Geriye sadece bir sigara tabakası kalmıştı

ekran-goruntusu-2023-09-16-115558.jpg

Elinde sigarasıyla poz veren yaşlı adamın adı Mehmet Salih Akdeniz.

68 yıllık hayatı muhtemelen bir nüfus memurunun icadı olan soyadından yüzlerce kilometre uzakta Diyarbakır-Muş sınırındaki Kulp’un yayla köylerinde geçti.

Köyün muhtarıydı. Devlet görevlileri, askerler sık sık evine gelip misafir oluyordu.

Hayvancılıkla uğraşıyordu, okuma yazması pek yoktu. Ama torunlarının okuması için onlara ilçede özel ev tutmuş, dersler aldırmıştı.

Torunlarından Kenan Akdeniz mühendis oldu, iş hayatına atıldı, bir süre DEVA Partisi’nde siyaset yaptı.

Bugünlerde İzmit’teki fabrikasında televizyondan haberleri izlerken gözü bazen odasındaki dedesinin fotoğrafına kayıyor.

Cumhurbaşkanı, Milli Savunma Bakanı, Adalet Bakanı, CHP lideri, CHP lider adayı, İYİ Partili, MHP’li siyasetçiler, gazeteciler Sezgin Tanrıkulu’ndan bahsettikçe aslında dedesinden de bahsediyorlar.

Ama dedesinin adı hiç geçmiyor.

“Gözbebeğimiz TSK’ya alçak bir iftira” deniyor, “yargılanacak, hesap sorulacak, parti kurularında görüşülecek” diye meydan okunuyor, “liberallerin, bölücülerin CHP’yi ele geçirdiğinden” bahsediliyor ama kimse en son 1993’de gördüğü, ailesinin ve çevresinin gözbebeği dedesine ne olduğuyla ilgilenmiyor.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 68 yaşındaki muhtar dedesine ne olduğu, son 30 yıldır olduğu gibi bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç umurunda değilmiş gibi görünüyor.

Neyse ki dedesinin akıbetiyle binlerce kilometre uzaklıkta ilgilenen birileri var.

Türkiye’de kimsenin anmadığı dedesinin adı, Strasburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin arşivlerindeki bir dosyasının kapağında yer alıyor:

“Mehmet Salih Akdeniz ve diğerleri vs Türkiye”

Bugün siyasetçiler, televizyonlara çıkan vatansever uzmanlar, gazeteciler ilgilenmese de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin görevlendiği üç hukukçu; İrlandalı Jane Liddy, Finlandiyalı Matti Pellonpää ve Danimarkalı Peer Lorenzen 30 Eylül ile 4 Ekim 1997 ile 4 – 9 Mayıs 1998 tarihleri arasında Ankara’ya geldi ve 1993 yılından bu yana haber alınamayan Mehmet Salih Akdeniz ve 10 köylüye ne olduğunu soruşturmak için aralarında Bolu Tugay Komutanı, dönemin jandarma komutanları, askerler, köylüler, memurların da olduğu bütün tanıklarla görüştü, bütün delilleri inceledi.

Ve 1993 yılının Ekim ayında Kulp’un mezra köyü Alaca’da ne yaşandığını raporlarına yazdı.

1999 yılında yazdıkları rapordaki bilgilere göre olaylar şöyle yaşanmıştı.

‘Alaca köyü, bazı insanların göçebe hayat tarzı yaşadığı ve meyve ve ceviz ağaçları bulunan Şenyayla Yaylası yakın bir köydü.

Alaca köyünün güneyinde biraz uzakta İnkaya bulunmaktaydı ve Mehmet Salih Akdeniz buranın muhtarıydı.

1993 yılında terörist eylemler bu bölgede önemli bir sorundu. Alaca köyünün civarında bazı PKK kampları bulunmaktaydı. Panak Karakolu’nun komutanı karakola pek çok saldırı düzenlendiğini söylemişti.

Devletin resmi raporunda Şenyayla yaylası PKK’nın en büyük eğitim sahası olarak tanımlanmıştı.. Bu rapora göre bölgedeki köy ve mezraların %90’ı PKK yanlısıydı ve buradaki köylüler PKK’ye barınak ve yiyecek sağlamaktaydı.

1993 yılı Ekim ayı itibariyle, Alaca köyü ve civarından pek çok kişi, uzak dağlık bölgede yaşamanın zorluğu ya da güvenlik durumu nedeniyle Alaca köyünü terk etmişti ya da terk etmek üzereydi. Mehmet Salih Akdeniz, hayvanlarının peşinde göçebe bir hayat sürmekteydi.

8 Ekim 1993 tarihinden başlayarak bölgede Bolu Tugayı tarafından yoğun bir operasyon başlatıldı.

Operasyona komutanlık eden General Yavuz Ertürk’ün beyanına göre operasyona 2.500 asker ve helikopterler katılmıştı. Operasyonun amacı, Şemdin Sakık komutasındaki PKK militanlarını yakalamak, karargahlarını ele geçirmekti.

Operasyon başladıktan kısa süre sonra askerler, PKK sığınaklarının ve depolarını yerlerinin belirlenmesi için rehberlik yapmaları, PKK ile ilişkileri konusunda sorgulamak için köylüleri bir açık alanda toplamaya başladılar.

Köylüler ilk önce 9 Ekim günü Şenyayla’da ya da yakınında gözaltına alındı; askerler 10 Ekim civarı Gurnik, Mezire ve Licik’e geldi.

Bazı köylüler isim isim arandı. Diğerleri genel olarak kimlik kontrolü için toplandı. Askerler Gurnik mezrasına yakın Kepir’de kamp kurdu ve malzeme getiren helikopterler buraya indi.

Muhtar Mehmet Salih Akdeniz, anlaşıldığı kadarıyla rehber olarak kullanılmak üzere askerler tarafından alındı. Yaklaşık bir ya da iki gün sonra Mehmet Salih Kepir’de kurulan kampta tutuldu.

Akrabaları onlara yiyecek götürmek için tutuldukları yere gidiyor, onlarla konuşuyordu.

Kepir’de köylüler ayrı gruplar halinde tutuldular. Bu gruplara farklı kısıtlamalar uygulandı. On bir kişi (daha sonra kaybolan kişiler) tek bir grupta tutuldu. Bu 11 kişi Mehmet Salih Akdeniz harici bağlandı; anca ziyaretçileri geldiğinde, yemek yedikleri sırada ya da ihtiyaçlarını giderirken bağları çözüldü.

Gündüz ve gece dışarıda tutuldular (soğuktan etkilenen Mehmet Şah Atala’nın yüzünün kızarık olduğu, titrediği ve dudaklarının birbirine çarptığı görüldü); – askerler tarafından sorgulandılar; – bir ölçüde acı ve endişe hali içerisindeydiler.

16-17 Ekim civarında bir tarihte on bir kişi hariç Kepir’de gözaltında tutulan herkes serbest bırakıldı.

Gözaltında tutulmaya devam edilen 11 kişinin ise helikopterlere bindirildiği görüldü.

Bir daha görülmediler.

Akrabaları, Kepir’de kaybolan on bir kişinin akıbetini öğrenmek amacıyla yetkili makamlara başvuruda bulundu. Salih Akdeniz’in kardeşi ANAP’lı bir İl Encümen üyesiydi. Ankara’ya giderek 23 Kasım 1993 tarihinde Başbakan ve İnsan Hakları Bakanı ile görüştü. 27 Kasım’da İçişleri Bakanı ile temas kurdu ve yeniden İnsan Hakları Bakanını görmeye gitti. Ama bir haber alamadı.’

1999 yılında yazılan bu rapor üzerine AİHM, diğer bütün delilleri, ifadeleri, hükümetin resmi açıklamalarını dinledi ve 2001 yılında kararını verdi:

“9 ile 12 Ekim 1993 tarihleri arasında ya da civarında gözaltına alınmış olmalarına rağmen gözaltı işleminin hiçbir gözaltı tutanağına kaydedilmediğini gözlemlemektedir. Başvuranların ve diğer köylülerin sağladığı kanıtlar, bu kişilerin yaklaşık 17 ile 19 Ekim 1993 tarihine dek Kepir’de tutulduklarını ve bu noktada en azından bir kısmının helikoptere bindirilirken görüldüğünü göstermiştir. Kayıp kişilerden o tarihten bu yana hiçbir haber alınamamıştır. Mahkeme, aradan geçen sürenin uzunluğundan –yedi yılı aşkın süre-, bu kişilerin gözaltı işlemine ilişkin herhangi bir belge bulunamamasından ve bu kişilerin akıbetleri hakkında Hükümetin tatmin edici ve makul bir açıklama getirememesinden çok güçlü sonuçlar çıkartmaktadır. Mahkeme, ayrıca, 1993 yılında Türkiye’nin güneydoğusundaki durumun genel yapısı bağlamında kayıt dışı gözaltına alınan kişilerin yaşamlarının tehdit altında olduğunun hiçbir şekilde göz ardı edilemeyeceğini gözlemlemektedir. Mahkeme, yakın tarihli iki kararında, bu davaya yakın bir dönemde güneydoğu bölgesinde ceza hukuku güvencesinin etkililiğini azaltan kusurların güvenlik güçlerine mensup kişilerin eylemlerinden dolayı sorumlu tutulmadıkları bir ortama izin verdiğini ya da bu ortamı güçlendirdiğini saptamış olduğunu hatırlatır. Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı Mahkeme, on bir kişinin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmalarının ardından öldüğünün tahmin edilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Sonuç olarak, davalı Devletin bu kişilerin ölümlerinden kaynaklanan sorumluluğu bununla bağlantılıdır”

AİHM, bu davada Türkiye’yi, kaybolan 11 kişinin ailesine toplam 311 bin sterlin ödemeye mahkum etti.

AİHM kararından iki yıl sonra 2 Kasım 2003 tarihinde Alaca Köyüne 500–600 metre mesafedeki bir dere yatağında toprak yüzeyine çıkan bazı kemik ve bez parçaları bulundu.

Köylüler, 1993’den beri kayıp olan akrabalarına ait olduğunu düşündükleri kemik ve eşyaları incelemesi için savcıyı çağırdı.

Ama savcı güvenlik nedeniyle gelemeyeceğini söyledi. Köylüler kemik ve diğer eşyaları çuvallara doldurup savcıya götürdü.

Soruşturma açıldı. Köylülerden DNA örnekleri alındı.

Kafatası bulunmayan kemikleri inceleyen Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi kemiklerin en az dokuz kişiye ait olduğunu ve bunlardan iki tanesinin Mehmet Salih Akdeniz ile Behçet Tutuş’a % 99,99 oranında ait olabileceğini tespit etti.

ekran-goruntusu-2023-09-16-115256.jpg
Bu iki isim 1993 yılında Kulp’ta kaybolan 11 kişi içindeydi.

2004 yılında TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun görevlendirdiği alt komisyonun üç üyesi; AK Partili Cavit Torun ve Hakan Taşçı ve CHP’li Mesut Değer bölgede incelemeler yaptı.

İncelemeleri sonucunda olayla ilgili rapor yazdılar:

“Gözaltına alındıktan sonra kaybolan kişilerin PKK ile resmi ve özel anlamda herhangi bir ilgilerinin olduğu tespit edilememiştir. Gözaltında kaybolan kişilerin çoğunun yaşlı, evli ve çoluk çocuk sahibi olmaları dikkate alındığında, örgütsel irtibatlarının söz konusu olmadığı, resmi kayıtlarda da böyle bir irtibata rastlanmadığı ve hatta böyle bir iddianın olmadığı ortaya çıkmıştır.

Kulp ilçesi Alaca köyü Kepir bölgesinde hadisenin cereyan ettiği, kaybolanların yakınlarının ve tanıklarının beyanları ile ortaya çıkmış, toplu mezarın da aynı yerde bulunmasının bu iddiaları doğrulayıcı nitelikte bulunduğuna heyetimizce kanaat getirilmiştir.

Delillerin toplanması sırasında Kulp Cumhuriyet Savcılığı'nın yeterli özeni göstermediği, olaydan haberdar olduktan sonra olay mahallinde maktullere ait kemik ve diğer eşyaların köylüler tarafından toplanarak getirilmesini istediği, köylülerce bu delillerin çuvallara konularak getirilmesinden sonra ulusal basın eşliğinde olay mahalline gittiği anlaşılmıştır.

İnceleme imkânı bulduğumuz Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki dosya, mağdur yakınlarının Avrupa Komisyonu'na ve AİHM'ye yaptıkları başvurular sonucunda verilen karardaki belirlemeler, olayın Bolu'dan gelen General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Komando Dağ Taburu'nun operasyonu sırasında gerçekleştiği anlaşılmıştır.

Kulp ilçesi Alaca köyü Kepir bölgesinde bulunduğu bilinen toplu mezara ait kemik parçalarının ve diğer delillerin Adli Tıp Kurumu'nca yapılacak incelemede kaybolduğu söylenen kişilere ait olduğunun belirlenmesi, hadiseye tam bir açıklık kazandıracaktır. Ancak yapılacak inceleme neticesinde bu kemiklerin ve bulunan diğer eşyaların maktullere ait olmadığının ortaya çıkması halinde bile durumun değişmeyeceği, zira Şemdin Sakık'a karşı yapılan bir operasyon sırasında bu kişilerin gözaltına alındıktan sonra kayboldukları kanaatine varılmıştır.”

AİHM kararı, TBMM raporuna rağmen dava ancak Çözüm Süreci atmosferinin etkisiyle 2013 yılında açılabildi. Ama emekli general Yavuz Ertürk’ün de sanıkları arasında davada karar havanın tam tersinden estiği 2018’de tüm sanıkların beraatiyle kapandı.

Beş yıl sonra 2023 yılında iktidar, muhalefet hep birlikte aslında böyle bir olay yaşanmadığını, bunun ordumuza atılmış bir iftira olduğunu söylüyor.

Bunu söylemek için de ne dava dosyasına, ne AİHM kararına ne de TBMM raporuna ihtiyaçları yok.

Siyaseten ya da ideolojik olarak öyle demek istiyorlar ve öyle diyorlar.

Kenan Akdeniz ise günlerdir bir televizyonlarda konuşulanlara, bir de 1993’den beri izini bulamadıkları dedesinin fotoğrafına bakıyor.

Orada söylenen doğruysa peki 30 yıldır dedesi nerde?

Torun Akdeniz, olan biteni anlatıyor:

“Dedem Mehmet Salih Akdeniz 68 yaşındaydı. Diyarbakır Kulp ilçesi İnkaya köyü muhtarıydı. Bizler tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorduk. Yaz aylarında su kaynaklarımızın tükenmesinden dolayı yaylalarımıza çıkar ve Ekim ayının başlarına kadar yani soğuklar başlayana kadar yaylalarımızda kalırdık .Dedemin devlet ricali ile ilişkileri çok iyiydi. Kaymakam, jandarma komutanı, hakim, savcı evimizde sürekli misafir olurdu.

Dedem, bölgemizde yaşanan problemlerin çözüm bulunması noktasında ciddi sorumluluk alan bölgemizin önemli kanaat önderlerindendi. Okul okumamıştı ama eğitime ciddi manada önem veren, bizlerin okuması için ilçe merkezinde bize ev tutup özel dersler aldıran ileri görüşlü bir insandı.

Çatışmalrın yoğun olarak yaşandığı dönemde olabildiğince köyümüzü ve aşiret mensuplarını bu şiddet sarmalının dışında tutmaya çalışırdı. Yaşanan çatışmalı süreçler bizleri ciddi manada etkilemekteydi.

Bir tarafta PKK şiddeti diğer tarafta devletin akıl almaz şiddet yöntemleri arasında bölge vatandaşları kendilerini korumaya çalışmaktaydılar.

Böyle bir ortamda 93 yılının Eylül ayı ortalarında Bolu Tugay Komutanlığı’na ait büyük bir operasyonun bölgede başlamıştı.

Bizler o dönemde artık yavaş yavaş soğuklar da başladığı için yaylalarımızdan köye inme hazırlıklarına başlamıştık.

Okullar açıldığı için ben, kardeşlerim ve okul okuyan akrabalarımızı dedem ilçe merkezine göndermişti. Başlayan büyük operasyon ile beraber dedem bütün köyü hemen yola koyup aşağıya yani İnkaya Köyü’ne göndermek için çalışmaktaydı.

Bütün köyü bir şekilde gönderdikten sonra babaannem (merhume Pembe Akdeniz) ve amcamın eşi merhume Zekiye Akdeniz ile beraber Şenkaya Yaylası’ndan çıkıp Alaca köyünde bulunan Panak Jandarma Karakolu civarına kadar gelmişler.

O dönemde yol olmadığı için araç trafiği orada başlamaktaydı. Görgü tanıklarının ve otobüs şoförünün anlatımı şöyleydi: “Araç tıklım tıkıştır, çoluk çocuk çatışmalardan kaçmaktaydı. Salih Amca, otobüsün ön tarafında oturmaktaydı araba tıka basa dolduğu için binemeyen insanlar vardı. Çocuklu bir ailenin de dışarda kaldığını gören Salih Amca yerini onlara verdi ve dolmuştaki herkesin ücretini ödedikten sonra ben sonraki sefer ile gelirim diyerekten otobüsten indi”

İndikten kısa süre sonra dedem Bolu Tugay Komutanlığı askerleri tarafından akrabamız Celil Aydoğdu ile beraber göz altına alındı. Babaannem Pembe Akdeniz ve amcamın eşi Zekiye Akdeniz yaklaşık bir hafta boyunca göz altında olan dedem ve diğer 10 köylüye yemek götürmek için ziyaret etmeye çalışmışlar.
Dedem Zekiye yengeme “Bizi bugün helikoptere bindirip götürecekler, Mehmet Emin ( Dedemin kardeşi ve dönemin ANAP il genel meclis üyesi ) ve Mizbah’a (Babam) haber verin” diyor.

O günden sonra dedem ve 10 kişiden haber almadık. Görgü tanıkları helikopterden atıldıklarını söylediler.

