Diyarbakır’da temkin ve pragmatizm
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Kurdish Studies Center…
Bunlar Diyarbakır merkezli düşünce kuruluşları. Muhtemelen Diyarbakır; İstanbul ve Ankara’dan sonra en çok düşünce kuruluşunun olduğu şehir.
Aynı zamanda en fazla konferans, panel, sempozyumun yapıldığı da şehir.
Türkiye’nin en aktif, hukuk kültürü ve birikimi olan baroları, en fazla toplantı organize eden, rapor üreten, siyasi ve sosyal tartışmalara katılan ticaret ve sanayi odaları bu bölgedekiler.
Onlarca vakıf, STK sürekli aktif halde. İstanbul ve Ankara dışında Rawest gibi araştırma şirketlerinin olduğu tek şehir de Diyarbakır.
Sadece geçen hafta sonu aynı anda Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin “Kürt Meselesinde Çözümsüzlük Türkiye’ye Neler Kaybettiriyor” konferansı, Kurdish Studies Center’ın Araştırmacılar Eğitimi, Paris Kürt Enstitüsü ve Mezopotamya Vakfı’nın Kürt şair ve yazar Ceğerxwin’in 40. ölüm yıldönümü için düzenlediği anma programı, DEM Parti’nin toplantısı, Kuzey Yıldızı Vakfı’nın bir Kürt geleneği olan Seva Mexekrej’i (Karanfilli elma) canlandırmak için düzenlediği atölye vardı.
Ama şehrin gündemi Bahçeli’nin uzanan sürpriz eliyle başlayan yeni süreçti.
Süreçle ilgili baskın duygu; temkinlilik.
Temkinli iyimserler ve temkinli kötümserler olarak ikiye ayrılıyor bu temkinliler.
Çözüm Süreci’nden sonra hendek olaylarını yaşamış bir şehrin temkinliliği çok anlaşılır.
Çözüm Süreci ile yeni neslin tabiriyle “fena halde yükselen” şehir, sonra yeniden Yılmaz Erdoğan’ın mısrasındaki gibi “hayal kırıklıklarının başkenti” olmuştu.
Ama Bahçeli’nin elini ve süreci Batı’daki muhalifler gibi kimse de “İçi boş bunun, Erdoğan seçilmek için yapıyor” diye kestirip atmıyor.
Daha doğrusu atmak istemiyor. Çünkü bu ihtimal Batı’daki muhalifler için Kürt müttefiklerini kaybetme ihtimali iken, bölgedeki Kürtlerin doğrudan hayatlarını etkileyecek bir ihtimal.
Her ailede birinci ya da ikinci yakınlardan biri dağda ya da hapishanede. Ya da bu 40 yılda yolu oralardan geçmiş. Ömrü hayatında bir kere gözaltına alınmış olmak sıradan bir sicil. Gencecik insanlar birkaç slogan, evinde bulunan dergi, kitap yüzünden çok kolay açılan terör örgütü üyeliği davalarının sanığı, akıbetlerini bekliyor.
1 Ekim’dan bu yana olanların yarattığı Şaşkınlığı bir esnaf “yani şimdi Bahçeli’ye Biji Serok Bahçeli mi diyeceğiz” diye özetliyor.
DEM’den, Demirtaş’tan ve PKK’dan gelen ilk tepkilerin pozitif olması bu şaşkınlık hissinin bir beklentiye dönüşmesine neden olmuş.
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin “Kürt Meselesinde Çözümsüzlük Türkiye’ye Neler Kaybettiriyor” konferansı aslında Bahçeli’nin eli uzanmadan aylar önce organize edilmiş.
Türkiye zaman zaman unutsa ve inkar etse de, zaten bölgenin değişmez gündemi Kürt sorunu.
Diyarbakır’daki otellerin düğünler için yapılmış şatafatlı salonlarının duvarlarında bu mesele üzerine söylenmemiş söz kalmamıştır.
Sadece ben bu otellerde son 10 yılda herhalde en az 10 kez Kürt sorunu temalı böyle bir toplantıya katıldım.
Toplantının yapıldığı salona Diyarbakır’da ve çevre illerde bu meseleyi konuşabilecek herkes yine bıkmadan, sıkılmadan gelmişti.
İstanbul, Ankara ve İzmir’den de yıllardır bu mesele üzerinde çalışmış, konuşmuş isimler davet edilmişti.
Konferans salonuna hakim olan ama misafirlere nezaket gereği dillendirilmeyen duygu “Bunların hepsini defalarca konuşmadık mı?”ydı.
Başlığın girişi de bu bıkkınlık duygusunu yansıtıyordu “Kürt Meselesinde Çözümsüzlük”…
Sanki salondaki insanların omuzlarına bu mesele ve çözümsüzlüğün yükü çökmüş gibiydi.
Bu ağırlığın sebebi aslında Kürt Meselesi’nin aşırı büyüklüğü.
100 yıllık bir meseleden bahsediyoruz.
