Peki bundan Halide Edip’in haberi var mı?

Bir kaç ay önce İstanbul Üniversitesi resmi Twitter hesabından şöyle bir mesaj paylaştı.

“Türkiye’nin en köklü fakültesi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi; M. Fuad Köprülü, Yahya Kemal, Halide Edip Adıvar, İbrahim Hakkı Akyol ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi alanında öncü eğitim kadrosu ile nitelikli mezunlar vermeye devam etmektedir.”

https://mobile.twitter.com/istanbuledutr/status/1420423693772148749?lang=de

Tweete iliştirilmiş fotoğrafta tıklım tıklım dolu bir salona konuşan Halide Edip görünmekteydi.

y2.jpg

Fotoğrafın altına şu not düşülmüştü: “Halide Edip, üniversitedeki profesörlüğünde ilk dersi verirken.”

Tweet çok popüler oldu. O yıllarda üniversitenin efsane kadrosunu övenler espriler yaptılar.

Ama çok az kimse fotoğrafın hangi yıl çekildiğini merak etti.

Fotoğraf, 17 Kasım 1940’da çekilmişti.

Profesörlüğündeki bu ilk dersinde üniversitenin İngiliz Filolojisi bölümünü kuran Halide Edip, tıklım tıklım dolu olan salona Shakespeare anlatıyordu.

Ama salonun tıklım tıklım dolmasının sebebi Shakespeare’a olan büyük ilgi değildi.

Herkes yıllar sonra Halide Edip’i görmek ve dinlemek için toplanmıştı.

Peki, işgale karşı Sultanahmet Mitingleri’nin hatibi, İstiklal Harbi’nin kahraman onbaşı Halide’si, 1922’de büyük mücadelenin romanını yazmış ve bütün dünyaya anlatmış büyük bir yazar ve entelektüel onca yıl nereye kaybolmuştu ve neden 1940’da birden ortaya çıkmıştı?

1933 yılında kurulmuş İstanbul Üniversitesi’nde profesörlüğündeki ilk dersini neden ancak 1940 yılında verebilmişti?

Bu soruların bugünlerde kimsenin çok duymak istemeyeceği tatsız cevapları var.


Halide Edip ve Türkiye’nin ilk bilim tarihçilerinden olan, Birinci Meclis’te bakanlık, Meclis ikinci başkanlığı yapmış eşi Dr. Adnan (Adıvar) Bey, Şeyh Said ayaklanmasından sonra 1925 yılının Mart ayında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile ülke derin bir sessizliğe gömüldüğünde Türkiye’yi terk etmişlerdi.

Peki neden?

Halide Edip ne Kürt’tü ne de şeriatı savunuyordu.

Amerikan kolejinde okumuş, milliyetçi, Batı yanlısı, liberal bir entelektüeldi.

İstiklal Harbi’nde cephede Atatürk’ün yanında yer almış bir kahramandı.

Ama savaşın kazanılmasından sonra rahat durmamıştı.

“Suç” listesi kabarıktı:

İstiklal Harbi’nin pek çok başka önde gelen ismiyle birlikte meclis başkanı ve bakanların meclis tarafından seçildiği, gensoruyla düşürülebildiği, “mevcut bütün cumhuriyet modellerinden daha demokratik olduğunu” düşündüğü Meclis hükümeti modelini savunmuş, Cumhuriyet’in ilanıyla Meclis’in yetkililerinin Cumhurbaşkanı’na devredilmesini diktatörlüğe doğru atılmış bir adım olarak eleştirmişti.

Kendi aracılığıyla Hindistanlı Müslümanların İstiklal Harbi’ne gönderdiği 100 bin doları Atatürk’ün saklayıp, İş Bankası’nın kuruluşu için kullanmasına itiraz etmiş, bu Atatürk’ün kulağına da gitmişti.

Tek parti yönetimi adımlarına karşı İstiklal Harbi’nin komutanları Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Refet Bele ve eşi Adnan Adıvar’ın kurucusu olduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yani İlerici Cumhuriyet Fırkası’nın isim annesiydi, partinin “Hürriyetperverlik, halkın hakimiyeti fırkamızın esas mesleğidir” diye başlayan parti programının yazımına katkı yapmıştı. Bu yüzden CHP’li gazeteler onu hedefe koymuştu.

Ve henüz rejimin sıcak bakmadığı kadınların seçme ve seçilme hakkını, Kadınlar Halk Fırkası girişimini, Türk Kadınlar Birliği’nin mücadelesini desteklemişti. Türk Kadınlar Birliği İstanbul’da boşalan bir mebusluk için onu aday göstermişti.

Bu büyük “suç”ları yüzünden Atatürk’le ve rejimle arası açılmış, Takrir-i Sükun Kanunu’nun Meclis’ten geçmesinden hemen sonra benzer suçları işlemiş eşiyle birlikte tedavi için Avusturya’ya gidip Viyana’da bir pansiyona yerleşmişlerdi.

Aslında kaçıp kurtulmuşlardı demek daha doğru.

Çünkü onların ülkeden ayrılmasından sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın genel merkezi basıldı, bir kaç ay sonra da irticaya destek suçlamasıyla parti kapatıldı.

Bir yıl sonra Adnan Adıvar; Kazım (Karabekir), Ali Fuat (Cebesoy), Rauf (Orbay) ve Refet (Bele) Paşalarla ile birlikte İzmir Suikastı davasında sanık oldu ve gıyabında idamla yargılandı.

Takrir-i Sükun yasasıyla gazeteler kapatıldı. Devrin en meşhur gazetecilerinden Hüseyin Cahit (Yalçın), gazetesi Tanin’de Terakkiperver Fırka’daki polis aramasını “Baskın” diye verdiği için İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı, Çorum’a sürgüne gönderildi.

Ahmet Emin (Yalman), Ziyad Ebüzziya gibi basının önemi isimleri ise Şark İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanmak üzere elleri ve ayakları kelepçeli olarak Diyarbakır’a gönderildi.

Yalman, mahkeme başkanının tavsiyesi üzerine Atatürk’e hitaben yazdığı ve “Bir daha gazetecilik yapmayacağı”na söz verdiği bir özür mektubuyla ceza almaktan kurtuldu. Sözünü tutup 1937’ye kadar araba lastiği sattı, reklam metni yazdı.

Halide Edip’in ise yurtdışında geçen kayıp 14 yılı Türkiye’de hala çok az bilinir.

Eğer İpek Çalışlar, “Halide” adlı olağanüstü biyografiyi yazmasaydı, Halide Edip ile ilgili bilgilerimiz romanları ve Nutuk’taki mandacılık suçlamasından ibaret kalacaktı.

Avusturya, İngiltere, ABD, Hindistan ve Fransa’ya giden üniversitelerde dersler, konferanslar veren Halide Edip ve Adnan Bey Türkiye’de olan bitenleri ve ülkede kalan dostlarının başlarına gelenleri acıyla izlemişlerdi.

Halide Edip, yaşananları Fransız Devrimi’nin ardından başlayan “Terör dönemi”ne benzetiyordu.

Şapka Devrimi gibi imaj devrimleri için bir mektubunda “Türkiye’nin yoksul ve onurlu köylülerini şapka denilen garip baş kıyafetiyle palyaçoya döndürdükten sonra...uygarlaşmak için bütün ihtiyaçları yerine geldiğine göre okulları da gereksiz diye kapatabilir” diye yazmıştı.

En çok da Adnan Bey’in (Adıvar) de idamla yargılanıp beraat ettiği İzmir Suikastı davasında yaşananlara, işkencelere ve idamlara karşı üzgün ve öfkeliydi:

“Cavid beyin karısı delirmiş. Haflarca kendisini mahvetmemesi için sürekli müdahale edilmiş. Bebesi ondan alınıp bakılmak üzere kocası şehit bir kadına verilmiş... Hiç kimseye ailesinin bir üyesini görme fırsatı verilmemiş. Abidin’in annesi, İzmir’de darağacının ayağında düşüp ölmüş. Tatlı, iyi ve tamamen suçsuz bir gencin tatlı ve iyi annesi.”

Atatürk, Halide Edip’ten intikamını 1927’de Nutuk’ta Halide Edip’in adını bugün bile mandacıya çıkaran 1919 tarihli mektuba yer vererek aldı.