Helikopterden atıldıktan sonra bir kavak ağacının altına cesetlerini toplayıp yakılmış. Operasyon sırasında asker olan Adanalı bir asker merhum amcam rahmetli Mehmet Emin Akdeniz’e bir şekilde ulaştı.

Uzunca yıllar vicdan azabı çeken asker “11 köylüyü bir derenin yamacında uzun bir kavak ağacının altında cesetlerini yaktıktan sonra kemiklerini gömdük. Ben o ağaca bir işaret bıraktım” demiş.

Helikoptere bindirildikten sonra haber alınamayan dedem ve 10 kişinin kemikleri 2004 yılında bir yamacın ve uzun kavak ağacının altında bulundu. Ağaç büyümüştü ama askerin bıraktığını söylediği yarık izi hala görünebiliyordu.

Babamdan ve diğer yakınlardan alınan DNA örnekleriyle kemiklerin, 1993'te gözaltına alındıktan sonra kaybolan dedem ve 10 11 köylüye ait olduğu kesinleşti.

O yıllarda TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda olan AK Partili Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun çok uğraştı.

Babam yıllarca babasının izini sürdü. Hatırlarım, bir gün; Diyarbakır, diğer gün Elazığ başka bir gün Muş ilinde babasını sürekli arayıp durdu.

Sık sık dedemin evine gidip gelen, onu çok seven dönemin Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ve Diyarbakır Bölge Asayiş komutanı Behçet Özdemir komutanların ağzından çıkan ifadelerdir: ” Salih Akdeniz bölgenin önemli bir değeriydi. Ormana ateş girdi mi kuruyu da yaşı da yakar. Mehmet Salih Akdeniz ve 10 köylünün başına gelen Yavuz Ertürk’ün hukuk ve sınır tanımaz eylemlerinin sonucuydu”

2004 yılında bulunan kemiklerin arasında bir de sigara tabakası bulundu.

“Dedem evimize gelen her misafire kendi özel tabağından sardığı tütün ile sigara ikramında bulunurdu. Hala gözlerimin önündedir dizlerinin üstüne oturur (misafire verilen değerdir) özel tütününden ikram ederdi. Dedemin kemikleri ile beraber meşhur sigara kutusunu da paslanmış bir şekilde toprağın arasında bulduk.”

Mehmet Salih Akdeniz’den geriye kalanlar birkaç parça kemik, bir sigara tabakası ve bir AİHM kararının adı: “Mehmet Salih Akdeniz ve diğerleri vs Türkiye.”

Vs. Yani versus. AİHM dosyalarında “karşı” anlamında kullanılan bir ifade.

Dağ köylüleri ömürleri boyunca Türkiye’yle karşı karşıya gelmemişti.

Türkiye’nin onlara karşı olup olmadığını ise açılan yeni soruşturmalarla göreceğiz.

YORUMLAR (64)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
64 Yorum
  • Ahmed zeyd / 19 Eylül 2023 13:41

    çünkü orduda "atatürkçü -laik"-ulusalcı ve fetöşlerin önü bir nebzede olsa kesildi de ondan.90'lı yıllarda terörle mücadele ediyoruz diye dağı taşı vatandaşı bombala ama terör daha çok tırmansın..chp-pkk-fetö-iyi partiyi aynı ittifakta buluşturan bu son yıllarda olmayan failimeçhullermi yoksa eksik olan köylere uçaktan düşen bombalarmı...kim samimi kürt sorununda ..

    Yanıtla (0) (5)
  • Ahmed zeyd / 19 Eylül 2023 13:36

    hdp şimdi kimlerle beraber siyaset yapıyor..mesele sadece iktidar değil kimse samimi değil.tanrıkulu samimi olsaydı chp'de siyset yapmazdı.siz samimi olsaydınız o olayların yaşandığı yıllarda kim iktidardı yada 2 yıllık çözüm sürecinde silahlar sustuğu bir döneme kim çomak soktu..sadece iktidarmı samimiyetsiz türkiyede yaşayan herkes ...bugünlerde niye uçaktan bomba düşmüyor yada türk askeri bile bile pkk'ta yem edilemiyor yada güneydoğuda failimeçhul cinayetler işlenmiyor+

    Yanıtla (0) (2)
  • Doğan Özkan / 18 Eylül 2023 07:55

    Çok teşekkürler Yıldıray Oğur, maalesef halka dayanan gerçek bir muhalefet partisi olmadığı için ve hdp de 7 haziran seçiminden sonra halktan kopuk siyaset izlediği için ittihat terakki nin/rte'nin iktidarı sürüyor. Umarım yakinlarda bir gün bu kaderi değiştireceğiz

    Yanıtla (2) (2)
  • Kamil Dayi / 17 Eylül 2023 16:00

    Yaşanan sorunların net çelişkisini yorumlarda görüyoruz. En liberalinden en sağcısına kadar doğmatik dalıyor işin içine.
    Otuz milyonluk bir halkı yok sayarsanız, Yok olmamak için direnir. En uç noktada PKK de çıkar. Sen yok etmek için vurursun, onlar yok olmamak için vurur. PKK biter belki ama on yıl sonra MKK gelir. 12 bin yıllık kökü olan bir halkı yok etmekten vazgeçersen sorun çözülür. Halklar düşman değil zaten. Onları düşman eden-gösteren eğemenlerdir.
    Eğemenler.

    Yanıtla (14) (1)
  • Karar Okuru / 17 Eylül 2023 18:35

    12 bin az olmuş 50 bin yıl o aslında. 12 bin yıl önce insanlar henüz avcı toplayıcı. 30-40 kişilik bağımsız geniş aileler halinde yaşıyor. Buğday keşfedilmemiş. At, köpek evcilleşmemiş. Bilinen dillerin atalarının dahi ortaya çıkmamış olması kuvvwtle muhtemel. Etnikçilik başınızı döndürmüş. Bu kuru masal için eline silah alıp dağa çıkanlar oldu. Tüm masumlara rahmet. Asker, köylü, korucu.