İçinde 40 yıllık silahlı bir örgüt, hapisteki örgütün lideri, bölgedeki Kürtlerin sorunları, Kürt hakları, Kürtçe dil hakları, ekonomik sorunlar, anayasal sorunlar gibi başlıklar var.
Bunların hepsini aynı anda konuşmak bile zorken, hepsine aynı anda çözüm aramak ve bulmak neredeyse imkansız. Öyle bir devrimci an gelip bu sorunun bütün boyutlarını çözmeyecek.
O yüzden de çözüm; büyük Kürt meselesinin tamamı için aranan ve bulunamayan bir çözüm yani doğal olarak çözümsüzlük haline geliyor.
Ayrıca bu çözümün üzerine Türkiye’nin diğer demokrasi, hukuk, özgürlük meselelerine de çözümün ağırlığı çökmüş durumda.
Toplantıda Kürt sorunu tartışılırken bir anda Türkiye’nin sorunları da konuşulmaya başlandı. Bunları birbirinden ayırmak belki zor ama Kürt sorunu için “Türkiye’nin en önemli sorunu” diye başlayan iddialı cümlelerin sonunda Batı’daki özellikle sol ve liberal muhalifler Kürtlerden kendi meselelerini de çözmelerini bekliyor.
Hatta Türkiye’nin hukuk, demokrasi, özgürlük meselelerinin de çözümü Kürt meselesinin çözümüne şart ya da öncül koşuluyor.
Böylece Kürt meselesinin yükü daha da ağırlaşıyor.
O yüzden ben toplantıda Kürt sorununu parçalamayı ve meseleyle bütünleşmiş kelimeyle söylemek gerekirse “bölmeyi” önerdim.
Meseleyi bölmeyi, tabii böylece çözümleri de bölüp, tedrici olarak zamana yaymayı.
Salona hakim olan çözümsüzlük hissinin sebebi ise hepsi bu sorunun muhatabı, mağduru olmuş, mesele hakkında her ayrıntıya hakim olan insanların aslında çözümün esas aktörleri olamamalarıydı.
Aktör olamayan, olmalarına izin verilmeyen ya da meselenin esas can alıcı kısmının tarafı olmayan insanların omuzlarına çözümün ağır yükünü yüklenmesi bir adaletsizlik.
Çünkü bugün Kürt meselesinin bütün boyutlarını etkileyen en can alıcı kısmı 40 yıl önce bu meselenin çözümü için ayaklanma başlatmış silahlı bir örgütün varlığı, İmralı’daki Özalan’ın ve dağda ve Avrupa’daki PKK’lıların gücü, her tartışmanın, her kurumun, her aktörün tepesinde sallanan kılıcı.
O orada sallanmaya devam ettiği sürece siyasetçilerin, sivil toplum liderlerinin, aydınların aktör olması mümkün değil.
İşte Bahçeli’nin eliyle başlayan süreç meselenin tam da bu esas, acil, hayati kısmının çözümü için bir fırsat.
O silah duvarda asılı durdukça Çehov oyunlarındaki gibi muhakkak patlar ve patlıyor. O silahın o duvardan indirilmesi gerekir.
40 yılın artık rutinleşmiş, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelen PKK meselesini demokratik bir tartışmayla, hukuk devleti içinde, Meclis’te çözülmesi mümkün değil.
Bu ancak istisnai bir durumda, bir anlaşmayla çözülebilir.
Carl Schmitt’in dediği gibi “Egemen istisnai olana karar verendir”.
Eğer bugünkü egemenler bu istisnai durumu yaratacak güce sahipse, bu gerçekten Erdoğan’ın dediği gibi tarihi bir fırsat penceresidir.
Bunu zorlayan dış ve iç faktörler bir daha bu kadar denk düşmeyebilir, liderler bir daha böyle bir riski kolay kolay almayabilir.
Eğer bu iktidar elindeki büyük güçle ve toplumsal meşruiyetle meselenin bu en büyük parçasını çözecekse o çözmelidir. Yarın bu meselenin çözümünün garantisi yok.
Bu seçimlerden sonraya ertelenebilir bir fırsat değil.
Çünkü Kürt meselesinin çözüleceği büyük bir devrimci an gelmeyecek. Seçimlerden sonra da bu meselenin çözüleceğiyle ilgili mucizevi bir ortam oluşacağının bir garantisi yok.
Bugün bu iktidarla meselenin silahı ortadan kaldırma kısmına yarın başka iktidarlarla diğer boyutlarına çözüm bulunabilir
Kimseye ahlaken ve siyaseten bir bağımlılık duygusuyla hareket etmeden, Kürtlerin kendi meselelerini ve çözümlerini parçalaması, sorunlarının çözümü için pragmatik davranması gerekiyor. Batı’daki muhaliflerin de Kürtlere bu esnekliği tanımaları, mahalle baskısı yapmamaları, kendi sorunlarını çözmeye çalıştıkları için onları ayıplamamaları gerekir.