Bu suçlamaya Halide Edip, The Times’dan cevap verdi ve o günlerde Wilson Prensipleri’ne Atatürk’ün de ehven-i şer olarak baktığını ve karşı çıkmadığını hatırlattı ama bu hatırlatmasının hakkındaki kara propagandayı bitirmeyeceğini bilecek kadar gerçekçiydi:

“Ancak Mustafa Kemal Paşa, tarihe ve siyasi olaylara istediği rengi verecek konumda olduğu için, Türkiye’den iddiasını düzeltecek bir ses çıkmayacaktır...Tarihi hem biçimleyen hem de onu yazmak isteyen büyük adamlara Lincoln’e atfedilen “Halkın bir kısmını her zaman, halkın hepsini bazen ama halkın tamamını her zaman aldatamazsınız” sözünü anımsatırım.”

Nutuk’a esas cevabını, 1928 yılında yazdığı The Turkish Ordeal’i yazarak anlattı. Atatürk’ün Nutuk’undan sonra İstiklal Harbi üzerine hatıralarını yazan ikinci kişi Halide Edip olmuştu.

Türkçe’ye yıllar sonra “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adında sansürlenmiş versiyonları çevrilen hatıratta Mustafa Kemal, “Kalpsiz, acımasız, ihtiraslı, diktatör eğilimli” bir karakter olarak sert sözlerle eleştiriliyordu.

ABD ve İngiltere’de basılan ve çok ilgi gören hatırat Türkiye’de Halide Edip’in yerden yere vurulmasına neden olmuştu.

O devrin yandaş medyası Halide Edip’e belaltı hakaretlerle saldırmakta birbiriyle yarıştı.

“Siperlerde askerlerle yattığı”, “babasının Yahudi olduğu o yüzden ona Halide Mişon demek gerektiği”, “yarı kadın yarı erkek acayip bir mahluk” olduğu, “ne kadın ne de erkeklik hislerinin tatminiyle kanaat edemeyen erkek-kadını kayıtsızlığın çıldırttığı” yazıldı.

14 yıl yurtdışında itibarlı bir Türk muhalif olarak yaşadı.

Adnan Adıvar’la birlikte en son Paris’in kenar semtinde bir eve yerleştiler.

1938 yılının kasım ayında kapılarını eski dostları Ahmet Emin çaldı.

Ahmet Emin, 1937’de Atatürk’ün affıyla yeniden gazetecilik yapmaya başlamıştı.

Ama 1938 yılında Tan gazetesinde Atatürk’ün hastalığındaki gelişmelerin gün gün açıklanmasını isteyen bir yazı yazınca, bir anda tekrar hedefe konmuş, dostu Başbakan Celal Bayar’ın yardımıyla bir görevle yurtdışına çıkabilmişti.

Haberi ondan duydular: Atatürk hayatını kaybetmişti. Yerine Atatürk’ün ölmeden önce tasfiye ettiği İsmet İnönü Cumhurbaşkanı olmuştu.

Atatürk’ün ölüm haberine çok üzüldüler ama bu aynı zamanda onlar için Türkiye’ye dönme şansı demekti.

Dört ay sonra Mart 1939’da önce Halide Edip İstanbul’a döndü.

Ardından da Adnan Bey.

Yeni Milli Şef İnönü, Atatürk devrinde hırpalanan, dışlanan isimlere bir nevi af çıkarmıştı.

Kitapları toplatılıp yakılan, peşinde hafiyelerle yaşayan Kazım Karabekir, 1938’deki ara seçimde mebus seçildi. İstiklal Mahkemeleri’nde idamdan sonra anda ordunun bastırmasıyla kurtulmuş Ali Fuat Cebesoy ve Fethi Okyar kabineye girdi. İzmir Suikastı davasında 10 yıl hapis cezası alınca 1935’e kadar yurtdışından dönmeyen ve döndükten sonra da peşinde hafiyelerle yaşayan Rauf Orbay mebus oldu.

İnönü görüştüğü kişilerden sadece bir söz alıyordu: Atatürk ve devrini eleştirmeyin.

Kazım Karabekir bu sözü tutmayıp verdiği röportajda “Dipdiri mezara gömülmek istenen memleket çocukları olduğunu” söyleyince tepkiler yükselmişti.

Adnan Adıvar’ı CHP’ye davet eden İnönü, Halide Edip’e ise mebusluk değil, İstanbul Üniversitesi’nde hocalık teklif etti.

Bu teklif üzerine Halide Edip üniversitenin İngiliz Filolojisi bölümünü kurdu.

1940 yılında da profesörlükteki ilk dersini vermek için kürsüye çıktı.

Yıllar sonra onu görmek isteyenler salonu tıklım tıklım doldurmuştu.

Sadece liberal Halide Edip değil, Türk milliyetçisi tarihçi Prof. Zeki Velidi de ancak Atatürk’ün ölümünden sonra ülkeye ve üniversiteye geri dönebilmişti.

Onun suçu 1932 yılında Türk Tarih Kongresi’nde görücüye çıkan Atatürk’ün Türk Tarih Tezi’ne itiraz etmekti. İtirazı Türklerin kuraklık yüzünden değil, nüfus artışı savaşlar gibi başka sebepler yüzünden Orta Asya’dan göç ettiklerini söylemesiydi.

Dünyanın iyi üniversitelerinde yetişmiş bir Türkolog olan Zeki Velidi, kongrede önce tıp doktoru Reşid Galip’in hücumuna uğramış, ertesi günlerde gazetelerde “vatana ihanet”le suçlanmış. Darülfunun’dan istifa ederek yurtdışına gitmiş ve ancak 1939’da geri dönebilmişti.

Yeni kurulan Türk cumhuriyetine destek için Sorbonne’u bırakıp Ankara’ya gelmiş idealist milliyetçi bir profesör olan Sadri Maksudi için de affın yolu ancak 1940’da açıldı.

Onun suçu da 1937’de Denizbank kurulurken Meclis’te “Denizbank Türkçe değil, Deniz Bankası olmalı” diye itiraz etmekti. Bankanın isim babasının Atatürk olduğunu bilmeden...

O gece Atatürk gece yarısı radyoyu açtırıp, sofrasındaki mebus ve gazetecileri radyoya göndermiş ve sabaha kadar Sadri Maksudi ve tezi aleyhine radyoda yayın yapılmıştı. Ertesi gün de gazeteler yaşlı profesörü cehaletle suçlamıştı.

y1.jpg

Onların affedildiği ve geri dönebildiği Türkiye bir cennet de değildi.

Nazım Hikmet ve Kemal Tahir kitapları ve fikirleri yüzünden düzmece davalarla hapisteydi. Atatürk’ü eleştiren bir şiir yüzünden mesleğini kaybeden ve hapse giren Sabahattin Ali, sık sık hapse girip çıkıyordu. Dersim Katliamı üzerinden ise sadece bir yıl geçmişti.

Bütün yaşananlar ve dertler ne kadar da tanıdık.

Ama bugün bütün bunları hatırlatmak artık ağızlarda kekremsi bir tat bırakıyor.

Bugünün otoriterliğinin dertlerinden o kadar mustaribiz ki geçmişin otoriterliklerinin, özellikle de Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının eleştirilmesi artık hiç “cool” değil.

İktidar da bu eleştirileri çok hoyratça kullandığı için artık “tek parti devri” demek bile çok demode.

Hatta bu eleştirileri yapanlar, yakın zamanlarda başlayan post-Kemalist tartışmalarında bugünlere yol açmakla, Cumhuriyet değerlerine fazla yüklenip, İslamcıları şımartmakla bile suçlanıyor.

Nasıl olsa AK Parti iktidarı yolun sonunda bir otoriterliğe çıktığı için zaten en baştan bu “İslamcılara aman verilmemesi”ni savunanlar haklı çıktıklarını düşünüyorlar.

Onlara 10 yıl önce “yetmez ama evet” demiş olmak bile bugün sopayla kovalanma nedeni.

Post-Kemalist eleştiriler Cumhuriyet devrine anakronik olarak bakmakla suçlanırken, bu eleştiriyi yapanlar AK Parti iktidarının son yıllarına bakarak 20 yılı hakkında anakronik değerlendirmeler yapmaktan geri durmuyor.

“İslamcılar öz olarak kötüdür” fikrini savunanlar, olan biten hakkında öngörülü muamelesi görüyor.

Aslında bu eleştiriler bugünün siyasi öfkelerini fırsata çevirerek, cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin anakronik bir revizyon ve iade-i itibar talebi.

Post-Kemalist tarihçilik eleştirisi aslında neo-Kemalist bir hesaplaşma isteği.

O yüzden akademik eleştirilerin bile fonunda nostaljik ve öfkeli “ikinci cumhuriyetçiler”, “liboşlar” sesleri duyuluyor.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarına bakarken laiklik, uluslaşma ve modernleşme için atılmış ve sonuçları hayırlı olmuş zorunlu adımların görülmesini ama mesela Halide Ediplerin görülmemesini istiyorlar.

