Bay Salomon’u hatırlamak....
27 Ocak 1945 günü SSCB’nin Kızıl Ordusu Polonya’nın Krakow şehri yakınlarındaki Nazi konsantrasyon kampı Auschwitz’e girdi.
Ve böylece bütün dünya soykırım gerçeğiyle yüzleşti.
Daha sonra yapılan tespitlere göre sadece Auschwitz’de 1942’den itibaren üç yılda 1.1 milyon insan öldürülmüştü. Bunların büyük çoğunluğu Nazilerin Avrupa’dan trenlerle taşıdığı Yahudilerdi. Kurbanların arasında ‘ari ırkı’ bozduklarını düşünülen Çingeneler, eşcinseller de vardı.
Bu yıl 75’inci yıldönümü için kurbanlar Auschwitz’de düzenlenen anma töreninde anıldı.
1933’de Almanya’da iktidara gelen Naziler, 1942 yılında Nihai Çözüm yani Yahudi soykırımı kararını alana kadar adım adım ilerlemişlerdi.
İktidara geldiklerinin üçüncü ayında Yahudi işyerlerine boykot hareketini başlatmışlar, 7 Nisan 1933’de de Yahudilerin memur olmasını yasaklayan “Devlet Memuriyetinin Meslek Olarak İfasına Yeniden Dönüş Yasası”nı çıkarmışlardı.
Bu yasayla işini kaybedenlerden biri de 37 yıldır Heidelberg Üniversitesi’nde ders veren 67 yaşındaki jeoloji Profesörü Wilhelm Salomon-Calvi’ydi.
Heidelberg’in meşhur termal su kaynağının da kaşifi olan profesör, kısa bir süre sonra Alman vatandaşlığından da çıkarıldı.
67 yaşındaydı, 20 yıl önce eşini kaybetmiş, bir daha da evlenmemişti. Nereye gidecekti?
Almanya’daki binlerce Yahudi, komşu Avrupa ülkelerine kaçmıştı.
İsviçre’ye iltica etmiş tıp profesörü Philipp Schwartz’ın kurduğu “Yurtdışındaki Alman Bilim Adamlarına Yardım Cemiyeti”, işsiz kalan Yahudi ilim adamlarına başka ülkelerde iş buluyordu.
1933’de Türkiye’de de hükümet eskimiş olduğunu düşündüğü Darülfünun’u kapatıp, yerine yeni bir üniversite kurmak için çalışmalar başlatmıştı.
Prof. Schwartz ile Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı ile arasında yapılan anlaşmayla Nazilerin kovduğu 82 Yahudi bilim insanının Türkiye’deki üniversitelerde çalışabilmesinin yolu açıldı.
O 82 bilim insanından biri de 67 yaşındaki Profesör Wilhelm Salomon-Calvi oldu.
1934 yılında daha önce hiç bilmediği Ankara’ya geldi.
Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne bağlı Tabii İlimler Fakültesi bünyesinde bulunan Jeoloji Enstitüsü’nün başına geçti.
Uzun sakalları, ütüsüz pantolonu, dizlerine kadar inen gömleğiyle derbeder görünen bu yaşlı profesörün gelir gelmez ilk işi Türkiye’yi dolaşmak oldu.
1936 yılında yayınladığı “Türkiye Cumhuriyetinde Jeolojik Görünümler” kitabının girişinde söylediğine göre 1 yıl içinde Anadolu ve Ege’de 13 bin kilometre yol kat etmişti.
Türkiye’yi adım adım dolaşmış, kimsenin gitmediği dağlara tırmanmış, vadilerden geçmişti.
Peribacalarını ilk o fark etmiş, Ankara için su kaynakları keşfetmiş ve projeler geliştirmiş, 1936 yılında Başbakan İsmet İnönü’ye “Türkiye Cumhuriyeti Jeoloji Kurumu Organizasyonunun Bir Zaruret Olduğunu Gösteren Esaslar” başlıklı bir rapor sunarak Türkiye’de sadece jeolojik araştırmalar yapan bir kurum kurulmasını teklif etmişti.