Sütten ağzı yanmış Diyarbakır, yoğurdu üfleyerek yiyor, temkinli ama bu pragmatizme de yakın duruyor.















Kürt sorunu ve diğer bütün sorunlar tam bir hukuk devleti olduğumuzda kökten çözülür bu da direk seçmen yapısıyla ilgilidir. Biz seçmen olarak yetkili olduğumuz ailemiz içinde ne kadar katılmcı demokratız ki oluşturduğumuz toplum demokrat olsun. Bütün sorunlarımız daha yıllarca böyle idare edilir çözülmez, niye çözsünler biz koyun gibi güdülmekten vaz geçmeyene kadar bu devran böyle sürer.
Yanıtla (0) (0)“Türk milleti” diye nutuk atarken, Kürt kardeşlerimizin neler hissettiklerini hiç samimiyetle araştırıp üzerinde düşünebildik mi?Bunu yapacak donanımlı Aydınlarımız yok.Aydınlarımız sosyal bilimleri , dünyanın durumunu, Kur’an-ı Kerimi ve İslamı bilmiyorlar.Peygamberimiz : “ Hepiniz Adem as torunlarısınız , Adem as da topraktan yaratılmıştır “ gerçeğini anlayacak aydınlarımız ve bilim adamlarımız çok az bu azınlığın da geniş cahil Aydınlara laf anlatması çok zor,
Yanıtla (6) (7)Hocalık yapmadan biraz sosyoloji bilsek...Turk Milleti ismi ile kim Türk diye tarif edilir..?..Anadolu Osmanli imparatorlugunun son bakiyesi ve halkın adına Türk Milleti diyoruz. Egede ki Siyahi afrika kokenli de ,,,Suriye,irak,Tum Balkanlar,,Kafkasya, K,Afrika vd yerlerden gelen herkese Türk Milleti ismi diyoruz...GENETİK KODLAMA'mi aranmış.?..İşini,vazifesini dürüst ve şeffaf olarak yapan Kürt kökenli en degerlimizdir..Pratigi curuk olan diğeri isterse 7 göbek Türk olduğunu söylesin kime ne.?
Yanıtla (4) (5)Akıl ve mantık kurallarına aykırı bir kurgunun hiç bir anlamı yoktur, buna mantıkta saçmalık denilir;
Yanıtla (0) (1)"biber hem domatestir hemde patlicandir", yada "patlıcan bir sebzedir aynı zamanda buzdur, aynı zamand havadır", akıl dışı mantik dışı olduğu gibi.
Yazılarınızı uzun zamandan beri takip ediyorum.
Yanıtla (2) (0)Kürtleri konu ettiğiniz yazılarınızda, sürekli olarak Kürt meselesinin 100 yıllık bir mesele olduğunu yazıyorsunuz.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce bu topraklarda hükümran olan Osmanlı İmparatorluğu' nun o kadar büyük coğrafyayı nasıl yönettiğini de bir gün yazmanızı bekliyorum.
PAX ROMANA gibi, PAX OTTOMAN hiçbir zaman olmadı.
İlaveten en az 2.000 yıldan beri Ortadoğu' da siyasi sebeplerle ( iktidar için ) kan dökülmeyen bir gün var mı ?
“Sabah kapıdan girerken hangi partinin meclis üyesi olduğumuzu soruyor, ona göre AK Partiliyi alıyor, Cumhuriyet Halk Partili Meclis üyelerini almıyorlar.”
Yanıtla (2) (1)Diktatörlüğe adım sayın yazar ne anlatıyor?
19:04..Oturduğumuz İlçe'de yıllar sonra Chp kazandı..!... Fakat tanıdığımiz kimse (minnik istisna olabilir) gidip bölücü zihniyete prim vermez,veremez.!.. !..Etrafımız silme Chp'ye oy verdi...Ama bölücü zihniyeti de asla,asla hiç KIMSE DESTEKLEMEZ...!..Turk Milleti takip ediyor olanları...dogru,düzgün çalışarak ve şeffaf olarak kanunlara uyanlari..!...Belediyecilik adil,şeffaf Halka hizmet icindir sadece...Vesselam
Yanıtla (0) (0)Bitti
Yanıtla (0) (0)Allah aşkına bşirgün şu Kürt sorunu hakkında Anayasadaki, diğer yasalardaki, sosyal hayattaki, eğitimdeki, sağlık ve iş hayatındaki sorunları kalem kalem ve numara vererek açıklayın bizde öğrenelim. Okuyamıyorlarmı, sağlıktan yararlanamıyorlarmı bu gibi şeyleri örneklendirerek yazın. Yahu adamlar kendi çocuklarını bile özgürce öldürüyor ve ceza almıyorlar ya.
