Adalet, 6 Şubat, 04.17, Hakim Bey!
6 Şubat depreminin birinci yıldönümünde, depremin olduğu saat 04.17’de Hatay, Adıyaman, Maraş ve Malatya’da on binlerce insan sokaklara çıktı.
Anma için toplanan adreslerden biri de Malatya Mehmet Buyruk Caddesi üzerindeki bir boş arsaydı.
Etrafında apartmanlar olan boş arsaya dev harflerle “Adalet, 6 Şubat, Hakimbey, 04.17” yazılmıştı.
Bu hem bir adalet çağrısıydı hem de bu boş arsada bundan bir yıl önce ayakta olan apartmanın adıydı: Hakimbey Apartmanı
Hakimbey Apartmanı, etrafındaki diğer binalar ayakta kalmışken 6 Şubat saat 04.17’deki 7 saniye içinde yıkıldı.
79 insan gözlerini açamadan enkazın altında can verdiler.
Peki 79 insanın ailesinin adalet arayışında bir yılda ne oldu?
Önce bütün Türkiye’nin rakamlarına bakalım.
DW Türkçe’nin derlediği rakamlara göre son bir yılda 6 Şubat depremiyle ilgili 2 bin 622 kişi hakkında soruşturma başlatıldı.
259 kişi tutuklandı, 946 şüpheli hakkında adli kontrol kararı alındı.
190 iddianame hazırlandı, 154'ü kabul edildi. Davalar başladı. Bu davalarda 126'ü tutuklu olmak üzere 461 sanık yargılanıyor.
Mahkemeler tarafından henüz kabul edilmeyen 36 iddianamede de 8'i tutuklu, 55 şüpheli bulunuyor.
Peki bu şüpheliler ve tutuklular arasında herhangi bir kamu görevlisi var mı?
DW Türkçe'ye konuşan Adıyaman Baro Başkanı Bilal Doğan, Adıyaman’da şüpheli kamu görevlisi olmadığını söylüyor:
"Deprem soruşturmaları kapsamında savcılıklara gelen bilirkişi raporları var. Bu raporlarda kamu görevlilerine de kusur atfedildi. Ancak şu ana kadar kamu görevlilerine açılmış bir soruşturma da yok dava da yok. Onunla ilgili prosedür işliyor. Soruşturma izni alınması lazım. Ancak bildiğimiz kadarıyla verilmiş bir soruşturma izni yok.”
Kahramanmaraş’ta da durum aynı. Kahramanmaraş Baro Başkanı Muhammed Burak Gül neden böyle olduğunu da anlatmış:
"Bilirkişi raporlarında kamu görevlilerine tali kusur atfediliyor”
Hatay ve Malatya'da da soruşturmaların ucu kamu görevlililerine bir yılda ulaşmadı.
Malatya’da 167 soruşturma sonunda şu ana kadar 58 dava açıldı. Açılan davalarda 245 sanık yargılanıyor. Bilirkişi raporu beklenen 31 dosyanın da yakın zamanda tamamlanması bekleniyor.
Yargılanan şüpheliler müteahhitler, mimarlar, mühendisler, yapı denetimcilerinden oluşuyor.
Yargılanmaların temeli de binaların çökme sebebiyle ilgili üniversitelerden alınan bilirkişi raporları.
Ama o raporlarda büyük sorunlar var. Bazı raporlar şehre bile gelmeden masa üstünde hazırlanmış.
Bazılarında deprem yönetmelikleri karıştırılmış. Deprem için hazırlanan son yönetmenliğin üzerinde olan ivmesi hiç hesaba katılmamış.