“O günün şartları böyleydi”, “dünyada başka ülkelerde de böyle oldu”, “başka türlüsü mümkün değildi” diyerek olan biten her şeyi meşrulaştırabileceklerini düşünüyorlar.

Halbuki Halide Edip ve kuşağının başına gelenler o günün şartları ile açıklanamaz.

Hiçbiri “bölücü” ya da “gerici” değildi.

En az Atatürk kadar batıcı ve laiktiler.

Vatanseverliklerinden kimsenin şüphesi yoktu.

Suçları siyaset yapmak, konuşmak, yazmaktan ibaretti.

Bugün şikayet ettiğimiz sorunların benzerlerinden şikayetçiydiler.

İstedikleri bugün istediklerimizden farksızdı.

Yaşadıkları bugün yaşananlara benzerdi.

Çektikleri acılar da anakronik değil, evrensel ve zaman üstü acılardı.

İktidarın tek bir kişide toplanmasına itiraz etmişler, hukukun siyasi tasfiye için kullanıldığı mahkemelerle zulme uğramışlar, bazıları yurtdışına kaçmak zorunda kalmış, kalanlar sürgün edilmiş, susturulmuş, kitapları yakılmış, sessizliğe mahkum edilmişler, peşlerine hafiyeler takılmıştı.

Eğer Türkiye, Afganistan olsaydı, geçmişe baktığımızda bütün bunları zorunlu bir laiklik ve modernleşme için atılmış otoriter adımlar olarak görüp, olan biteni meşrulaştırabilirdik.

Ama Türkiye, Afganistan değil. 150 yıllık bir parlamento tarihi, 115 yıllık bir çok partili hayat tecrübesi, 70 yıllık bir parlamenter demokrasisi olan bir ülke.

Halide Edip ve kuşağı da hukuk, ifade özgürlüğü, demokrasi, adil yargılanma istemiş insanlardı, tek suçları iktidarın otoriterleşmesine, tek elde toplanmasına karşı çıkmaktı.

Üstelik sadece modernleşmeyle, uluslaşmayla sorunu olmayanların başına gelenlerden bahsettik.

Bunlara itiraz eden dindarlara, Kürtlere, gayri-müslimlere yapılan baskılar, katliamlar sayfasını açmadık bile.

O yüzden bugünün otoriterliğine bakıp, “cumhuriyetin kurucu değerleri”nden ve kurucu hikayesinden bugünün esas acil ve yakıcı meselelerine bir çare bulamayız.

Tam tersine karşımıza kötü örneklikler hatta bugün olan biteni meşrulaştıracak argümanlar çıkar.

Ancak Atatürk’ün vefatından sonra Türkiye’ye dönebilen Halide Edip’in hayatı bile post-Kemalist eleştirileri karikatürize edenleri, kurucu idealleri allayıp pullayıp ortaya bir neo-Kemalizm çıkarmaya çalışanları mahcup etmeye yeter.

Bugünün yakıcı güneşiyle dünün çamaşırları kurutulmaz.

Bugünün öfkesiyle de geçmişten bir demokratik cumhuriyet ütopyası çıkarılamaz.

Atatürk’ü ve cumhuriyetin kurucu hikayesini bir kez daha bugüne taşımaya zorlamak sadece onların üzerine taşıyamayacakları bir yük bindirmeye neden olur.

Bunu en son Kenan Evren yapmıştı. Onun daha demokratik bir versiyonunun akıbeti de farklı olmaz.

100 yıl sonra artık Atatürk’ü bu ağır yüklerden kurtarıp, bugün hamaseti yapılan cephelerde bizzat savaşmış, bu ülkenin kurucu lideri koltuğunda huzur içinde rahat bırakmak gerek.

(Bu yazıdaki Halide Edip ile ilgili alıntılar için bknz. İpek Çalışlar, Halide Edib: Biyografisine Sığmayan Kadın, Everest)

YORUMLAR (135)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
135 Yorum
  • Ali Namlı / 15 Eylül 2021 22:07

    Hindistan müslümanlarınca gönderilen yardım parasının kullanımı sizin bahsettiğiniz gibi değildir; lütfen dürüst ve gerçekçi olun, size yakışmıyor !

    Yanıtla (0) (9)
  • Ali yaman / 21 Eylül 2021 11:00

    Nassıl dır peki siz arzediniz

    Yanıtla (4) (0)
  • MryM / 21 Temmuz 2024 16:34

    Hindistan Müslümanlarının ve Rusya Müslümanlarının halifelik için yaptığı yardımların nerede kullanıldığını, Atatürk'ün servetinin kaynağını, iş Bankasının sermayesinin nereden geldiğini siz açıklayınız o halde!

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet kaleli / 14 Eylül 2021 01:50

    O gunun kosullarinda yapilabilecek en guzel ve akilci kulturel,ekonomik,hamleyi yapan buyuk komutan buyuk devrimcidir M.KEMAL ATATURK.Elbette yanlislari yada eksikleride vardir.Bu yapilan elestiriler kirmizi cizgiyi asmamali.

    Yanıtla (2) (10)
  • velhasıl.. / 11 Eylül 2021 20:41

    Atatürk, karanlığı aydınlatmaya, sorgusuz biatı, sorgulayan bireye, babadan oğula devredilen yönetme işini millete verilmesinin yolunu açmış, karşı çıkmışlar, yerine göre radıkal kararlar almış, kimseyi dinlememiş, iyide etmiş, Ayağında çarığı, üzerinde atlası libası olmayan anadolu insanına sümerbank'ı, çiftçiye AOÇ 'yi, kendi silahını üretmek için MKE yi, demiryollarını daha neleri neleri.

    Yanıtla (15) (14)
  • Duygusal tepkiler / 11 Eylül 2021 21:30

    Kaldırılan rejim millet egemenligine dayali ingilteredeki gibi meşruti monarsiydi.Olumlu hizmetleri var diye hataları tamamen görmezden gelelim demek saçma,akp lilerde aynı şeyi istiyor .O dönemki hatalardan biri de, halktan donuna kadar orduya verilmesi istenirken, yurtdışından gelen yardım paralarının çok az kısmının msb lığına borç verilmesi, gerisinin kenarda bekletilmesiydi.Bıraktığı malvarlığınin kaynağı o paraydı.İnonu, devlet yardimiyla kurulan ciftliklerin devlete satilmasina kizmişti..

    Yanıtla (5) (1)
  • Yazıda / 11 Eylül 2021 21:37

    Yazıda biat etmeyen,sorgulayan,özgürlük ve demokrasi isteyenlerin başına gelenler anlatılıyor.Değişmez genel baskanlara biat ,tek parti rejimini kutsama aydınlanma mı?

    Yanıtla (13) (1)
  • feridun aslı / 12 Eylül 2021 01:04

    Hadi hafız, bir aşır oku. Okudum hocam...

    Yanıtla (0) (0)
  • aynisinin tipkisi / 13 Eylül 2021 20:43

    Yol yabdi...

    Yanıtla (0) (1)
  • O / 13 Eylül 2021 15:00

    Kalemine sağlık ????

    Yanıtla (1) (1)
  • Sururi Sühacan / 12 Eylül 2021 15:52

    Atatürk’ün ölümünün üzerinden 80 yılı aşkın bir zaman geçmiş hala o dönemde, şöyle haksızlık olmuştu, böyle diktatoryal yönetim sergilenmişti vs. Geçen bunca yılda yönetenler-yönetilenler ne yaptık? Hukuksuzlukları, zulmü, yalanı talanı, yolsuzlukları engelledik de sıra o günleri kritik etmeye mi geldi? Üstelik o günler asrı saadetti, herşey güllük gülistanlıktı diyen de yok.
    Evet yazınızın son bölümüne katılıyorum. Bırakın rahat uyusun, nurlar içinde yatsın.

    Yanıtla (6) (10)
  • Kemal Aydogan / 13 Eylül 2021 13:03

    Yazi ya tamamen okumamissiniz, ya okudugunuzu anlamamissiniz...

    Yanıtla (3) (0)
  • Tarihçi / 13 Eylül 2021 01:04

    Oğur'dan Pulitzer ödüllük bir yazı daha.

    Yanıtla (7) (1)
  • Bilgin / 12 Eylül 2021 23:23

    Tebrikler, teşekkürler

    Yanıtla (3) (1)
  • EI / 12 Eylül 2021 21:55

    İyi ki sizin gibi var bu tımarhaneden farksız ülkede. İyi ki.

