Facebook postu olabilecek iddialarla tutuklanmak...

“Her ne kadar toplantıların içeriğine ulaşılamamış ve karanlıkta kalan yönleri olsa da iletişimin tespit tutanaklarından, Gezi’den sonra tekrar sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylem adı altında yeniden çeşitli gösteri ve eylemlerin yapılmasına yönelik bir takım eğitimler ve konuşmalar düzenlendiği kanaatine ulaşıldığından...”

Bu okuduğunuz cümle bir tutuklama gerekçesi.

Bundan beş yıl önce yaşanmış olaylardan bahsediyor.

Aslında yaşanmamış olaylardan demek de daha doğru. Çünkü Gezi’den sonra bildiğimiz gibi “yeniden sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylem adı altında gösteri ve eylemler” yapılmadı.

Yapılmamış eylemlere hazırlık için eğitimler ve konuşmalar yapıldığı kanaatine varılmış ama o toplantıların da içeriğine ulaşılamamış, karanlıkta kalan yönler varmış.

Yani beş yıl sonra yapılmamış eylemlerin, yapıldığından emin olunmayan eğitimleri yüzünden bir kişi kanaat notuyla tutuklandı.

Bahsettiğimiz bu tuhaf tutuklama kararı, 15 Kasım sabaha karşı, Osman Kavala’nın liderliğinde olduğu iddia edilen örgüte düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 13 akademisyen ve sivil toplum çalışanından biri olan Yiğit Aksakoğlu hakkında verildi.

Aralarında Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Prof. Dr. Betül Tanbay’ın da olduğu diğer 12 isim ise beş yıl sonra sabaha karşı gözaltına alınacak kadar “ağır suçlamalar”la ilgili bütün gün emniyette sorgulandıktan sonra adli kontrol ve yurtdışına çıkış yasağıyla serbest bırakıldı.

Yiğit Aksakoğlu, Bilgi Üniversitesi’nin 2003 yılından beri sivil toplum örgütlerine eğitimler verilen STK Eğitim ve Araştırma Birimi’nin eğitmenlerinden biriydi.

Daha sonra çeşitli sivil toplum örgütlerinde profesyonel olarak çalıştı.

Onlardan en çok bilinenlerden biri intihar eden askerlerle ilgili çalışmalarıyla bilinen Asker Hakları inisiyatifiydi.

Hatta tutuklanmasına gerekçe gösterilen toplantı ve konuşmaların geçtiği 2013 yılının sonlarında Asker Hakları adına, yıkmayı çalıştığı iddia edilen iktidara yakın A Haber’de canlı yayına konuk da olmuştu. https://www.youtube.com/watch?v=4lCdOgPXej0

Çalıştığı son kurum ise 1965’den beri dünyada, 1994’ten beri de Türkiye’de çocuklarla ilgili projeler yürüten Hollanda merkezli Bernard von Leer Vakfı.

Aksakoğlu, son olarak Sultanbeyli, Sarıyer, Beyoğlu ve Maltepe Belediyeleri ile ortaklaşa yürütülen ve bu dört ilçedeki 480 bebek ve ailesinin doğumdan üç yaşına kadar sağlık ve sosyal gelişiminin uzmanlarla izleneceği İstanbul95 projesinin koordinatörlüğünü yapmaktaydı.

https://www.sultanbeylim.com/haberler/istanbul95-projesi-basinla-bulustu

Projenin açılım toplantısına AK Partili ve CHP’li belediye başkanları, üniversite rektörleri katılmıştı ve projeyle ilgili de gözaltı kararından bir hafta önce de Habertürk’e bir röportaj vermişti.

https://www.haberturk.com/yazarlar/serfiraz-ergun-2502/2209768-0-3-yas-cocuklari-bas-dondurucu-hizla-gelisiyor

0-3 yaş arası çocuklar için proje yürüten bir sivil toplum çalışanını yukarıdaki tuhaf gerekçeyle beş yıl önceki tapelerden tutuklanmaya götüren süreç ise aslında komplo teorilerinin, ideolojik ve fikri hastalıkların hukuk kurumlarına nasıl sirayet ettiği hakkında da çok tehlikeli sinyaller veriyor.