    Yanıtla (2) (0)
  • Kamil Dayi / 18 Eylül 2023 00:38

    Göbekli tepe'yi duymmisin anlasilan, 12 bin yillik bir kürt yelesim yerinin bir kaç yildir kazisi yapiliyor,

    Yanıtla (0) (2)
  • Karar Okuru / 18 Eylül 2023 05:12

    Dalga mı geçiyorsun. 12 bin yıl önce değil Kürt, dünyanın en eski kavimleri olan Sümer, Çin, eski Mısır, Çinliler, Yahudiler bile ortaya çıkmamıştı. Dünya üzerinde geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanan tek bir kavim bile yok. Kürt diye isimlendirilen ve göçer, çoban olmak dışında ayırt edici tek özelliği yazılmaya, eksik tanım halinde ancak 930 civarında Müruc ez Zeheb'de geçer. Asıl ayırt edici olan ilk yazılı kayıt 1650 civarında. Çok yeni. Med, Karduk,Zetdüşt masalına çok kaptırmayın kendinizi.

    Yanıtla (3) (1)
  • Karar Okuru / 18 Eylül 2023 05:26

    İlk görüldükleri yer de Zagros dağları 930'lar. Anadolu ile Mezopotamya ile güneydoğu ile ilgili bir yer değil orası. Sonra geliniyor. Garnik Asatrian'ın makalelerini İngilizceden çevirt oku. Ayrıca Göbeklitepe zannettiğin gibi bir konu deği. Avcı toplayıcıların yerleşik yaşama geçmeden önce sabit bir yapı inşa etmeleri ile ilgili bir tartışmanın odağı Göbeklitepe . Arkeolog Prof. Mehmet Özdoğanı takip et bu konuda.

    Yanıtla (2) (0)
  • fahri fergan / 17 Eylül 2023 21:58

    tsk içinde çürük yumurtalar var ! 93 daha çok çürük ..

    Yanıtla (1) (0)
  • mn hc / 17 Eylül 2023 18:49

    öldürülen polis .asker öğretmen korucu vatandaş bunların hesabını kimverecek gencecik evlatlar kurşuna dizildi.

    Yanıtla (2) (4)
  • Zülal uslu / 17 Eylül 2023 15:57

    Mehmet Salih Akdeniz gibi niceleri kontrolsüz güç kullanan ve kendi menfaati için kitleleri imha eden devlet yetkililerinin kurbanı oluyor hala bu ülkede. Ne yazık ki hukuk ve insan hakları olmadığı için ceza almıyorlar, onlara hesap sorulmuyor, davalar devam edip gidiyor. Evet Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bu vatana ihanet eden hesap sorulmamış komutanlar, askerler var bunları düzeltmedikleri sürece TSK esas suçlu ve vatana ihanet etmiş, ona verilen yetkileri kötüye kullanmıştır.

    Yanıtla (0) (1)
  • M.NURI GOREN / 16 Eylül 2023 12:48

    1)Ülkemizde askeri darbelerin öncesi terör olaylarının artması,tırmanması geleneksel bir yöntemdir;mesela 12 Eylül’e giderken bu yöntem çok bir şekilde kullanıldı.Doğu ve G.Doğu Anadolu’daki halk bir taraftan PKK’nın diğer tarafdan kural tanımayan ve merhametsiz devlet görevlilerinin tehdit,şiddet ve zulmüne maruz kalıyorlardı.Özellikle 1993-1994 yıllarında bundan muzdarip olan halkın göçleri hızlanmıştı.

    Yanıtla (3) (1)
  • M.NURI GOREN / 17 Eylül 2023 15:36

    BUNA CEVAZ VEREN ZİHNİYET HER ŞEYİ YAPABİLİR:16 Eylül 1961'de H.Polatkan ve F.Rüştü Zorlu'nun idamı infaz edilmişti. Menderes'in tedavisi 17 Eylül 1961'de sona erdi ve aynı gün sağlıklı olduğuna dair rapor düzenlendi. Aynı gün saat 12 sularında askeri bir gemi ile Yassıada'dan alınarak İmralı adasındaki İmralı Cezaevi'ne nakledildi. İmralı adasına nakledilirken "İdama mı götürülüyorum" diyen Menderes'e, hakkındaki idam kararı ilk kez İmralı Cezaevi Savcısı Altay Ömer Egesel tarafından okundu.

    Yanıtla (1) (0)
  • Okurfokur / 17 Eylül 2023 13:43

    Düğümleri çözmek yerine kesen zalim şahıslar tsk bünyesinden atılmalıdır. Kesilen düğümler kanamaya devam ediyor. Daha da çözümsüzleşiyor. Bu şahıslar benzine körükle gidiyor. Zan üzere adalet olmaz. Adalet kesin bilgiyle olur. Adalet sukuna erdirir. Suçlu dahi sukun bulur. Hakettim der..Zulum ise hınç olarak geri döner. Terörün bitmemesinin sebeplerinden biri de budur.

    Yanıtla (4) (0)
  • Muharrem Özalp / 17 Eylül 2023 13:30

    Adalet mülkün temelidir. Bir ülkede adalet ve hakkaniyet yoksa orada huzur yoktur. Avrupa'nın yaptığı hatalar bizim zulmümüzü haklı çıkarmaz.

    Yanıtla (3) (0)
  • Murat / 16 Eylül 2023 14:59

    " bir kişiyi haksız yere öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir". Ayeti kerime. M.Salih Akdeniz' in şahsında tüm insanlık öldürülmüş gibidir. Amma Akdeniz başı sonu belirsiz bir zincirde sadece bir halka. Toplumlar da cinnet geçirir ve birbirini tetikler. Azdan az çoktan çok gider. Tanrıkulu üslup hariç doğru söylüyor da; hiç iğneyi kendine batırdı mı? Kaç etkili yetkili Kürt nefis muhasebesi yaptı yapıyor. Doğru basittir: 2 nokta arasındaki tek çizgi DOĞRUDUR.

    Yanıtla (16) (1)
  • Zenci Musa / 16 Eylül 2023 16:11

    Anlamıyor bazıları veya anlamak istemiyorlar..Bugun dahi,,Sıkıysa git pekaka'nin ve sempatizanlarin etkili olduğu yerde eleştir..Yaşama şansın SIFIR..*Bizde askerlik yaptik hemde terörun pik doneminde,(Sivil ile hic isimiz olmadi,),.En ucra koylerde,,Pusu yedik,,Sehid verdik..Tum bunlar yerel ihanet olmadan olamazdi.."Masum" ölenlere rahmet dileriz ,fakat Aynaya bakmak ta Farz,,, ve suç bireyseldir..Ayrica,,........Pekaka'nin yaptigina ise canavarlar ağlar..**aihm de aynaya bakmali..Bosna var...

