Mısır’da muhalefetin ortak adayı kim olmalıydı?

Mısır, binlerce yıllık tarihinde ilk kez ülkenin liderini seçmek için bundan 10 yıl önce 2012 yılında sandık başına gitti.

İlk demokratik seçim de zaten bir yıl önce 2011’de yapılmıştı.

Tahrir Devrimi’nin ardından yapılan ve katılımın yüzde 50’lerde kaldığı ilk parlamento seçiminde sandıktan Müslüman Kardeşlerin partisi birinci, İslamcı Selefilerin partisi ikinci sırada çıktı.

Ülkeyi yöneten askeri konsey ile Müslüman Kardeşler arasında gerginlikler baş gösterdi.

Yeni anayasayla devrimin yönünün İslami bir rejime mi, seküler bir demokrasiye mi kayacağıyla ilgili kaygılar artmaya başladı.

Tam bu sırada Kahire’yi ziyaret eden Başbakan Erdoğan, Mısır’a laiklik tavsiyesinde bulunmuş, bu beklenmedik yerden gelen tavsiye kapalı kapılar ardından Müslüman Kardeşler’i kızdırmıştı.

2012’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken en merak edilen konu ise Müslüman Kardeşlerin aday gösterip göstermeyeceğiydi.

Ülkedeki en örgütlü yapı olan Müslüman Kardeşler, Tahrir Devrimi’nin öncüsü değildi.

Hatta Tahrir Meydanı’na cemaatin önce gençleri gitmiş, devletin gadrine çokça uğramış yaşlı kuşak gösterilere ilk başta temkinli yaklaşmıştı. Ama sonra onlar da devrimin içinde yer aldılar, büyük kalabalıkların toplanmasında etkili oldular.

Fakat Tahrir’de İslamcı bir devrim yapılmamıştı. Meydandan “tekbir”li sloganlar değil, “ekmek, özgürlük ve sosyal adalet” sloganları yükselmişti.

O yüzden 100 yıllık kapalı ve ortodoks bir İslami bir cemaat olan Müslüman Kardeşlerin kararı kritikti.

Müslüman Kardeşler de devrimin başından itibaren meydandan yükselen demokrasi, siyasi özgürlük, hukuk devleti taleplerine uyumlu mesajlar verdi.

Parlamento seçimlerinde birinci çıkmalarından sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyeceklerini, iktidarı tek başlarına kontrol etmekten değil, paylaşmaktan yana olduklarını açıkladılar.

Bu o kadar kesin bir karardı ki 2009 yılına kadar Müslüman Kardeşlerin Rehberlik Konseyi’nde olan Abdulmünim Ebu’l Futuh, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmakta ısrar edince hareketten ihraç edildi.

Müslüman Kardeşlerin eski gençlik liderleri olan, Mısır Tabipler Birliği başkanlığı yapmış doktor Ebu’l Futuh geleneksel Müslüman Kardeşler çizgisinin dışında ılımlı bir profildi.

Müslüman Kardeşlerin bir cemaat olmaktan çıkıp, siyasi bir partiye dönmesini din ve siyaset ilişkisinde sınırların netleştirilmesini savunuyordu.

Tahrir Meydanı’ndaki gençler arasında popülerdi. Hem liberallerle hem de İslamcı Selefilerle iyi ilişkileri vardı.

Tam da Mısır’ın bu geçiş sürecinde ihtiyacı olan İslamcılar ile laikler arasında köprü olabilecek bir isimdi.

Seçim kampanyası sırasında bu imajını destekleyen açılımlar yaptı. Cumhurbaşkanı seçilirse cumhurbaşkanı yardımcısı görevine bir Kıpti veya kadını atayacağını açıkladı. En büyük tartışma konularından olan seçimlerden sonra yapılacak anayasada İslam temelli demokratik bir sivil devlet vaat etti:

“İslami kurallara göre bir sivil devlet tüm yetki kurumların sorumluluklarının ve rollerinin halk tarafından belirlendiği bir anayasaya sahip olmalı. Buna modern devlet, sivil devlet, demokratik devlet de diyebilirsiniz. İslam cinsiyet, din ve renge göre ayrımcılık yapmaz. Yeni anayasada da yapmamalı”

Ortada iki iddialı aday görünüyordu: Mübarek’in eski Dışişleri Bakanı olan, Arap Birliği lideri Amr Musa ve Ebu’l Futuh.

Mısır tarihinde cumhurbaşkanı adayları arasında yapılan ilk televizyon tartışmasına da bu iki aday çıktı:

Tartışmada Futuh, Musa’yı Mübarek’in adamı olmakla, Musa da Futuh’u İhvancı olmakla suçladı. Amr Musa, Futuh’un “bir Müslüman’ın Hristiyan olmasında bir sorun görmediği” açıklamasının İslamiliğini sorguladı.

Tartışma Futuh’un devrim yanlıları arasındaki popülaritesini artırdı. Seküler kesimin kafasındaki şüpheleri azalttı.

Devrim sonrası yeni anayasada uzlaşmayı sağlayacak lider profili olarak Futuh’un adı anketlerde önde çıktı.

Müslüman Kardeşlerin geçici askeri rejimle anlaştığı iddia edilirken Futuh, geçici askeri rejime seçimden sonra bir dakika bile tahammül etmeyeceklerini açıkladı.

Fakat bu sırada zeminin ayaklarının altından kaymakta olduğunu fark eden geçici askeri konseyden devrimcileri ve Müslüman Kardeşleri endişelendiren adımlar geldi.

Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayı düşünmeyen Müslüman Kardeşlerin bu kararını değiştirmesine neden olan ise eski rejimin önemli figürlerinin Cumhurbaşkanlığı adaylığı oldu.

Özellikle de Mübarek’in devrilmeden önce yardımcılığına getirdiği, eski istihbarat şefi Ömer Süleyman’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı...

Eski rejimin geri gelme ihtimali Müslüman Kardeşler içinde devrimin selameti için geride duralım diyenler ile “muhalefet cephesinde en büyük örgüt biziz, biz istediğimizi başkan seçtirmeliyiz” diyenler arasındaki mücadelede ikincilerin baskın gelmesine neden oldu.

Böylece Müslüman Kardeşler, hareketin önde gelen isimlerinden zengin işadamı Hayrat Eş Şatır’ı aday gösterdi. Bunun üzerine Selefiler de kendi adaylarını çıkardı.

Fakat geçici askeri yönetim hem Ömer Süleyman’ın hem de Müslüman Kardeşler ve Selefilerin adaylarını onaylamadı.

Müslüman Kardeşler ikinci adayları olarak, uzun yıllar mecliste görev yapmış bir mühendis ve akademisyen olan Muhammed Mursi’yi öne sürdüler.

Bu sırada Mübarek’ten sonra geçici olarak yönetimi devralan askeri rejim dikkat çekici bir ismin Cumhurbaşkanı adayı olmasına ise izin verdi: Mübarek’in son başbakanı olan eski hava generali Ahmet Şefik.

Böylece 2012’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine beş iddialı aday girdi: Ebu’l Futuh, Amr Musa, Ahmet Şefik, Nasırcı milliyetçi Hamden Sabahi ve Müslüman Kardeşlerin partisi Özgürlük ve Adalet’in adayı Muhammed Mursi.

İlk turda oylar bu adaylar arasında bölündü. Mursi %25, Şefik %24, Sabahi %21, Ebu’l Futuh %18 ve Musa %11 aldı.

İkinci tura Mursi ve eski rejimin adayı Şefik kalınca Mursi kılpayı farkla yüzde 51’le seçimi kazandı ve Mısır’ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu.

Ama milyonların katıldığı bir devrimin ardından, devrilen Mübarek’in başbakanı karşısında gelen bu zayıf zafer Müslüman Kardeşler yönetiminin üzerinde bir demoklesin kılıcı gibi sallandı. Bu sırada eski rejimin unsurlarının kontrol ettiği Anayasa Mahkemesi parlamento seçimlerinin bir kısmını iptal etti.