Yanıtla (6) (12)Kendi belediye başkanlarını seçemiyorlar ırkçı birey
Yanıtla (8) (2)Öyle de dünde aşiret-siyasetçi iş birliği ile yürüyordu işler. Sosyal gelişme çok yavaş işler, hatta ortadoğuda daha da yavaş. Bölge sosyolojisi de öyle hala feodal ilişkiler etkin. Mesela haksız yere görevden alınan Ahmet Türk kimdir? Barzanistan’ da durum nedir. Ergenlik kimliğin geliştiği önemli bir süreçtir ama ergenin duruşuda epey sorunludur son aşamalara kadar. Hiç bir şeyi beğenmez yerine de birşey koyamaz.
Yanıtla (2) (3)Sosyal gelişme çok yavaş işler diyen devrim savunucu olmaz.Sopayla sosyal gelişme hızlanmaz, daha da beter hale gelir.Son yüzyılda Türkiyede olan da budur.
Yanıtla (3) (3)Git biraz arastir
Yanıtla (0) (0)Son paragrafınızla, bir hafta önceki yaptığım yoruma gelmişsiniz nihayet... Meselenin şu anda kayyım meselesi, olayın ayrı bir boyutu Yıldıray Bey...
Yanıtla (0) (0)Bir avuç pozitivist türkün kalkıştığı keyfi devrim, her kesimde travma yarattı.Bir avuç pozitivist kürt ise dünyadaki en vahşi terör örgütünü kurarak, müktedirler yerine sadece masumlara vahşet yaşattı, pankürdizmde karar kıldılar.Her iki taraf da takiyyecilikle kitle destegine ulaştılar.Türkiyenin son yüzyılının özeti bu.
Yanıtla (2) (10)NET yine saçma bir yorum senin keyfi dedidiğin bir milletin var olma çabası. Ancak ne yazıkki medeniyet, gelişmenin yarattığı kültür şoku da bir travma yaratır. Yaşı geçtiği halde emzik bırakmayan çocuğun ağzından aldığın emzik de bir travma yaratır. Ama öyle de devam edemez bir şekilde gelişmek zorunda.
Yanıtla (3) (4)Masal anlatma, ne milleti be, bir kişi ve yancılarının dayatması! İşine geldi mi halka; ortadoğulu, genetiği yetersiz diye hakaret et ,işine geldi millet de; takiyye iliklerinize işlemiş
Yanıtla (1) (0)Sayın yazar kaleminize yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı.
Yanıtla (4) (0)(Saflık iyidir, bu Dünyada olmasa da öbür tarafta işinize yarar....)
Erdoğanın Ortadoğu da attığı her adım nedense hep ABD ve İsraile yarıyor.. İyi polis kötü polis tiyatrosu gibi..! Türkiyenin içinde ve yanı başındaki toplam 40 milyon kürt nüfus var.. Bunlarla arayı açarsan ABD ve İsrail'in ortadoğu daki ekmeğine yağ bal pekmez sürersin..Hamasetle peynir gemisi yürüten AKP neden İsrail e davacı olamadı Filistin konusunda...Çünkü kendi Kürdü'ne yaptığı bu eziyetleri orda karşısına çıkarıp yüzüne vururlar,,
Yanıtla (2) (3)Başta Kürd/Kürdçe olmak üzere birçok toplumu ve dili hiçe sayan tekçi devlet yanlış zeminde kurulmuş. Bu devletin yeniden yapılnmaya gitmesi zorunludur.
Yanıtla (3) (5)Kürt sorunu neden çözülemez? Bu ülkedeki bir azınlık, egemenliğe ortak olmak istediği sürece çözülemez. Bunlardaki bu kafa değişmedikçe hiç bir zaman çözülmeyecek. En fazla bu işten en büyük maddi ve manevi zararı gören çoğunluk, eline sopayı almaya karar verene kadar. Ve o sopa artık ele alındı. Kafalara inmeden önce kısa bir zamanları kaldı. Artık at ile it birbirinden ayrılacak. Bu oyunun sonu gelmiştir.
Yanıtla (2) (1)Aşağıdaki bir kısım yorumdan da anlaşılacağı üzere batıda yaşayan sıradan vatandaş için "Kürt Sorunu" diye bir mesele yok. Tanıdıkları tek Kürt tipi inşaatlarında çalışan, şahane kebap yapan ve sesi güzel olup ley ley lümüne diye aksanlı türküler çığıran insanlar... Yoksa onlar da bu koca cihandaki 2500 e yakın halkta biriymiş, çocuklarına kendi dillerinde ninniler söylerlermiş, ne gam! Neyse, demem o ki: Kim Kürtler hakkında ne düşünüyorsa Allah onlara iki katını versin.
Yanıtla (7) (1)Atatürk' e ihanet eden Chp ye, Mansur Yavaş kayyum olarak atanmalı
Yanıtla (4) (16)Chp den soğudum, mevcut Chp nin başına Demirtaş yakışır.
Yanıtla (4) (11)Kahvehanede, "yetmez ama evet" diye bir laf duydum, yıllardır aynı yorumu yazıyorum.Sorunum genetik galiba.
