Neden o elektrik kabloları kimseyi endişelendirmedi?
İzmir Alsancak’ta su birikintisinden karşıya geçmek isteyen Özge Ceren Deniz (23) ve İnanç Öktemay (44) suda elektrik akımına kapıldı ve hayatını kaybetti. Korkunç skandalın arkasından çıldırtıcı bir ihmal çıktı.
Caddedeki elektrik kablolarının beş yıldır ortada bırakıldığı, esnafı, gelen geçeni zaman zaman elektrik çarptığı, hatta bir köpeğin öldüğü, 2019'da yerel medyada "Çözüm için illa biri mi ölmeli" başlıklı haberler yapıldığı ortaya çıktı.
İki genç, şehirli insanın canına mal olan bu ihmal haklı bir öfkeye, yüksek düzeyde bir empatiye neden oldu.
Öfke yetkililerin harekete geçirdi. Beş yıldır şikayetlere rağmen kapatılamayan elektrik kabloları yarım günde Karşıyaka Belediyesi, Gediz Elektirik ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ekiplerince kapatıldı, sorun çözüldü.
Dün de olayda ihmali olan 20 Gediz Elektrik çalışanı ve 9 İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanı gözaltına alındı.
Böylece basit bir hizmeti beş yıl yapmayan kamu idaresi iş makineleri, memurları ve polisleriyle bir anda duruma vaziyet etti.
Peki, gerçekten de ihtiyacımız olan böyle eli sopalı, kudretli bir kamu otoritesi mi?
Neden sokağın ortasında beş yıl açıkta duran elektrik kablosu gibi neye mal olacağı malum bir potansiyel tehdide karşı bile ancak bir trajedinin harekete geçirebildiği öngörüsüz, risk hesabını önemsiz, hayatı değersiz gören bir kamu yönetiminden daha iyisini üretemiyoruz?
Hem yerel ve hem genel idarenin sorumlu olduğu bu trajedi vesilesiyle
şahıslar, partiler, ideolojilere takılmadan bu soru üzerine kafa patlatmalıyız.
Genel olarak bu olaydan sonra haklı olarak isyan edenler “Türkiye’de insanın değeri yok” gibi kimsenin itiraz edemeyeceği ama söylenmekten anlamını yitirmiş, içi boş, abartılı hedefi belirsiz cümleler kurdu.
Ülkemizde uzun yıllardır en popüler siyasi tepki ifadesi olan “Allah belanızı versin” nidaları yükseldi, bir top daha öteki tarafa doğru atıldı.
Aslında taça atıldı.
Halbuki, kamu idaresi dediğimiz şey toplumun içinden çıkan insanların biraraya gelerek oluşturdukları organizasyonlar.
Peki, bu yönetici kamu idaresinin parçası olanlar neden beş yıl açıkta bekleyen cadde ortasındaki elektrik kabloları gibi bir riskten endişe duyup, bunun gereği için kamu gücünü harekete geçirmediler?
Muhtemelen bu insanlar evlerindeki bir elektrik prizinin kabloları dışarı taşsa bundan telaşa kapılıp, anında çaresine bakarlardı.
Ama kamu için bu telaşa kapılmadıkları anlaşılıyor.
İşte tam olarak bu kayıtsızlığın üzerinde durmalıyız.
Bunun sebebi topluma karşı ahlaki sorumluluk duygumuzun zayıf olması olabilir mi?
Kültürel, tarihsel, demografik olarak parçalanmış, devletin de vatandaşlık bağını kurmada başarısız olduğu bir toplum aslında sadece bir kalabalıktan ibarettir. Artık burada bir toplumdan bahsedemeyiz.
Kendimizi tam olarak ait hissetmediğimiz, bizde güven değil endişe yaratan bu kalabalığa karşı doğal olarak ahlaki sorumluluk, görev ve hizmet bilinci de hissedemeyiz.
Yani aslında Türkiye’de ailelerimiz dışında sorumluluk duyduğumuz, aidiyet hissettiğimiz bir kamudan bahsedemeyiz.
Bu da bir kamu ahlakının, bir kamu görevi, işi kültürünün oluşmasını engelliyor.