En baştan ortada ne zaman ve hangi gerekçeyle başladığı belirsiz bir soruşturma var.

Suç olduğu iddia edilen olaylar 2013 yılına ait, soruşturma 2014 yılının sonuna doğru açılmış ama hükümeti cebirle devirmeye çalıştığını düşündüğü bir örgüte ulaştığını iddia eden savcılık, içinde çok sayıdaki fiziki takip ve telefon dinlemesi olan soruşturmayla ilgili daha sonra herhangi bir adım atmamış.

Ta ki 28 Mart 2016 günü İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde alınan bir ifadeye kadar.

İfadeyi veren kişi Murat Papuç. Bu isim ilk defa duyanlara bir şey ifade etmeyebilir. Ama adını Googleladığınızda karşınızda tuhaf bir portre çıkıyor.

15 yıl orduda görev yaptıktan sonra ayrılmış eski bir yüzbaşı Papuç. Orduda gördüğü usulsüzlüklerle ilgili bir kitap yazmış ve hakkında Genelkurmay tarafından soruşturma açılmış.

Sonra siyasete girmiş. Partisi de ilginç; Türkiye Komünist Partisi. Kısa sürede TKP ve onun Yurtsever Cephe oluşumunun sözcülerinden biri olmuş. İncirlik’ten Dolmabahçe’ye yürümüş, TKP’nin milletvekili ve belediye başkan adayı olmuş. Kayıtlara göre 2014 yılına kadar da Sol gazetesinde yazıyormuş.

Daha tuhafı Gezi olaylarını düzenleyen örgütü yakaladığını iddia eden savcının tanığı olacak Papuç’un kendisi Geziciymiş.

Hatta katılmakla kalmamış, tıpkı gözaltına alınan isimlerin suçlandığı gibi o da Gezi olaylarının sürmesi ve yayılması için “AKP diktatörlüğü’ne karşı bütün gezicileri sol cepheye” davet eden epey öfkeli bir bildiriye imza da atmış:

“Türkiye AKP kabusunu yaşıyor. Türkiye AKP'nin krizini yaşıyor. Türkiye diktatörlüğü ve diktatörlükten kurtulmanın sancılarını yaşıyor. AKP bölgemize yönelik emperyalist tasarıların, ülkemizdeki sermaye egemenliğinin ve gerici karanlık güçlerin tarihsel projesidir. Türkiye toplumunun, Gezi'den başlayarak reddettiği budur, bunların tamamıdır. Emekçiler, gençler, kadınlar, aydınlar, Aleviler, Kürtler ve bütün vicdanlı insanlar, yani Türkiye'nin aydınlık güçleri, halkımızın büyük çoğunluğu olarak gerici diktatörlüğü reddettik. Reddettiğimiz AKP'dir. Reddettiğimiz emperyalist boyunduruk, kölece sömürü ve dinci karanlıktır. Emperyalizmle, sömürüyle ve karanlıkla, birini diğerine yeğleyerek mücadele edilemez. Yobazlara, ülkemizi satanlara ve satın almaya kalkanlara ödün vermeyiz. Gericilerle, sömürücülerle, emperyalistlerle uzlaşmayız, pazarlık etmeyiz.”

http://haber.sol.org.tr/soldakiler/sol-cephe-cagrisi-buyuyor-haberi-82905

Sonra artık ne olduysa 2016 yılının Mart ayında Emniyet’e gidip ifade vermiş.

İfadesinde önce çözüm süreci için faaliyetler yürüten STK’lardan dert yanmış, sonra konuyu Gezi’ye getirip, hem çözüm süreciyle ilgili faaliyetlerin hem de Gezi’nin arkasındaki finansörün ismini vermiş; Osman Kavala.

Daha sonra sık kullanılacak “Türkiye’nin Soros”u suçlaması da ilk olarak onun ifadesinde geçiyor. Uluslarası güçlerden ve Soros’tan para alıp Anadolu Kültür, TESEV ve Açık Toplum Enstitüsü üzerinden sivil toplumu fonlandığını iddia etmiş, bu faaliyetlerin içinde olduğunu söylediği 26 kişinin daha adını vermiş.

Ama ne tuhaftır ki bu adını verdiği 26 kişinin çoğu TKP içinde Gezi olaylarıyla yaşanan kırılmada diğer fraksiyonda kalan isimler.