Bu teklifi üzerine 1936 yılında çalışmaları yürütmek için Tarım Bakanlığı bünyesinde görevlendirildi. Fakat istediği kurum kurulamadı. Bunun üzerinde 1939 yılında yeni kurulmuş Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nde jeolog olarak göreve başladı.
Anadolu ve Ege’deki gezileri ve araştırmaları sırasında Türkiye’nin çok acil bir meselesi olduğunu keşfetmişti; Türkiye’nin şehirleri fay hatları üzerine kuruluydu. Ve bu şehirlerdeki yapılaşma depremlerde yerle bir olabilirdi.
MTA’daki çalışmalarını deprem üzerine yoğunlaştırdı.
Hatta bu sırada kendisine teklif edilen ülkenin en prestijli akademik kurumu olan İstanbul Üniversitesi’ndeki Jeoloji Kürsüsü başkanlığını MTA’daki araştırmalarını gerekçe göstererek reddetmişti.
Nihayet 22 Ocak 1939’da deprem ve depreme karşı alınacak önlemler üzerine bir kanun tasarısını ve raporunu (“Yer sarsıntıları hakkında bir kanun kabulüne müteallik layiha ve yer sarsıntılarından mütevellit zararlarını tenkisine ait kanun projesi”) hazırlayarak hükümete sundu.
Hazırladığı kanun tasarısında Türkiye’deki 17 birinci derecedeki deprem bölgesini ve bu deprem bölgelerinde depremin zararlarına karşı alınacak tedbirleri anlatmıştı.
O bölgelerden biri de Erzincan’dı.
Ama geç kalmıştı. Teklifi sunduğu 1939’un son günlerinde Erzincan büyük bir depremle yıkıldı. 40 bin insan enkaz altına can verdi.
Ankara’da nihayet yaşlı profesörün uyarılarının değeri anlaşılmıştı.
Artık 70 yaşına basmış olan Prof. Salomon-Calvi, Erzincan deprem bölgesini gezdi, oturup geniş bir rapor daha hazırladı.
1940 tarihli “Türkiye’deki Zelzelelere Müteallik Etüdler” adlı raporu okuyanlardan biri de o sırada Sanayi İşleri Tetkik Dairesi başkanı olan Şevket Süreyya Aydemir’di.
Aydemir daha sonra yazdığı bir yazıda raporu okuduğunda hissettiklerini şöyle anlatmıştı: “Okudum ve irkildim. Salomon Kalvi gerçek bir bilgindi. Raporunda halkın hayatından sorumlu olanların uykularını kaçıracak bilgiler, uyarılar vardı...”
Prof. Salomon-Calvi raporunda şöyle diyordu:
“İstikbalde zelzele hasaratını azaltmak arzu edildiği takdirde, birinci derecede ehemmiyeti haiz zelzele mıntıkaları için bir kanun kabul edilerek binaların inşası, temellerin intihabı, tesis ve imar edilecek mevkilerin seçilmesi hususunda tedbirler ittihazı icab eder. Bu meyanda zelzelelere maruz Japonya, İtalya, Kaliforniya ve Güney Amerika’nın batı kısımları gibi memleketlerde elde edilen tecrübeleri nazari itibara almak ve bunları Türkiye’nin hususi jeolojik, iklim ve iktisadi vaziyetlerine intibak ettirmek lüzumlu olacaktır.”
Ankara bu kez profesörün önerilerini uygulamaya geçirmekte kararlı gözüküyordu. Şevket Süreyya’nın başında olduğu daire, Bayındırlık Bakanlığı ile anlaşarak, bütün şehir planlarının ve sanayi bölgesi taslak planlarının bu rapordaki önerilere göre hazırlanmak üzere kendilerinin onayından geçmesini sağlamıştı.