Yanıtla (1) (3)NET ben de ne olsa kemalizm, 100 yıl sayanları duydum
Yanıtla (0) (2)Sayın Oğur makaleyi bir hafta önce yazmış herhalde. Bu gün hiç iyimserlik yok. Halen iyimserler varsa çok saflar.
Yanıtla (3) (0)Olağanüstü hal ilan edilecek ve TBMM de milletvekillikleri iptal edilip ve kurucu bir meclis kurularak yeni anayasa yapılana kadar olağanüstü hal 3 yıl devam edecek.
Yanıtla (1) (1)Hahhahha! Tabi akillara seza sippadanak ... akepe 22 yildir fasizan, despotik, ohal içinde zaten.. zulmediyor..Daha ne istiyorsunuz..
Yanıtla (1) (2)Robert Dahl'ın kitaplarını ve Charles Tilly'nin Demokrasi adlı kitabını demek istemiştim Sn Oğur. Bu arada soyadınızın ne anlama geldiğine baktım. TDK sözlüğünde yok. Ne manaya geliyor? Şayet uğur demekse neden düzelttirip uğur yapmıyorsunuz? Affınıza sığınarak bu şahsi soruyu soruyorum.
Yanıtla (1) (0)Atatürk Türkiyedeki rum sorununu nasıl çözmüştü.
Yanıtla (2) (0)Belediyelere kayyım atanması son sürat devam ediyor. Sırada Van var.
Yanıtla (1) (0)Yıldıray Bey size demokrasinin baba ismi Robert Dahl ve Charles Tilly'nin Demokrasi adlı kitabını okumanızı öneriyorum.Gerçi siz çok okuyan birisiniz ama bu kitaplar temel güncel kitaplar ve demokrasi nedir demokratikleşmenin ve antidemokratikleşmenin aşama ve dereceleri nelerdir ve hangi etmen,politika ve süreçler bu dereceleri belirlemektedir vs lerden bahsediyorlar.Bunları okursanız TR'nin AKP iktidarı ile tedricen nasıl antidemokratiklestirildigini çok rahat görebilirsiniz.Esas mesele bu.
Yanıtla (5) (0)“Eğer bu iktidar elindeki büyük güçle ve toplumsal meşruiyetle meselenin bu en büyük parçasını çözecekse o çözmelidir. Yarın bu meselenin çözümünün garantisi yok.”…yetmez ama evetiniz ile verdiğiniz güç sayesinde ülkenin ne hale geldiğini gördük sayın yazar! Aynı yolda devam. Yani milletin hiçbir denetim ve yönlendirme gücü kalmadı, ülke yağmalandı, nüfus profili değişti, adalet, hak, hukuk hak getire! Medeniyete, eğitime, gelişmiş kültüre düşman olanların başarısı. Ama kompleks böyledir.
Yanıtla (3) (2)Yufkacı Muammar olmasa Türkiye aç kalırdı :- )
Yanıtla (2) (1)Bazı yazılarınızı okuyunca gerçekleri gören bir gazeteci izlenimi ediniyorum, sonra bir bakıyorum sanki hapse atılanlar fikir suçu gibi göstermenizi görünce ne yapmaya çalıştığınızı anlamıyorum. Türkiye dünyanın en demokratik devleti, bu memlekette 15 yıl hapis cezasına çarptırılmış insanları bile milletvekili yapmaya çalışanların ülkesi, Amerika'da en meşhur üniversitenin dekanı üstelik kadın olmasına rağmen filistini övdüğü için ters kelepçe takılarak götürüldü.
Yanıtla (1) (6)“Batı’daki muhalifler gibi” ifadesini görünce bir kez daha anladım ki siyasal islamcılarla aşırı milliyetçilerden demokrasi bekleyenlerin zihniyeti asla değişmiyor. Ne oldu şimdi? Daha yazınızın mürekkebi kurumadan Mardin ve Batman’ın seçilmiş belediye başkanları da görevden alınıp yerlerine kayyum atandı. Sizin yeriniz saray danışmanlığı Yıldıray bey. Yahut bir akp milletvekilliği. Kırmızı pasaport, güzel maaş, vip geçiş hakkı. Ohh miss…
Yanıtla (17) (5)“Batı’daki muhalifler gibi” Tipik taşra kompleksi!
Yanıtla (6) (1)Yazar ,bu işi çözerse AKP çözer derken keşke kendi çalıştığı gazetenin ilk haberini bir okusaymış. "Mardin, Batman ve Halfeti Belediyesi'ne kayyum atandı: Ahmet Türk ve Gülistan Sönük görevden alındı."
Yanıtla (18) (2)Yazara göre Kürtleri kriminalize edip, ya bize anayasa değişikliği için destek verirsiniz yada size dünyayı zindan ederiz anlayışı demokratik oluyor ama iktidar değişirse CHP başa gelirse Kürt sorununu çözmez diyor. Artık kelimeler bile yazarın utanç verici iktidar övgüsünü anlatmaya yetmiyor.