İfade de bolca anti-emperyalizm, Soros edebiyatı var ama somut bir delil ya da bilgi yok. Bir ulusalcı köşe yazısı ya da facebook postundan farksız suçlama ve analizlerden ibaret ifade.

Yani aslında karşımızda öfkeli bir eski TKP’li emekli askerin fraksiyon kavgası heyecanıyla verdiği ideolojik bir ifade var.

Fakat bu ifadedeki iddialar bir buçuk yıl sonra karşımıza bir tutuklama kararında çıktı; Kasım 2017’de Osman Kavala’nın tutuklama gerekçesinde.

Yani Kavala’nın Gezi’nin organizatörü olduğu iddiasının temelinin gezici bir TKP’li emekli askerin ifadesi olduğu anlaşılıyor.

Fakat daha tuhafı, ortada hala bir iddianame olmadığı için bu bilgiyi öğrenebildiğimiz sorgu tutanaklarına göre savcılar da bu TKP’li emekli askerden farklı düşünmüyorlarmış. Okuyalım:

“Taksim Gezi Parkı eylemleriyle ilgili dünya çapında bir çok araştırmacı yazar ve gazeteci, akademisyen ve siyaset adamının, Soros ve bağlantılı vakıflarıyla ilgili makale ve haberleri basında yer almaktadır. Bu haberlere bakıldığında Gürcistan ve Baltık ülkelerinde Turuncu Devrim, Arap ülkelerinde Arap Baharı, Türkiye’de Taksim Gezi Parkı gibi olayların Soros’un yönetimindeki Açık Toplum Vakfı vasıtasıyla gerçekleştirildiği... Sırbistan’da başlayan dalganın bir şekilde önce Arap ülkelerine ulaştırıldığı sonra Türkiye’ye getirildiği... Gezi Parkı eylemlerinin de Soros’un Türkiye bağlantılarının organize ettiğinin söylenmeye başlandığı, bu konunun hükümet üyelerince de basında dile getirildiği görülmüştür.”

Türkiye’nin destek verdiği Arap Baharı’nın bile arkasında Soros olduğunu söyleyen, Bosna katili Miloseviç’i iktidardan düşüren olaylara dertlenen bu fikri altyapı oldukça tanıdık. Ama bir hukuki belge açısından esas vahimi, bu son derece ciddi iddiaların “söylenmeye başlandı”, “onlar yazdı”, “şunlar söyledi” düzeyinde olması.

Ama bu tarz, az sonra karşımıza çıkacak deliller hakkında da bir fikir veriyor.

Fakat bu delillere geçmeden önce dikkatiniz daha basit bir mantık sorununa takılıyor.

Bu soruşturmayla ilgili basında çıkan haberlerin manşeti ve cumhuriyet savcılığının açıkladığı ön iddianame gibi olan bilgi notundaki en büyük iddia Kavala ve bu 13 kişinin Gezi olaylarını çıkarıp, yönettikleri, yurtdışından eğitmen, kolaylaştırıcı ve profesyonel eylemciler getirdikleri iddialarıydı.

Bu organize edilen eylemler sıralanırken de parantez içinde “Duran Adam, Piyano Çalan Adam ve Kırmızılı Kadın” yazılmıştı.

Fakat şüphelileri Gezi’yi ve bu eylemleri düzenlemekle suçlayan soruşturma dosyasındaki en erken telefon tapesi 21 Haziran 2013’e ait. Yani Kırmızılı Kadın, Duran Adam ve Piyano Çalan Adam’dan sonraki bir tarih bu. Hatta polisin Gezi Parkı’nı boşaltmasından da sonraki.

Yani bu delillerle, Kavala ve 13 ismin Gezi’yi ve bu olayları organize ettiği söylenemez.

Yani iddia makamının en iddialı iddiası lineer zaman kavramına takılıp düşüyor.

İkinci suçlama, Gezi’yi devam ettirmek ve Türkiye’ye yaymaya çalışmak...

Aslında 2018 yılı itibarıyla bu suçlamanın da bir dayanağı yok. Çünkü Gezi devam etmedi ve Türkiye’ye yayılmadı, bunu biliyoruz.