O yüzden evlerimiz tertemiz, özenle döşenmiş ama apartmanlarımız çirkin, mahallemiz çarpık, şehirlerimiz yaşanmaz halde.
O yüzden aile üyeleri, çocuklarının çıkarı ile kamuya karşı vicdani sorumluluk hissi arasında kolayca seçim yapılabiliyor; torpil istemek, yolsuzluk, kayırmacılık yapmak, kamunun hakkını gasp etmek ahlaken meşrulaşabiliyor.
O yüzden doğrudan bizi ve yakınlarımızı tehdit etmediği için, potansiyel bir tehdit olarak sokakta açığa çıkmış bir elektrik kablosu beş yıl umursanmayıp bir felakete neden olana kadar orada duruyor.
Uzun yıllar ortak kamu duygusunun temeli dindi. Allah korkusu, hak geçmesi, helal-haram gibi motivasyonlar, devlet ve kanun korkusundan daha etkili bir kamu hukuku yaratmıştı.
İnsanlar arasındaki hukukun temeli bu değerlerdi. Ama artık bu değerlerin ortak referans olmadığı bir ülkedeyiz.
Onların yerine vatandaşlık hukuku, hukuk devleti, şehirlilik kültürü gibi seküler değerler de geçemedi.
Toplum arafta kaldı.
Bu güvensiz arafta da herkes en yakınına ailesine, akrabasına, hemşehrisine sığındı.
Şehirleşme ve çekirdek aile merkezli hayatla hemşehri ve akrabaların da önemi azaldı, aile tek ortak kimlik, ahlaki sorumluluk hissedilen tek gruba dönüştü.
Bu da tam olarak cehennemin kapılarını açtı.
Artık ailesi ve ailesinin refahı dışında hiçbir kamusal yükümlülük, ahlak duymayan insanların kar, refah, mutluluk, güç maksimizasyonuyla hiçbir değer, kural, norm dinlemediği bir toplumda yaşıyoruz.
Böyle bir toplumdaki kamu gücü de aynı dar ahlaki sorumlukla yapılıyor.
O zamanda tanımadığımız insanların geçtiği bir caddede dışarı fırlamış elektirik kabloları mesele olmuyor.
Trajedi bizi bir topluma çeviriyor, birbirimiz için kamuya isyan ediyoruz.
Ama sonra hayat eski rutininde devam ediyor.
Ortak bir kamu kültürü, ahlakı oluşturmak için elimizde trajedilerden daha öğretici bir şey kalmamış durumda.















O kız benim oğlumun öğretmeninin kızı İzmir'de tıp fakültesi okuyor du pırıl pırıl bir evlat gitti.annenin de hayatı karardı.. diğer gencin kim bilir nasıl bir hikayesi vardır Allah ikisine de rahmet eylesin makamları cennet olsun
Yanıtla (0) (0)Çok güzel bir yazı. Bu hale nasıl geldik ve dinimiz ve kültürümüz bu kadar sağlam iken karakterimiz niye iflas etti. İslamcısı inandığımız dinimizi , milliyetçisi millet şuurumuzu mahvetti. Sosyal demokratlar biraz direniyor, ama onlarda şaşırdı. Nereye doğru gidiyoruz. Unutmadan söyleyeyim, din alimlerimiz de!!!! arapseverlik çizgisinden i dönmüyor. Dipnot, Arap milletini küçümsemiyorum. Yanlış anlaşılmasın vesselam. Kanuni'ye sütkardeşinin dediği gibi, Neme lazım Sultanım.
Yanıtla (6) (1)Bizde herşey eleştiriye kapalı olduğu için konunun uzmanlarının söylediklerine dahi tahammül edemiyoruz..
Yanıtla (0) (0)Biz hâlâ Bursa'da yapılan otomobillerin Mercedes'ten üstün olduğunu
söylüyoruz ..
