“Sağcı adaylar” nasıl “rövanşist adaylar” oldu?
Kemal Kılıçdaroğlu, Londra gezisi sırasında Al Monitor’un Ortadoğu muhabiri olan gazeteci Amberin Zaman ile de karşılaşıp, sohbet etti.
Amberin Zaman, Kılıçdaroğlu ile fotoğrafını paylaşınca linç başladı.
İlki sürpriz değildi.
Tanımlayamadığı her cisme FETÖ’cü diyen Sabah gazetesi, fotoğrafı birinci sayfasından “Londra’da FETÖ’cüyle poz” başlığıyla verdi.
İkinci haber ise ilginçti.
Halk TV sitesi bu buluşmayı “Kılıçdaroğlu eski Taraf yazarı Amberin Zaman ile bir araya geldi” başlığıyla haberleştirdi.
Hiç bilmeyenler için pratik bilgiler; Amberin Zaman’ın soyadı Zaman gazetesinden değil, Türkiye’nin eski Bangladeş büyükelçisi babası Arshad-uz Zaman’dan geliyor. Hakkında herhangi bir FETÖ soruşturması da yok.
Halk TV’deki ve Sabah’taki gazetecilerin pek çoğu henüz doğmamışken, ilkokulda Türkiye’nin kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olduğu masallarını dinlerken ya da devletin anlattığı masalları haber diye yazarken Amberin Zaman, Los Angeles Times, Daily Telegraph ve Washington Post’un Türkiye temsilciliğini yapıyordu ve Kürt meselesi, başörtüsü, Merve Kavakçı gibi cız meseleler üzerine haberler yaparken de eski Türkiye’nin anaakım medyası tarafından hedef gösteriliyordu.
İlle de bir şeyin eski yazarı denilecekse 1999 ile 2015 arasında 16 yıl Türkiye temsilciğini yaptığı The Economist’in eski yazarı denebilir.
Çünkü Taraf’ta 2008-2010 ve 2013- 2015 yılları arasında dört yıl yazarken de The Economist’in Türkiye temsilcisiydi.
Ayrıca 2010-2013 arasında da Habertürk’te yazdı, 2015’den sonra ise Diken’de.
İlle birş eyin “eski yazarı” denecekse en uygunu “eski Diken yazarı” olabilir ya da amaç haber yapmaksa “Al Monitor yazarı” demek kafi.
Ama anlaşılan Halk Tv’deki editörler için 30 yıllık uluslararası bir gazeteci de olsan dört yıllık Taraf yazarlığı hepsine bedel.
Amberin’in Taraf’ta yazarken Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile röportaj yapıp, onu öven yazılar yazmış olması da hafifletici sebep olamıyor.
Taraf’ın bu editörlerin dünyasında bıraktığı derin izi analiz etmek için henüz şartlar eşit değil.
Saha şartları, liberal yazarlarla fikri mücadelenin kestirme yolunu bulup, amatör cumhuriyet savcılıklarına soyunan bu süper muhaliflerin lehine.
Tabii bazı eski bazı Taraf yazarlarının bu kanalda sık sık göründüğünü söyleyerek bu jurnalciliğe daha fazla katkı yapmaya gerek yok.
Çünkü Taraf yazarı olmak bu süper muhaliflerin aksine devlete göre bile suç değil.
Ama herhalde esas mesele burada Amberin Zaman da değil.
Çünkü Halk TV, Amberin Zaman’ı “eski Taraf yazarı” olarak durduk yere damgalamıyor.
Esas mesele Kılıçdaroğlu’nun eski Taraf yazarı ile görüşmesi.
Yani suçlanan da Kılıçdaroğlu.
Halk Tv’nin “Halk”ının geldiği Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı.
Uzun bir zaman Deniz Baykal’ın kızının yönettiği- bu kadarını iktidar bile yapmadı- bu televizyonun artık CHP ile organik bir bağı bulunmuyor.
CHP’ye yakın olduğu ise saklanmayan bir realite.
Peki Kılıçdaroğlu’nun kendisine bu kadar yakın bir mecrada böyle bir suçlamaya maruz kalması sadece ülkemizdeki editöryal bağımsızlık adına sevindirici bir gelişmeden mi ibarettir?
Galiba o kadar iyimserlik liberaller için fazla naifçe olur.
Haber aslında derinlerden giden bir tartışmanın bir anlığına, muhtemelen bu dünyada en çok Yetmez Ama Evetçilerden nefret etmiş öfkeli bir editörün eliyle dışavurumu.
Çünkü Kılıçdaroğlu epey bir süredir bu editörleri, gazetecileri, analizcileri, anketçileri, akademisyenleri kanaat önderlerini tabiri caizse kesmiyor.
Hatta sadece kesmiyor değil, onu muhafazakarlara karşı fazla tavizkar, liberallerle fazla mesafesiz, Kürtlerle fazla içli dışlı buluyorlar.
Helalleşme çağrısına “CHP’nin helalleşecek ne suçu var ki”, “Önce hesaplaşma” diye kızdılar.
Başörtüsü açılımına “Ne gereği vardı şimdi, bu sorun çözüldü zaten” diye burun kıvırdılar, hatta daha ileri gidip bu açılımla cefakar CHP’lileri kırdığını bile yazan çıktı.
Altılı Masa’daki muhafazakâr partilere eşit ortak gibi davranmasına da bozulanlar da çok.
Yani genel olarak Kılıçdaroğlu, iktidara gelirse helalleşme deyip hesaplaşmayacak, yürekleri soğutamayacak, iktidarı muhafazakarlarla paylaşacak, rövanş almayacak, iktidara destek vermiş liberallerin, Yetmez Ama Evetçilerin sesini kesmeyecek hatta fırsatını bulsa bir çözüm süreci bile başlatacak gibi duruyor.
Beklentiler yüksek.
Cumhuriyet Bayramı mesajında Atatürk’ün adını bir tweette anmadığı için adı Kemal olan CHP genel başkanı bile yeterince Kemalist bulunamayabiliyor.
Eğer Dersimli bir Alevi ve mevcut CHP kadrolarındaki en eski CHP’lilerden biri olmasa çok rahat sağcı, hatta Allah korusun liberal bile ilan edilebilirdi.
Ama daha tuhaf bir şey oluyor.
Kılıçdaroğlu’nu yeterince Kemalist, yeterince CHP’li, yürek soğutacak kadar rövanşist bulmayanlar, gerçekten sağ kökenli iki belediye başkanı İmamoğlu ve Yavaş’ın Kemalistliğinden, Cumhuriyetçiliğinden ise emin.
Bu konuda MHP’den 2010 referandumunda “Hayır” kampanyası yapıldığı için bir mektup yazarak istifa etmiş ülkücü Mansur Yavaş, o referandumda CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı olarak “Hayır” kampanyasına katılmış eski ANAP’lı Ekrem İmamoğlu’ndan daha Kemalist, daha has Cumhuriyetçi bulunuyor.
Peki nasıl oldu bu tuhaflık?
Çünkü iki belediye başkanı aylardır anketlerde Erdoğan karşısında en yüksek oyları alan muhalif adaylar.
Kılıçdaroğlu hala onlardan sonra geliyor anketlerde.
Muhalifler de bu anketlere bakarak şöyle düşünüyor:
Bu iki belediye başkanı zaten seçimleri kesin alıyor, o halde Altılı Masa’ya, iktidarı küçük muhafazakar partilerle paylaşmaya, muhafazakarlardan ve Kürtlerden oy almak için helalleşmelere ne gerek var?
Aday gösterin bu başkanları vurup geçsinler, iktidara kimseye muhtaç olmadan, kimseye minnet duymadan gelelim, dilediğimizi de yapalım.
Hatta bu tezi savunanları güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi fikri de o kadar heyecanlandırmıyor.
En azından iktidara gelip, gerekli temizlikleri ve rövanşları alana kadar mevcut yetkilere sahip bir Cumhurbaşkanı istiyorlar.
Yani aslında günün sonunda uzlaşma, iktidarı paylaşma, Meclis’i, hukuk devletini, demokrasiyi güçlendirmek değil, iktidarı elde etmiş kendilerinden bir Erdoğan istiyorlar.