    Yanıtla (1) (0)
  • Murat Soylu / 12 Eylül 2021 20:58

    Teşekkürler Sayın Yıldıray Oğur, Sağ olun var olun.

    Yanıtla (3) (0)
  • Murat Soylu / 12 Eylül 2021 20:55

    Teşekkürler Sayın Yıldıray Oğur. Elinize sağlık. Daha bilmemiz gereken çok şeyler var. Siz ve sizin gibiler sayesinde bilgi sahibi oluyoruz. Sağolun, var olun.

    Yanıtla (2) (0)
  • Yıldıray Okuru / 12 Eylül 2021 13:04

    Yazılarınızı geç olarak yayınladığımız zaman okunurluğunun ve etkisinin azaldığını defalarca yorumlarda belirtmiştim.
    Bu yazınızı dün sabah yayınladınız ve 100 den fazla yorum varsa
    Bir önceki yazınızı ise akşam yayınlamıştınız ve yorum sayısı 50 bile değil…
    O yüzden sabah yayımlamaya devam lütfen.
    Yazı ise güzel ama biraz tek taraflı geldi.
    Yine de elinize sağlık

    Yanıtla (1) (5)
  • Suat / 12 Eylül 2021 10:06

    Sizin gibi, Arap, yerine göre Kürt sevici bir kalemden, güzel bir yazı çıkmış. İki kere okudum. Yaşarsam, 65 yaşında Türkiyede zulm edilen öz Türk evladının çilesinin bittiğini görebilecek miyim? O dönem, Atatürk'ün yaptıkları halkın refahı, ülkenin kalkınması için gerekliydi. Şimdikiler gibi MİLLİ HAZİNE yağması yapıp, isviçre bankalarına yığma işi hiç olmamış.

    Yanıtla (4) (22)
  • atilla / 12 Eylül 2021 07:29

    bu dönem o döneme rahmet okutuyor ve daha da okutacak, sen ise kardeşinin yurda dönüşünü göremeyebilirsin üstelik.

    Yanıtla (3) (13)
  • Ataturkü konuşmak / 12 Eylül 2021 00:15

    Güya Ataturk u savunmaya kalkanların yazdıkları yorumlara bakın, içerikleri bomboş.Nutuk bile okumamış cahiller uzun uzun araştırma yapan insanlara hakaret ediyor.Ataturk u konuşmayı hakedenler sizin gibi cahiller değil, Ataturk e hem saygılı hem de eleştirel bakabilen kültürlü insanlardır

    Yanıtla (13) (0)
  • feridun aslı / 12 Eylül 2021 00:59

    Dücane : Bir kimseyi kutsallaştırırsanız tartışamazsınız

    Yanıtla (12) (0)
  • SORU / 12 Eylül 2021 00:45

    Mutlak gücü ele geçirmiş liderin taktiklerini, ideolojisine zıt olan lider örnek alırsa?

    Yanıtla (5) (0)
  • Ali rıza / 11 Eylül 2021 23:04

    Topu çevirmeye gerek yok delikanlıca fikirlerini söyle , Atatürk bu cumhuriyeti kurmadımı , kurtuluş savaşı olmadımı , İngilizler İstanbul’u işgal etmedimi ? Hintliler yüz bin dolar göndermiş güya , yahu yetti artık fesli Kadir gibi Yunan’ın galip gelmesini istediğiniz Yunan orada gidin elinizden tutanmı var , Türk’e düşmanlık çok çok ayıp bu ülkenin ekmeğini yiyorsunuz , biraz insanlık lütfen , editör yazılarımı kesme , ya tam yayınla yada yayınlama , dün kestin ayıp oluyor ,

    Yanıtla (4) (17)
  • Jeton / 11 Eylül 2021 23:36

    Jeton köşeli mi? Eleştiriler milli mucadeleden 3 yıl sonrasina, 1925 sonrasına.Savaş kazanan komutan her istediğini yapar mantığıyla saçma demagoji yapın ancak.

    Yanıtla (7) (0)
  • Bugün / 11 Eylül 2021 23:52

    Bugun yunanistanla dogu akdeniz yüzünden savaşsak ve yensek,başkomutan her istediğini keyfine göre yapma hakkı mı kazancak? Eleştirilmez ve kutsal mı olcak? Hataları oldugunda eleştirenler de sizin saçma sapan suçlamalarınıza mı maruz kalacak?

    Yanıtla (9) (1)
  • Ali Rıza Bey / 12 Eylül 2021 00:21

    Hintlilerin gönderdiği parayla Atatürk'ün İş Bankasını kurduğunu Zekeriya Sertel de yazar anılarında. Okuyunuz lütfen. Atatürk bir insan. Bir lider. İktidar mücadelesi bu.

    Yanıtla (2) (1)
  • Turgay / 11 Eylül 2021 19:24

    Rejim değişimleri kanlı olur. En az kanlı olanı Atatürk'ün cumhuriyet devrimidir. Fransız devrimimde , Rus devriminde , Çin devriminde ölenlerin sayısı milyonlarcadır. Padişahlıktan( halifelik sosu ile karıştırılmış) Cumhuriyete geçmenin sancıları olmayacak mıydı. O dönem de kaç ülkede demokrasi vardı ondan bahsedin. Ayrıca bu dönem en azından şimdilik bir rejim değişikliği olmuyor bu durumda şimdiki baskı ve sansürü nasıl izah edeceksiniz.

    Yanıtla (11) (8)
  • Doğrusu / 11 Eylül 2021 20:07

    1920 de fiilen, 1923 de resmen rejim değişikten ,1924 de çok partili demokrasiye geçildikten sonra 1925 de demokrasinin kökü kazındı,ideolojik şiddet başladı.Kemalizm varken dünya ne durumdaydı,okuyunuz:

    https://www.google.com/amp/s/m.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2017/02/05/kemalizm-ve-demokrasi/amp

    Yanıtla (4) (1)
  • K.okuru / 11 Eylül 2021 20:39

    Doğrusu 1924/ 38 otoriter modernleşme/ kendiliğinden Endülüsleşme dönemidir ama olmadı!

    Yanıtla (3) (0)
  • Bugün / 11 Eylül 2021 20:20

    Bu ülkede partili .c.baskani, kuvvetler birligi,muhalafeti kriminalize etme,baskı vb seylerin kökeni nerde? İktidar partili cumhurbaskanligi icin hangi dönemi emsal verdi? Neden abd,kanada,ingiltere vb ülkelerde kuvvetler birligine yeltenen yok? Rejimlerin kökeni çok şey barındırır.Ya juan carlos dönemi ispanyasi gibi gecmisden kurtulcaz yada kısırdöngüde yasamaya devam edicez.

    Yanıtla (5) (0)
  • Sizin gibiler / 11 Eylül 2021 22:00

    Birileri de rejim değiştirmeye kalksa ,rejim degisimleri kanlı olur dese yaptıklarını normal karşılıcanız demek ki güce tapan kafanızla!

    Yanıtla (6) (0)
  • Karar okuru / 12 Eylül 2021 00:04

    Tabi dersimdeki katliamlar, Zilan deresi katliamı zaten Fransız jakobenleri tarafından yapılmıştı. Bizimkiler pir u pak. Anladık, güçlüydünüz yaptınız. Elinize güç geçerse yine yaparsınız. Allah size Apartman yöneticiliği dahi nasip etmesin...(Amin!)

    Yanıtla (2) (0)
  • Teşekkür / 11 Eylül 2021 23:57

    Evet...Demek ki neymiş. Aslında Ak-Parti Kendine Atatürk'ü örnek alıyor. Atatürkçü dostlar sevinebilirler. Benim yazıdan çıkarttığım sonuç bu. Ak-Parti'nin yaptığı bu hamle bu yüzden kemalistleri kızdırıyor. Ellerindeki malzemeyi başkası kullanınca haliyle insanın zoruna gidiyor. En kısa zamanda bu kitabı alıp okumak lazım. İpek çalışlar yazdığı kitaplarla hem Cumhuriyet dönemi tarihine ışık tutuyor. Hem de dönemin kadın figürlerini tanıtıyor. Ellerinize sağlık...

    Yanıtla (5) (0)
  • İnce Memed / 11 Eylül 2021 23:47

    Geçmişteki veya şimdiki liderlerin yaptıkları her şey tartışılabilir. objektif bir şekilde iyiye iyi kötüye kötü demeği ne zaman başarırsak ülkeye demokrasi o zaman geldi diyebiliriz. Taraf olmayı bırakalım ülke ve millet çıkarlarını düşünelim. Şimdilik biraz uzak ve zor gibi. vesselam

    Yanıtla (3) (0)
  • Karar okuru / 11 Eylül 2021 23:35

    Tek adam yönetimleri birbirine ne kadar da benziyor. İster kemalist ister karşıtı fark yok.