Sarıyer'de A.Fuat Paşa Yalısı civarında bir kahvenin önünde yok çökmüş ve tesadüfen ordan geciyordum.Kahvedekilere ve civardaki
Yanıtla (3) (0)esnafa Belediyeye bilgi verdiniz mi dedim. Kimse ilgilenmedi.Bazıları da" ilgilensek nolacak" dedi.
Sariyer Belediyesini buldum, telefon ettim. 20 dak. sonra geldiler. Çukuru tamir ettiler.
Üstelik ben Denizli'den İstanbula " bir düğün için "gelmiştim.
Yukardaki makale " Hastaya 4/4 teşhis koymuş .
İskoçların İngilizleri sevdiği söylenemez, peki Londrada esnaflık yapan bir İskoç dükkanının önünde, yerde pörtlemiş elektrik kablosu görse yaptırana kadar İdareye şikayetçi olur mu olmaz mı ne dersiniz?
Yanıtla (1) (2)Kesinlikle yaptırır.
Yanıtla (0) (0)Aslinda sorumsuz, beceriksiz, bir elektrik ustasi , bir isci ve baslarindaki uyduruk bir egitim almis elektrik muhendisinin sebep oldugu bir olay. Oyle gozukuyor.
Yanıtla (2) (0)Vaktinde islerini bilimin gerektirdigi gibi yapmamislar. Aslinda cok bilgi de gerektirmeyen bir is.
Ancak ulkenin genel durumunu yansitiyor.
Vaziyetimiz bu iste.
Hukukun değil güçlünü hukuku geçerli ise....böyle işte.... bizim millet de güçlü olanı sever.
Yanıtla (1) (1)İnsanın değeri yok son derece doğru ve özellikle kamu anlayışında......Bir kamu hastanesine gidin , bir vergi dairesine ,kaymakamlığa,vilayete gidin bir sorununuz için....insan olmanın utancını yaşıyosunuz....giderlerse gitsinler deniliyorsa bu insana bakışın keskin bir ifadesi. hangi partiden olursa olsun belediyeler arasında hiç fark yok.
Yanıtla (0) (0)''Abi bir şey olmaz'' mantığı var.
Yanıtla (1) (0)Yazı din, devlet, türklük, millet, ecdad vs ile ilgili olsaydı başlardı esmeler, gürlemeler, ahkamlar vs. Ne mangalda kalırdı ne de külü. Yorum sırası zaten gelmezdi. Şükur konu bir parça kablo. Ne oldu Anadoluyu fetheden alparslanin, üç kıtada at koşturanların, Endulüse ilmi götürenlerin torunları haliniz nice böyle oldu. Bir parça kablo dağıtıyor tüm fiyakayı, vuruyor gerçeği yüzümüze.
Yanıtla (12) (1)Zaten bu dede korkut hikayeleri yüzünden yüzyillardir kumda oynaniyor ;)
Yanıtla (0) (0)Ulul emre itaat genetik kodlarımıza kadar işlemiş. Düşünme yok. Muhakeme yok. Analiz yok. İtiraz yok. Mantık yok. Felsefe yok. İtaat var. cehaleti kutsama var. Demagoji var. Algı var. Masal var. Hurafe var. Teslimiyet var. Sonuç sünnetullaha uygun.
Yanıtla (5) (2)Çok güzel özetlemissiniz Yıldıray bey:
Yanıtla (3) (0)„ O yüzden evlerimiz tertemiz, özenle döşenmiş ama apartmanlarımız çirkin, mahallemiz çarpık, şehirlerimiz yaşanmaz halde „
Avrupada da tam tersi yani evin ici daginik olabiliyor çünkü o onun özeli, istedigini yapabilir.
Hocam bu işler temiz düzgün nesil yetistirmedigin sürece 100 lerce yıl sonra bile birsey değişmez.
Avrupaya geldim benim kendimi geliştirmem, avrupalilari anlamam ve kendim yapmam 20 yilimi aldi.
Malesef kolay işler değil!
Yorumlarin basinda hukuk devleti değiliz ile basliyor, Arkadaslar hiç olmadik ki, demokrasi hiç yoktu, hep bir orta Doğu ülkesi gibiydik, nasilmi anladim Avrupaya üniversite okumaya geldim ve gördüm.