    Yanıtla (11) (24)
  • İbrahim Hanif / 16 Eylül 2023 21:16

    Zenci Musa, hakkaniyetli birisi oldugunu az çok yorumlarından görüyorum ama, bu yorumun sapla samanı karıştırmış. Burada katledilenler haklarında herhangi bir mahkeme kararı, ya da en küçük bir delil olmadan bir komutanın keyfi kararı ve kini ile hunharca şehid edilmişlerdir. Terörün her çeşidini lanetleyelim ama, zulüm ve haksızlık kimden gelirse gelsin, mazlumun yanında durmak her müminin görevidir. Saygıyla.

    Yanıtla (22) (3)
  • Zenci Musa / 17 Eylül 2023 02:35

    21:16...Fitne,fesadin,ihanetin olduğu yerde Hak,hukuk zor olur. ***Allah Muhafaza etsin..Bir aile icinde bile fitne,fesad vb dilimiz varmıyor gerisine,, ?..Zaten Pekaka bunu cook iyi biliyor, nasil Fitne,fesad sokarım Milletin içine ve Kac yil SIVIL KATLIAMI yapti sindirmek ve hakimiyet altina almak icin, biz bu pekaka tuzağina düşemeyiz..O vatandasin derdi kesinlikle Hukuksal çare aramak değil.Sn Rh.Kamer Genc'te bazi acıları dile getiriyordu.Arada BUYUK FARK VAR..***Uyanik olmak zorundayız....

    Yanıtla (1) (4)
  • Guest / 17 Eylül 2023 07:59

    AİHM kararı, TBMM raporuna rağmen dava ancak Çözüm Süreci atmosferinin etkisiyle 2013 yılında açılabildi. Ama emekli general Yavuz Ertürk’ün de sanıkları arasında davada karar havanın tam tersinden estiği 2018’de tüm sanıkların beraatiyle kapandı. Buradan ne anlaşılıyor? Türkiye tazminatları ödedi mı?

    Yanıtla (3) (0)
  • Velat seven / 17 Eylül 2023 13:14

    Bir ülkede yasalar neden yapılır, Toplumu idare etmek için? Yasaları uygulayanlar eğer keyfi uygulamalar yaparsa, ve bu keyfi uygulamalar mevcut yasalarda suç ise, biz nasıl bir ülke olacağız? Bir suçun karşılıığı sabittir, ona ne ekleme yapabilirsin nede eksiltebilirsin! Sadece sana verilen selahiyet kanunla belli iken başka şekilde davranmak suçluya karşı suç işlemektir, onunda yasada yeri bellidir! Yok hiç bir yasayı takmam kussasa kıssas diyorsa ve ben hiç bir kural tanımam diyorsa başka!

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet şerafettin oglu / 17 Eylül 2023 12:49

    yarına güvenle bakabilmek için hakikate ve hakikatle yüzleşmeye ihtiyacımız var.tsk gözbebeğiniz de bu topraklar ve üzerinde yaşayanlar değil mi? kim karar veriyor bu " gözbebek" lerine.?

    Yanıtla (3) (0)
  • Oya / 17 Eylül 2023 11:56

    Çok güzel ve çok gerekli bir yazı. Teşekkürler

    Yanıtla (3) (0)
  • Mehmet / 17 Eylül 2023 06:02

    Karanlık eller bir devlet terbiyesi almış kişisi bunları yapmamalı

    Yanıtla (1) (0)
  • OKUR YAZAR / 17 Eylül 2023 00:11

    Ne söylenebilir ki daha? Hepsini Yıldıray bey kardeşimiz söylemiş.

    Yanıtla (1) (0)
  • Karar okur / 16 Eylül 2023 23:28

    Yapılan katliamin elbetteki olumsuz etkisiyle birlikte hak ve hürriyete dair en ufak bir kırıntı dahi yoktur Fakat torunu kenan Akdeniz’in bugün kurmuş olduğu fabrikanın babasının koşturmuş olduğu devlet desteğiyle köylüsünü koruculastirma politikasını yeterince araştırmış olsaydınız çok daha iyi bir hikaye ortaya çıkartmış olurdunuz

    Yanıtla (0) (5)
  • Bayram Yılmaz / 16 Eylül 2023 22:39

    Devleti çeteden ayıran uygulamalarını kanunla mukayyet kılmasıdır. Kanunlar hukuka uyduğu zaman ise hukuk devleti olur.

    Yanıtla (4) (0)
  • KOCA YUSUF / 16 Eylül 2023 22:30

    Akli olan herkes tahmin ediyor da bu köylülere ne oldugunu( ne yapildigini), kimsenin isine gelmiyor.

    Yanıtla (2) (0)
  • Karar Okuru / 16 Eylül 2023 22:21

    Lice -Kulp bölgesinde PKK destekçisi yüzde kaçtır? Geçmişte ve şimdi. Çok ağırlıklı bir hdp desteği var. Bu net. Bunların önemli bir kısmının hdp içindeki şiddet yanlısı gruptan olduklarını düşünmek için çok neden var. Açık istihbarat. Çok yakın tarihlerde burada köyler halinde esrar ekiliyor ve buna müdahaleye gelen askere silah çekiliyordu.1990'larda ortam çok daha kötüydü. Askerin ölme, pusuya düşme stresi çok büyük yük. Hiçbir masum ölümü mazur görmem.Kulp'un İsviçre gibi gösterilmesini de.

    Yanıtla (4) (22)
  • Hüseyin / 16 Eylül 2023 16:57

    Bunları kim yaptırdı, askerin bu işleri kendi başına yapacağına kâni değilim. Bizler hâlâ müstemlekelikten kurtulamamışken. Ya rabbi sen bizlere yardım eyle

    Yanıtla (2) (3)
  • İbrahim Hanif / 16 Eylül 2023 21:06

    "Dıj güçler" değil Hüseyin! Yaptıranlar o dönemde bu ülkenin yönetiminde bulunanlar kimse onlardır! Bak, "dij güçler" dediğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sayesinde olay kayıtlara girmiş, o mazlum insanların hunharca katledilip yakılması olayı nihayet gün yüzüne çıkmıştır. Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak diye bir huyu vardır! Tüm zamanların mazlumlarina selam olsun!