Hem inşaat mühendisi hem de avukat olan Levent Mazılıgüney bu davalardaki bilirkişi sorununa dikkat diyor:
“1997 ve 2007 deprem yönetmeliklerine göre 1. Derece deprem bölgelerinde öngörülen tasarım depremi için azami yer ivmesi 0,4 g (yer çekimi ivmesinin 0,4 katı, yani yüzde 40’ı) büyüklüğündedir. 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde elbette her yerde değil ama bazı alanlarda tasarım depremi büyüklükleri aşıldı. Örneğin Hatay merkezde ortalama ivme 1,0 g mertebelerinin üzerinde değerleri buldu. Kahramanmaraş’ta 2,1 g azami yer ivmesi ölçülen istasyonlar oldu. Vücudumuza yatay yük olarak ağırlığımızın yüzde 40’ı ölçüsünde peş peşe yumruk gelmesiyle yüzde 100’ü ölçüsünde peş peşe yumruk atılması aynı mıdır? 40 kg, 100 kg ya da 200 kg kuvvetinde yumruklar aynı etkiyi mi oluşturur?
1000 tonluk bir yapı düşünün. Yatayda gelen kuvvet için (detay hesaba girmeden) 0,4 g ile 1,0 g veya 2,0 g aynı etki midir? Binalar deprem yönetmeliğinin öngördüğü 0,4 g için tasarlanmışsa, mühendisin veya müteahhidin sorumluluğu nereye kadardır? 4 bin dosyaya bakan üniversitemizin raporlarının hiçbirinde depremin büyüklüğüyle ilgili bir değerlendirme yok.”
Yani devlet yine tuttuğunu yakaladı, vicdanları rahatlatmak için davalar açıldı, neden bu felaket başımıza geldi diye dürüst ve cesur bir kamu soruşturması açılmadı.
Binlerce davadan biri de Malatya’daki Hakimbey Apartmanı davası.
Malatya’da 6 Şubat depremlerinde yıkılması sonucunda 78 kişinin enkaz altında kalarak vefat ettiği
Hakimbey Apartmanı davasında da dört kişi yargılanıyor: Mimar, iki inşaat mühendisi ve proje müellifi.
2000 yılında inşa edilen binanın müteahhiti yıllar önce ölmüş.
1975 yönetmenliğine göre yapılan Hakimbey Apartmanı’nın diğer yıkılan bir farkı var.
Aslında apartman bundan üç yıl önce bir uyarı vermişti.
24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ Sivrice’de deprem meydana geldi.
Malatya da o depremde sarsıldı, 4 bin 947 binanın ağır hasarlı hale geldi.
Hakimbey Apartmanı’nın da zemin kattaki asansörünün etrafında, otoparktaki kolonlarında gözle görünen çatlaklar oluşmuştu.
Korkudan dört gün boyunca kimse apartmana giremedi.
İlk gelen yetkililer apartmanın ağır hasarlı olduğunu şifahen söylediler.
24 Ocak depreminden 2 gün sonra Hakimbey Apartmanı’nın sakinlerinden 32 yaşındaki Gülen Öner, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne bir dilekçe yazdı:
“İkamet ettiğimiz aşağıda açık adresini belirttiğimiz apartmanımızda ve dairemizde 24.01.2020 tarihinde meydana gelen depremde hasarlar ve çatlaklar oluşmuştur. Bu nedenle evimizde ikamet edemiyoruz. Hasar tespiti için yerinde testlerin yapılması için arz ederiz.
Dilekçenin sonuna bir de not düşmüştü:
“Evde kalamıyoruz. Gelindiğinde yukarıdaki numaramdan iletişime geçilmesini rica ediyoruz”
Dilekçenin sonucunu beklerken Gülen Öner ve ablası Fatma Öner 2 ay boyunca evlerine girmediler.
Ama bir türlü dilekçeye cevap verilmedi.
124 gün sonra 30.05.2020 tarihinde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, apartmana “Hasarsız” raporu verdi.
Apartmanın kapıcısı Cumhuriyet Savcısına daha sonra verdiği ifadede, Sivrice depreminden sonra zemin kattaki bir dairedeki kolonlarda çatlaklar gördüğünü, giriş kattaki merdivenlerde fayansların düştüğünü söylemişti ama Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü “sıva çatlağı” deyip geçiştirmişti.