Yanıtla (2) (0)Okuyan - çok konuşan - çocuk yetistirmesi bilmeyen, bir birey yetistirmediginiz zaman böyle yasamaya devam edilir. Insanimiz cocuk yapıyor ve cocuk TV - telefon önlerinde büyüyor. Avrupada
- çok zaman ayrilir çocuğa - çok kitap okunur- çok konuşulur - neler daha dogru yapilabilir diye kafa yorul
hukuk devleti değiliz. mesele budur. ihmalcilerin korkusu yoktur.
Yanıtla (5) (0)Ne zaman hukuk devleti olduk ki. Bildim bileli hiç birsey islemeyen ülkeydik. 20li yaslarda Avrupaya geldim ve islerin nasıl yürümesi gerektiğini, yasamaninwne oldugunu ögrendim malesef.
Yanıtla (1) (0)Ülkenin özeti:
O yüzden evlerimiz tertemiz, özenle döşenmiş ama apartmanlarımız çirkin, mahallemiz çarpık, şehirlerimiz yaşanmaz halde.
şayet mazgallar 25-30 cm derinlikte imal edilmişse ve kablolar kuralına uygun olarak 80 cm derinlikteyse,kumla örtülüp tuğla ile emniyete alınmışsa,mazgalları yapanların bu kabloları 25 cm gibi yüzeye yakına getirmeleri mümkün değildir.kaldıki çıldırmamışlarsa mazgalları yapanlar bu kabloların yüzeye böylesine yakın olduğunu gördüklerinde mutlaka gedize haber vermiş ve onların nezaretinde çalışmışlardır,çünkü kendi canlarıda bu tedbiri almaya bağlıdır.
Yanıtla (2) (0)Sokakta, Caddede gezerken bakın, kaldırımlara konulan ışıklı reklam panoları, dondurma buzdolabları, vs. Kablo bağlantılarının çıplak yada iğreti olduğunu görürsünüz. Hatta işletme panosunu kaldırmıştır, çıplak tel bağlantı yeri açıkta bırakılmıştır. Milletimiz fertlerinin YARISI duyarsız, umursamaz ve ilgisizdir. İşte bu %50 oranı her seferinde yeniden karılır ve her şeyde karşımıza çıkar. Bu oranı %25'lere düşüremezsek hep birlikte sürünürüz.
Yanıtla (3) (0)Vefat edenlerin yakınları sorumlulardan milyar liralara varan tazminat isterseler ve mahkemeler de bunları onaylarsa bu durumlar azalabilir. Aksi halde aynı tas aynı hamam devam eder gider.Firmalar için insanın değeri yoktur ama paranın vardır. Aynı durum Batı'da olsaydı milyon dolarlık tazminatlar ödenirdi.
Yanıtla (4) (0)Yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Ancak, bence en temel sorun insanların muhatap bulamaması ve ilgililerin sorunu birbirlerine atması.
Yanıtla (2) (0)Neden o elektrik kabloları kimseyi endişelendirmedi?...Çünkü birisi tamir edip yapar düşüncesi sanırım..
Yanıtla (0) (0)İbret için en başta vali görevinden alınmalı idi.... devletin var olduğunu, gereğinde hesap soracağını hissettirememiş çünkü.....devleti yok sayan kamu ve özel şirket yetkili ve çalışanları bu iki canı katletmişlerdir...
Yanıtla (2) (0)Ders alabilmek de bir yetenek ve emek ister
Yanıtla (2) (0)Özelleştirilen elektrik idareleri, aslında tipik tahsilat tekelleridir.Her özel tekel gibi ne kamuya, ne de tüketiciye karşı sorumluluğu olmayan, piyasa rekabetine açık olmayan işletmelerdir. Eskiden iyi yönetilmese de ortada sorumlu bir kamu kuruluşu vardı. Özelleştirmenin iki ayağı olan fiskal gelir, verimlilik ve tüketiciye daha iyi hizmet, bu tür özelleştirilmelerin ontolojisinde yoktur. Ancak ilgili Belediye vatandaşın şikayetlerini dikkate alarak şirketi uyarmalıydı.