Müslüman Kardeşler iktidar olmuştu ama muktedir olamamıştı.

Anayasa tartışmaları da Müslüman Kardeşler ile devrime destek veren diğer kesimler arasındaki mesafeyi açtı.

Müslüman Kardeşler cemaat olmaktan çıkamayınca, yıllar sonra gelen iktidarı diğer gruplarla paylaşmak istemeyince 2013’de Tahrir’de yine büyük gösteriler başladı ve ardından Mursi’nin güvenilir, dindar bir general olarak Genelkurmay Başkanlığı’na getirdiği Sisi’nin darbesi geldi.

Sonrası herkes için zulüm oldu.

Mursi hapishanede hayatını kaybetti. Bugün Müslüman Kardeşlerin bütün liderleri, devrime katılan genç liberal ve solcu aktivistlerin pek çoğu ya hapiste ya da yurtdışında sürgünde. Ebu’l Futuh da 2018’de hapse atıldı.

Bir ülke ve bir halk binlerce yıl sonra eline geçen büyük bir fırsatı böylece kaçırdı.

2012 seçim kampanyası sırasında Ebu’l Futuh ile birlikte çalışmış ve şu anda Türkiye’de yaşayan bir Mısırlı aktivist kaçırılan fırsatı şöyle anlattı:

“Ebu’l Futuh ve onun kapsayıcı söylemi son derece destek buldu ve Mursi girmese seçimi kazanırdı. Zaten seçimlerin ilk turunda 20% alması bunu gösteriyor. İslamcılar arasında da kendisinin geçmişinden ötürü büyük bir destek vardı. Bilhassa İslami kesimin gençleri ciddi destek verdi. Hatta en başta İhvan da aday çıkarmayacağını söylemişti, öyle olsa İhvan’dan da ciddi destek alırdı. İhvan dışında Selefiler arasındaki en büyük gruplar başta Ebu’l Futuh’u destekledi, sonradan son dakikada bir kısmı çekildi. Kampanya ekibinde dahi Selefi temsilciler vardı. Bazılarına göre ki ben de buna inanıyorum, Ebu’l Futuh başa gelse ordu için daha kötü olacaktı. İhvan’a ve Mursi’ye göre çok daha kararlı söylemleri vardı ve ordu ile istihbarat korktu. Önünü kesmeye çalıştılar. İhvan yönetimini tercih etti ordu. İhvan hem daha statükocuydu, onunla anlaşılabilirdi hem de kötü yönetim sergileyip kolayca yıpratılabilirdi, kutuplaşma politikalarına sürüklenebilirdi ki nitekim öyle oldu. Ebu’l Futuh olsa bu kutuplaşma tezgahını, devrimci muhalefet arası derin çatlaklar oluşturma planını böyle kolay uygulayamazlardı. Çünkü Ebu’l Futuh kısmen solcuları da liberalleri de İslami kesimin İhvan dışı gruplarını ve ayrıca eğitimli bir şehirli kesimin bir kısmını da temsil ediyordu.”

Bambaşka bir tarihsel anda ve siyasi ortamda yapılan 2012 Mısır Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin adayı kim olmalı tartışması Türkiye’de harareti her geçen gün artan “muhalefetin adayı kim olmalı” tartışması için önemli ibretler barındırıyor.

100 yıl iktidar mücadelesi vermiş Müslüman Kardeşler, tarihin o anında eline geçen büyük fırsatı, iktidarı paylaşmak, uzlaşmak yerine ele geçen tarihi fırsatı kaçırmamak masadaki her şeyi istemek için kullanmayı tercih etmiş ve hikayenin sonu büyük bir hüsranla ve yenilgiyle sonuçlanmıştı.

Çünkü Müslüman Kardeşler bir dini cemaat olarak kendi hatalarından dersler çıkarması, değişmesi, özeleştiri vermesi kolay olmayan bir yapıydı ve bu esnekliği göstermeyi de başaramamışlardı. İktidar tecrübesizlikleri yüzünden Mısır’ın statükosu ve Körfez merkezli istihbarat oyunlarıyla da baş edemediler.