1940 yılında yazdığı bir makalede Prof. Salomon da bu kez ümitli görünüyordu:
“Salâhiyettar makamlar ileride vuku mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar vermiş bulunmaktadırlar."
Ama yaşlı profesörün ömrü, deprem için hazırladığı önlemlerin hayata geçirilip geçirilmediğini görmeye yetmedi.
15 Temmuz 1941 günü Ankara’da hayatını kaybetti.
Kendisini Türkiye’ye adamış profesör, Nazilerin savaş meydanında zafere yürüdüğü ve Ankara’ya da Türkiye’ye sığınmış Alman Yahudilerinin kovulması için baskı yaptığı günlerde hükümet yetkililerinin de katıldığı bir cenazeyle hala mezarının bulunduğu Cebeci Asri mezarlığında toprağa verildi.
Onun ölümünden sonra, Türkiye pek çok büyük deprem meydana geldi ve bu depremlerde binlerce insan yine enkazlar altında kalarak hayatını kaybetti.
Prof. Salomon-Calvi’nin raporları, önerileri hatta adı bile unutuldu.
1971 yılında yine bir depremin ardından adını tekrar hatırlatansa Şevket Süreyya Aydemir oldu.
Artık ünlü bir yazar olan Aydemir, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı köşe yazısında profesörü anlattıktan sonra 1940’da okuduğunda irkildiği deprem raporundaki bir bölümü hatırlattı:
“Bu rapor devlette vardır. Bunlardan parçalar naklederek, bugün en tehlikeli sahalarda yerleşmiş olan bütün vatandaşlarımızı tedirgin etmek istemem. Ama Salomon Kalvi’nin o kadar açık, o kadar kesin olarak üstünde durduğu bir bölge veya şehir üzerinde bir şeyler yazmaktan kendimi alamayacağım. Çünkü bu bölge ve şehirden her geçişimde, bir taraftan Salomon Kalvi’yi hatırlarım bir taraftan da oradaki gamsız, gözü kapalı ve sahipsiz yerleşme hareketine bakarak ürperirim. Tanrı saklasın. Fakat Tanrı da evvela tedbirinizi alın demiştir herhalde. Bu bölge İzmit bölgesidir. Bu şehir İzmit şehridir.”
Salomon Calvi’nin 1940’larda yerleşim yapılmaması için uyardığı, 1971’de gördüğü yerleşimler karşısında Şevket Süreyya’yı ürperten İzmit’te kıyamet 1999’da koptu.
1999 depreminden bu yana artık depremle ilgili bilmediğimiz hiç bir şey yok.
Türkiye’nin yetişmiş jeologları, deprem bilimcileri var, tehlikenin ne olduğu ve hangi tedbirlerin alınması gerektiği de herkesin malumu.
Ama profesörün 1940’da söylediği “Salâhiyettar makamlar ileride vuku mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar vermiş bulunmaktadırlar" cümlesinin gereği hala yerine getirilmedi.
75’inci yıldönümünde Auschwitz’de yaşanan büyük insanlık suçu dünyanın her yerinde “hatırlıyoruz” sloganıyla anılıyor.
Biz de bu yıldönümünde, 1934’de Nazilerden kaçıp Ankara’ya gelerek Auschwitz’e gönderilmekten kurtulan ve ömrünün son yıllarını yüzbinlerce insanın hayatını kurtarmak için Türkiye’yi depreme karşı uyarmaya adayan profesör Wilhelm Salomon-Calvi’yi hatırlayabiliriz.
80 yıl sonra hala Ankara Cebeci’deki mezarında o uyarıların gereğinin yerine getirilmesini bekliyor.















dunun veya bugunun huketleri baslangic itibaren sehir planlamasinda anlamayan insanlarmis yazidan onu ogreniyoruz. soruyorum cumhuriyet kuruldugundan bu yana sifirdan kurulmus planli bir sehrimiz varmi ornek olabilecek.
