Olan biten kimin işi ve kime yarar?

Gücü verdiklerimiz ne zaman sıkışsalar hep bekaa’dan bahsederler. Hâlbuki “bekaa” kolayına ağza alınacak söz değildir. Düşünmezler. Sıkışan kendileridir. Her şeyi tükettikten sonra sarıldıkları can simidi vatan duygusudur. Vatandaşa, “Açlığa susuzluğa bakacak halimiz yok, memleket elden gidiyor…” demek isterler. Batıran kendileri olduğu halde bu suretle hatalarını örtecek ve başta kalacaklardır.

Şimdiki iktidarımız, dinle beraber bekaa’yı tepe tepe kullandı.

Bekaa demişken bir dil parantezi açmalıyım. Siyasetçilerimizin, aydın görünenlerimizin Türkçe’ye karşı takındıkları tavır memlekete takındıkları tavra benziyor. Bilmiyorlar ve bilmek de istemiyorlar. Memlekette onları iyiye, güzele ve doğruya yöneltecek bir kültür dikkati de yok. Acınası halimizin kök sebeplerinden sayılsa yanlış olmaz.

Özgür Özel’e ve pek çok siyasiye, aydına, hatta spiker ve sunuculara hiç olmazsa iki kelimeyi hatırlatalım: Varlık ve kalıcılık anlamındaki bekaa kelimesinin k’sı frengin q’su gibi kalın söylenir. İnce k(ke) şeklinde söylerseniz “ağlamak” manasındadır. “Muhattap” şeklinde söylediğiniz kelime “odunlaşmış” demektir. Sizin demek istediğiniz tek t’li “muhâtap”tır. Muhâtabınıza hitâbınız ayrı bir derdimizdir. O konuda en kötü örnekleri veren de Cumhurbaşkanı olması hasebiyle derin bir ah’la “Maalesef!” demeden anamayacağımız Erdoğan’dır.

BİRLİĞİ DİNAMİTLEMEK

Dilden ve halden görüyoruz ki Türkiye’nin derinleşen problemi “millî birlik”in aşınmasıdır. Bekaa, hemen her şeyde olduğu gibi ne manaya geldiğini düşünmeden kullandığımız bir kavrama dönüşmüştür. Bunu düşündüren, yine gücü verdiklerimizin, sadece günü –kendilerini- kurtarma peşinde ölçüye gelmez hareketleridir. Türkiye’nin aydınlarının kenarından dolaştıkları bozukluk hallerimiz arasındadır ve iktidarımızı yıllardır keyfi hareketlerle hata üstüne hata yapmaya iten de bizim vurdumduymazlığımızdır.

Yeniden açılacağımızı söyleyenleri dinledikçe millî birliğin ne demek olduğu iyice karışıyor. Başka kavramlarla bir arada iyice anlaşılmaz hale geliyor. Erdoğan birlikten bahsediyor. Öcalan da, bölük bölük ayırdığı(mız) unsurların kardeşliğinden bahsediyor. Adam, kardeşliği, birliği, beraberliği dinamitleyen kendisi değilmiş gibi bir de bozduğu yapıyı -güya- tamire girişiyor. Düştüğümüz duruma bakar mısınız?

Kimsenin dediğini değersizleştirecek yerde olmamak gerekmiş. Doğru da, bu adam “terörist başı” dediğimiz kişi. Cezasını aldı ve içerde tutuluyor. Şimdi ne değişti de ondan bir “kurtarıcı” profiline dönüşmesini bekliyoruz? Pişman mı oldu? Nedametinden yana yana aman dilediğini mi gördük?

KİMSENİN DEĞİŞTİĞİ YOK

Öcalan’da, Demlilerde değişen bir şey yok. Yaptıklarını konuşturmuyorlar. Yapacaklarını da, niyetlerini de sorgulamıyor ve sorgulatmıyorlar. Hedefe dümdüz gidiyorlar. Yalpalayan iktidar güçleri ve onların kendilerini kurtarmak için feda ettikleri millî birliğimizden dolayı hepimiziz.

Destekçileri dünya güçlerinin ve içerde yıllardır “sorun” geveler görünen yorumcuların kafası karışık olsa da bir şey net: Türkiye’yi Türklük ekseninden koparmaya çalışıyorlar. Bir hedefe adım adım gidiliyor. Açılımlarla elli yılda elde edilemeyecek mesafeyi almanın rahatlığıyla daha cesur hamleler peşindeler. Ahmet Türk’ün dediği gibi sabırlılar ve ilk planda birkaç istekte bulunacaklar. Çünkü henüz olgunlaştıramadıkları bazı hususlar var. Tıpkı yüzyıllık Ermeni iddialarında olduğu gibi, doğruya yanlışa bakmadan aynı yere pervâsızca ateş ediyorlar. O yer millî haysiyet ve şerefimizdir.

Kimlik bunalımı yarattıkları kesin. Devleti kuran gücü aşındırıyorlar. Milletin kendine güvenini sarsıyorlar. Elini kolunu hareket ettiremez hale getirerek, isteneni yapmasını bekliyorlar. Şimdi olan da bunun ileri bir aşamasıdır.

Geldiğimiz yerde, baş aktör ne devlettir, ne Bahçeli, ne de Erdoğan’dır. Akıl almaz yol yordam bilmezlikle en yukarıya oturtulan Öcalan ve Dem’dir. Bu da açılım rezaletlerindeki gibi on yıllar içinde varılacağını hayal edemeyecekleri bir menzildi. Kalemizde, maçın sonucunu etkileyecek penaltıyı bile bile yaptığımız açık.

PEKİ NEREDEYİZ?

Öcalan’ın böyle muhatap alınmasının vicdanları yaraladığı kesindir. Millî birliğe bakışta çok yönlü etkilerinin olacağı açıktır. Birliği bozma etkisi kesindir. Askerin morali üzerinde yaratacağı etki ölçüye gelmez derecede olabilir. Halkımız bir daha sersemledi ve ne düşüneceğini bilemez hale geldi.

Nasıl olmasın ki? Öcalan görüşmesinden gelen mesajlar açık: Sanki birileri kardeşliği bozmuşlar da bu adamlar düzeltecekmiş. Şartları da dediklerinin yapılması. Yoksa PKK’ya silah bırakın demeyeceklermiş. Düştüğümüz duruma bakar mısınız?

Milletin ve devletin bekası diyenin ne istediğine iyi bakmak lazımdır. Olanları ve olacakları düşünenler için çare bellidir: İktidarda kalmanın yolunu bu yapılanlarda bulanları ikaz edecekler. Ve bu yıkıcı hamlelerden dönülmesini sağlayacaklar.

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum