel olarak bu mesajı vermeye çalıştı, çünkü Fransızların bir geleneği de Kilise ile böyle dalga geçmek.
İlk akla gelen örnek ilk sesli Fransız filmi L'Age d'or (Altın Çağ).
Luis Buñuel ve Salvador Dalí'nin ortak yapımı olan film 1930 yılının sonlarında Paris'i karıştırmıştı.
Hazreti İsa'nın orjiden çıkan biri gibi gösterildiği ve Katolik Kilisesi'ne ağır hakaretler içeren filmin gösterildiği sinemayı aşırı sağcı Ligue des Patriotes'ın üyeleri ve Katolikler basmış, perdeye bomba atılmış, koltuklar parçalanmış, lobide sergilenen Dali'nin, Joan Miró'nun eserleri tahrip edilmişti. Filmin bir sonraki gösterimi ancak 1979'da San Francisco'da yapılabildi.
Filmi karısına doğum günü hediyesi olarak finanse eden milyoner aristokrat Charles de Noailles Papalıkça aforozla tehdit edilmişti.
El Kaide’nin katliam yaptığı Charlie Hebdo da bu geleneğin bir devamıydı.
Ama bu geleneğin kökleri Fransız Devrimi öncesine uzanıyor.
Voltaire ve Marquis de Sade ilk akla gelen isimler.
Ama esas çılgınlıklar Fransız Devrimi sonrası yaşanmıştı.
Bir zamanlar dindar bir Katolik olan Fouche gibi her yola gelen devrimciler kiliseleri basıp, yağmalamış, papazları meydanlarda evlendirip, çocuk sahibi olma zorunluluğu getirmiş, kiliselerde ateist vaazlar verdirmiş, mezarlıklara “Ölüm sonsuz bir uykudur” yazdırmıştı.
Sadece binlerce rahibi, aristokratı değil, devrimciler birbirilerini de giyotinlerde tüketmişlerdi.
Fransız Devrimi'nin kurban ettiği evlatlarından Madam Roland giyotine giderken şöyle bağırıyordu: “Ey özgürlük senin adına ne cinayetler işleniyor.”
Yani işler Fransız Devrimi’nin meşhur şarkısında dendiği gibi pek de iyi olmamıştı.
Fransa’daki devrimci radikalizmi büyük bir dehşet içerisinde izleyip yazan İngiliz düşünür Edmund Burke, bu devrimciliğin sonunun diktatörlük olacağını önceden tahmin etmişti:
“Orduya hâkim olan popüler bir general sizin [Fransızların]... meclisinizin, bütün cumhuriyetinizin efendisi olacak. Çünkü, “evrensel sonuçlar çıkartılan metafizik önermeler oluşturanlar, sonuçta bunların mantıksal semeresini despotizmle sınırlamak” zorunda kalacaklardır.”
Öyle de oldu. Bu kızıl terör dönemine Fransızlar 15 yıl dayandı, Napolyon geldi ve tacı Papa’nın elinden alıp kendi başına takarak imparatorluğu, merkeziyetçi bir askeri diktatörlük olarak geri getirdi.
O günkü devrimci coşkuyu, özgürlük, eşitlik adına giyotinde hıyar keser gibi kelle kesmeyi, ikna yerine dayatmayla tarih çarkını hızlandırma arzusunu bugünkü bazı aktivistlerin Woke adı verilen dayatmacı heyecanına benzetilebilir.
Onlar da cinsel özgürlüğü, ırksal eşitliği hemen şimdi istiyor, toplumu ikna etmekle vakit kaybetmek istemiyor, buldukları her iktidarı bunu yapmak, buna itiraz edenleri iptal etmek, yasaklamak ya da cancellamak için kullanıyorlar.
Tabii bu da hem halk kitlelerinde “ne oluyoruz, nereye gidiyoruz” gibi güvensizlik hissini tetikliyor hem de verilen eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin şeytanlaştırılmasına neden oluyor.
Bu haliyle de popülist, aşırı sağcı, otoriter siyasetlerin mezesi hatta benzini oluyor.
Bu aşırı hızlı be kontrolsüz, iknasız değişimden ve dayatmalardan ürken insanları Putin, Orban, Trump gibi liderler tahrik edip, mobilize ediyor.
Olimpiyat açılışı da şimdiden dillerine düştü.
Peki, günün sonunda bu özgürlük mücadelesinden kim kazançlı çıktı?
Çakması, ikinci el sanayisi Napolyonlar tabii.
Özgürlük ve demokrasinin olmadığı ise açık.















