Dinden geçinmelerin dağılmaz pazarı

Dimaond Tema ve Asrın Tok tartışması Türkiye’de bir ilkti. Ahmet Bican Ercilasun’un kavramlaştırmasıyla “dinbaz”larımızın dediğim dedik tavırlarıyla toplumun çok şiştiği ve belki de patlama noktasına yaklaştığı bir konuydu. Dolayısıyle boşalma veya en azından bir nefes alma imkânıydı.

Biri şeriati savundu, diğeri agnostik(bilinemezlik) inanışıyla şeriatın olamayacağını söyledi. Farklı fikirlerin ve inanışların sahipleri arasında kurulacak her tür dialog önemlidir. Konuştukça fikirleri duymanın o kadar da kötü bir şey olmadığı anlaşılabilir. Farklı düşünmeye yol açılır ve giderek tabuların ve sistemi zehirleyen sapma ve boz(ul)maların kaba saltanatı sarsılabilir. Bu iki genç arasındaki tartışma da öyle bir turnusol kâğıdı rolüyle bize bizi gösterebilirdi. Tartışmanın kamuoyuna yansımalarından bunu görür gibi olduk. Düşünmenin önündeki setlerin zayıflayacağı bir alan açıldı.

ŞERİAT DİN MİDİR?

Cemaatlerin, tarikat görünüşlü tasavvuf kullanıcılarının merdiven altından çıktıkları bir dönemdeyiz. Nasıl bir din hayatı kurguladıklarını göreceğiz. Dinden çok ticarete, mânâdan çok dünya nimetlerine ve maddeye yakınlar. Gençlerin şeriat tartışması esas bakılacak yerin bu olduğunu düşündürmesi bakımından da önemliydi.

Her dinin bir şeriati vardır görüşü yaygındır. Bu klasik görüşün gücü dine bağlı devletlerin kurulduğu orta çağlardadır. Konu din ve şeriati olunca, devre ve anlayışlara göre kendiliğinden çeşitlenmeyi ve farklı şeriatleri doğurur. Keskin farklar oluşur. Anlayışlar çarpışır. Dünyadaki savaşların çoğunun gerekçesi din anlaşmazlıklarıdır.

Bugün şeriatle yönetilen ülke dünyada hemen hemen yoktur. Din devletçiği Vatikan’da bile katolik şeriatinden çok modern dünyanın kuralları ve hayat şekilleri kullanılır. Din devleti İsrail’in modern dünyanın usulleriyle yönetildiği de açık. Problem bizdedir. Kendisini İslam devleti sayan ülkelerin, dini grupların hali ortada. El Kaaide, İşid, Taliban, Boko Haram gibi terörle anılan şeriatçi grupların hali de ortada.

ŞERİAT VAR MI?

Şeriat, değişmez kanunlar vaz’ eden bir sistem değildir. Müslüman hukukçuların dine aykırı olmama dikkatiyle günün şartlarında kanun ve nizamı sağlama gayretleriyle ortaya çıkaracağı bir hukuk sistemidir. Yani şeriat de hayata bakarak şekillendirilir. Bugün böyle bir sistem yok. Şeriat denen yüzyıllar öncesinin dünyasında yaşanan hayata göre düzenlenmiş kurallar var. Onların en az yarısı bugün için geçerli sayılamaz. Mesela problemsiz bir konuyu, yolculuğu ele alalım; mesafeler deveye, eşeğe, ata ve insan adımlarına göredir. Dolayısıyle bütün hükümler hükümsüzdür.

Şeriat(ler)in bugün için ne ifade edeceğine bakmak lazım. Mezhepler etrafında şekillenmişlerdir. Mezhepler yüzyıllardır güncellenmedi. Ne hale geldiklerini de bilenler anlatsın. Yalnız Mehmet Görmez gibilere sormayın. Habertürk’te üç saat dinledim. “Bunları konuşmamak lazım”dan başka bir şey demedi.

Hayal kırıklığı yaratan bu profesör apoletli susturuculara alan bırakılırsa gideceğimiz bir yer yoktur.
Hadi onu bırakalım, diyeceğimiz açık: Mezhepler ne kadar güncelse, şeriat de o kadar günceldir. Bunları bilerek, düşünerek konuşacağız.

Ana fikri ilahiyatçılar bildirisinden aktarayım: “Hangi şeriat ekolü söz konusu olursa olsun içerdiği kurallar açısından hiçbirinin günümüz toplumsal yaşamına ve insan gereksinimlerine, temel hak ve özgürlüklerine, dahası çağdaş hukuksal sorunlara yanıt verebilecek bir yapıda olmadığı açıktır.”

O ÖRNEK

Bu iki gencin tartışmasının odağındaki küçük yaşta evlilik gayet basit bir konuydu. Mehmet Görmez onu konuşmayalım diyor. Bizimkiler tarihe, sosyolojiye bakmadıkları için bir türlü doğru cevaba yaklaşamıyorlar. Hâlbuki verecekleri cevap gayet basit, Hazreti peygamber devrinde insanlar o yaşta evleniyorlardı. Bu kadardır.

İslâmiyet gelince de aynı şekilde devam ettiler. Arabın örfü buydu. Bütün dünyada da aşağı yukarı, âdet gören kız vakit geçirilmeden evlendirilirdi. Hatta benim çocukluğumda bile bizim Anadolu’da evlilikler 14-15 yaşlarındaydı. Bizde kız çocukları 13-14 yaşlarında adet görmeye başlıyorlardı. Arabistan’da 8-9 yaşlarında. Yani uzağa gitmeye gerek yok, aynıdır.

Mesele bugünün dünyasında bu anlayışı devam ettirmeye çalışmaktır. İşte bu olacak iş değildir. Bunu da din uleması değil, zamanın çok yönlü bilgileriyle oluşturulmuş hukuk kuralları belirler. Diyanet, ilahiyat bilginleri akademisyenler bunu söylemekten niye kaçarlar ki?

Bu tartışmaya bakışların dine mesafelilerden oluşan diğer ucunu değerlendirmeyi gelecek Perşembe’ye bırakıyorum. Temel meselemiz her alanda bu “söyletmezük!” despotluğudur. Bunun için önemsiyorum. Yaratılan darlığın ve körlüğün tam ortasındayız. Bu memleket bundan dolayı yerinde sayıyor. Prangalardan sıyrılmak ve ileriye atılmak için buradan başlayarak hür bir zihne ulaşmanın ve dini de kendi yerine oturtabilmenin yollarını arayacağız.

YORUMLAR (52)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
52 Yorum