Bazen yaptığınız hataların, öngörüsüzlüklerin sonuçları öylesine ağır olur ki, hatayı kabullenmek, pişman olmak bu ağır vebale sebep ve ortak olma gibi bir taşınması ağır bir yük olur. O sebeple bu yüke ortak olmamak için yanlış duruş ve yanlış eylem sanki doğruymuş gibi savunulur. Mesele objektif olmak değil, muhalefete ve onun temsil ettiği kültüre karşı duruş sergileme çabası.
Yanıtla (3) (0)Nasıl lanetli bir dönem yaşatiyorlar millete? Resmen kan kusturuyorlar hukuka, demokrasiye.
Yanıtla (6) (0)Egemen, istisnai olana karar verendir. Sayın yazar da bence bu konuda iktidarın, muhalefetin ve kürt siyasetinin ufkunun ötesinde vizyon açıyor. Tabi ki dinlenmeyecek, gözardı edilecek ama yine de tebrik ediyorum.
Yanıtla (2) (6)Yazarın da 2010 vizyonunun sonuçlarını bu gün yaşıyoruz ya,; olmuşlar olacakları gösterir. Bu gün Kürt sorunu ne Türk ne Kürt tarafından doğru algılanıp değerlendiremiyor. Meseleyi doğru zeminde ortaya koymaya çalışan Demirtaş gibileri tasfiye edilip, meselede en sağlıksız yön olan İmralı-DEP üzerinden iktidar hesapları esas alınıyor. Bir meselenin yanlış algılanması tam ters sonuç verir. 2010 referandumunda ne umuldu ne bulundu? Bir de bakın dış Kürtler ile iç Kürtlerin durumu nasıl?
Yanıtla (3) (1)Bu kadar devlet dayağını yiyen ve razı olmayan Kürtler bundan sonra da ucuz ve onursuz bir teslimiyete razı olmayacaktır..İsterlerse yeniden Tüm DEM belediyelerine kayyum atsınlar, Sabır edip 4 yıl sonraki seçimde yine oy veririz....
Yanıtla (4) (1)burada egemen olan zihniyet daha 24 nisan günleri ermenilerin yapacağı anmaya bile izin vermiyor
Yanıtla (6) (5)ya da lgbt+ onur yürüyüşünde suc işlemişler gibi lgbt+ vatandaşları gözaltına alıyor
siz de bunlardan hala cözüm umuyorsunuz umut iyi birşey ama biraz rasyonel olmalı
Siz şu Kazaçnuni Raporunu okuyup, kısa bir değerlendirme yapın da anlayalım işlerin iç yüzünü; haklı da olsa travmalı ruhlar doğru düşünemiyor. Bırakın 100 yılı günümüzdeki kıyım ve yıkımlar ortada değil mi? Bu boğazlaşmalar da at gözlüğü ile bakmak değil karşılıklı rasyonelleşme gerek. Ders çıkarmak yerine gereksiz ve sonuçsuz travmalar ile bir yere varılmıyor. Osmanlının, Rumların da Türk kıyımları da hayli olmuştur. Bu sözde liberal ergenvari yaklaşımlar ve takıntılar sonuç vermiyor.
Yanıtla (1) (2)Farklı bakış açısı olan ayrıntılı güzel bir yazı olmuş.
Yanıtla (3) (2)Bir kere bu sorun yüz değil ikiyüz yıllıktır , bu bir .
Ikincisi C.Bayar'in ayrıntılı raporuna rağmen bu sorunu Atatürk bile çözememiştir.
Üçüncüsü; RTE. aslında istese belki
çözebilir, o imkan var gibi görünüyor ama onun da iktidarını devam ettirmekten başka derdi yok !
Son 40 yıldır devam edegelen bu bela 100 bine yakın insanın hayatına ve 100 milyar doların üstünde bir zarar ziyan sebep olmuştur; kodamanlar hep rahat olmuştu
Sen hâlâ uyanamıyorsun? Adamlar boğazlarına kadar hukuksuzluğa batmşlar. Utanmıyorlar çalmaya, talana doymuyorlar sen alis harikalar diyarı kafasındasın.
Yanıtla (13) (1)Sorun varsa sorunun tarafları kimler? ''...bu sorunun muhatabı, mağduru olmuş, mesele hakkında her ayrıntıya hakim olan insanların aslında çözümün esas aktörleri olamamalarıydı....'' size göre salonda kimler olmalıydı?
Yanıtla (2) (1)Mesela;Kandil mukimleri mi?
Mesela:Şehit ve gazi yakınları mı? ( '' sorunun muhatabı ve mağduru'' sayıyorsanız)
bugün dünyada en rahat, en zengin, en özgür ve huzurlu yaşayan kürtler türkiyedekilerdir.
Yanıtla (8) (7)Yapmayın!!! Tek parti, kemalizm, Cumhuriyet yaygarası yapanları üzersiniz.