https://en.wikipedia.org/wiki/A_Man_for_All_Seasons_(1966_film)
Yanıtla (0) (0)İngiltere'de Thomas Cronwell'in yaptıklarını (Anglikan Klise'sinin kurulması, katoliklere uygulanan korkunç baskı ve işkenceler vb.) okumuş ve belgeselini izlemiştim. Bir de bu kişinin Thomas Moore ile olan mücadelesinin filmi var. Thomas Moore bilge birisi. Erasmus ile de dost. Sonunda idam ediliyor. İRA sorununun / terörünün kökleri buralara kadar gider.
Yanıtla (1) (0)Fransa başka bir ülke. Bizden çok ayrı. Kıta Avrupasından da İngiltere'den de farklı bir ülke. Oldukça okumuş, haklarını bilen, sahip çıkan, biraz da aykırılıkları seven, genel olarak dine aşırı mesafeli bir toplum. Kendi değer yargılarımızla oraları değerlendirmek gereksiz gibi gözüküyor. Yine de devrimci, rövanşist bakış açısının hızlı ilerleme kat ettiği sanılsa da uzun vadede gelişimi kısıtlayıcı yönleri olduğu gerçeğini görmemizi sağlıyor.
Yanıtla (3) (1)Anglo sakson ağır başlılığa kıyasla roman cıfıtlığı...
Yanıtla (1) (1)Marie Antoinette olayının veya Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği´nin olimpiyat oyunlarıyla ne alakası var? Bir taraftan Notre-Dame ile övüneceksin, diğer taraftan kiliseyle dalga geçeceksin. Fransızlar abartmakta hiçbir sınır tanımıyor. Bu tutkuları edep terazisinde tartılınca da kıyameti koparırlar. Nerede kaldı boynunda haç taşıyan genç sporculara saygı? Olimpiyat ruhuna yakışmayan bir açılış oldu.
Yanıtla (3) (6)Fransızlar cinsel tercihlerinde dilediği gibi, dilediği ölçüde özgür davranabilir. Dünya´ya kendi kültüründen örnekler sunarken, Aşk şehri, moda şehri Paris´in Sodom ve Gomorra şeklinde tanıtımını beğenmek zorunda değilim. Kaldı ki, daha önce hiç görülmemiş böyle bir açılıştan rahatsızlık duyan Fransızların sayısı da az değil. Uluslararası Olimpiyat Komitesinin kurulmasına öncülük etmiş, bugünkü Olimpiyat Oyunlarını var eden Fransa suya düştü.
Yanıtla (3) (1)Yazar inceden ima etmiş. Bir el, ülkedeki aşırı sağcı damarı kışkırtmaya çalışıyor. Sodom gomorre endişesini tetikleyip oradan birilerine enerji üretmek gibi bir maksat sanki...
Yanıtla (0) (1)Toplumsal ahenki koruyacağız diye hiç bi mualif düşünce duruş sergilenmesi mi yani Yıldıray bey. Valla ben de bayilmadim açılış törenine ama yazının fikri yanlış. Özgürlük dedik ama bu kadari da fazla minvalinde bir yazi olmuş. Nasıl cahilin görüşünü dile getirmesine, kadir misiroglu zirzoplarin saçmalıklarına musamaaha gostermek zorundaysam sizde buna saygı duymak zorundasınız. Fikir özgürlüğü istiyorsak maalesef bu bedeli ödemek zorundayız.
Yanıtla (0) (1)Genç siviller hareketinden bile özgürlük bildirisi çıkarabilen, birinin, geçen gece ki özgürlük manifestosu gibi muhteşem olimpiyat açılışının samimiyetinden rahatsız olması normal. Voltaire ve Charlie Hebdo sadist wokiest tayfasının değil ancak 1789 devrimini yapabilen ulusların bağrında yetişebilir. Her devrim maalesef kendi evlatlarını da yer, ama sadece şahsi menfaatleri için tetikçilik yapanlar bir inanç mücadelesi uğrunda hayatlarını feda edenleri asla kolay kolay anlamazlar.
Yanıtla (23) (22)Ve bu devrimi yapan uluslar. Devrimden aldiklar güçle Afrika'yı yakıp yıkabilirler. Devrimcilerin bagrından çıkaran ulus her b*ku yiyebilir çünkü onlar devrimci. Öyle mi patavatsız bey?