Yanıtla (7) (0)yeni iktidarın ilk işi, bunlardan işi geri almak olmalı.
Yanıtla (2) (0)Devletteyken elektrik arıza numarasını arayıp “sokak lambamız yanmıyor “ deyip direk numarasını verirdik. Ertesi akşam yanardı. Şimdi aramak için numara bile yok. Varsa bile açan yok. Açsa bile yapan yok.
Yanıtla (3) (0)elektrik dağıtımı özelleşince hizmet kalitesi artacaktı.
Yanıtla (7) (0)artan sadece bize gelen faturaların tutarı oldu.
Toplum için yazdıklarınız gerçekten doğru.Diğer tarafta ise devlet onun bukadar kutsanması.Vatandaşından herşeyini ,malını canını feda etmesini isteyen bir kutsal organizma.vatandaşın şikayetinin bir değeri varmıdır.
Yanıtla (3) (0)bu halk devletin kutsal olmadığını bir anlasa bir çok şey çözülür.
Yanıtla (3) (1)ilkesel düşünmeyen insanları yalnızca kendi nefisleri ile korkutabilirsiniz. o ihmali gösterenler, mesela o ihmal sebebiyle hayatlarının kararacağını düşünselerdi her şey farklı olurdu. öyle bir şey düşünmüyorlar çünkü öyle bir hesabı soracak bir hukuk düzeni yoktur bu memlekette.
Yanıtla (2) (0)İş güvenliğiyle uğraşan biri olarak elektrik şirketin ve kamu denetimsizliği yanında toplumumuzdaki güvenlik kültürü eksikliği de önemli bir etkendir. Yani etraftan biri o kablonun ısrarlı olarak peşine düşseydi sorun çözülebilirdi.O kabloyu şikayet etmeyen sakinler evinde de bantlı kablo, kalitesiz sigorta kullanıyor olabilir.Buna güvenlik kültürü diyoruz ve anaokulu çocuklarına kabir maketi üzerinden din eğitimi verilmek yerine oyun şeklinde itfaiye, kırmızıda durma vb eğitimleriyle başlar.
Yanıtla (8) (0)güvenlik eğitimi vermek için din eğitimini kesmek gerekmiyor. birbirinin zıddı şeyler değil. bırakın artık bu kutuplaşmacı mantığı. bu kutuplaşmacılık, tayyibin ekmeğine yağ sürmektir. bu halkı birbirine karşı kışkırtanların ekmeğine yağ sürmeyin. kabir maketi ile din dersi işini de ilk sizden duydum.
Yanıtla (0) (2)Doğru söze ne hacet
Yanıtla (0) (0)Sayın Yazar,
Yanıtla (6) (0)Bugün annemden çok güzel bir söz duydum: "Ülke çobansız sürü haline geldi. Allah bizi muhafaza etsin." İlk başta basit gibi görünen bir söz olsa da hakikatte kokuşmuşluğumuzun ve iki yüzlü ikilemlerimizin en veciz ifadesidir zannımca. Başarısızlığın sorumluluğunu almayan bir sistemde suni başarılar dışında bir Başarının gelmeyeceğini bilmek lazım. Kısacası siyasi mecra sorumluluk alıp istifa etme erdemini göstermedik, hayatlarımız kumdaki yazı kadar kıymetsiz olur.
Tutuklananlara bakıldınğında büyük kısmının en alt düzeydeki çalışanlar olduğu görülmektedir. Halbuki kamuda sorumluluk en üst makama ait olmak durumundadır. Yetkili üst makam, alt seviyedekilere rücü edebilir. Ancak, halka ve adalet organlarına karşı öncelikle sorumlu olanlar,söz konusu kurumları ve kuruluşları temsil edenler olmalıdır.En azından istifayı etik olarak hatırlamalıdırlar.
Yanıtla (7) (0)Buna toplumsal dejenerasyon mu denmeli, ahlaki yozlaşma mı yoksa çürüme mi bilemiyorum. Ancak isabetli tespitinizde olduğu gibi şu zamanlarda yaşadığımız olgu kendi refahı ve özgürlüğü için toplumu ateşe atacak kadar bireyselleşmiş, hesap verme ve hesap sorma duygusu alınmış, gırtlağına kadar cehaletle dolmuş, hamasetle hamuru yoğrulmuş yeni bir Homo türüyle karşı karşıyayız.