Yanıtla (0) (2)bilim insani ile, partizan prof lari birbine karistirmayin lutfen. her konuyu ataturke baglayarak gaziyi yuceltmiyorsunuz malesef.
Yanıtla (0) (1)Muhterem (13.28) de yazan yorumcu arkadaş belki biraz yanlış anlama oldu gibi geldi bana. Benim demek istediğim şey esas olarak hala Türkiye'ye karşı dış ülkelerde düşmanlıklarıni sürdüren Ermeni Diasporosudur. Bir şeyi de açıkça söylemek gerekirse abimin en yakın arkadaşı olan VAHRAM abi dediğimiz bir abimiz var.Kendisini ve ailesini candan severiz. Almanların özür dilemekten kaçacak bir çıkış yolu olabilir mi? Dünya Nazi Almanyasinin yaptığı katliamları Mısır'daki sağır Sultan bile duymuştu. Milletler arasında düşmanlık değil ama dostluk ve yakın münasebetler olmasını isterim.
Yanıtla (1) (1)Tarih kurdu gibisin. Nereden bulup çıkarıyorsun bunları be adam. Kocaman yüreğinden öpüyorum demekten başka ne diyebilirim ki..
Yanıtla (0) (0)İnsanlık tarihinde yerini alan her muhteşem insan gibi nurlar içinde yatsınlar. Dininin, ırkının hiç bir ehemmiyetinin olmadığı bir örnek insan. Kin ve nefreti kutsayarak, insanoğlu hiç bir medeniyet yaratmamıştır. Aksine sonlarını hazırlamıştır. Elinize sağlık.
Yanıtla (0) (0)99 depreminde Yalovada canla başla çalıştım, o zaman elimizde olan tek haberleşme ve kurtarma araçları, hem bilgisizlikten hem teknolojik yoksunluktan çok sınırlıydı.30000 i aşkın insanımızı yitirdik. 20 sene öncenin bilgi ve teknolojisi ile bugününkü kıyaslanamaz. 2020 de tek bir insan kaybı bile kabul edilemez, mazur gösterilemez
Yanıtla (0) (0)Almanya Yahudilere yaptigi soykirimi kabul etmis, defalarca ozur dilemis. Daha da onemlisi tarih kitaplarina gercekleri yazip, okullarda cocuklara ogretiyor. Bir de bize bak.
Yanıtla (0) (1)Her şeyin altında bir ‘bit yeniği’ aramakta hakkımız var ama yazılar önceden yazılıp gönderiliyordur. Trump’ın açıklaması daha geç oldu. Kendi insanlarımıza temkinli olarak güvenmeliyiz ama çok da abartmasak mı ki... Bu ülke hepimizin...
Yanıtla (0) (0)AKP ve MHP lilere sorsan, bugün böyle bir insana asla itibar etmezler. Çünkü o bir Yahudi ve tek gayesi arz ı Mevud. Hem şuraya buraya inşaat yapmayın derken, Türkiye'nin gelişmesini engellemek istiyor, derler. Atatürk Türkiye'ye bilim insanlarını getirirken, asrın lideri Türkiye'deki bilim insanlarını ülkeden kaçırtmak için var gücüyle uğraşıyor.
Yanıtla (0) (0)Şimdi ironiyi anlamayanlar çıkacak hocam, aman dikkat :)
Yanıtla (0) (0)çarpık kentleşme-göç sorunu-imar rantı-emeksiz zenginleşme-artan yolsuzluk-liyakatsız yöneticiler-akıldan uzak yatırımlar-heba edilen ümitler-istikrardan uzak politikalar- ve en önemlisi yalanlarla-komplo teorileriyle uyutulan koca bir kitle- hangi sorununu çözebilir..insanlar bu kadar karmaşadan nasıl çıkacak,herkes bencilleşir işin doğasında bu var..birlik -aidiyet duygusunu yitirir herkes..gidişat hiç iyi değil..o kadar çok sorun vrki..asıl beka bu...