Suçlama ancak bunu denemiş olmak olabilir. Bunun da daha delillere bakmadan Kavala’nın bir yılı aşkın tutukluluğuna veya sabaha karşı göz altılara yetecek bir suç olmadığı herhalde çok açık.

Ama yine sorgu tutanaklarındaki iddialar ve deliller bunun denenmiş olduğunu bile söylemeye yetmiyor.

Bu koskoca iddianın dayanağı bir kaç telefon konuşması ve içeriği belirsiz bir toplantı. Yani ortada Gezi’yi canlandırma ve yayma denebilecek fiili bir teşebbüsten bahis bile yok.

Fiiliyata geçmemiş Gezi’yi sürdürmek ve Anadolu’ya yaymak girişiminin, Gezi’nin “esas beyni”, “patronu” olduğu iddia edilen Osman Kavala ile ilgisi ise sadece bir telefon konuşmasından ibaret.

Kavala’ya telefon açan Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, KADER, Sabancı Vakfı gibi sivil toplum örgütlerinde çalışmış bir profesyonel ve anlaşılan aktif ve heyecanlı bir Gezi eylemcisi. (Halen yurtdışında ve bu soruşturmada da şüpheli)

Germiyanoğlu, 21 Haziran 2013 günü, yani Gezi’de her şey bittikten sonra Osman Kavala’yı telefonla arıyor ve “ivmesi düşen hareketi toparlamak, derinleştirmek için bir toplantı yapmayı düşündüklerini” söylüyor, “bu arada Anadolu’ya yaymak gibi fikirler var” diyor. Kavala’dan istediği ise bu toplantıyı ona ait Cezayir Lokantası’nda yapıp yapamayacakları. Kavala da “müsaitse tabii olur” diyor.

Bu toplantı 27 Haziran 2013 günü yapılıyor. Ama Cezayir Lokantası’nda değil, Garaj İstanbul adlı yine sivil toplum ve sanat faaliyetlerine ev sahipliği yapan başka bir mekanda. Aralarında siyasetçiler, yazarlar, sanatçıların da olduğu 32 kişinin katıldığı toplantıya Kavala’nın ise katılmadığı anlaşılıyor.

Yani 2013 yılında yaptığı bir telefon konuşmasında kendisine söylenen “Gezi’yi Anadolu’ya yayma fikirleri de var” sözünden dolayı, Kavala beş yıl sonra Gezi’yi Anadolu’ya yaymaya çalışmakla suçlanıyor.

Sorgu tutanaklarına bakılınca 27 Haziran 2013 günkü toplantıya katılanların polis tarafından fotoğraflandığı görülüyor. Yani ortada eğer beş yıl sonra gözaltılar ve tutuklanmalara neden olacak kadar ağır bir suç varsa bu polisin önünde gerçeklemişti.

Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın beş yıl sonra sabaha karşı evinden gözaltına alınmasının sebebi de ne konuşulduğuyla ilgili herhangi bir tespit ve suçlama bulunmayan bu toplantıya ve benzeri bir kaç Gezi konulu toplantıya katılması.

Prof. Dr. Betül Tanbay’ın adı ise Taksim Platformu adına Başbakan’la görüşen heyette olduğu için bu toplantıya davet edilen isimler arasında geçiyor sadece. Yani onun beş yıl sonra sabaha karşı gözaltına alınmasının sebebi başka kişilerin onu da bu toplantılara davet etmeyi düşündüklerini telefonda konuşmaları...

Tek tutuklanan isim olan Yiğit Aksakoğlu da Garaj İstanbul’daki toplantıya katılmış. Ama bu toplantıdan ne sonuç çıktığı, herhangi bir eylem kararı alınıp alınmadığıyla ilgili ortada bir bilgi yok. Gezi’den sonra ne yapabiliriz konulu, benzerlerinden yüzlerce yapılmış olan toplantılardan biri olduğu anlaşılıyor.

Sorgu tutanaklarında daha sonra birden Temmuz 2013’ün sonlarına ait tapelere atlanıyor. Bu tapelerde Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve Yiğit Aksakoğlu’nun birbirleriyle ve başka kişilerle yaptıkları bazı telefon konuşmaları çıkıyor karşımıza.