İkna olmayan kapıcı bedava oturduğu apartmandan başka bir yere taşınıp, kapıcılığa devam etmişti.
Bu öngörüsüyle ailesinin ve kendisinin canını kurtardı.
6 Şubat 04.17’de “hasarsız” Hakimbey Apartmanı’nın yıkılması 7 saniye sürdü.
79 kişi uykularında enkaz altında kaldı.
Enkaz altında kalanlar arasında “hasarsız” raporunun ardından çaresizce apartmana dönen Gülen Öner ve ablası da vardı.
Cesetleri enkazdan ancak 9 gün sonra çıkarılabildi.
Depremin ardından Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı, yıkılan diğer binalar gibi Hakimbey Apartmanı için de soruşturma açtı.
1997 yılında binanın inşaat mühendisi tutuklandı. Daha sonra 25 yıl önce bu binanın inşaatında görev almış mimar, mühendis ve yapı denetimcisi gözaltına alındı.
Halen bir kişinin tutuklu yargılandığı davada konu bir türlü 3 yıl önceki hasarsız raporuna gelemedi.
Hasarsız raporunu veren Malatya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü uzmanı savcılığa tanık olarak ifade verdi.
“Gözlemsel bir tespitle” hasarsız raporu verdiklerini söyledi. İki gün sonraki dilekçeye rağmen incelemeyi de resen yaptıklarını iddia etti.
Peki, bu doğru olmayan ve sorumluluğunu itiraf eden ifadenin sonunda ne oldu?
“Hasarsız” raporunu veren şube müdürü terfi aldı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Şube Müdürlüğü’ne vekaleten atandı.
Malatya’yı ayağa kaldıracak bakanlığın ildeki bir numaralı koltuğuna oturdu.
Peki, mühendis ve mimarları yargılanırken bu binaya ruhsat veren belediye yetkilileri?
Savcı, depremden 11 gün sonra dönemin Malatya Belediyesi İmar Müdürlüğü çalışanı beş kişi hakkında soruşturma izni istedi.
Ama Battalgazi Kaymakamlığı bu izni ancak 8 ay sonra, Hakimbey Apartmanı skandalını KayısıHaber’in başındaki Mahir Temur yazınca verdi.
Dün Hakimbey Apartmanı’nın enkazı önündeki anmada, yıkılmaması için üç yıl mücadele ettiği binada ölen Gülen Öner’in kardeşi Sevgi Öner de konuştu:
“Biz yaşamıyoruz, 6 Şubat’ta onlarla beraber öldük. Ablam (Gülen Öner) her zaman adaletten yanaydı, herkesin hakkını arayarak gitti. 24 Ocak 2020 depremi sonrası Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne “Eve giremiyoruz, korkuyoruz. İncelemeye geldiğinizde bu numaradan bize ulaşın” diye bir dilekçe yazmıştı. Şimdi incelemeye gelip “O bina çok sağlam” diyenler, şimdi gelsin bir daha “O bina çok sağlam” desinler. Ağır hasar raporu verilen binayı az hasara çevirdiler, ablam Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne gidip “Tekrar inceleme yapmazsanız o binaya girmem” demiş. Üç kişi gelmiş, ellerinde çekiçle kolonlara vurup “Sağlam” diyorlar. O üç kişi gelsin. Üç kez incelemeye geliniyor; ağır hasar, az hasar ve hasarsız raporları veriliyor. Bu ekiple buraya gelsinler; yaşına girmemiş bebeklerin, annesiz babasız bizi dışarıda bıraktılar, bunun hakkını ödesinler. O zaman adalet yerini bulur”
Dün Adıyaman’daki anmalarda birden bire ortaya çıkan slogandaki gibi bu “sahipsiz memlekette” ölmemek için devlete karşı mücadele etmek de yetmeyebiliyor.
Ama şiirde dendiği gibi “Sussan olmuyor, susmasan olmaz” hakim bey!