    Yanıtla (4) (0)
  • miralay / 11 Eylül 2021 22:30

    Hayretle ve kısm-ı ãzamını takdirkârãne okudum, hususan M. Kamal`ın müstebitâne idareciliğiyle alâkalı yerleri yazar beg. Nisbeten rasyonel ve hakikatbin nazarla tek parti devrindeki zulümleri, istibdatı ve korkutmaları yazmışsınız. Yalnız şu var; Halide Edip`in kocası mason teşkilatına üye olduğu yazıyor bazı neşriyatlarda. Yani temkinli olmalı insan.

    Yanıtla (1) (1)
  • muammer / 11 Eylül 2021 12:12

    Halide Edip'in bu yönünü ilk kez öğrendim ve çok etkilendim.
    Okurken tüylerim diken diken oldu gerçekten..
    Bu yazı vesilesiyle O'nu rahmetle anıyor, ruhu şad olsun diyorum.
    Yazara da bu vesileyle teşekkürlerimi arz ediyorum.

    Yanıtla (7) (1)
  • Pardon / 11 Eylül 2021 22:13

    Biz de müstemlekeci, amerikan perver bilirdik protestan koloni okulu mezunu yani robertli ya da bogazicili oldugu icin. Demek ki kazın ayağı öyle değilmiş.

    Yanıtla (3) (0)
  • Kemalizm / 11 Eylül 2021 14:47

    Kemalizm matrix gibi önce solu yuttu, şimdide islamcıları. Ankaraya giden ankaralılaşıyor

    Yanıtla (10) (0)
  • Karar okuru / 11 Eylül 2021 22:06

    Kumarda oyunu kim oynarsa oynasin kasa her zaman kazanir, yani oyunu kuranlar muzaffer olur, oyuncuların bazıları kazanip bazıları kaybederken ve Las Vegasta yaşanan Las Vegasta kalır. Bir sandık sonra daha iyi anlayacaksınız milletçe.

    Yanıtla (0) (0)
  • dost aci soyler / 11 Eylül 2021 14:41

    yani? sonuc nedir? o da hatali, bu da hatali.. onu tukettik, bunu da tukettik? ne diyecegiz yani? Ataturk'e hakkini teslim eden son cumle mi butun bu arastirmadan cikartmamiz gereken sonuc?

    ayrica mevcut totaliter yapiya masumiyet karinesi bindiren bir alt mesaj da olusmus istemeden bile olsa... "vakti zamaninda o da yapmisti, simdi bunlar da yapiyor ne yapalim biz boyleyiz" demis mi olduk simdi?

    Yanıtla (3) (2)
  • Anlamamışsınız yazıyı / 11 Eylül 2021 16:49

    Özeti: Bugünkü durumdan kurtuluş, berbat geçmişi kutsamakla olmayacağı gibi tam tersine bugünkü duruma meşruiyet yaratır.Partili c.başkanı,kuvvetler birliği,muhalefeti kriminalize etme,baskı vs geçmişten geliyor çünkü

    Yanıtla (7) (0)
  • Hay bin ya$a! / 11 Eylül 2021 21:55

    Ne güzel özetlemi$siniz.

    Yanıtla (1) (0)
  • Murat / 11 Eylül 2021 21:54

    Bugünün yakıcı güneşiyle dünün çamaşırları kurutulmaz

    Yanıtla (3) (0)
  • Ali / 11 Eylül 2021 13:19

    Yakın tarih Türkiye gerçeği özeti.Oğur ilk defa oyunun içine daldı.
    Cumhuriyetin kuruluşundaki temel çarpıklığı görmeden hiçbir eleştiri doğru olamaz.Sonraki bütün çarpıklıklar bozuk başlangıcın uzantısı, sonra da kimse düzeltemedi.Erdoğan bile yeşil kemalist gibi.İlk önce 5816 sayılı, sorgusuzlider kanunu kalkmalı.Zaten kişi haklarını koruyan yasalar var.Cesur ve dürüst kemalist hodri meydan demeli!
    " Çocuk ben bir diktatörüm.Fakat halkın sevdiği bir diktatör!" Çankaya, F.Rıfkı Atay.

    Yanıtla (13) (1)
  • seçimler / 11 Eylül 2021 16:00

    tek parti döneminde seçimlere katılım oranı % 20 lerde, Halk, TCF ve SCF nı daha fazla seviyormuş sanki:)

    Yanıtla (5) (0)
  • Prof. Kaos / 11 Eylül 2021 21:53

    Kaos teorisine göre kaotik sistemler başlangıç koşullarına hassas bağımlılık gösterirler, pozitif Lyapunov üsteli nedeniyle de başlangıç koşullarından hızla uzaklaşır çizdikleri yörüngeler birbirine çok yakın ve benzer olsa da asla aynısı olmazlar. 100 yıl sonra aynı filmin kahverengisini izliyoruz. Hepsi bu, paralel bir yörünge...kemalofaşizm ile islamofaşizm arasında yiten hayaller ve jenerasyonlar...yazık.

    Yanıtla (1) (0)
  • Oğuz Han / 11 Eylül 2021 18:34

    Bu yazınızla olaylara bakış açınız belli oldu.
    Atatürk' ü bazı yönleriyle eleştiren değil, kökten silen bir anlayış sahibi olduğunuz nihayet anlaşıldı.
    100 yıl önceki Atatürk sizin bugünkü anlayışınızdan ileri.
    Vatandaşın ezici çoğunluğunda karşılık bulan Atatürk sevgisi boşuna değil.

    Yanıtla (6) (10)
  • Sevgi / 11 Eylül 2021 20:12

    Sevmek başka aşık olmak başka.Korkunç hatalar bile tozpembe görünüyorsa o aşktır.Aşk mantık içermediğinden yazıdaki dahil her gerçeğe kulağınız tıkalı,eleştiriyi saldırı sanıyorsunuz

    Yanıtla (6) (4)
  • Türkiye neden bu halde? / 11 Eylül 2021 20:02

    Çünkü yolun başında kuvvetler birliği isteyenler,kuvvetler ayrılığı isteyenleri suikastcı,padişahçı,hain vb iftiralarla darağacına,zindana,sürgüne gönderdi.Sonraki dönemlerde göstermelik kuvvet ayrılığı olsa da fiilen kuvvetler birliği karargah güdümlüydü.

    Yanıtla (4) (1)
  • .....Bakış.....2 / 11 Eylül 2021 19:55

    c. baykut'un fransızca çıkan gazete matbaasını yıktılar.. tepebaşı tiyatrosunda oyun basıldı, ''askerimiz harbe sebepsiz gönderildi'' diye yazı yazan barışseverler hapis yattı.. İktidar partisi kendi içinden parti kurdurttu, başka iki partiyi kapattırıp, bşk. ve üyelerini hapse attırdı.. yoksa siz bu günlerde mi sandınız? yok canım, 1939/45 yıllarında oldu...

    Yanıtla (9) (0)
  • .....Bakış.....1 / 11 Eylül 2021 19:46

    yazı güzel ama noksan. Behice Boran ve Mina Urgan hatıratlarından, Burhan Arpad yazılarından bahsetmemiş yazar. biz yazalım..önce vergiler ağırlaştı varlık vergisi kepazeliği geldi, pahalılık ve işsizlik, anadoluda açlığı getirdi... Demokrisiyi araç olarak görenler gazete baskını, kitapevi kapattılar, sol dergiler toplatıldı''görüşler'' adlı dergi bunlardan sadece biriydi. iktidardaki partinin anadolucular grubu, hitlerden etkilenmişti..

    Yanıtla (8) (0)
  • Brkn / 11 Eylül 2021 15:28

    Kitle oldukça cahil olduğu için yapılacak en küçük yanlışlar Şeyh Sait ve Menemen gibi gerici isyanlara dönüşüyordu. Bu şartları bilerek yazmanız gerekir. Kazım Karabekir bile Atatürk öldüğünde, o her zaman haklı çıktı demiştir. Bu insanların ufku Atatürk kadar açık değildi. O yüzden iyi niyetle yaptıkları şeyler bile felakete sebep olabiliyordu. Bu yüzden geri plana itilmek zorunda kalınmıştır.