Bu telefon konuşmaları daha çok “sivil toplum profesyonellerinin Gezi’deki tecrübeleri STK projelerine çevirip, fon bulmaya çalışmaları” diye özetlenebilecek konuşmalar.

İçinde Gezi’deki “Duran Adam, Piyano Çalan Adam”ın da olduğu şiddetsiz eylem biçimlerini derlemek, toplamak, örnek haline getirmek, şiddetsiz eylem yöntemleri üzerine eğitimler hazırlamak gibi fikirler havada uçuşuyor...

Bunun için siddetsizeylem.org diye bir site açılmış. Dünyadaki ve Türkiye’deki tecrübeleri buraya toplamak, bir kitap yayınlamak, Duran Adamı Türkiye’de turneye çıkarmak gibi fikirler konuşuluyor, bunun için nerelerden fon alınabileceği üzerine konuşmalar geçiyor. Hatta konuşmaların birinde amaç olarak şu söylenmiş; “Türkiye’de bunun tarihçesini yazacağız hani bakın biz CIA’den, Otpor’dan oradan buradan birşey ithal etmiyoruz, bunun yerlisi yapılmışı var biz bu bilgiyi üreteceğiz.”

Sonuç itibarıyla fikir düzeyinde kalmış, gerçekleşmemiş projeler bunlar. Ayrıca gerçekleşmiş olsa bile şiddetsiz eylem suç mu? Birilerini şiddetsiz eylem biçimlerini yaygınlaştırmaya çalışmak diye bir suçlama olabilir mi?

Sonra sorgularda başka bir yere atlanıyor. Bu kez Yiğit Aksakoğlu’nun kurucularından olduğu Diyalog ve Uzlaşma Merkezi Derneği’yle ilgili konuşmalar ve bir toplantı üzerine sorular ve iddialar var.

Bu derneğin Gezi’yle bir ilgisi yok. Dernek adından anlaşılabileceği gibi çözüm sürecine destek için projeler yapmak üzere kurulmuş.

Dünyadaki diğer çözüm süreci deneyimlerinin konuşulacağı bir konferans, çözüm sürecine sivil toplum katılımı artırmak için etkinlikler gibi projeler var. Fakat bu dernek de aradığı desteği ve fonları bulamıyor. Derneğin tek etkinliği 17 Kasım 2013 günü Helsinki Yurttaşlar Derneği’nde düzenlenen bir toplantı. Ama anlaşılan polis bu toplantıya katılanları da fotoğraflamış. Zaten geçen gün gözaltına alınan isimlerinden bazılarının olayla tek ilgisi bu derneğin kurucusu olmak ve daha sonra notları internette paylaşılmış bu toplantıya katılmak.

http://www.hyd.org.tr/attachments/article/29/sivil_yaklasimlar_2013.pdf

Ama sorgu tutanaklarına bakılınca çözüm süreciyle ilgili bu faaliyetler ve konuşmalar bile Gezi’yle irtibatlandırılmış.

Aslında tutanaklara bakınca çözüm süreciyle ilgili faaliyet yapmayı, rapor yazmayı bile suç gibi gören bir dünya görüşü var karşımızda.

TESEV’in çözüm süreciyle ilgili hazırladığı rapor üzerine geçen telefon konuşmaları sanki suçmuş gibi sorgu sorularına dönmüş.

Sorgular okununca soruşturmayı yürütenlerin zihninde, sivil toplum faaliyeti, fon almak, yurtdışından konuk getirmek hatta kolaylaştırıcılık gibi kelimelerin bile suç unsuru olduğunu anlıyorsunuz.

Sivil toplumla ilgili kanaatlerinin Sivil Örümceğin Ağında kitabı ya da Banu Avar belgeseli düzeyinde olduğu açık.

Tabii herkes istediğine inanmakta özgür ama bu fikirlerinizi hukuki metinlere, tutuklama müzekkerelerine değil, Facebook’taki sayfanıza yazmak koşuluyla.

Bir yıldır yazılamayan Osman Kavala iddianamesine malzeme bulmak için arşivlerdeki dosyaları karıştırıp, tek başına Gezi’yi organize etmiş denemeyeceği için Kavala’ya uygun bir örgüt bulmak için yapılmış gibi duran bu soruşturma, isterse her türlü sivil toplum faaliyetini, muhalif konuşmayı suç haline getirebilecek bir hukuk anlayışının ne kadar hakim hale geldiğini de göstermiş oldu.