Yanıtla (5) (0)''Peki, gerçekten de ihtiyacımız olan böyle eli sopalı, kudretli bir kamu otoritesi mi?'' Tamamen yanılıyorsunuz.O dediğiniz vasıflarda bir kamu otoritesi olsaydı ; o kablolar o şekilde döşenemezdi,döşendi diyelim yıllarca müdahalesiz kalmazdı.Kamu otoritesizliği yüzünden bu şekilde oldu.Kamu otoritesi olay olduktan sonra devreye girer ne hikmetse Türkiye'de.Can gittikten sonra devreye girse ne olur girmese ne olur.
Yanıtla (7) (0)Yazar yorumları okuyunca öbür gün yazı yazacak gücü kendinizde nasıl buluyorsunuz enerjinize hayranım
Yanıtla (0) (0)cevap çok basit : hukuk devleti değiliz. kamu hizmetine değil ihaleler içindir hamiyet. siyasetçi maskesi takan ihale mafyasının odağı ihalelerdir. "memleketin sorunları nasıl çözülür" değildir. dikkat ederseniz mega ihaleler jet hızı ile üretilir ve yandaşlara paslanırken gerçek kronik meseleler çözülmüyor, hasıraltı ediliyor. sözü edilen olay halkın meselelerinin sahipsizliğinin tipik örneğidir.
Yanıtla (1) (0)İdarenin , gerçek ve tüzel kişilerin üçüncü kişilere verdikleri maddi ve manevi zararlar tazmin edilmeye başladığı, tazmin sürecinin kısaltılıp kolaylaştırıldığı anda bu tür umursamazlıklar azalacaktır.
Yanıtla (2) (0)Selçuk’ da yer alan Efes harabelerinde milatta yüzlerce yıl önce yapılmış yerleşimlere bakınca yerleşik hayatın izleri görülüyor. Sosyal alanlar, kanalizasyon, umumi tuvaletler. 2500 yıl kadar öncesinden bahsediyoruz. O dönemler de at üstünde, çadırda yaşayan, yerde eliyle yiyen, dere içinde , çalı dibinde tuvalet ihtiyacını gideren topluluklar da vardı. Arada epey fark olunca bugünkü yaşantıda da bunun farklarını görmek mümkün.
Yanıtla (1) (0)Ahlaki değerler hızla aşınıyor yıllardır. Çürümüşlük her yerde hissediliyor. Bunlar yeni değil ve devamı gelecek. Soru şu : düzelme nereden başlayacak. benim önerim : her şeyden önce okumadan, namazdan, sigaranın zararların dan vs. Okullarda ve camilerde ve her yerde çocuklara yalan söylememeyi ve dürüst olmayı öğretelim. Asıl bozulma buradan başlıyor.
Yanıtla (0) (0)Katılmıyorum
Yanıtla (1) (5)Ben toplumsal , sosyolojik , ahlaki vs.gibi derin analizlere girmeyeceğim çünkü altından kalkamayız .
Yanıtla (6) (0)Bu trajediye birinci derecede suçlu elektrik ifadesidir, '
' Belediye bizden habersiz yağmur mazgalı yapmış ' bahanesine sığınamaz , neden bunun farkında degildi , malına mülküne sahip çıkmak , koruyup kollamak mecburiyetindedir !
Tabii ki ikinci derecede de belediye suçludur !
Tedaşı parçalayıp dağıtımı parsel parsel satmasalardı bu gün daha ucuza kullanırdık herkese pay dağıtımı yaptıkları için onlarda yukarı güvendiği için hiç sorumluluk hissetmiyorlar bir devletin suyu,elektiriği,haberleşme sistemi kimsenin tekeline bırakılamaz beka burada ortaya çıkar devletçilik (kamunun temel gereksinimi) kapitalizm de öcü olarak gösteriliyor günümüzde serbest piyasa var ama uygulama tam bir devletçilik fiyata müdahale depo baskını ne ararsan var nasıl piyasacısın M.ŞİMŞEK.