    Yanıtla (21) (11)
  • Araştırın / 11 Eylül 2021 16:34

    İlkokul seviyesindeki mantık ve bilgiyle yetinmeyin araştırın.Matrixde herkes uyanamaz:) 100 yıllık doğumdan ölüme propagandaya maruz kalıp uyanmak zor. Eskiden bu bilgilere ulaşabilmek için çok araştırmak ve düşünmek gerekliydi.Ama artık yıldıray bey gibi değerli insanlar bir makale ile özetleyerek yayınlayabiliyor. Tabii aklı,mantığı,vicdanı olan anlar ancak

    Yanıtla (6) (4)
  • Bir de / 11 Eylül 2021 16:39

    Bir de kendi cahil olduğu halde başkalarına cahil diyen ,okul kitaplarındaki masallarla yetinen okumuş cahiller var

    Yanıtla (3) (2)
  • Geri plan? / 11 Eylül 2021 17:54

    Daragacları,zindanlar,sürgünler, hakaretler,iftiralar aşk icin geri plana atılmak oluyor demekki:)

    Yanıtla (2) (0)
  • Moda / 11 Eylül 2021 17:43

    Bugün modacı dolu ama geçmişte gardrop devrimleri uğruna ne canlar yandı.Korkudan kadın şapkası takanlar mı ararsın, ne tiksinç günler

    Yanıtla (2) (0)
  • patavat / 11 Eylül 2021 11:15

    Her ihtilal önce kendi evlatlarının başını yer. Bu sözü söyleyen Danton'un akıbeti ne oldu? İhtilali birlikte gerçekleştirdiği Marat'nın? Robespierre'in akıbetleri ne oldu? Ekim devrimi içinde ayni şey geçerlidir. Troçki Büyükada'ya sayfiye yeri diye mi gelmişti? Halide Edip'in desteklediği partisi yönetime gelse acaba bahsettiğiniz kadınlara oy verme hakkını meclisten geçirebilirmiydi? Acaba laiklik ilkesini anayasaya yerleştirebilirmiydi? Liderinin Ata gibi canına kastedilse tavrı ne olurdu?

    Yanıtla (12) (10)
  • Karar Okuru / 11 Eylül 2021 11:35

    Sen İzmir suikastı dersen onlar da sana 15 Temmuz derler. Özal’ın da canına kastedilmeli mi? Her canına kastedilen lider aynı şeyi yapsa dünyada demokrasi, hukuk ve basın özgürlüğü diye bir şey kalmazdı. Sen sistemin temelini düzgün atarsan önünde sonunda işler yoluna girer. ABD’yi kuranlar da kadınlara oy hakkı vermedi, köleliği kaldırmadı. Ancak halklarına güvendiler ve demokratik bir temel attılar. Washington ülkeyi kurtardım diye ömür boyu iktidarda kalmadı. İki dönem sonra koltuğu bıraktı.

    Yanıtla (16) (5)
  • Takriri sukun / 11 Eylül 2021 11:52

    Takriri sukun dönemi yaşanmasa Türkiye ingiltere ,japonya gibi geleneksel motifleri olan ama çok modern bir ülke olurdu.Genç osmanlılar ve jöntürklerden gelen birikim vardı, kadınlara gelince, Türkiyede 1923 de parti kurmak için dilekçe verebilcek seviyedeydi, kadın derneklerini bile kapattılar. 1925 sonrası ülke, mussolini italyasına o kadar benziyordu ki tek eksik fasist konseyken onu bile kurcaklardı az daha.1925 sonrası abdulhamitten döneminden bin beter istibdat!

    Yanıtla (13) (3)
  • Brkn / 11 Eylül 2021 15:31

    Takriri Sükun dönemi yaşanmasa bugünkü Afganistan olurduk.

    Yanıtla (5) (8)
  • Aşıklara / 11 Eylül 2021 16:17

    Aşıklar gerçeklere değil inanmak istediğine inanır.Liderlerle duygusal bağ zararlıdır, bilimsel bakın ve iyi araştırın

    Yanıtla (11) (0)
  • arif anlar / 12 Eylül 2021 01:09

    Türkiye ne İran olurdu, ne Afganistan. 600 yıllık Avrupa devleti yine Türkiye olurdu. Saçmalamayın. Ezberlerinizden kurtulun. Yetti gayri...

    Yanıtla (0) (0)
  • İhtilal / 11 Eylül 2021 17:36

    İhtilal kendi evlatlarını yiyorsa,tek kişinin istisnası olmayacak.

    Yanıtla (1) (2)
  • Azgın azınlık / 11 Eylül 2021 16:55

    Azgın azınlık hem aşık hem inatçı, anlatmakla ikna olmazlar

    Yanıtla (2) (0)
  • insan haklari savunucusu / 11 Eylül 2021 16:32

    Halide Edip milliyetci bir insan olmasina ragmen Ermeni tehciri hakkinda gercekleri soylemisti. Talat Pasaya yazdigi mektupta "cirkin sey" diye tarif ettigi tehciri durdurmasini istemisti. Bu sozler de Halide Edip'e ait: "Hic kimse ulkesini benim sevdigim kadar sevemez ancak, hic kimse ulkesini benim elestirdigim sertlikte elestiremez. Bu katliamlarin lekesini de milletimin ustunden hicbir sey temizleyemez"...

    Yanıtla (2) (1)
  • 1925-1946 arası / 11 Eylül 2021 16:20

    1925-1950 arası dönemin siyaset bilimindeki adı nedir? O dönemi övenler bu dönemden beterini hakediyordur

    Yanıtla (10) (3)
  • G. Washıngton / 11 Eylül 2021 16:10

    M.kemal, G. Washıngton seviyesi ile yetinmeliydi. Eski çağlardaki ilkel toplumlarda var olan, kutsal lider inancı da kalmadı, K. Kore ve Türkiye dışında !

    Yanıtla (9) (1)
  • Meşruti monarşi / 11 Eylül 2021 15:57

    Meşruti monarşi kaldırıldıktan 3 yıl sonra,demokrasi rafa kaldırıldı, değişmez genel başkanlık ( seçimli monarşi) geldi

    Yanıtla (4) (0)
  • Bahtiyar Gözaçan / 11 Eylül 2021 15:35

    İyi ki varsın,kalemine ,beynine sağlık.

    Yanıtla (3) (1)
  • karar okunur / 11 Eylül 2021 12:40

    Armutsuz ''elma ile elmayı karşılaştırmak''benzer nitelikler arasında kıyaslamak olurdu. Olmuyorsa kıyaslama yapılmamalıdır. Bu fark edildiğinde „hep böyle havalarda acaba eski tutkular mı nüksetti“ diye düşünüyor insan. Ayrıntıya takılmadan, bu ülkede muhalif olmak hep dayaklık olmaktır. Bu yazı da dahil o kadar çok Atatürk var ki, Mustafa Kemal´e yer kalmamış. iyi ki dayak derdi olmayan, matrix hatun trinity Kaftancıoğlu var, başka türlü hatırlatan….

    Yanıtla (1) (1)
  • karar okunur / 11 Eylül 2021 15:27

    Sayın yazar kafayı fena halde sayıları gittikce azalan „Atatürk olmasaydı Afganistan olurduk“ diyenlere takmış. Sanki bu kesime „gol atma“ derdinde. Son 5 yazın hemen hepsinde kıyaslama yaparak bu kıyaslamadan hınc almak ister gibi bir hali var. Cılkı çıkmış „Atatürkçülük“ ile cılkı çıkmış „İslamcılık“ yeni keşfedilen bir alan değil ki, bunca güzel paylaşım, bunca emek, gol atma ugruna heba edilsin. Canan Kaftancıoğlu'na „Atatürk“ yerine„Gazi Mustafa Kemal“ denmesine verilen tepkiler ibretliktir

    Yanıtla (2) (0)
  • Karar Okuru / 11 Eylül 2021 15:15

    Oldukça iyi bir yazı...kutlarım.

    Yanıtla (2) (1)
  • Terakkiperver / 11 Eylül 2021 15:11

    Herşey tabii seyrinde ilerlerken TCF, iftira ile kapatılmasa demokrasi yerleşecekti, şekilci değişiklikler için halka şiddet uygulanması gerçek değişimi de engelledi

    Yanıtla (3) (1)
  • Mustafa İMİR / 11 Eylül 2021 15:08

    Bir halktan bir millet ve önceki devletimizin üzerine yepyeni bir devlet inşa etmiş bir liderdi. Zamanındaki bilim, ideoloji ve düşünce akımlarından tabii ki etkilendi ancak millet ve devlet hayatına münhasır uygulamaların temellerini bizzat şekillendirdi. O sıcak ortamda tabi ki bunalanlar da oldu. Nihayetinde hepsi müktesebatımıza katkıda bulundular. Yazınız da katkı.