0-3 yaş arası çocuklar için çalışan bir sivil toplum çalışanını beş yıl önce “şiddetsiz eylem” gibi gayet meşru, yasal bir konu üzerine yaptığı telefon konuşmalarından tutuklamaktan daha tehlikeli olan da bu galiba...

YORUMLAR (50)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
50 Yorum
  • KARAR OKURU / 22.11.2018 15:21

    Yerli ve milli adalet

    Yanıtla (0) (0)
  • Nekadaryalansızyaşarsakokadariyi / 20.11.2018 12:56

    Çok güzel yazmışsınız , yazıyorsunuz da . Ancak bugün Sn CB yine aynı suçlamaları sıraladı. Savcılardan, hakimlerden, yandaş denen medyadan pek farklı düşünmüyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • harun / 20.11.2018 08:07

    Derin devlet türlü tarafları türlü şekillerde nitelikten arındırıyor, derin devlet mekanizma olarak avamdır

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.11.2018 00:08

    Bunlar muhafazakar...mütedeyyin...Dindar.. Milliyetçi; ama İslamcı değiller. Öyle betimlemek hem işinize geliyor hem de hoşunuza gidiyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 22:47

    "Sıkın kafasına" diyenler hangi guruptan dı acaba ?

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 21:31

    Hayret nedense herkes hukukun parça parça edildiğini farketmeye başlamış ama artık çok geç korkarım Allah'ın hukuku ile yüzleşecegiz oturup hep beraber titreyelim...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 21:03

    Ne hükümeti?? Bir tane şahıs var, doğal olarak herşeye yetişemiyor

    Yanıtla (0) (0)
  • klytmz / 19.11.2018 20:15

    @18:01 herkes senin kadar cesur olsa...Bu arada tutuklananlardan bir kaçı serbest bırakılmış.Yani yargı demek istiyor ki bırakılmayanlar suçlu.Bırakın bu ucuz numaraları.Şurada bir külah olacaktı...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 20:10

    28-şubat cuntasının dayattığı, tek tip "insan" modeline, reaaksiyon olarak 2001-de kurulan AK' sosyolojik olarak, karşılık bulmuş Erdemliler ve, vicdan haraketi olarak kabul, görmüş tü 3y diye yola, çıkılmış ülke normalleşip hak, adalet liyakat ve özgůrlüklerin önü açılacaktı ilk iki dönem de önemli adımlar atılmış ama, malesef gelinen, nokta.itibariyle 28-şubatı geride bırakan uygulamalar ile karşı karşıyayız erdemliler ve vicdan haraketi olarak doğan AK' vicdanlarda bitmiştir.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 18:01

    Aynen oyle, bu planli bir tasfiye tipki Cin' de mao'nun kultur devriminde yaptigi Cin'i koturum eden tasfiyeler gibi. Ulkenin aydinlarini ve akademisyenlerini kendisinden farkli dusundukleri icin batici ve ulkesine yabancilasmis kimseler olarak suclayan ve temizlenmeleri gerektigini vaaz eden bizatihi Erdogan' in kendisi. Onlari temizlemek Turkiye' yi beyinsizlestirmektir ve uluslararasi rekabette geriye dusurmektir (nitekim bakiniz degisik alanlardaki uluslararasi karsilastirmalara Turkiye' nin hep geriledigini goreceksiniz…)

    Yanıtla (0) (0)
  • ismail duman / 19.11.2018 14:45

    İyi de MÜSİAD diye İslamcı burjuvalarımız hiç sesini çıkarmayacak mı? Malı götüren onlar değil mi bu dönem..Hadi bırazda bu arkadaşlara gider yapın..