Yanıtla (4) (0)Sn.Yazar çok şey istiyorsun bir ihaleyi alanlar konuşmuyor sorun orada adama ihale veriyorlar sanki hayır gibi ondan sonra başlıyor komisyon almak yemek vb.talepler adam ne yapsın maliyeti düşürüyor serbest piyasada bir iş makinesi saati kaça çalışır 50 sm kazarsan 100 tl.80 sm kazarsan 200 tl adamda onun hesabını yapıyor biri iş verdik bizede mi lo lo lo derse olacağı budur fıkratın geçerli olduğu sürece bize rahmet dilemek düşer !!! ha hukuk mu kim o.
Yanıtla (1) (0)Yüksek gerilim ısırır, yüksek akım öldürür. Bencillik, tembellik, umursamazlık ölüm getirdi Izmir'de. Rastgele yaşayıp rastgele ölüyoruz memlekette.
Yanıtla (3) (0)gazete haberinden itibaren 5 yıldır sorunun varlığının bilinmesine ve gerekli mercilere şikayette bulunulmasına rağmen şikayetle ilgilenmeyen gediz şirketi, elektrik kaçağından sorumludur. bu süre zarfında şirkete hitaben yazılmış bir dilekçe veya ihbar varsa (ki var görünüyor) sorumluluktan asla kurtulamaz. ortaya çıkan kazı fotoğraflarına göre yeraltı kablo geçişi tam bir sorumsuzluk örneği. belediyeye şikayet yapıldıysa ve belediye bunu gediz elektriğe bildirmesiyse o da 2. derecede suçludur.
Yanıtla (3) (0)Batı ile doğu arasında arafta kalmış bir ülke, bir devlet, bir millet. Ne doğulu ne batılı...Harry Potter usulu, orta dünya!. Kalkınmamız Çin usulü, çok kalitesiz. Avrupa Standardlar ülkesi demek, her ülkede aynı kalite aynı standard, aynı anlayış...kontrol demek, sorumluluk demek, eş dost, hatır-gönül ilişkisi olmadan iş yapmak, iş ahlakı demek..Eğitim meselesi...Geçmişte yada günümüzde bizim etkimize girmiş yerlere bakın, hepsi aynı: balkanlar, kuzey afrika, doğu...İzbe, kalitesiz.
Yanıtla (2) (0)Dağıtım şirketlerinin yatırımlarının kontrol ve kabul işlemlerini kamu adına TEDAŞ yürütür.dolayısıyla 80 cm olması gereken kablo kanalının 25 cm derinliğe nasıl tesis edildiğini TEDAŞ a sormak gerekmezmi yoksa kağıt üzerindemi kabul yapıldı?
Yanıtla (3) (0)Hic kimse alinmasin. Ulkemizde her sey ama her sey karakucak yuruyor. Plan, proje, sorumluluk, liyakat yok. Sonuc bu. Her isimiz boyle. Bursa'dan Balikesir'e seyahat ediyorum. Balikesir giriste jandarma araclari durdurup guya araclari kontrol ediyor. Iyi de, Bursa'dan beri yolda onlarca maganda surucu var. Herkesin hayatini tehlikeye atiyor. Sizin oradaki gostermelik kontrolunuz neye yariyor? Sonra yollar kan golu...ahhlar vahlar. Her seyimiz kara kucak...
Yanıtla (6) (0)"Peki, gerçekten de ihtiyacımız olan böyle eli sopalı, kudretli bir kamu otoritesi mi?"
Yanıtla (3) (0)Ne yazık ki böyle, 'Nus ile uslanmayanı ...'.
Bugün ekonomik kriz, gelir adaletsizliği, emekli problemleri vb. konuşuluyor. Diğer taraftan kanun nizam yok, merhamet toplumuyuz, 'Reis Bey'deki gibi. Başkent'te çıkın trafiğe; ışık ihlalleri, şerit ihlalleri. Ve bunu yapanların önemli kısmı ekmeğini direksiyondan kazananlar. Koysalar kamera yazsalar cezayı, inanın muazzam kaynak çıkar. Ama burada da boşvermişl
'Nush ile uslanmayanı...'