Adayın ismi, kimliği dışında tartışmanın özü, ana teması çok benzer.

Bugün de başta CHP olmak üzere muhalefet bloğunu benzer bir ikilemle karşı karşıya. Çok uzun yıllar iktidara gelememiş bir parti CHP. 20 yıldır bir tek parti iktidarına karşı da sürekli kaybetmiş.

İlk defa tarihin bu anında muhalefetin büyük parçası olarak iktidara gelme ihtimali ufukta belirmiş durumda. Bunun bir partiyi ve taraftarlarını heyecanlandırması normal. 2019’da kazanılmış belediyeler bu heyecanı artırıyor, neden olmasın dedirtiyor.

Ama CHP’nin oy oranı yüzde 25 ile 30 arasında sabitlenmiş durumda. Tarihsel bagajı, ülkedeki siyasi iklim daha fazlasına izin vermiyor.

Bu yüzden ittifak zorunlu.

Peki bu durumda ufukta ihtimal olarak görünen bu iktidar daha baştan bu ittifakla paylaşılacak, muhalefetin farklı kesimleriyle gerçek bir uzlaşma zemini kurulacak mı yoksa bunlar taktiksel düzeyde kalacak, diğer bütün muhalefet parçaları uzun yıllar sonra iktidara gelme fırsatı için araç olarak mı görülecek?

Başta tabii ki ilki dense de bu kolay değil.

Çünkü gerçek bir uzlaşma ve iktidarı paylaşmak kendi mutlak hakikatini sorgulamayı, kendi hakikatinden geri adım atmayı da gerektiriyor.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı bunu yapan bir çıkıştı.

O çağrıyı yaptığından beri Cumhurbaşkanı her konuşmasında “helalleşme diyorsun” diye başlayan cümlelerle bu çağrıya uymayan CHP’lilerin çıkışlarını hatırlatıyor.

Tek başına bu bile çağrının ne kadar doğru bir yere dokunduğunu gösteriyor.

Ama Kılıçdaroğlu bu çıkışıyla iktidardan gördüğü ilgiyi kendi camiasından göremedi. En baştan itibaren helalleşmeyi büyüten tepkiler, destekler gelmedi, aksine kimlerle helalleşilip, kimlerden hesap sorulacağı listeleri yapıldı. “Biz niye kendi hatalarımızı öne çıkaralım ki”, “zaten hatamız mı var”, itirazları yükseldi.

Halk TV’ye uzun bir süredir iktidarı eleştiren Nihal Bengisu Karaca’nın bile çıkmasına tahammül edemeyen, cepheyi genişlettikçe ipin ucunu, kontrolü kaçırmaktan korkan, geniş bir muhalif kesim var.

Aslında bir çeşit diyalog çağrısı olan endişeli muhafazakarların bizi ikna edin çıkışları bile “başlatmayın endişelerinize” tepkileriyle karşılaşıyor.

DEVA, Gelecek gibi partilere karşı hala akla gelen ilk sorular da “siz de” ile başlıyor.

Diyalog için ilk adımları atanların gördüğü bu muameleyi, muhalefete güvenmediği henüz böyle bir adım atmamış iktidar seçmenleri de izliyor ve önden gidenlere yapılan muamele, muhalefete karşı güvensizliklerimi artıyor.

Çünkü bu muhalif kesim yıllardır örselendiğini düşündüğü fikirlerinin haklı çıkmasını, iktidara gelmekten daha çok önemsiyor.

Mevcut iktidar gerilerken, yıllarca yenilmiş fikirlerinin yanlış olabileceğini kabul etmek, özeleştiri vermek istemiyor.

İktidara gelme hayallerinde yeni bir başlangıç yapmak, yeni bir merkez inşa etmek, toplumsal uzlaşmadan daha heyecan verici olan kısım hesaplaşmak, tasfiye, eski iktidara destek verenlerin cancellanması.

İşte tam da bu yüzden 2012 Mısır cumhurbaşkanlığı seçimindeki tartışmalara dönüp bakmak faydalı olabilir.