Bu “yüksek” beklentileri de Kılıçdaroğlu’nun karşılayamayacağı açık.
O yüzden onun uzlaşmacı, iktidarı paylaşımcı hali onlara “beceriksizlik”, “karizma yokluğu” gibi görünüyor.
40 yıllık CHP’li, Dersimli Kılıçdaroğlu’nda bulamadıkları bu rövanşist profili ise Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nda buluyorlar.
Halbuki bu iki belediye başkanının alameti farikası sağdan ve muhafazakarlardan da oy alabilecek siyasetçiler olmalarıydı.
Bu hasletleri yüzünden İstanbul ve Ankara’da CHP’nin adayı olmuşlardı.
Hatta Kılıçdaroğlu “sağcı aday” istemeyen partisini ve parti çevresini karşısına alarak ısrarla bu sağcı adaylarla seçime gitmiş ve hesapları da tutmuştu.
Ama bu iki “sağcı siyasetçi” Cumhurbaşkanlığı anketlerindeki puanlarıyla artan beklentilerle artık o kadar “sağcı adaylar” değiller.
Aslında bu iki ismin siyasetinde bir değişim yok, rövanşist denebilecek bir sözleri ve eylemleri de olmadı ama onlardan beklentiler değişmiş durumda.
Artık “ikisinden birini aday yapın, seçimi yürüyerek alsınlar, siyasal İslamcıları sandığa gömelim” hissini temsil ediyorlar.
Sağdan da oy alarak seçim kazanmış iki belediye başkanı Altılı Masa’daki “sıkıcı” ve “heyecan vermeyen” uzlaşmanın heyecanlı alternatifleri haline geldiler.
Muhafazakarlara ya da Kürtlere taviz vermeden, minnet duymadan iktidara gelmenin kestirme formülüne döndüler.
Bu heyecanlı analizlerde bu isimlerin anketlerdeki oyları muhalefetin ortak adayı oldukları için aldıkları da kolayca ihmal edilebiliyor.
Bu rövanşist hissin aday gösterilecekleri muhtemelen bir seçim kampanyasında alabileceği boyut, bu iki ismin esas alameti farikaları olan sağdan oy alma potansiyellerine de büyük zararlar verebilir.
2018’de Muharrem İnce’nin Maltepe Mitingi sonrası kalabalık çarpmasıyla “Bu iş bitti” eforik tepkileri verenler seçim sonucunu erken tanıdığı için İnce’ye bile küsmüştü.
O mitingi canlı veren Halk TV’nin “Dip dalgası Tsunami oldu” başlığı nasıl unutulabilir.
O yüzden rakamlarla fazla heyecana kapılmamakta, uzlaşmayı, işbirliğini, paylaşmayı, geri basmayı ve helalleşmeyi küçük görmemekte fayda var.
“Kılıçdaroğlu Taraf yazarıyla görüştü” gibi başlıklar atarken bir kere daha düşünmekte de…
Yoksa Türkiye’ye teklif ettiğiniz alternatifin Sabah gazetesinin laciverdi olduğunu halkın anlaması o kadar da zor olmaz.















önyargıları bir kenara bırakarak, sakince okunması gereken bir yazı daha, bu yazıdan hemen sonra Mısır seçimleri konusundaki yazınız okunmalı, sevgili yazar kardeşim ellerine sağlık, iyi ki varsın
Yanıtla (0) (0)Yazınızı okudum ve bir genç olarak gerçekten istemsizce öfkelendim. Birkaç yerde bilerek ve kanaatimce kötü niyetli yönlendirmeniz bulunmakta. İmamoğlu veya Yavaş'ın 2. Erdoğan olması için en az 12 sene kadro tayin ederek yerleşmeleri gerekir. İlk senelerinde mecburen hukuka uyacaklar, hukuku üstün kılacaklar, gelen kim olursa olsun. Kaldı ki İnce veya Özdağ için kullanılabilecek kavramları BB başkanları için kullanmanız çok sığ ve basit yorum.