Yanıtla (1) (0)Sepetteki çürükleri atmayanlar tüm sepetin çürümesine neden olanlardır. Toplumlar ağır aksak ve rezillik içinde dönüşüyor. Bunu tek hızlandıran şey eğitim. O da buralarda yok
Yanıtla (2) (1)Sorun eğitim değil. daha neyin eğitimi olsun? o kablonun nasıl olması gerektiği okullarda öğretiliyor ama iş uygulamaya geldi mi ortada sonuç yok. sorun iş ahlakı ve devletin laçkalığı. sayfalarca yönerge, yönetmelik var ama ihale alanı standartlara uygun işi deneyleyen yok. yıl 2024, daha rögar kapağını,nkaldırım taşını yerli yerine koyamadık. en az 10 cm aşağıda veya yukarıda durur ama kimseyi rahatsız etmez.
Yanıtla (7) (0)Egitim meselesi çözülmedikçe toplumda hiçbir konuda iyileşme olamaz. Her şeyi özüyle degil yapıyormuş gibi görünmek için yaptığımızdan son aşamada işlerini ve ilgili konularını candan yapan ülke ve milletlerden fersah fersah uzaktayız.
Yanıtla (4) (0)Cahilce bir bencillik toplumu esir almış, kendi başına gelmediği sürece hiç bir melanetin kendisini ilgilendirmediğini düşünüyor, halbuki bugün ona yarın sana. Diğer sebep te cezasızlık kültürü. Birinci sırada eğitim, ateşin düştüğü yeri yakmayacağı, tam tersine yangının gittikçe yayılacağı bilinci insanların benliklerine kazınacak, ikinci sırada hukuk, sorumluluğunu yerine getirmeyen, hukuk tarafından hayatının kaydırılacağını bilecek.
Yanıtla (6) (0)Elektrik dağıtım ise tam bir ahbap çavuş işi. Beylerin kabloya gelene kadar, çok daha ciddi problemleri var: açgözlülük. Halbuki ciddiyet olsa bir çoğunun mali yapısı yüzünden bu işi devam ettirmesine izin verilmez.
Yanıtla (5) (0)Vasıfsız vatandadan eğitimlisine, amirinden memuruna, okurundan yazarına, cahilinden entellektüeline coğrafyamızın genetik kodlarından kimse muaf değildir. Tüm manzarayı rahmetli Aziz Nesin ünlü “Zübük” romanında anlatmıştır. Bir toplumun röntgenini böylesine çşzebşlen romanlar her halde çok nadirdir.
Yanıtla (6) (0)ne denebilir ki, gerçekten de durum tam olarak bu.
Yanıtla (5) (0)eleştirdiğimiz her şeyi kendimiz ve ailemiz için istiyor dahası hak olarak görüyoruz. eğer elde edemez veya ulaşamaz isek eleştiriyoruz.
çünkü bizim yerimize başkaları ulaşmış veya elde etmiş oluyor....
Reis söylemişti, bunlar iyi günleriniz diye, Tedaş döneminde yeraltına 1 metre alüminyum kablo döşenmedi, dağıtım ve şube hatları bakırdı. Dağıtım şirketleri gelince daha ucuz olan alüminyum kablolar kullanıldı kullanılıyor, zaman geçtikçe çıkacak sorunları biz yaşayacağız.
Yanıtla (3) (0)bir akademisyenin dediği gibi, ahlaki çürüme bir başladı mı, toplum bunu geri döndüremiyor. 12 eylülleri takip eden yozlaşma artarak devam ediyor.
Yanıtla (6) (0)Yazar, ilk defa tam olarak katıldığım bir yazı yazmış. Maalesef bütün ahlaki değerlerin iktidar önderliğinde yitirildiği bir ülkede yaşıyoruz. Sadece yazardan artık eleştirdiği hususlarda kimi sorumlu gördüğünü de yazmasını bekliyorum.
Yanıtla (20) (0)