Yanıtla (19) (16)Gücü olan devrimli, devrimsiz her yeri yıkar diğerleri de seyreder. Bizim gibi Suriye’ yi yıkmaya kalkıp, kendi ülkesini zora sokan acemi yöresel güç de kazdığı çukurda debelenir. Güç ise akıl, bilim, teknoloji ve ekonomik gelişme ile olur. Genetik ile de ilgilidir neticede.
Yanıtla (11) (2)Bu kadar hiddet buyurmayınız "kararlı okur" tarihsel olaylara günümüz değerleri ile geçmişi yargılayarak bakamazsınız. Tarihsel olaylar veridir mahkemede yargılanmaz. Rönesans ve Fransız devrimi insanlığı sarsarak karanlık çağlardan çıkardı. Her gelişmenin ağır bedelleri vardır. Bahsettiğiniz sömürgecilik dönemi 15 yy da başladı , Fransız devrimi bunun başlangıcı değildir. Kilisenin oluşturduğu karanlık baskı dönemi ancak anılan devrimlerle son buldu. Tekrarla; Gelişmenin ağır bedelleri vardır.
Yanıtla (13) (1)konuyu anlamamışsın.Bir daha oku yazılanları.
Yanıtla (0) (0)Açık açık söylemeye alışık değil bazı kişiler, "sübliminal" seviyorlar. Ben yazılanla kasdedilenin her zaman ki gibi farklı olduğunu açık açık görüyorum. Maksat Olimpiyat açılış törenini analiz etmek değil, maksat aşina olduğumuz mecrayı taşlamak sadece.!!!
Yanıtla (6) (0)@Patavat'siz'a..."Özgürlük manifastosu" gibi muhteşem Olimpiyat açılışı yapılırken; vahşi Haradim Ortodoks Yahudilier; Filistin topraklarında her 4 dakikada 1 çocuk katlediyordu.."Özgürlük manifastosu" karagrofosinde görev alan kişiler de dahil olmak uzere hemen hemen her Fransızın babasının, amcasının, dayısının, dedesinin..vs ellerine Afrikalı kara bir çocuğun kanları bulaşmıştır..
Yanıtla (10) (11)Kendi ellerine baktın mı. Şehzade Kardeş, Ermeni, Rum, Alevi, Türk, Kürt, Sırp, Arap……..Ne o eller kızardı değil mi. Öteki gözünü açmayanlar derinliği algılamaz.
Yanıtla (15) (4)Sömürgeci vahşi Hıristiyanlara, işgalci vahşi Yahudilere karşı en küçük bir elestri getirildiğinde kuyruklarına basılmış gibi ciyaklayip ; Rönesanstan girip Fransız Devriminden çıkan "Siz de Kizilderililer öldürdünüz . " diyerek henüz ağzı süt kokan binlerce bebek ve çocuğun kafalarının, vücutlarının parçalanarak katledilmelerini dolaylı olarak meşrulaştırip zalimi alkışlayan zihniyet; zaliminden daha zalimdir..
Yanıtla (8) (9)Hadi oradan! Onun için mi Sırpı, Hırvatı, biumumum dil ve dini bir harmony içinde var olabildi Osmanlı'da. Elbette 20.yy standardında bir var oluş olmadı. Osmanlı sınırladı. Ama varlığını kabul etti ve yaşamasına müsade etti. Onca dil din nasıl ayakta kalabildi hiç düşünmedin mi? İspanya, Portekiz, Fransa gittiği yerde otonktonluk, yerlilik bıraktı mı? Osmanlının yönettiği taopraklar hala Sırp; Gürcü; Hırvat. Fransız'ın yönettiği topraklar hala Cheroke, Apachi mi? Varlıklarından eser kaldı mı?
Yanıtla (7) (9)12:15 Kimden aldın bu dersi..600 yıl Hukmettik kimin tavuğuna kış dedik..400 YIL SUPER GÜCÜZ kim engel olabilirdi .?..kim .?..o saydıklarını tarihten silmemek için..İnsanda önce Objektif Kronolojik Tarih bilgisi elzem..Sonra malumatfurusluk yapılabilir..Üç günlük çadır örgütü siyonist zulmü tabiri caizse Arş'a ulaştı. Hangi gün varki Huzura uyansın Filistinli..?..
Yanıtla (2) (3)Bu ülkede hristiyan bırakmadık. Ne yazıkki kimse kendini görmüyor. Sadece son yirmi yılda sadece müslümanların göz önünde birbirine yaptığı katliam yeter. Hem de bugün, bu çağda! kimse kendini sütten çıkmış sanmasın. Bunun Türk, kürt, Amerikanı yok. Hemen her insan soyu bunu yapar ve kendine hak görür. Medeniyetle de alakası yok. 1800 lerde Zellandalı bir kabile arka, arkaya yaptığı saldırılar ile diğer bir adada yaşan kabileleri son üyesine kadar katledip yok etmiştir.