CHP’nin de Müslüman Kardeşler tecrübesinden öğreneceği çok şey var.

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
29 Yorum
  • Karar Okuru / 11 Ocak 2022 13:21

    Ülkede umutları söndüren iktidar değil muhalefet. Geçen Altaylı, Kılıçdaroğlu'na anketlerde sonlardasın diyor,halen aday olmayı kafasına koymuş. 10 kere kaybetmiş ama umrunda değil. İletişim dili felaket, gittiği örgütlere haklarınızı siz savunun diyor, gelin beraber savunalım, birlik olalım demiyor. Sokağa çıkmayacağız diyor, yine iktidarın diline teslim oluyor, Boğaziçi direnişini boşa çıkarıyor örneğin.CHP seçmeni adam olup protesto etmiyor, yine gidip bu kifayetsiz adama kuzu kuzu oy verecek

    Yanıtla (0) (0)
  • Kararsız / 10 Ocak 2022 17:16

    Yıldıray bey yine çok güzel bir yazı olmuş. Daha sık yazmanızı temenni ediyoruz...

    Yanıtla (10) (0)
  • Karar okuru / 10 Ocak 2022 21:03

    Yarın yine kullanıldım der çıkar işin içinden

    Yanıtla (0) (2)
  • Karar Okuru / 11 Ocak 2022 13:02

    Özeleştiri vermeyi işte sizin gibiler engelliyor bu toplumda.

    Yanıtla (0) (0)
  • Murat / 11 Ocak 2022 02:17

    Elinize emeğinize sağlık ama her yazıda en az bir bariz imla hatası var. Yani sanki yayınlamadan önce son bir kez daha okunmamış gibi. Çok göz tırmalıyor, keşke olmasa da daha güzel olsa yazının akışı.

    Yanıtla (2) (1)
  • Adnan Topuz / 11 Ocak 2022 00:27

    Sosyolojik sorunlarımızın başında uzlaşma kültürü yoksunluğu geliyor. Bu yoksunluğu ise, kavgacı bir toplum olmakla tanımlıyoruz. Ancak bu durumdan da mutlu değiliz. Demokratik toplumlara benzeme arzusu, sosyolojik yapıdaki değişimi de tetikliyor. Dolayısıyla her türlü zorluğa rağmen koalisyon çabalarına destek verilmesi, umutların diri tutulması gerekiyor. Birden sorunsuz bir alan, olgunlaşmış bir demokrasi yaratılamıyor.

    Yanıtla (3) (0)
  • Sabahattin / 10 Ocak 2022 20:28

    Y. Oğur, CHP'ye fazla kredi açıyor. CHP ile, tavanı ve tabanı ile gidilebilecek bir yer yok. İYİP ile de yok. İYİP dediğin MHP'nin CHP'ye bakan yüzü. Türkiye'nin şu anda tek alternatifi DEVA. O da %4 oy alıyor (şimdilik) Eğer bu koşullardaki bir ülkede DEVA gibi bir partiye %4 destek geliyorsa çok da fazla uğraşmayacaksın. Anlıyorum, eldeki malzemeden helva yapmaya çalışıyorsun, önce RTE'nin gitmesi lazım diyorsun ama tuzdan şeker olmaz.

    Yanıtla (7) (1)
  • Karar okuru / 10 Ocak 2022 21:06

    DEVA mı, güldürmeyin insanları, bu yolu açanların dünki bastonundan, bu gün bir şey olmaz. Çıkış Kapıkule, İpsala gerisi genetik fakirlik içinde kaybolmak!

    Yanıtla (2) (4)
  • Karar okuru / 10 Ocak 2022 21:24

    Aynen katılıyorum Ülke yazar gibiler sayesinde sosyal seviyesine en uygun durumu buldu. Buna şükretmek lazım, yoksa kemalizm, vesayet ne hallere düşerdik! Allah korudu.

    Yanıtla (0) (0)
  • Turgay Çelik / 10 Ocak 2022 16:32

    Cancellanmak nedir abi? Türkçe karşılığı yok mu bunun?