Yanıtla (3) (11)"Kurdish Studies Center"
Yanıtla (3) (4)Tewlo, sittin sene kürtlerle türkler sağduyulu bir şekilde anlaşamazlar, bizler gönüllü olarak ingilizin sömürge ve tahakkümünu kabul ettiğimiz sürece ihtilaf ve anlaşmazlıklar bitmez, kürtçe Türkçe arapça farsçaya yada rusçaya yada Ermenice yada gurcuceye yada süryaniceye..vs kadim ortadoğu haklarının diline kıtlık m geldi neden bu ingiliz sömürge sembolü olan ingilizceye karşı herkesin kompleksi var isimler İngilizce olunca dahami fiyakalı kompleksinin gidermiş oluyor
Medeniyeti ileri olan hükmeder! Çok sevmiyorsan arabanı, telefonunu, iletişimi, interneti, finans sistemini bırak ve özgür ol. Kadim bir ortadoğu yok artık, geri kalmış, günlük hayatın her alanında son kullanıcı, hep ihtiyaç, hep yetersizlik içinde! Zaten kıt kaynakları ve varlıkları kendi içinden çıkan yağma kültürü ile sömürülen bir kültür. Sen gelişmez isen dilin de gelişmez. Sonuç mağdura yatıp, şikayet.
Yanıtla (7) (2)Yıldıray Bey yine boşa düştünüz .Bu sabah Türkiye yine doğuda ki belediyelere atanan kayyumlarla uyandı .Ya bize destek verin yada size dünyayı dar ederiz zihniyeti ile barış olmaz. Kendi vatandaşlarından nefret ettiği için ülkeye 15 milyon yeni vatandaş alan pespaye bir anlayıştan bu ülkenin tek bir vatandaşına iyilik gelmez .
Yanıtla (15) (0)Selamlar,
Yanıtla (4) (1)Çok uzun yazıyorsunuz …
Makale değil de hikaye oluyor adeta, Okumayı çok istediğim halde bırakıyorum. Çözüm sürecini yazarken Diyarbakır’daki STK’ları bu kadar karşılaştırmalı ve uzun anlatmanın ne gereği var, başka bir yazıda anlatın, ben de biraz size benzedim galiba bu cümlelerle.
Size yazmanın Ahmet Davutoğlu’su demek istiyorum.
Yıldıray bey PKK’nin silah bırakması Kürdün sorununu çözmez sadece Türk’ün sıkıntısını ortadan kaldırır. Kürdün sorunu PKK ile başlamadı PKK ile de bitmez. Unutmayınız, Apo sayıları azımsanamayacak Kürt için çocuklarını yiyen bir canavardır. Belki biz kabul etmeyiz ama bizim için kuvayi milliye, Yahudiler için Hagana ne ise Peşmerge, PKK ve YPG Kürtler için odur. Apo Kürtler için çok önemsiz biri değil ama bir Mustafa Barzani’de değil çünkü dünya kadar arkadaşını katlettirmiş. Bahsettiğiniz sıkl
Yanıtla (1) (1)Sayın Oğur sizce şu anda çözümün önündeki en büyük engel kim? Son 1 hafta yaşanan gelişmelere bakılırsa birileri yeniden yeltenilen çözüm adımlarını(!) sekteye uğratmak istiyor. Kim acaba bu birileri?
Yanıtla (1) (0)Evet Harun bey gerçekten haklısınız aydınlarımız sosyoloji,tarih bilmiyorlar, asgari genel kültürden yoksunlar fakat sizin gibi bilenler de sadece peygambere gidebiliyorlar yani 6 yüzlü yıllara. Ancak insanlık ve dinler tarihi 650 yılında başlamadı desem bana kızmazsınız değil mi? Bizi” İslam olan her şey güzeldir anlayışı mahvetti”. Tarikat yönetip mafya babasının elini öpen İslam olduğu gibi, kız çocuğunu öldürüp namaz kılan da var. Bu bizim artık kaçınılmaz olarak tartışmamız gereken şeydir.
Yanıtla (2) (0)Düzeltme:Saat 8:23 teki yorumumda... bazı demokratik hakların iktidarca kısıtlanması dışında.... olacaktı.
Yanıtla (1) (0)Yani sorunu ertelemeyi,terörü bırakmayı ve başka gerçek pratik sorunlara eğilip evvelâ bunların çözülmesi suretiyle Kürt meselesinin çözümünü kendi haline bırakıp gelişen ve belirli bir demokratik olgunluğa erişen Türkiye'de sorunun zaman içerisinde kendiliğinden çözülmesini öneriyorum.Şiddet ve baskıdan azade,huzur ve barış ortamında sorunlar kendiliğinden çözülecek ve asıl sorunlarımızı görme ve onlarla uğraşma imkanını elde edeceğiz.Asıl sorunlarımız yoksulluk,cehalet,adalet ve dış sorunlar.