Yanıtla (7) (1)Ona bakarsan hâlâ Cezayirli de var, Afrikalı da. Bu Fransızın zulüm yapmadığını mı gösterir? Balkan halklarının 15.yuzyildan 20. yüzyıla kadar neler yaşadığını bir de onların tarihinden okuyun. Bizim lise tarih kitaplarından değil
Yanıtla (2) (0)Rahmetli Aliya İzzet Begoviç’in güzel bir konuşması vardır. “Tatlı yalanların bize faydası olmaz, ama acı gerçekler ilaç olabilir……..” diye sanırım İran’da yapmıştı bu konuşmayı tavsiye ederim.
Yanıtla (3) (1)Kim bu ülkede Hristiyan bırakmadı? 1453-1923 arası 470 yıl Rumlar bu ülkede yaşamadı mı? Patikhaneleri ve kendi mahkemeleri, okulları olmadı mı? Hatta İspanya'dan gemiler ile Yahudiler getirilmedi mi? Ulus devlet çağı başladı ve Türkler ile Rumlar mübadele edildi. Ana hikaye bu. / Eylül olayları bu hikayenin bir detayı. Osmanlı 600 sene belli şartla içinde dokunmadı Ruma, Bulgara?
Yanıtla (3) (4)Yunanistan bağımsız olunca da ilk işi müslüman ve yahudi katliamı oldu. Tripoliçe'de 1821'de ne oldu? Aç ve bak.
15:25 Balkanları oldukça iyi biliriz..En basit minik örnek..BOŞNAK LAR Slav kokenli bir Millettir..Dili,soyu,sopu örf ve adetleri farklı..Osmanlı zamanı Musluman olmuşlar..Eger biri derse Isgal altında zorla Musluman yapıldı falan,filan..Bugün ellerinden tutan mi var.?..Katolik olup AB kapıları ardina kadar açılır veya Ordotoks olup ruslar ile kanki olabilirler.,Kim engel olabilir Hiristiyan olmalarına..?.Hangi güç engel olabilir.. ?..Yine Arnavutlarin büyük çoğunluğu öyle ?..Pomaklar öyle...
Yanıtla (0) (0)Aydınlanmacı rönesans fetişisterinde, jakoben seküler laikçikerde, Doğu Roma'nin varisi kriptolarda, Kandil devrimcisi mezhepçi marjinal solaklardaki; Islam ve Müslüman(Türk) düşmanlığı; faşizmin de ötesinde şizofrenik bir ruh hastalığı haline gelmiştir vesselam..
Yanıtla (3) (4)16;56 .Katılıyoruz. Bunlar (kripto tipler,,solcumsu entelcikler, bolucu sempatizanlar,,pıtırcık hayalli saftirik vb,,neoselefist azginlar. ) bolgesi dışında bir yer bilmez.Yabancı lisanda belki tarzanca bilir,,,Haritada bir şehir göster desen Avrupada bölgesini bilmez.Kimin hangi lisani konuştuğunu ve ortak lisanlari da bilmezler..Ama dilleri pabuç.. Şanlı OSMANLİ bizdik ve bugun devamı CUMHURİYETİMIZ'de biziz,,Şan'ı Devranimiz daim ,Ocağımiz bereketli olsun..munkirler beter olsun...Eyvallah..
Yanıtla (2) (1)Neslimiz daim olsun...
Yanıtla (1) (0)İmanimiz kâim olsun..
Devletimiz ebed müddet olsun...(Amin)
Bundan hic kimsenin süphesi olmasin. Dil bilen, iyi egitim almis, beyaz, ki bu cok önemli, dine mesafeli, Avrupa kültürüne yakin ve onun bir parcasi olmak isteyen milyonlarca Türkten bahsediyoruz. AB yakinlarindaki hicbir ülkede böyle bir nüfus yok ve önümüzdeki yillarda kalifiye Türkler Batiya göcecek. Bu göc sonunda TC, entelektüel anlamda kurak, dogru düzügün doktor ve mühendesin olmadigi, bir ülkeye dönüsecek. AKP'nin politikalarinin sonucu bu.
Yanıtla (10) (4)Sn.Zekeriya Bey.....Dine mesafeli ama hangi Dine mesafeli olacak.?..