    Yanıtla (2) (2)
  • Mustafa İMİR / 11 Eylül 2021 15:03

    ''100 yıl sonra artık Atatürk’ü bu ağır yüklerden kurtarıp, bugün hamaseti yapılan cephelerde bizzat savaşmış, bu ülkenin kurucu lideri koltuğunda huzur içinde rahat bırakmak gerek.'' Tarih boyunca hangi siyasi lider, asker, bilim insanı, filozof, düşünür ... hatta peygamber rahat bırakıldı ki? Hem bu gerçekçi bir yaklaşım mı?



    Türkiye'de oldum olası bir 'Atatürk hayranlığı' ile 'Atatürk düşmanlığı' kavgası olageldi. Atatürk gerçek bir kimlik ve kişilikti, yaşamış biriydi.

    Yanıtla (4) (1)
  • Hamza ERDOĞAN / 11 Eylül 2021 14:56

    Akıcı ve doyurucu bir yazı olmuş. Yani Yıldıray Oğur'a yakışır bir yazı. Teşekkürler.

    Yanıtla (3) (4)
  • Cumhuriyet / 11 Eylül 2021 14:54

    Demokrasi için mücadele eden ,K.kore,suriye,çin gibi cumhuriyet! olmayalım diye uğraşan terakkiperverlere selam olsun.

    Yanıtla (6) (1)
  • yolcu 50 / 11 Eylül 2021 14:52

    yazıyı sonuna kadar okudum cok güzel bir yazı, Efradını Cami Ağyarını Mani.Tarih tekerrürden ibaret bugunde yaşananlar herhalde bu yazılanları örnek alıyorlar.

    Yanıtla (2) (0)
  • Okur / 11 Eylül 2021 14:49

    Başka ülkelerde nasıl bilmem ama bizde tarih, seçkinlerin tarihidir. Köylülerin, kasabalıların tarihi yoktur. Tarihçiler için bu insanlar sanki hiç yoktur. Bazen TV de İlber Ortaylı'ya denk geliyorum. Adamı çok seviyorlar. Adam durmadan saray hayatını anlatıyor. Bu tarih anlayışı doğruysa bilim insanlarının, esnaflarin, köylülerin. . hiç önemi yok. Mantık şu padişah iyiyse ülke iyi, padişah kötüyse ülke kötü...

    Yanıtla (2) (0)
  • AYNA GİBİ YAZI! / 11 Eylül 2021 14:40

    Keşke her döneme ait bu tür yazılar çoğalsa. Elbette aynaya bakmaktan, ayıbını görmekten sıkılanlar olacaktır. O dönemin başka bir versiyonunu bugün yaşıyor olmakta ayrı bir sıkıntı. Belki bir gün İNSAN ONURUNA YAKIŞIR bir ortamda oluşur. Teşekkürler sayın yazar.

    Yanıtla (1) (0)
  • Karar Okuru / 11 Eylül 2021 13:14

    ArtIk şu 5816 denen ilkelliği kaldırmayacak mıyız? Dünyada hangi Cumhuriyette kişiye özel kanun var? Kişiye özel kanun olacaktıysa o zaman saltanatı niye kaldırdık? Dünya'da hangi demokraside anayasa maddeleri arasında özel bir kişi ismi geçiyor, onun ilkelerine bağlılık isteniyor? Bunlar gericiliktir, irticadır, Kemal'in kendisi hayatta olsa o da eminim ki o da istemezdi böyle ilke bir kanunu... 21.yy'dayız 1930 kafasını geride bırakmamız lazım...

    Yanıtla (8) (2)
  • Muhtefi / 11 Eylül 2021 14:38

    5816 bize masal anlatanlar icindir.ELINDEN TUTAN YOK.!.ilim,irfan ile pratigini GORELIM..pazarda ki şizofrenik hezeyanli asalak soytarilara KARNIMIZ TOK.Kimse mukemmel değil. Mustafa Kemal Pasa'da buna dahildir.! Cikarci yalakalarini da takmayız...O günün yapilanlari o gune göredir..2.Mahmut Sarigi,salvari atti Gavur dediler..ama unutuldu. :) şuna Benzer Buyuk Selçuklu yıkıldı, Anadolu Selçuklu geldi,,sonra Beylikler daha sonra Osmanli Hanedani hepsini silip kendi çıktı. Simdi de yenisindeyiz.!

    Yanıtla (2) (1)
  • Musa Yavuz / 11 Eylül 2021 14:27

    Elinize sağlık çok teşekkür ederim.bilemedigimiz bir dönemi öğrendim.

    Yanıtla (1) (0)
  • Seyda Talu / 11 Eylül 2021 13:25

    Cok güzel ve herzaman olduğu gibi araştırma üzerine dayalı bir yazı. Bence artık bu günlük yazılardan öte kitaplara geçiş yapmanı dilerim.

    Yanıtla (5) (1)
  • 1925 / 11 Eylül 2021 13:25

    1925 sonrası otoriterlik yanlıları demokrasi yanlılarını iftira ve idamla tasfiye etti, gerisi yalan.Kardeş katledenlerden , arkadaş katledenlere güç icin her şey meşru

    Yanıtla (7) (1)
  • Okur / 11 Eylül 2021 13:19

    Yüzyıl geçsede dogrular birgün açıga çıkar.

    Yanıtla (3) (1)
  • Muhtefi / 11 Eylül 2021 13:18

    İngiltere "British Empire" hemde Ninenin(Kralice) başında Kuh-i Nur (isik dağı)elmasi ile Turk Babur Şahı Humayunun Turbesinden ki Avize ucundan ARAKLAMA ile Demokrasi besigi Krallığında...:))..Ingiliz Ölçüsü, tartısı,Trafiği vb Ninenin protokolü hala gecerli.Kanada,Avustralya,Y.Zelenda vd yeminlerinde Kralicenin el,etegi öpülür..Ing milli marşı Aborjinlerden iyice çığırırlar Elan..NİYE..?...100 tl calan hirsiz..100 trilyon calana IS ADAMI denir..:))..Biz sorunu 400 sene evvelde arayacagiz..!.

    Yanıtla (1) (1)
  • Faruk / 11 Eylül 2021 13:10

    Bu yazı gazetedeki yazının uzun bir versiyonu ve çok Ufuk açıcı, yazının tamamını buraya koyduğunuz için teşekkür ederim Ayrıca konuyu çok iyi ele almışsınız tebrik ederim

    Yanıtla (4) (2)
  • Adamın Biri / 11 Eylül 2021 13:02

    Biz Türklerde iktidar hırsı her zaman akıl ve mantığın bir adım önündedir. Azıcık tarih okuyan herkes bunu bilir. 16 Türk devleti az bir sayı mıdır? Kaldı ki bu sayıya sayısız beylikler dahil değildir. Ayrıca tarihinden ders almayan tek millet bizim milletimizdir. Milletimin bir ferdi olarak yaptığım bir öz eleştiridir bu.

    Yanıtla (2) (0)
  • Mmx / 11 Eylül 2021 11:17

    Atatürk ölmeden İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı olmasını istemiş. Emin misiniz?

    Yanıtla (0) (0)
  • A / 11 Eylül 2021 12:16

    Anlamamışsın bir daha oku. Tasfiye ettiği diyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • patavat / 11 Eylül 2021 11:41

    Ali Fuat Cebesoy, Atatürk'ün askeri okul hayatı boyunca hem sınıf arkadaşı hem en yakın dostudur. Haftasonu tatillerini bile birlikte geçirirler. Karabekir bir alt sınıfta öğrencidir, Ali Fuat'ın ailesiyle hısımdır, sıklıkla onların evinde misafir olur. Bu gençlerin her üçü de fikren ve zihnen çok yakındır. Bu yakınlık kurtuluş savaşı yıllarında çokta yararlı olacaktır. istiklal savaşı kazanıldıktan sonra padişahlığın kalkması, cumhuriyetin ilanı, laiklik ve demokrasi içinse herkesin görüşü elbet farklıdır.

    Yanıtla (4) (3)
  • Yanlış / 11 Eylül 2021 12:07

    Önce çok okuyun, arastırın! Saltanatın kaldırılması önergesinde M.kemalin imzası sonlardadır. İkinci grup da saltanatın kaldırılması için önerge vermiştir. Az yetkili saltanatı bile istemeyen demokrasi ve özgürlük yanlıları ülkenin sscb gibi bir cumhuriyet olmaması için mücadele verdikleri için çok iftira ve zulme uğramışlardır. Ali fuat,kazım karabekir vb isimlerin idamını subaylar durdurmuştur. En yakın arkadaşların! sonu böyle demekki.