    Yanıtla (3) (1)
  • dost aci soyler / 10 Ocak 2022 19:18

    Bravo, aynisini ben de dusundum… “saf disi birakilmasi” yaz “uzaklastirilmasi” yaz, “disari itilmesi” yaz… cancellanmak nedir ya???

    Yanıtla (1) (0)
  • efedamat / 10 Ocak 2022 20:21

    Cancellanmak: Kimsenin başına gelmeyen ama herkesin yine de “aman başıma gelmesin” diye korktuğu, bu korku ile üste çıkmak suretiyle işi feministinden mağduruna kadar bir grup insanı suçlamaya kadar vardırdığı bir durum. google yazdım twitirdan bu tanımı buldum.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar okuru / 10 Ocak 2022 21:22

    Bu terim üstünde durmaya çalışılan, bir o yana, bir bu yana savrulma yaşanan kaygan zeminin iyi bir göstergesi! Kendini kullanışlı olarak tanımlayanların kendi zihinlerinde karşılaştıkları ama kabullenemedikleri durum.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar okuru / 10 Ocak 2022 21:15

    “ eski iktidara destek verenlerin cancellanması.” bu doğru bir davranış olmaz vasat insanlar dener, yanılır ama okudum yazdım diye ortada dolananları kendi mahcubiyetleri ile baş başa bırakmak gerek, zira onlardan hiç bir yarar gelmez, ne yarın ne de öbürgün!

    Yanıtla (1) (0)
  • Ömer / 10 Ocak 2022 21:11

    Önemli mesajlar içeren bir yazı. Yalnız Mısır sosyolojisi ile Türkiye'nin sosyolojisi arasındaki farklar muhtemelen benzerliklerden daha fazla. Mısırlı "sekürler" Türkiye'nin siyasi skalasında Yeniden Refah Partisi'nin bile daha sağında kalıyor olabilirler.

    Yanıtla (1) (2)
  • Sabahattin / 10 Ocak 2022 20:35

    Bugünkü ana sorun RTE kadar, devlete hakim olan ulusalcı-ülkücü kadroların izolasyonist, marjinal, irrasyonel politikaları. Şu anki politikalar, faizin emirle düşürülmeye çalışması dahil, RTE'den kaynaklanmıyor. CHP+İYİP iktidara geldiğinde durum değişmeyecek. Öyle ya da böyle ülke tamamen çökecek. O zaman yıkıntının üzerine yeni bir rejim inşa edilebilir belki. İspanya, Yunanistan, İtalya gibi

    Yanıtla (1) (1)
  • Karar okuru / 10 Ocak 2022 21:01

    Eh ne oldu şimdi de yetmez ama evtçi liberalleri beğenmiyorsunuz!!

    Yanıtla (0) (1)
  • Adamın Biri / 10 Ocak 2022 16:20

    Bu ülkeyi Allah ile aldatanlarla Atatürkle aldatanlardan kurtarmadıkça yerimizde saymaya devam ederiz.
    Önce kurtarıcılardan kurtarmak gerek bu ülkeyi sonra gerisi gelir zaten.
    Bunun için ortak ekıl devreye girmeli ve ideolojik yaklaşımları bir kenara atabilmeliyiz.
    Kılıçdaroğlu bunun işaretlerini veriyor bence. Ancak partisinin içindeki şahin kanat çelmelemeye çalışacaktır.
    Kılıçdaroğlundan çok iyi bir Cumhurbaşkanı Akşenerden de iyi bir Başbakan olur kanaatindeyim.

    Yanıtla (9) (2)
  • karar okuru / 10 Ocak 2022 17:29

    Her gün yalan söyleyen, verdiği namus sözlerini tutmayan birisinden iyi bir cumhurbaşkanı olur öyle mi ???? Diyelim cumhurbaşkanı oldu, ertesi gün beğenmediği ortaklarına tekmeyi vurdu, ne olacak ? Ortaklar kös kös yerlerine oturacak. ..daroğlu da 5 sene kırallar gibi hükmedecek... Aklınızı seveyim...