Yanıtla (0) (8)Söyle bir gercek var: Yillarinizi önemli islerle, itibarli yerlerde gecirmis, kendinize aynada baktiginizda diger herkesin de sizi o isleri yapmis kisi olarak görecegini varsayarsiniz. Ama öyle bir ise girismis olursunuz ki - kisa dönem de olsa - digerleri sizi öncelikli olarak o isle degerlendirir. Taraf yazarligi böyle bir istir. Suc, cezai hukuk falan degil konu, gazetecilikteki en önemli seydir etkilenen - güvenirlik. Bu Amberin icin de böyledir, baskalari icin de…
Yanıtla (1) (4)CHP kurumsal olarak kapatılıp yeni bir sol parti kurulmalı ve CHP de görev almış hiç kimse yeni partiye alınmamalı. Rahmetli Ecevit böyle başarmıştı. Kilicdaroglu'nun bu yapı ile başarılı olması zor.
Yanıtla (4) (6)Bence söylediklerinde çok haklısın. Çünkü CHP hiçbir şey söylemeden iktidara gelmek isteyen bir parti. Söylediği tek bir şey var: “biz eskiden hata yaptık bir daha gelirsek hata yapmayız”.
Yanıtla (2) (5)Sürekli hata yapan, yapmaya da devam edeceğini söyleyen, ülkeyi uçuruma sürükleyen mevcut iktidar yerine kim gelse daha iyidir
Yanıtla (1) (2)09:36'daki "Karar okuru"... "Liberaller ve solcular, dün beyaz dediklerine, bugün kara derler" sözü külliyen yanlış. Tam tersi: Bu iki kesimin tutarlı olmak gibi bir çabası vardır. Tutarlı olma çabası siyasette kıvraklığı ve yalan söylemeyi engeller. Bu yüzden de sadece işlerine geleni söyleyen, bin bir fırıldak çeviren sağ siyasetçiler karşısında sürekli kaybederler.
Yanıtla (7) (4)Lşberallerin dünkü konumları ile bugünkini karşılaştırırsan anlarsın
Yanıtla (0) (1)Çok güzel tespitler olmuş sayın yazar. Kaleminize sağlık….
Yanıtla (4) (2)Vay be 20 yıllık iktidar 'sütten çıkmış ak kaşıkmış' da haberimiz yokmuş.Yazar tek cümle bile etmemiş bu konuda, bilen bilir de bilmeyen 20 yıldır chp var iktidar da zanneder.
Yanıtla (7) (7)Nereden vardın bu kanıya?
Yanıtla (1) (1)Yazıyı okuma zahmetine girersen anlarsın.
Yanıtla (0) (1)Herkesin kendi başkanı. Laf edenlerin chp li olduğunu sanmıyorum. Milliyetçi unsurlar. Zannediyorlar büyük iller tek başına alındı. Şimdi seçimi tek başına alacak. Geçen krt tv de sunucunun laubali soru soruş şekli. Kripto muhalefet nasıl olur? Senden görünüp arkadan iş çevirmeler vs vs. İmamoğlu’na sözcü ambargosuna ne demeli. Derin devlet iş başında
Yanıtla (3) (1)Demokrasimizin yapısal sorunları var. Bu sorunlar ister istemez siyasetçilerde davranış bozukluğuna yol açıyor. Halkın ihtiyaçlarını ve sorunlarını dile getirip, çözüm üretmesi gereken siyasetçiler, maalesef ülkemizde kendilerinin ve çevrelerinin kişisel çıkarları için siyaset yapıyorlar. 'Parti içi demokrasi'den yoksun olan siyaset sistemimiz, menfaatçi insanların siyasete girmesine izin veriyor, çok değerli bürokratları, akademisyenleri ve entelektüel insanları ise siyasetin dışında bırakıyor.