Yanıtla (2) (0)Kürt meselesi günümüzde artık suni bir mesele haline geldi.Kürtçe ana dilde eğitim ve toplantı ve gösteri yürüyüşü ile ifade hürriyetinin kısıtlanması gibi bazı demokratik hakların iktidara kısıtlanması(ki bu sadece Kürtler için değil hemen her kesim için geçerli)güncel hayatta siyasi ciddi bir sorun yok.Suni yaratılan bir sorun var.Keşke iki taraf da bu inadından vazgeçse de bu sorunlar bitse,ekonomi, eğitim vs gibi halkın gerçek sorunları ile uğraşılsa.Hatta Kürtlere şimdiden bunu öneriyorum.
Yanıtla (2) (2)Kürt meselesinin art niyetli olduğu belli.Bahçeli riske girip çıķış yaptı tayyip yine kurnazliğını yaptı bahçeliyi tongaya düşürdü. Laf havada kaldı.Olan mhp ye oldu.Hani "baldiran zehiri "içecekti.ya kardeşim gec orayı ya.
Yanıtla (1) (2)çözümsüzlük katlanarak devam edecek..aha bismillah daha yeni mardin ve batman belediye başkanları görevden alındi
Yanıtla (2) (0)birkaç gün sonra imamoğlu biraz sonra mansur yavaş
Nasil da iyi niyetliymis bu ak parti! Esenyurt belediye baskanini der dest edip, 10 yil tursu kurup, keyfine göre yorumlayip örgüt üyesligi çikarip ( akan sular durun) hop kodese, önceden hazir bekleyen kayyim hoop koltuga. Gelsin rant bölgesi, gitsin halkin oylari, el konulan seçilmisin yetkisi.. Normallesme yemini yutan chp’yi parçalama operasyonu va, Sonra da temkinligi romantize eden ve bu iktidara bel baglayan yazar..
Yanıtla (4) (1)Yıldıray Bey ve bu sorunu dert edinmiş diğer Türk ve Kürt aydinlar, 'mesele' dedikleri şeyi neden açıkça ortaya koymuyorlar da yuvarlayıp duruyorlar? Gerçekten, (ayrı bir devlet istemiyorsa eğer) Kürtlerin sorunu nedir? Kürtçe de resmi dil olsa mesele kalmayacak mı? Başka hak olarak eksik ne var ki? Hatta doğuya pozitif ayrımcılık yapılmıyor mu?Kaçak elektrik, çay, sigara, telefon ve bilumum eşyaya göz yumuluyor. Bir çoğunun ahırda bile kullandığı kaçak elektriğin faturasını batıda biz ödüyoruz.
Yanıtla (4) (1)Bahceli’nin eli
Yanıtla (6) (0)PKK ayrılık ve bağımsızlık, federasyon ya da özerk bölge isteklerinden vaz mı geçti?
Bunlar olmazsa en azından anadilde öğrenim hakkı isteyecek?
Bu; demokratik masum bir hak gibi görünebilir, ama üniter bir ulus devlet olan Türkiye’de Türkçeden başka bir dil ile öğrenim yapılamaz.
Bastan soyleyelim de sonradan maraza cikmasin.
Bahceli’nin uzanan elinde bunlar olamaz. Zaten ima da etti.
Oyleyse, elindeki Erdogan’i yeniden CB yapmak icin bir “yem borusu” degil de ne?
Aldanmaya doğru gidiyoruz. Yetmez ama evet de bir “pragmatik gaflet” idi. Bu siyasi kültür ve onun oyunları ortadayken, yazarımız menfaat pazarlığına “bırakalım Kürt siyaseti pragmatik davransın”, aile içi cinayette, “ itham ediyorum” diye yazıp apaçık bir ilkel vahşet görmezden gelinsin, sokak teröründeki belirgin artışı “bu hep vardı ama daha çok görünür oldu” ile geçiştirilsin diyor.
Yanıtla (1) (0)Oltada yem balığa bir ziyafet gibi görünür ama “pragmatik” olayım, yemi kapayım dediğinde bedel çok ağırdır
Bu sorunu çözmezsek bu sorun bizi çözecek. Meseleyi iyi özetlemişsiniz. Tebrikler
Yanıtla (1) (0)Bu sorunu çözmek için yüz yıl ve daha öncesine gitmek gerekiyor..bugüne gel diyenlerin asla anlayamadığı bu..Kürtleri su çok sasirtmistir eminim..akp den önce de hep Barış ekmek özgürlük diyen..nazım deniz gezmis Mahir vb sahiplenen..akp ye karşı adalet esitlik özgürlük diyen.kendilerini hep demokrat olarak tanımlamış CHP medyası teşkilatı ve seçmeni zafer partili oldu özgür ozelin el artiriyorum.kurtlere devlet ve eşit vatandaşlık vaat ediyorum sözlerinden sonra.chp liler ozele tepkili.
Yanıtla (0) (1)