Yanıtla (1) (0)O deprem ve olanaklarla bu deprem ve olanakları kıyaslama. Yanlışa düşersin. O depremde yardım konvoylarıyla su taşıyan birisi olarak yazıyorum. Arada dağlar kadar fark var. Örnek rakam: 340bin bina yıkıldı. bu depremde 60 adet.
Yanıtla (0) (1)O Allahın yahudisi, bizimki paranın müslümanı. arada biraz fark olması normal
Yanıtla (0) (0)olacak olan ist. depremi akp zamanında olursa (yani yakın bir zamanda) 99 depremini mumla arayacağız.geçmişe ve bugüne bakınca durum vahim.uzun uzun yazmaya gerek yok.herkes yoluna gider.akp den sonra başkasının iktidarındada aynı şeyler olacak(akp yakın zamanda giderde başkaları gelir ve tedbir alacak zamanları olmazsa).umarım ki Allah bize gereken tedbirleri gerektiği gibi almak için süre tanısın.
Yanıtla (0) (0)Şimdi bu deprem konusu ile İsrail ve Amerikanın yaptıkları arasında nasıl bir ilgi var, bu siyasal islamcıların kafası nasıl işliyor anlamak mümkün değil. Yahudi kelimesi geçtiği anda konunun önemi kalmıyor. Hemen ezberler sıralanıyor
Yanıtla (0) (0)Emeğine,yüreğine sağlık kardeşim. Kalemine zeval gelmesin. Çok uyarıcı,hatırlatıcı bir yazı. Ayrıca yalın Yahudi düşmanlığı cehaletine karşı da bir uyarı niteliği çağrışımı yapması açısından kayda değer bir makale.
Yanıtla (0) (0)Ermenilerin, Türkiye düsmanligi bitmezken! Demissin ;kendi ülkedeki Armenyafobinin boyutlarindanda bahsetseydin resmi egitim sisteminin azinlik düsmanligindan.. Daha dürüstce olurdu. Senin varsayiminla Ermenilerin Türk düsmani olduğunu kabul etsek bile, yaptigin soykirim icin özür dilemeyi birak inkara devam etmen, yahudi halkindan özür dileyen bir halkla kendini bir tutup burdan hareketle magduru oynamani neyle aciklamak lazim? bilemedim...
Yanıtla (0) (0)bu adam kesin israil ajanıdır vede 13000 km yolu maden yataklarımızı tesbit etmek için yapmıştır(!)
Yanıtla (0) (0)Anadolu madenleri Alman jeologların araştırma raporları ile yolunu bulmaktadır halen. Yazınıza birtakım anlam yükleyen yorumlara inat iyi buldum. Cehaletten kurtulacaksak ilim ve fenle kurtulacağız. Bu kesin. Millet olarak bizim bunu anlamamız zaman alacak o kadar. Deprem bölgelerine imamları değilde mğhendisleri ve uygun mevzuat uygulamalarını görevli kılarsak gelecekte daha iyi olacağız.
Yanıtla (0) (0)“Salâhiyettar makamlar ileride vuku mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar vermiş bulunmaktadırlar" Ilahi Yildiray Bey getirdin isi gene CeHaPe zihniyetine bagladin. Iktidar kim o aralar. Onlar bu Merhumun dedigini yapsalardi bu gün bu Felaketleri yasarmiydi Aziz Milletimiz.
Yanıtla (0) (1)Almanya Nazi devrinin en korkunç Yahudi Toplama yeri olan Ausschwizte işlenen insanları yüksek ısılı fırınlara atıp yakıp ortadan kaldıran csnavarliklarla iki milyona yakın Yahudi ve onların kategorisinde görülen Çingeneler yakilmislardi. Her sene dünyanın pek çok yerinde ölenleri anma törenleri yapılmaktadır.Nazilerin milyonlarcs insanın canına kiymis olmalarına karşın Yahudilerin Bugünkü Almanya'ya karşı düşmanca hareketlerde bulunmaması takdire şayandır. Ermenilerin Türkiye:ye karşı olan düşmanlıkları bitmezken Yahudi Diasporasının yumuşak bir politika içinde olmasi olayları tarihe havale.