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 14:07

    Sağduyu karar kalitedir

    Yanıtla (0) (0)
  • klytmz / 19.11.2018 14:07

    Bu tutuklamalarda dikkatimi çeken bir şey var.Tutuklananlar, tutuklayanlar ve bu tutuklamaları destekleyenlerden daha eğitimli ,daha medeni ,daha becerikli ,görgülü, yetenekli ve başarılı ve cesur...Geçmişte de Fransız ve komünist devrimlerinde göründüğü üzere aslında bu bir medeniyete karşı avam kalkışması olmasın.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 13:50

    Koca bir fırsatı heba etti bizim mahalle. dünün mağrurlarından farklı olabilirdik, ama hem mağrur hem zalim olduk.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 12:44

    aa rusya yapar mı öyle şey. dostuz biz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Anayasa 34. madde / 19.11.2018 12:42

    Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 12:38

    ben memnunum

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 12:30

    Elinize saglik! malumun ilami ama gerekliydi!

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 11:23

    iktidar çok fazla merkezde yoğunlaşmış. bu merkezi gücü kim eline geçirse başı dönüyor, başta hukuk hiç bir şeyi takmıyor. denetlenemiyor bu güç. tek çözüm var: hiç kimsenin denetlenemeyen bir güce ulaşmasına izin vermemek, iktidarı yaymak. yani federasyon, önseçim, darbölge.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 11:16

    aslında TÜSİAD çıkıp gümbür gümbür bağırmalı. ortalığı ayağa kaldırmalı. böyle istikrar, kalkınma olmaz, karlarımız eriyor diye verip veriştirmeli. üzücü oluyor, yapmayınız lütfen ne ya? pabuçlarımın burjuvaları. devlet desteği ile iç piyasayı sömürmekten başka bir becerisi olmayan etkisiz gereksiz güruh. yerli malı almayın yabancı malın, türkiyeyi seviyorsanız.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 11:05

    Neden bu kadar uzun yazıyorsunuz? Çoğu zaman başına, ortasına, sonuna göz atıp geçiyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • sultan karşıtı / 19.11.2018 10:43

    sultanlık zamanında tahtı kaptırma korkusu ile eşikteki-beşikteki kardeşlerini öldürten anlayışı islama yamamaktan ne zaman vazgeçtik o zaman normalleşeceğiz

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 09:53

    Benim hayal kırıklığım, sevdiğim, saydığım bazı iyi halis müslüman dediğim insanların , toplumun õn planında yer almış insanların tepkisizliği. Milleti münevverleri ayakta tutar. Ben tepki versem ne olur. Tavsan dağa küsmüş dağın haberi olmamış

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 09:48

    Delile değil kanaate ulaşmışlar, tutuklama yapmışlar. Iyi , ala memleket .Sıradan birinin pensilvanya iblisi ile fotosu olsa, kaç yıl yatar . Siradan degilse bu memleketde bakan olur. Gazete patronu muteber is adami , gazeteyi alan terörist, terör örgütü üyesi.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 09:28

    Milliyetçi bilinen Hanefi Avcı sol örgüt üyeliğinden tutuklanır. Yıllarca FETÖ aleyhinde olan Alparslan Kuytul FETÖ üyeliğinden tutuklanır. Bu ülkede iktidarı eleştiriyorsa biri mutlaka bir terör örgütü üyeliği ile yolu bir yerlerde birleşmiştir. Birleşmemişse HTS kayıtları ile birleştirirler.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 09:22

    bu ulkede yuzlesmeler olmadikca tekerleme devam edecek gibi. .gezi -DERINGezi, yargi-IDEOLOJIKYARGI, demokrasi-VESAYETCI ZIHNIYET, adil ve demokrat olmadan adalet ve demokrasi talebi... "turk olnayanin kole olna hakki vardir" sozunun sahibi ve adina Istanbul Barosu adina odul verilen ilk Adalet Bakanindan baslayarak, istiklal mahkemeleri, Iskilipli Atif, 27 Mayis, 12 Mart, 12 Eylul, 28 Subat, 17-25 Aralik be aralardaki parti kapatma, DGM, kasirga, ergenekon, H.DINK ...vs YARGILAMALARININ, OPERASYONEL TARAF/KARSI vs MEDYA GERCEKLERI ILE SAMIMI YUZLESMEDEN "kripto,juristokrasi,adalet" sikayeti

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 08:51

    Şiddetsiz eylemler genelde CIA ya da Otpor'dan ithal edilen şeyler midir ki böyle olmadığı beyan edilsin? Ne alakası var acaba?