Yanıtla (2) (5)Milyonlarca Müslüman yaşıyor Fransa'da,kendi ülkelerinde olmayan imkanlar var var bu ülkede.Türkiye'den sallamak çok kolay ve keyifli! Yaşıyorlar gerçekten! Bir araştırın bakalım, Fransa'da son bir yılda kaç insan trafik kazasından,iş kazasından,maden kazasından, kömür sobasından,ev sahibi kiracı kavgasn ölmüş?
Yanıtla (8) (3)Özellikle din ozgurlugunden yararlanan sayısız tarikat ve cemaat orada yaşayan Türkler üzerinde çok etkililer, topladıkları paralarla rahatça yasiyor, Türkiye'deki seçimlerde bile çok etkili oluyor, insanları yönlendiriyorlar..
Yanıtla (2) (0)Avrupa'daki temel sorun nüfus. Avrupa'daki her ülkenin nüfusu azaliyor. Su andaki demografik yapilariyla, sahip olduklari refah ve yasam standartini korumlari imkansiz. Nüfusu da artiramiyorlar ve mecburen göc aliyorlar. Fakat bu göcü, istemeyerek de olsa, Batili olmayan toplumlardan almak zorundalar. 50 yil sonra bambaska bir Avrupa olacak ve bundan TC de ciddi oranda zarar görecek. Cünkü Avrupa TC'deki iyi egitim almis, seküler kesimi fark etti. Ve yavas yavas bu nüfusu Avrupaya cekecek.
Yanıtla (4) (1)Sayın Karar Okuru 09:41, Çok haklısınız, genellikle sizin tanımladığınız şekilde eleştiriler yapılıyor. Bugünkü değerlerimizle geçmişi yargılamak, bir çeşit anakronizm.
Yanıtla (1) (0)Yabancı Basından: "Paris Olimpiyat organizatörleri Pazar günü, Yunan tanrısı Dionysos'u ve onu onurlandırmak amacıyla düzenlenen eski bir festivali tasvir eden açılış töreni tablosundan rahatsız olan kişilerden özür diledi. Eleştirmenler filmin "Son Akşam Yemeği"ni kastederek alay ettiğini söylemişti.
Yanıtla (3) (0)Muhteşem bir yazı ……
Yanıtla (1) (2)Keske Fransa kadar ozgurlugumuz ve demokrasimiz ve de hosgorumuz olabilse. Istedigimiz kadar asagilayip, kotuleyelim, agzimizi doldura doldura sovelim, domokrasi ve ozgurlukler konusunda gelismis domokrasilerin cok ama cok gerisindeyiz. Rahmetli Cetin Altan'in deyimiyle: "Turkun Turke probagandasi" nin hic bir seye faydasi yok, olmadida.
Yanıtla (11) (3)Hic bir ulke ve millet masum degildir. Kara sayfalar vardir herkesin mazisinde.
Paris Olimpiyatlarinin acilisi harikaydi. Afferin Fransa.
Fransa çöküyor. Nüfusları azalıyor. Aileye, milli değerlere, ahlaki değerlere düşmanlık ederek kendini yok ediyor. Böyle bir toplumun yok olması iyi olur. 100 yıl sonra orası Fas in ya da Cezayir in bir vilayeti gibi olur
Yanıtla (4) (9)Sayın yazar sizin “Özgürlük ve demokrasinin” de içi boş çıktı; AB derken Ortadoğu, Özgürlük derken tek adam adaletsizliği. Demokrasi derken otokrasi. Sizde de pek hikaye kalmadı artık.
Yanıtla (7) (0)Çakma çok bu günlerde; çakma liberallik, çıkma solcu, entellektüel züppelikler. Enterasan günler.
Yanıtla (5) (0)Fransız devrimi elbette kanlı bir devrimdir. ancak, tüm dünyayı etkilediği, etkisinin halen devam ettiğini de görmek lazım. zaten devrim hayatı ve toplumları geri dönülmez bir şekilde değiştirirse devrim olur. Sovyet devrimi, bazılarının koyacak yer bulamadığı İran devrimi, Fransız devriminin yanında lafı bile olmaz. bizim cumhuriyetle birlikte yaptığımız devrimler bile Sovyet ve İran devriminin çok daha ilerisindedir.