Yanıtla (6) (0)Sn.Yorumcu;tebrikler bizde siyaset yapanlar karınlarına ve beyinlerine olabildiğince öyle bir hava basıyorlar ki havadan oksijen ve akıl kendini kurtaramıyor,bizde siyaset yapan az kesim hariç,bu insanların büyük bölümü rant için bunu yapıyor.Ülkede çocuğu herşeyi başarsada,torpilsiz,liyakatile bir yere gelemiyor.Değer üretmek yerine,değer tüketiyoruz.Ortalığa bir bakalım,adına cübbeli denenle,Kaftancıoğlu kapışmasına,acı kim ne bu cübbeli denen vatandaş,ki bunu yazan ben Kur'an-a iman eden brym
Yanıtla (0) (1)değerli yıldıray bey bazen bizim mahalledekilere kızıp eleştirirken bazen de şu bahsettiğiniz türden maraz yaklaşımları gördükçe acaba diyorum yine mi başa döndük yani şu meşhur neye layıksanız öyle yönetilirsiniz gerçeğine demeden edemiyorum selamlar, kalemine sağlık.
Yanıtla (1) (1)Geçmişte belki ama o adaylar şimdi sağcı değil, CHP de solcu değil, 70-80 arasındaki ortanın solu doktrinini 12 Eylül bitirmiştir. CHP artık seküler merkezi temsil ediyor. Bu dönüşüm kötü de değildir
Yanıtla (5) (1)Bence CHP kentli sekulerleri temsil ediyor, iYI parti ise yine kentli ama milliyetçi muhafazakar sekülerleri temsil ediyor.
Yanıtla (2) (1)Şehrin olmadığı ülkede şehirlimi olur
Yanıtla (1) (0)Kılıçdaroğlu'nu,Mansur Yavaş ve İmamoğlu'nun gerisinde gösteren anketlerin tamamı algı operasyonuna yöneliktir.Bunu vatandaşlarda biliyor.
Yanıtla (5) (1)Gel de bunu postmodern kuyrukçulara anlat işte. „Bilimsel veri“ diye çerçeveletip duvara asanları da cabası.
Yanıtla (3) (1)Siz ise Karar TV deki soylesilerinizde ve gazetedeki yazılarınızda iki farklı kişilik sergiliyorsunuz. Lütfen daha açık görüşlü olun ve saplantilarinizdan vazgeçin.
Yanıtla (4) (5)Dikkat! Dikkat! Tanımlanamayan bir cisim yaklaşıyor.
Yanıtla (1) (1)Çok doğru değerlendirmeler...Adamlar siyaseti iyi okuyamıyorlar. Dertleri kişisel çıkarları...Küçük olsun benim olsun. Memleket umurlarında değil. Ulusalcı etiketiyle caka satanlar parti kursunlar da boylarının ölçüsünü alsınlar. Eğer Kılıçdaroğlu yerel seçimlerde ittifak yapmasaydı dindar kesimler ve Kürtlet destek vermeseydi. İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi büyükşehirler kazanılabilir miydi ? Kesinlikle sonuç alınamazdı. Hatta bu sefer Eskişehir bile kaybedebilirdi. Adama bu kadar yüklenilir mi ?
Yanıtla (10) (0)Feto ile 10 yıl boyunca al takke ver külah yapanlar bugün neredeyse tüm siyasi rakipkerini fetoculukla suçluyorlar...hayatta ne ibretler var değil mi?
Yanıtla (5) (1)Şu an içlerinde en demokratı ve güven vereni Kılıçdaroğlu.Geçiş döneminde güvenilir bir C.Bşknına ihtiyaç var. Mansur kapalı kutu.İmamoğlu Karadeniz ekolünün devamı.Yeter artık Karadenizlilerden(Rize Trabzon)bıktık.Gerçek bir demokrasi gerçek bir demokrat istiyoruz.Meclisi ve Bak.Kurulu’nu etkin hale getirecek,sistemi diriltip işletecek,çağdaş,modern ve paylaşımcı,katılımcı demokrasiyi hayata geçirecek, geçmişe sünger çekip milleti birleştirecek,ülkenin gerçek gündemi olan ekonomiye odaklanacak.
Yanıtla (11) (1)Kılıçdaroğlunun halk tv gibi dostu varsa düşmana ihtiyacı yok. Ülke ne çekiyorsa statükocu kemalist takımı ve islamcı denen din tüccarlarından çekiyor.
Yanıtla (7) (1)Her zaman ki gibi 10 numara bir yazı. Tebrikler
Yanıtla (1) (3)Mükemmel tespitler. Özellikle Kılıçdaroğlu'nun Halk TV ve benzerleri tarafından dışlanmasının sebebini çok iyi yakalamış yazar.