    Yanıtla (13) (4)
  • Bekir Yıldız / 16 Eylül 2023 21:05

    Günahlarıyla, ayıplarıyla yüzleşemeyen toplumların medeni dünyada saygın bir yer tutmasına imkan yok. Teşekkürler.

    Yanıtla (1) (0)
  • Musto / 16 Eylül 2023 19:39

    Çiller dònemi. Devlet zaafa düşmüş. Karakollardan çıkamıyor..Ya pkk teslim olacak yada öleceksin..Aşiretimize geldiler
    Şu kadar para şu kadar kadın erkek asker vereceksiniz.Vadinin içine hapsedilmişiz..Devletten fayda yok.Maocu marksist örgüte boyun eğmedik..Silahlandık,istanbuldaki gençlerimizi gönderdik..pkk,sokup attık.Mezralar dağınık olduğu İÇİN boyun eğmişler..Pkk,boyun eğdiremeyen askerin gücüde köylüye yetmiş.

    Yanıtla (1) (0)
  • Yıldırım / 16 Eylül 2023 19:06

    Öğretmen lik yapmak için gittiğinde vatani görevini yapmak için gittiğinde vs 20 Li yaşlarında şehit edilenler geriye ne hatıra bıraktılar acaba

    Yanıtla (1) (0)
  • Mehmet / 16 Eylül 2023 18:57

    Değeeli yazar.. Öncelikle..Tüm.T.C. yurttaşı vatanseverlerimizin Emperyal taşaron bu günde asıl amacı hiç değişmemiş olan etnik vatan ve millet bölücüsü..İnsanlıktan çıkarılmış cani katil sürüsü TC.Devleti ve Milletine silahlılı saldırı ve başkaldırı eylemcisi pkk.yı lanetleme..81 ilimizde mezarlarda yatan vatan ve milletini koruma görevinde şehitlerimize Allah indinde menevi en büyük borcumuzdur. Sonra yazdığınız acı.insanlık dramlarını soruşturp aydınlatalım sizinle aynı fikirdeyim....

    Yanıtla (1) (2)
  • Karar lı / 16 Eylül 2023 17:11

    İyi ki varsınız Yıldıray bey her yazınızı nerde yazarsanız yazın bulup okuyorum lütfen devam edin yazıları kitap haline getirin nasıl bir kamu hizmeti yaptığınızı anlatamam arşiv değerinde sağduyunun makuliyyetin çözümün yolu

    Yanıtla (22) (0)
  • KARAR OKURU / 16 Eylül 2023 17:10

    Keşke bütün bunlar yalan olsa ama yalandır diyemiyorum o insanların yakınlarının yerine kendimi koyuyıorum ve Devlete kırılmaktan kendimi alamıyorum,Devlet adına yetki kullanan insan (!) ın tıyneti,karakteri,cibilliyeti,sütü ne kadar bozukmuş ki bütün bunları yapabilmiş (gul küllün ya'melü ala şakiletih) ayeti tam da bunu anlatıyor. Devletimizin kendi adına yapılan yanlışları bir şekilde telafi etmesi gerekiyor aksi halde ben UTANMAYA devam edeceğim !!

    Yanıtla (8) (0)
  • Karar Okuru / 16 Eylül 2023 16:33

    yıldır 93. Maalesef istenmeyen olayların olmuş olması o hengamede mümkün görünmektedir. Tek tek somut olay bazında bakmak gerekmektedir. Olmaması tetcih edilirdi. Üzücü. Aynı dönemde Levent Korukent'te Vişne çürüğü renkli, gösterişli bir Metcedes yüksek segment spor araba dururdu. 26 yaşında Yüksekova'lı lise mezunu Savaş Buldan'ın imiş. Hangi gelir ve meşguliyet ile lux bir semtte bu hayatı yaşardı? Tahmin? Yapılması gereken cezaları, mal mülk el koyma dahil en ağır hale getirmek idi.

    Yanıtla (4) (5)
  • Karar Okuru / 16 Eylül 2023 16:21

    1993 hemen öncesi ve sonrao PKK'nın gemi azıya aldığı bir dönemdir. Erzincan-Erzurum yolunu kesecek cüreti bulmuşlar ve otobüsten indirdikleri Murat aatsubaya kıymışlardır.33 silahsız erin Bingöl-Elazığız yolunda otobüsten indirilip katledildiği yıldır 1993. Fakir, dindar, mütevekkil Erzincan Başbağlar'da 33 köylünün camiden ve evlerden toplanıp katledildiği yıldır 93. Erzurum Yavi ve Çiçekli köyünde fukara köylülere kurşun yağdırıldığı yıldır 93. Onlarca karakol baskını, sayısız şehidin okduğu

    Yanıtla (7) (5)
  • Okur yazar / 16 Eylül 2023 15:49

    Karışıklık ortamında en fazla siviller zarar görür. Böyle bir şeyi yapan insan olamaz ve devlette onu savunamaz. Yalaka ve kofti mili yerli yazarlar tv yorumcuları birer çanak yalayıcı oldukları için onları da insan yerine koymaya bilirsiniz çünkü kendilerine olan saygılarını kaybetmişlerdir.

    Yanıtla (9) (0)
  • Halil İbrahim Beyter / 16 Eylül 2023 15:44

    Amasız fakatsız insan hakları savunuculuğu yapamayacakmıyız on kişilik sandalda kaçan kişilerin dokuzu cani biri masumsa o sandal batırılmaz hiç bir gerekçeyle bu orduda bizim bu ülkede kim suç işlerse hukuk karşısında hesap vermeli evladım dahi olsa

    Yanıtla (4) (1)
  • M.NURI GOREN / 16 Eylül 2023 12:54

    2)Terör olaylarının pik yapması neden hep AP ve devamı olan DYP zamanlarına denk geliyor?Çünkü ‘Derin Devlet’ en çok onların dönemlerinde bu işi kolayca yapabiliyor.MHP’nin katkılarını da unutmamak gerekir.Daha önceleri FETÖ’cü emniyet ve ordu mensuplarının göz yumduğu,hatta teşvik ettiği,istihbarat sağladığı bu terör olaylarını mutlaka çeşitli şekillerde cereyan eden kaçakçılık olayları ile birlikte düşünmek gerekiyor.