    Yanıtla (0) (0)
  • Yüksel dinçer / 19.11.2018 08:32

    hükümet iktidarda düşer korkusu paronayak bir hal aldığı görünüyor osmanlıda taht kavgaları ve kardeş kardeşi boğma hadiseleri tahta kalma ve sürdürebilme amacıyla en küçük bir tehlike sezdiği anda yok etmek içgüdüsü bu günde devam ettiğini gösteriyor

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 08:14

    Bu iktidar tarafından apar topar türk dil kurumundaki "darbe" tanımının değiştirildiğinden beri suç. Yeni tanım "demokratik yollarla iktidarı değiştirmeye çalışmak" dahi darbedir diyor. Yani CHP nin darbe yapmak için örgüt oluşturmaktan içeri alıma olasılığı her zaman var bu tanıma göre.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 07:34

    Daha yasayacaklarimiz var.ama bu kabus bitince bi daha siyasal islamda bitecek.sokakta islam adına Iy isteyen iktidar isteyenleri dövecek bu halk.o kadar yaptilar yani.hangi iktidar bu kadar hoyratça davrandı.her seye

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 03:37

    Islamcilari tanimak icin iktidara gelmelerini beklemek gerekir. En buyuk zalimler allahin adini kullananlardan cikar. Halebje soykiriminin adi Enfal idi.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 02:39

    Eğer yazdığınız gibi tkpli bir paranoyak ihbarcı oluyor o insanlar tutuklanıyorsa hükümet bu olaylar üzerinde kontrolü kaybetmiș Ben öyle anladım.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 01:32

    Bir ulkede iktidar hukuksuzluk batagina batarsa kabus hic bitmez. Bindik bir alamete gidiyoz kiyamete.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mk / 19.11.2018 00:53

    Her hukuksuzluğun arkasında intikam duygusu besleyen bir takım beceriksiz, haysiyetsiz tipler çıkıyor. Bugün toplumdaki ayrışmanın sebebi de bu düşüncedeki bu tipler. Başta Erdoğan olmak üzere bunlara en çok iktidar taifesi sahip çıkıyor. Yollarını ve yönlerini şaşırdılar. Elbette her hukuksuzluğun bir bedeli var. Bakıp göreceğiz.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 00:47

    Vicdansız bir toplum olduk vesselam. Bir kaç yazar hariç kimsenin umurunda değil bu gibi durumlar. Çürümüşüz.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 00:45

    Sayın Oğur; hakim, savcı ya da polis olmanın nelere bağlı olduğunu sokakta kime sorsanız çok doğal birşeymiş gibi yüzünüze söyler, ki bu kesinlikle liyakat değildir. Bu bizde hep böyleydi ve belli ki böyle devam edecek. En büyük üzüntüm dünün mazlumları olan bizim cenahın bugünün zalimlerine dönüşmesi. Yapabilirdik, her şey güzel olabilirdi ama biz zalim olmayı seçtik, utanıyorum. Ülke adına tek umudum Karar, orda da sizsiniz. İyi ki varsınız.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 00:33

    Ciddi ciddi tarihler vs vererek iddianameyi mantık çerçevesinde çürütmeye mi çalışıyorsunuz. 1984, Orwell, bunları hatırladınız mı? Bir kez hakkınızda hüküm verilmişse, gerekirse geçmiş de güncellenir. Yeni Yürkiye'ye hoşgeldiniz:(((

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 00:26

    Dün Taşgetiren soruyordu, Kavala meselesinde iktidarın payı ne diye. Sayın savcı iddianamede bu hususa açıklık(!!!) getirmiş:''bu konunun hükumet üyelerince de basında dile getirildiği görüşmüştür.” İktidarın iddiası iddianame için kaynak oluşturmuş. Et kokarsa tuz koyarlar, tuz kokarsa çaresi ne?

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 00:19

    Sonra artık ne olduysa? Olan muhtemelen iktidar-TKP işbirliği. Son 3 yıldır içinden geçmekte olduğumuz süreçte Rusya'nın ne kadar parmağı var acaba??????

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 19.11.2018 00:14

    Velev ki ''sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylem'' planlamak için toplanmış olsunlar. Bu ne zamandır suç?

    Yanıtla (0) (0)