    Yanıtla (5) (3)
  • M.NURI GOREN / 11 Eylül 2021 11:19

    ‘’…Bugünün yakıcı güneşiyle dünün çamaşırları kurutulmaz…’’ şeklinde yazmışsınız Sayın Oğur.Doğrusu şöyle:
    DÜNKÜ GÜNEŞLE BUGÜNKÜ ÇAMAŞIRLAR KURUTULMAZ !
    veya DENİZDEKİ BALIĞA TAVA KURULMAZ.
    Yazınızı tamamen İpek Çalışlar’ın kitabına göre oluşturmuşsunuz,oysa siz özgün yapınızla da böyle bir makale yazabilirdiniz.İpek Çalışlar’ın yazdıklarının ‘Objektif’ kriterler üzerine oluştuğundan emin misiniz?
    Haklısınız genellikle DÖRT AYAK İYİ,İKİ AYAK KÖTÜDÜR.KANATLILAR DA 4 AYAKLI SAYILIR.

    Yanıtla (11) (8)
  • Karar Okuru / 11 Eylül 2021 11:42

    Tabi canım, Nutuk çok objektif değil mi? Derslerde çocukluğumuzdan üniversiteyi bitirene kadar zorunlu olan inkılap tarihi dersleri de objektif değil mi? Elinizden düşürmediğiniz Şu Çılgın Türkler mi objektif peki? İpek Çalışlar koskoca yazının küçük bir bölümünü oluşturuyor ona mı takıldınız?

    Yanıtla (9) (9)
  • Karar Okuru / 11 Eylül 2021 11:48

    Güneş kısmını anlamamışsınız! Yazar bugüne bakıp dünü aklayamazsınız diyor. Dolayısıyla ifadesi doğru. Sizin ifade ettiğiniz şey sözün aslı olsa da bu örneğe uymuyor. Sizin söylediğiniz söz dün geçmişteki şeyler bugün için çözüm olmaz anlamına geliyor. Konuyla ilgisi yok yani.

    Yanıtla (4) (4)
  • duyalı okur / 11 Eylül 2021 11:51

    şairin bu eleştirisinde ne demek istediğini anlayamadık?

    Yanıtla (1) (2)
  • Ali Sinan / 11 Eylül 2021 11:34

    Bizler 100 yıl önceyi anlayabilseydik, Osman Kavala 100 sene sonra anlatılma durumunda olmazdı

    Yanıtla (3) (0)
  • ALTAYLI / 11 Eylül 2021 11:30

    ah be hocam ne yaptın sen şimdi bütün ezberler bozuldu ellerin dert görmesin inş

    Yanıtla (7) (2)
  • kafaoğlu / 11 Eylül 2021 11:26

    Halide Edibi fikir, ve yaşantı bakımından Atatürkten farklı değildi diye yazmışsınız,doğru lakin bizim yöneticilerimizin geleneğidir,çevreden mutlak itaat isterler,sözleri talimattır,kanundur, yönetmeliktir,bazan mahkeme kararıdır,tavsiyelerinin dışına çıkmak,yanlışı varsa söylemek,zat-ı devletlerine akıl vermeye,doğruyu göstermiye çalışmak gibi bir hata yaparsanız feleğinizi şaşırtırlar,padişahlarda da böyleydi Atatürkte de böyleydi bugün de böyle,değişmiyor maalesef...

    Yanıtla (7) (1)
  • OkurM / 11 Eylül 2021 11:25

    Ne güzel yazmışsın yine. Ne olacak bu ülkedeki entelektüel sığlık? Bi tarafta ismail saymaz, yilmaz ozdil, öbür tarafta cem küçük, hilal kaplan...

    Yanıtla (8) (0)
  • Cengiz göker / 11 Eylül 2021 11:20

    Selamuneleyküm sayın Yıldıray bey size emeklerinizden dulayı çok teşekkür ediyorum elinize dilinize sağlık RAB bim sayılarınızı çoğaltsın inşaALLAH hiç bir zaman sizi ve hakkı süleyenleri haktan ayırmasın saygılarımla

    Yanıtla (3) (5)
  • Karar okuru / 11 Eylül 2021 11:11

    “Bugünün öfkesiyle de geçmişten bir demokratik cumhuriyet ütopyası çıkarılamaz.” Tabiki öyle, sorun gelişmenin devam edebileceği şartların ortadan kalkmış olması ve bilim ve aklın yolunun eskiye nazaran tamamen terk edilmişi, yoksa geçmişi güzelleme değil! Ama nasılsa balık hafızalıyız yaz, nasılsa gidiyor 100 yıl önceyi anlat sonra da bırakalım bunları diye yazıyı sonlandır. Sayenizde 100 yıl önceye dönüşün güzellemesi yapılıyor bugünlerde.

    Yanıtla (2) (1)
  • tarafsız / 11 Eylül 2021 11:05

    Kaleminize sağlık, klavyenize sağlık. İstifade ettiğim bir yazı. İsmet İnönü iyi işler yapmış diyeceğim, bu seferde karşımıza kominist kesime yapılanlar çıkacak velhasıl ne diyeyim, ülke yönetmek zor ve çetrefilli bir iş. Kısa çöpün, uzun çöpten hakkını alacağı bir günde var (Bu tarafta imkansız, artık öbür tarafta)

    Yanıtla (0) (1)
  • Karar okuru / 11 Eylül 2021 11:03

    “Ama Türkiye, Afganistan değil. 150 yıllık bir parlamento tarihi, 115 yıllık bir çok partili hayat tecrübesi, 70 yıllık bir parlamenter demokrasisi olan bir ülke.”…… öyle mi?? Daha dün ABD seçimleri sonrası yaşananlar cehalete ve popülizme kapı açarsan işlerin nereye varacağını göstermesi açısından önemlidir. Dün sahte demokrasicilik oyununlarına kanıp, bu günlerin geçmiş ile kıyaslanamayacak ölçüde keyfileşen yönetimlere destek olunca dönüp eski defterleri uzun uzun karıştırmak gerekiyor tabi.

    Yanıtla (9) (5)
  • Ayakta alkisladim / 11 Eylül 2021 10:53

    Son zamanlarda okuduğum en güzel yazı. Eline ve kalemine sağlık Yıldıray

    Yanıtla (6) (3)
  • fatih er / 11 Eylül 2021 10:45

    mükemmel bir yazı tebrik ve hayranliğimi sunarim

    Yanıtla (6) (3)
  • Helal olsun / 11 Eylül 2021 10:42

    Reichtag yangını kararnamesi ile takriri sukun kanunu aynı şeydir

    Yanıtla (6) (3)
  • ugur guneri / 11 Eylül 2021 10:37

    Aydinlatici bilgileriniz icin tesekkurler...Bir yazinizda da 1950-60 döneminin perde arkasini yazsaniz...Devaminda 12 Eylul`ü´aydinlarin ugradigi zulmü anlatsaniz.

    Yanıtla (2) (1)
  • Karar Okuru / 11 Eylül 2021 10:34

    Yıldıray Bey çok güzel bir yazı olmuş. Atatürk 100 sene yaşasa cumhurbaşkanlığını bırakmazdı diye düşünüyorum. O günler bu günlerden çok daha beter günlerdi. Aslında bir gün Atatürk’ün bir numaralı muhalifi olan Ali Şükrü Bey’in ve onu öldüren Topal Osman’ın hikayesini de yazsanız. Topal Osman’ın Atatürk’ün muhafız komutanı tarafından yaralı olarak yakalanmasına karşı kafasının kesilmesini, sonra da meclisin önünde başı olmayan vücudunun ayaklarından asılması hikayesini…

    Yanıtla (5) (5)
  • Zeki turan / 11 Eylül 2021 10:30

    Türk insanının çok büyük bir çoğunluğu Emin Oktay tarihi ile yetiniyor. Hatta kemalistler başta olmak üzere hiç kimse nutuk dahi okumadan ondaki saçmalıkları bilmeden atatürkçülük yapıyor. Inşallah bir gün 5816 kaldırılır da gerçekleri her kes öğrenir. Aslında öğren de çok fark etmeyecek ya o da ayrı bir konu

    Yanıtla (8) (8)
  • Nurettin Çalışkan / 11 Eylül 2021 10:24

    Bu ülkenin yakın tarihi alevleri hala yükselen devasa bir yangın misali. En tarafsız ve şahsiyetli tarih ve fikir insanları bile gerçekleri yazınca vahşi saldırılara maruz kalırlar hep. Yıldıray oğur duruşu ve kalemi ile sağlam bugün dün tahlilleri ile kendini okutuyor. Beyni ve kalemi çok yaşasın.

    Yanıtla (9) (2)