    Yanıtla (7) (3)
  • Ali / 16 Eylül 2023 15:21

    Acaba AP ve DYP iktidarlarında; daha demokrat ve çözüme yakın olmak 2 şiddetçi tarafın da hesabını bozuyor olamaz mı?

    Yanıtla (2) (0)
  • Hidayet / 16 Eylül 2023 14:59

    Doğu insanın çektiği çile ve zulümleri objektif bir şekilde özetlemişsiniz tebrikler.Nerede yalnız yapılıyor diye soran niye yok ? Kan ve göz ýaşı ne zaman bitecek ? S.Tanrıkulu ve Ö.F.Gergerlioğlu gibilerin haricindekiler niye susuyor ??

    Yanıtla (5) (2)
  • HAYRETI MUCIP / 16 Eylül 2023 14:55

    Şarkı şöyle diyor : "Söylemek istesem gönlümdekini , dilime dolanan ızdırap olur ; Yazsaydım ben derdimin bir tekini , ciltlere sığmayan bir kitap olur " .

    Yanıtla (3) (0)
  • hüseyinn adıyaman / 16 Eylül 2023 14:51

    değerli yıldıray bey ne zaman ki bu nitelikte bir makale memlekette milyonlar tarafından okunur ve bir vicdan muhakemesiyle bir toplumsal reflekse dönüşürse işte o zaman işlerin düzeleceğinden somut bir umuda kapılabiliriz gibime geliyorancak yine de tıpkı sizin yaptığınız gibi herkes karınca kararınca devam etmeli diye düşünüyorum.

    Yanıtla (3) (0)
  • Halil ÇELİK. / 16 Eylül 2023 13:44

    Ilk defa bu olayları bu yazıda okuyorum ve çok etkilendim. Bütün çıplaklığıyla anlatmış. Çok teşekkür ederim. Keşke benim ülkemde bu olaylar yasanmasaydı.

    Yanıtla (4) (0)
  • İbrahim Hanif / 16 Eylül 2023 13:06

    Vicdanın sesi Yıldıray kardeşim, çok güncel ve aynı oranda özel bir yaraya parmak basmış. Kur'an, zalim kim olursa olsun, hakkı üstün tutan, zulme karşı duran bir tavır ister bizlerden. Diğer taraftan bizim(!) tatlısu dincilerimizin savruldugu yöne bakınca insan, 30 yıl sonra bile medeniyet yolunda bir karış yol dahi alamadığımız ve hâlâ hamaset ve önyargılarımzn tuzağından bir türlü kurtulamadığımızı görüyor ve derin bir utanç duyuyorum!

    Yanıtla (11) (3)
  • M.NURI GOREN / 16 Eylül 2023 13:02

    3)15 Temmuz’dan sonra alanen iktidar ortağı olan Bahçeli,İktidarın bütün güvenlik ve asayiş politikalarını kontrol ettiği ve yönlendirdiğinden ,bütün güvenlik tedbirleri onun direktifleriyle alınıyor.Erdoğan neredeyse sadece dış politika ve kamu yatırımlarını(!) yönetiyor.İşte bu nedenle kamu görevlilerinin bölge halkına yaptıkları söylenen haksızlıklar devletin,askerin ve diğer asayiş unsurlarının kutsiyetine sığınılarak reddediliyor! Makalede bahsedilen dönemin İçişleri Bakanları’na da dikkat

    Yanıtla (3) (2)
  • Ali osman / 16 Eylül 2023 12:46

    Ellerine sağlık hakikat konuşur herkes suç işleyebilir asgari bir hukuk ülkesinde sorumlu kişiler kimsenin fedaisi değiller Türk medyasının namusunu şerefini kurtardın yazıklar olsun söz de Müslüman dindar muktedir yöneticiye ayıptır günahtır zulümdür

    Yanıtla (4) (1)
  • Karar Okuru / 16 Eylül 2023 12:40

    Şimdi Mehmet'ten geriye yaşlı bir anne baba ile şipşak makina ile çekilmiş 9/12 cm ebadında 20-30 fotoğraf kaldı. O fotoğraflatda köylü ve işçi elleri koskocaman çıkmış hep. Diz üstü oturmuş bazısında köy odasında. Sessiz, temiz bir çocuktu. İki ay kadar beraber de çalıştık. Hikayesini merak eden, bir yazı yazan, hakkını arayan olur mu acaba? Kaç Mehmet kaldı o sarı, sıcak, çıplak topraklarda.

    Yanıtla (3) (0)
  • Karar Okuru / 16 Eylül 2023 12:31

    1993 Baharı, Türkiye'nin kuzeydoğusunda doğan, ilkokula kadar köyünde okuyan, sonra İstanbul'a. amcasının yanına giderek inşaat ve asansör işinde çalışan, kumral saçlı, beyaz tenli Mehmet Uslu diye bir çocuğun şehadet haberi geldi. D.bakır/ Kulp, Bingöl sınırı Sağgöze mevkiinde başından vurmuşlardı. 21 yaşındaydı. Arkadaşımdı. Geçen gün adı geçen köyün facebook sayfasına baktım. Pkk beğenileri, fotoğrafları yorumları bolca. Apo'nun koruması Ayfer Göze'de var orada. 30 yıl geçmiş üzerinden.

    Yanıtla (5) (1)
  • Hüda partili / 16 Eylül 2023 12:23

    Yani sonuç tsknın içinden bir çete yasadışı ve zalimce eylemler yaptı.Ya bendensin ya pkkdan yana mantığı.Üçüncü bir blok olmamalı.Ancak bunu tsknın bütününe teşmil etmek de ayrı bir haksızlık.Tanrıkulunun iftirasına mesnet bir olay yok.

    Yanıtla (6) (10)