Yanıtla (5) (2)Bütün devrimler gerceklestikleri ülkeyi eskisinden daha kötü bir hale getirmiştir. Devrimciler Neyden şikayet ettilerse kendileri çok daha kötüsünü yapmışlardır ve o ülke on yıllarını kaybetmiş, hiç uğruna oluk oluk kan akmistir. Sovyet devrimi de böyledir, İran da, Fransız devrimi de
Yanıtla (2) (8)Fransızların fikri özgürlük iddiaları adına yapılan ve çoğunluğun tepkisini çeken bir yığın sanatsal saçmalık ve yerleştirilmiş LGBT propagandasının, Olimpik spor ruhu ile ilişkisini anlamak mümkün değil. Geçmişte bilmem kaç kez gerçekleştirilen Olimpiyad açılış merasimlerinde hiçbir ülkenin yapmadığı şeyi Fransa yapmakla neyi hedeflemektedir ? (Biraz Sn.Bahçeli tarzı oldu )
Yanıtla (2) (1)Allahtan ki batiyi 40-50 sene geriden takip ediyoruz da dusunup redbir alacak zaman var diycem ama genclerde donusum cok daha hizli oluyor..Milli Egitim,universiteler artik uyansin,batinin sorunlarinin bizim sorunlarimiz olarak ithal etmesinler...E-twinning,ERASMUS gibi niyeti bozuk prijelerden cikilsin.
Yanıtla (1) (5)40-50 yıl görünürde gerçekte 1000 yıldan fazla. Sırf matbaa 300 yıl sonra geldi.
Yanıtla (3) (2)Başarılar.
Yanıtla (1) (0)Hindistana gidersen Antrikot,biftek vb yemek siparişi vermek onlara ayıp olur..Ayni şekilde Hiristiyan inancına saygı duymak Medeni bir duruştur..ÖZGÜRLÜK ipini koparıp hertarafa bulaşmak asla değildir..
Yanıtla (3) (1)Zenginin malı züğürtün çenesini fazlasıyla yoruyor maalesef! Sanırım sekiz defa aday olduk olimpiyat oyunlarına! İnsan aday olurken biraz utanır, sırf muhalif diye suçsuz günahsız insanlar cezaevlerinde çürütürken.Adamın lgbt sinden bize ne kardeşim! Senin ülkende yaya geçitlerinden insanlar geçemezken, asgari ücretlisi kirasını veremezken, insan biraz utanır!
Yanıtla (7) (2)Birçok konuda size katılıyorum. Bu escinsellik işlerinin sonu sert yaptırımlar ve büyük baskılara dönüşecek. Ben şahsen bu gidişattan memnunum. Olaylara öyle insan hakkı filan diye bakamam. Tamamen finanse edilen alan açılan bir nüfus düşürme planının parçası. Kimse kimseyi yemesin. Neyin nesi diye konuşulsa araştırılsa belki anlarım. Çünki yüzlerce yıl her dönemde olan bir mevzu.
Yanıtla (2) (4)Kominizim kabusunun yaşandığı dönemde liberal politikalar bir kısmımıza acayip seraplar gösterdi. Aslında Irak işgali ve Arap baharıyla liberalizmin makyajı akmıştı bir umut inkar politikaları ile Gazze faciasına kadar durum idare edilmeye çalışıldı. Kötülük dahi olsa tek kanatla uçamıyor, illa onu besleyen bir karşıt olması lazım. Çatı kavram kapitalizm kendine yeni yollar açacak ve dünya bitene kadar yoluna devem edecektir. Elektrikli otomobiller çevreci diye yutturuldu bile insanlığa.
Yanıtla (4) (1)İnsan sosyal bir canlı, yürüme çağı gelmiş çocuk yürüyemiyorsa, konuşma çağı gelmiş, konuşamıyorsa ve benzeri gelişme gerilikleri varsa “bu da böyle kalsın” denemez. Kökleri araştırılır, rehabilitasyon aranır ya da bu hali ile uyum sağlayacak bazen radikal, zorlayıcı tedbirler alınmak zorunda kalınır. Geri kalmış toplumlarda da böyle süreçler yaşanabilir. Oturduk yerde gazel okumakla durum tahlili olmuyor.
Yanıtla (2) (2)Felsefi arka planı olsa da olmasa da böyle çok uluslu bir organizasyonun estetikten uzak cadılar bayramı kıvamında başlaması ancak "fransız aşırılığı" ile açıklanabilir. Her aşırılık sonunda ahmaklığa dönüşüyor.
Yanıtla (2) (1)Bir adet resim dindarların hassas ruhlarını bu kadar incitecek kadar tahrik edici mi?
Yanıtla (4) (1)Katılıyorum
Yanıtla (2) (4)