Yanıtla (5) (2)Aslında hiç farkaları yok birbirlerinden.biliyorlar, kılıçtaroğlu ötelenip siyasetten elini çekince,muktedir düzenin başa saracağını.sözde dindarlar ve laikler biliyor bu dönemi kazasız, belasız,kılıçtaroğlusuz atlatılınca dinbazlar ve ulusalcıların düzenin perde arkasındaki kucaklaşmasının bir daha görkemli olacağını.biliyorlar, kılıçtaroğlunun olmadığı bir siyasette yapanın yanına kalacağını,hesap sorulmayacağını.ama biz de biliyoruz sözde laikler ile dinbazların göstemelik kavgasını.
Yanıtla (3) (3)Kılıçtaroğlu basında o kadar yalnız ki,onu, sözde laik basının şerrinden korumak isteyen oğur bile, manipüle soruları içeren anketlere bakarak” iki belediye başkanı anketlerde en büyük oyu alıyor”savını dile getirip,o da “karar dahil tüm basında bir ben eksiktim” diyerek kılıçtaroğlunun karşısındaki yerini alıyor.üstelik 12 eylül faşizminde “fikirlerimiz iktidarda bizler hapiste” diyen mhp li lerin çakması olan merdağ ın tv,sini tenkit edip,kendisini onun kılıfıyla kamufile ederek.
Yanıtla (2) (1)Sevgili Yıldıray, Kılıçdaroğlu'nun aday olup da kazanması halinde gerçekten parlamenter sisteme geçeceğini, ülkeyi 6'lı masa ile birlikte yöneteceğini zannediyorsan ya çok naifsin ya da Türkiye siyasetinden hiç bir şey anlamamışsın demektir. 6'lı masadaki sağcı liderler en fazla 5-6 ay içinde iktidar masasından şutlanırlar. Hayal görmeye gerek yok, bu saatten sonra parlamenter sisteme dönmek çok zor. Ülkeyi ya sağcı Tayyip yönetecek ya da solcu Erdoğan yönetecek...
Yanıtla (5) (18)Helal olsun çok güzel yazı. Bu Kemalist eski kafalardan yollardır çektiğimiz yetmiyormuş gibi şimdi de sözde muhalafet ediyorlar. Halbuki bu kibirleri ve iticilikleri ile iktidarın değirmenine su taşımaktan ve kendileri gibi dar bir zümrenin yüreğini soğutmaktan öte bir işe yaramıyorlar.
Yanıtla (2) (8)Bir ara, Taraf'tan hemen sonra, sendeledin ama yine asıl rotanı buldun. Bana göre en iyisi sensin şu medya mecrasının. Bilgili, araştırıcı ve vicdanlı dolayısıyla tarafsız. Bravo.
Yanıtla (6) (7)Yazar Amberin Zaman'^dan yola çıkmış ama çok alınmış "eski Taraf yazarı" sözüne..
Yanıtla (7) (5)Ìktidar ın ülkeyi ne duruma getirdikleri ortada.Kuru Sogana,Ukraynadan gelecek tarım ürünlerine muhtaç ettiler.Tercihi devamdan yana olursa,kuru ekmeğe muhtaç olacaktır.......
Yanıtla (7) (3)Tebrikler. güzel yazı, güzel tespitler...
Yanıtla (8) (2)Taraf yazarlarının bir birini kollaması anlaşılır bir şey. Taraflı ve ölçüsüz ve hatta provakatif medya için pek çok yandaş ya da muhalif gazete, yayın organı örnek verilebilir. Ama taraf bu konuda en ayrıcalıklı üne sahiptir. Böyle bir kurumda çalışmış olunca artık boşuna da olsa savunma yapmak durumuna düşülüyor. Ülkenin G. Amerika tipi bir kriminal yapıya dönüşmesinin şartlarının oluşmasında az veballeri yok!
Yanıtla (10) (3)Tebrik ederim karar okuru. Söyleyeceğini güzel söylemişsin.Esselamü aleyküm kör kadı demeden kadının görme engelli olduğuna işaret etmişsin.