    Yanıtla (1) (9)
  • Ali rıza / 10 Ocak 2022 18:53

    17 ,29 , karar okuru , kin ve nefretin ekildiği gönülden , sevgi saygı dili beklenmez , güzel ülkemin insanı neden birbirini düşman görüyor , bu insanlar ölümü göze alıp Avrupa’ya niye iltica etmeye çalışıyor , güya islam Taliban yönetiminden Afganlılar neden yaya ülkeyi terk ediyor , hiç düşündünüz mü sayın 17,29 sayın okur , sizin zihniyetin payı büyük bu olaylarda ,

    Yanıtla (5) (1)
  • dost aci soyler / 10 Ocak 2022 19:14

    Her gun namus sozu veren, verdigi sozleri tutmayandan; kendisi, ailesi ve avanesiyle armudu havuduyla cukkalayabilenden Sn(!) Cumhurbaskani olabilecegini ispatlamis yegane ulkedir guzel Turkiyem…

    Yanıtla (3) (2)
  • kari / 10 Ocak 2022 18:59

    Babacan ortak aday olmalı. Bu yetkilerle ülkeyi düzlüğe çıkarıp parlamenter sisteme dönülmeli. Bu kadar yıl kasanın başında durdu. Sıkıntı varmıydı? Hayır. Kutuplaştırıcı bir söylem? Yok. Aile şirketleri var. Kim ismini biliyor? Kılıçdaroğlu gençlerin önünü açmalı. Babacanı dinleyen farklı yelpazadeki insanlarda beğenisi çok yüksek. Polemikçi bağıran siyasilerden gına geldi. Babacan Bu profilin dışındaki bana göre tek aday.

    Yanıtla (5) (0)
  • Alioğlu / 10 Ocak 2022 18:02

    Yıldıray Bey sağolasın…
    Dünden bugüne, çok az ve kısa ömürlü birkaç teşebbüs dışında, ülkemizdeki sağın da, solun da uzun soluklu, “sürdürülebilirlik” derecesi yüksek bir vizyon ya da stratejiye sahip olmadığı o kadar açık ki…
    Keşke Mısır’da ve benzeri ülkelerde, ne olup bittiği yeterince anlaşılabilseydi.
    Eğer anlaşılabilseydi, meselâ bizdeki sağlı sollu gafletin mahiyeti, Kılıçdaroğlu’nun yapmaya çalıştığı, A.Gül meselesi vs. daha iyi anlaşılabilirdi…

    Yanıtla (6) (0)
  • Alioğlu / 10 Ocak 2022 18:45

    Siyaset arenasındaki vizyon zâfiyeti, ülkeler ve toplumlar açısından derin bir çıkmazdır. Bu sebepledir ki, 2018’den beri, Kılıçdaroğlu, geleneksel laikçi/Kemalist çevrenin öfkesine muhatap olurken, A.Gül de, uzun zamandır hiç hak etmediği bir muameleye mâruz kalmaktadır.

    Yanıtla (1) (0)
  • Ali rıza / 10 Ocak 2022 17:39

    Altmışlı yılların başıydı babam at arabasıyla ayda bir şehre giderdi , ürettiğini satar ihtiyaç olanı eve getirirdi , her zaman gittiği berbere gitmiş , bir kişi gelmiş güya traş olacak , anlatmaya başlamış ,Rusya’da evine gittiğin zaman kapında asılı şapka gördün mü evde başka erkek var demektir , karışamazsın , 65 yaşından sonra insanlar sabun yapılıyor bilesiniz demiş , babam anneme ve bütün köye anlattı , kominizmin teleffuzunu bilmiyordu ama bütün köyü korku sardı , CİA yı unutmayın ,

    Yanıtla (4) (0)
  • Karar okuru / 10 Ocak 2022 17:34

    Halkin irfani kalitesi artmadikca yonetici kaliteside artmaz..yoksa Fındığın yüzde 42'sini tek başına Şanlıurfa üretir." diyen yonetici muhalefet adayi dinleriz ve bazi gazteciyim diyenler sözüm ona bize akil verir..

    Yanıtla (1) (2)