Yanıtla (0) (0)Yıldıray bey bundan sonra bir konuda yazacaksan her konuda yaz ki zamanlama manidar olmasın. Aman dikkat! Hey allahım sen bu karar yazarlarına sabır ihsan et.
Yanıtla (0) (0)Bizim yetiştirdiğimiz dincilerden biri de depremin nedeninin küçük çocukların evlenmesine yasak getirilmesine bağlıyor.
Yanıtla (0) (0)Israil ve amerikanın en azılı zorbalık yaptıkları şu günde zamanlamaniz manidar Keşke israilin yaptığı soykırımı da yazsaydiniz
Yanıtla (0) (0)Allahın yahudisi işte ne anlar bu işten. Bizim profesörümüz raconu kesti. Gayretullaha dokunulduğu için oluyor bunlar.
Yanıtla (0) (0)Yazar "müzmin muhalif"duygularının enkazından kurtulabilseydi,Salomon'dan muhalif yazı çıkarana kadar daha yakın zamandan hareketle yazısının sonuna aşağıdaki bölümü ekleyerek bu ülkenin devleti ve milleti ile yaşananlardan ders aldığını görebilirdi.(99 depremini dün gibi hatırlayanlar devlet,10 gün boyunca İstanbul’a 80, Ankara’ya 350 kilometre uzakta olan deprem bölgesine “ulaşamamıştı”.Müthiş bir zafiyet çıkmıştı ortaya.Sokaklarda ceset kokuları vardı.İnsanlar enkaz altında bağıra bağıra can vermişlerdi. O günden bu güne ülkemizin “refleks hızının” bunca artması sevindirici bir gelişme.)
Yanıtla (0) (2)Adam 1930 yıllarının imkanları ile 13000 km yol katetmiş, araştırmış. Tehlikeyi görmüş ve uyarmış. Peki, halkın can güvenliğinden sorumlu olanlar ne yapmışlar ve yapıyorlar? Yarın meydana gelecek bir facianın sorumlusu yetkili kim? Şahsen o "yetkili" nin yerinde olmak istemem. Zira benim vicdanım böylesine katı ve duyarsız değil. Kahrımdan ölürüm herhalde. Ha birde bu konularda halkı suçlayanlar var. İyi de 1.sınıf alüviyal tarım arazilerine imar izni verenlerin, gerekli etüt ve kontrol görevini yapmayanların, bu işlerden 1. derecede sorumlu olanların suçu yok mu?
Yanıtla (0) (0)MTA arşivleri 1940 lı yıllarda Alman-Avusturya kökenli bilim insanlarının yazdığı raporları barındırır. Bu raporlar sadece deprem değil maden, analiz, jeoloji vb. ile ilgili çok önemli İLK bilgileri içerir. Zaten Türkiye de yerbilimlerini MTA ya o yıllarda gelen bu insanlar öğretmiş ve kurmuştur. Solomon bunlardan birisidir sadece. Güzel yazı için tebrikler...
Yanıtla (0) (0)Bu gözler 17 Ağustos'un hemen ardından Almanya'dan gelip yatırımlık ucuza daire kapatma peşine düşen tipler gördü.Bizdeki bu rant sevdası bitmeden biz adam olmayız.
Yanıtla (0) (0)Yazdığınız hikayeler hayatlar film yapılmayı hakediyor. Bizim filmciler/diziciler ise aynı saçma sapan basit işleri yapmaya devam ediyor. En son Atiye’yi izledim. Bu kadar zayıf bir hikayeyi şişirmişler. Vakit kaybı. Görüntüler güzel ama hikaye berbat.