Yanıtla (3) (2)Bizim liberaller ile solcular öngörüsüzlükte ve ona, buna karşıtlıkta birbiri ile yarışırlar, dün beyaz dediklerine bugün kara derler! Anlayışları etraftan farklı olma hissinin yaygın olduğu ergen psikolojisi benzeri bir halleri vardır! Bizim memleketin sosyal gelişmişlik düzeyi belki de insan gelişme sürecimdeki ergenlik çağına karşılık gelen bir düzeydedir!!
Yanıtla (4) (4)Sn.Oğur;teşekkür ve kaleminize sağlık,bir hayli uyarıcı ve dikkat çekici bir analiz niteliği taşıyan yazı olmuş.Bu sol takım içerisinde,bu milletin temel değerleriyle o kadar problemli hale gelmiş bir kesim varki,bunlar İslam deyince,milli deyince,gerçek manada özgürlük deyince birhoş oluyorlar.Bu kesim M.Kemal'e rağmen kemalist olan kesim.Özgürlük de sadece bunların tanımladığı kadarıyla olabilir birşey.Bunlar Rahmetli Mahsuni'nin deyimiyle tam zevzek,bir diger deyışle,herşeyi kendinden menkul.
Yanıtla (6) (2)Türkiyede iki tür faşist yaşar. Biri cuma namazına gidenler diğeri gitmeyenler. Bu iki grup birbirlerini sevmezler ancak özgürlük ve demokrasi konularına yaklaşımları aynıdır.
Yanıtla (8) (4)Sahte Özgürlük, demokrasi, AB gibi aldatmacalara kapılan sözde aydınlar sayesinde bu günlere geldik! Bu “kullanışlı saflar” sayesinde kırık dökük demokrasi de rafa kalktı.
Yanıtla (3) (0)Özgürlük ve demokrasi vardır yada yoktur. Sahtesi olmaz. İranda da seçim var oysa demokrasi yok. Bizdede adı var kendi yok. AB normal şartlar altında insan onur ve sağlığını düzenleyen normlar bütünüdür. Öyle olduğu içindir ki zalimlerden ve yoksulluktan kaçanların sığındığı kaledir. Öğrendikleriniz sizi geride bırakıyor.
Yanıtla (2) (1)Özgürlük arkasında akıl, çaba ve belli yeterlilik olmayınca başı boşluktan öte bir serbestlik olamaz. İmkanları sınırlı olan toplumlarda “ özgürlük” içi boş bir kavramdır. Bizde de arkasını dolduramadığımız boş bir özgürlük sloganı yaygındır.
Yanıtla (2) (0)Bizim yerli liberallerin, liberal olmak ile kendini liberal sanmak arasındaki farkı anlaması çok uzun sürecek!
Yanıtla (7) (1)"Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler." Ya da "Bozacının şahidi şıracı." Hangisi duruma daha çok uyar emin olamadım.
Yanıtla (4) (0)Kitabın tam ortasından bir yazı olmuş !Doğru söze ne denir?
Yanıtla (2) (3)Yıldıray Bey, bu aşamadan sonra, bunca yaşanan yalandan, günahtan, liyakatsizlikten sonra yapacak hiç bir şey kalmamıştır. Halkımız neyi hak ediyorsa neyi kendine layık görüyorsa o yaşanacaktır. Kaderden kaçılmaz, ülke olarak kaderimizi yaşayacağız…
Yanıtla (15) (1)Tarafın neye hizmet ettiği, fonksiyonu bitince de ortadan kaybolduğu sır, vatandaş da aptal değil. Taraf aklamasından vazgeçmeli. İkincisi, devlet kurumları akepe tarafından resmen ele geçirilmişken başkanlık yetkileri olmadan nasıl bir temizlik yapılabileceğini de teklif ederse aydınlanırız yoksa gelecek iktidarın tekerine bizzat ele geçirilmiş devlet tarafından çomak sokulacağı aşikar. Önce arınma, sonra normalleşme. Bu kadarını beklemek her dürüst vatandaşın hakkıdır, rövanş falan değildir.
Yanıtla (17) (8)