Yanıtla (0) (0)Ülke yönetimi hep beceriksiz, kifayetsiz, ihtiraslı bilgisizlerin elinde. O yüzden iyi bir şey yapmalarını beklemiyoruz. Onları yönetime getiren halk utansın. Tercih ettikleri yönetim bu, ve buna layıklar. Halk körü körüne depremlerde, iş kazalarında, tren kazalarında, maden çukurlarında ölmeye devam ediyor. Bunu da Allah’ın gazabı olarak satıyorlar utanmadan.
Yanıtla (0) (0)Bu gazetede bile "gavur" kufurunu ikidebir kullanan bir kose yazari var. Bu begenmemekten de ote bir duygu. Dupeduz nefret bu.
Yanıtla (0) (0)bir soyluyu bir de bu profesörü düşündüm. bir gökçeki, bir de bu profesörü düşündüm. bir erdoğanı bir de bu profesörü düşündüm. bir devlet bahçeliyi bir de bu profesörü düşündüm. bir numan kurtulmuşu bir de bu profesörü düşündüm. bir binali yıldırımı bir de bu profesörü düşündüm. Bir Dilipakı bir de bu profesörü düşündüm. Bir karamanı bir de bu profesörü düşündüm. bir güleni bir de bu profesörü düşündüm. bir cübbeliyi bir de bu profesörü düşündüm. Ben onları düşündüm de, onlardan sadece profesör beni düşündü.
Yanıtla (0) (0)Holokost doneminde bir Alman Yahudisi bilim adami, Hitler'e sempati besleyen Turk devletini, olmasi muhtemel depremlerde onlem almasi icin calismis, uyarmis. 1-2 sene sonra da Devlet, Varlik Vergisi Kanunu cikararak Yahudi vatandaslar da dahil tum gayrimuslum vatandaslarinin mallarini gasp etmis, Askaleye surmus. ironi dedikleri bu olsa gerek.
Yanıtla (0) (0)depremde yerle bir olmuş şehirler bile aklımızı başımıza getirmiyor.yav!biraz öte git burada fay hattı var diyen bilime rağmen inatla orayı merkez yapıyoruz.deprem yıkıyor ona inat yine yapıyoruz,kulaklar sağır,zihinler kör. hâla İstanbul gibi yere kanal projesiyle 500 bin nüfuz daha ilave etmek istiyoruz.git sivas,kayseri,vs. birini seç teşviklerle sanayiyi orada da var et.1992 deki depremde erzincandaki orduyu örn.van a taşı,onlara ait yıkılmamış lojmanları afetzedeler dağıt,yeniden imara harcanacak o muazzam parayı ilin tarımına harca,erzincanı büyük çiftlikler şehri yap...
Yanıtla (0) (0)Yine usta işi bir yazı. Teşekkürler. Siyasal dinci yobaz kafa ile bilimi öncelleyen akıllı kafa arasındaki fark. Biri Allahın verdiği aklı sebep-sonuç ilişkisi ile araştırarak faydalı olanı tavsiye ederken, cahil olan ise reşit olmayan kızların evlenmeleri engellendiği için başımıza bunlar geliyor diyen sapkın kafanın tavsiyesi. Biri Yahudi diğeri sahte Müslüman.
Yanıtla (0) (0)Toprağı bol olsun, rahmetini esirgemesin. O tarihten beri çok değişmemişiz. Onlardan biri de İ.Ü. Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi Ord. Prof. Ernst Hirş’tir.
Yanıtla (0) (0)Ona gavur buna kâfir deriz. Kimseleri beğenmeyiz. Peki biz ne yaparız. Elle tutulur, insanlığa faydası olan, yaşama güzellik katan ne koyarız ortaya. Nerede islamın verdiği huzur anlayış hoşgörü. Neden botlara doluşup can pahasına bu gavur ülkelere koşar insanlar. Kendimizi şöyle bir hesaba çeksek artık. Kaleminize sağlık sayın yazar.
Yanıtla (0) (0)