Kürtler bu ülkenin zencileriymiş!

Evvel vakitlerde sömürge olduğumuzu söylüyorlardı. Kürdistan Türklerin sömürgesi konumundaydı. Bu yüzden de Mesela Hindistan’ınkine ya da Cezayir’inkine benzer bir mücadeleyle bağımsızlığına kavuşması gerekiyordu. Şimdilerde bu söylem artık kullanılmıyor. Bu söylemin en şedit temsilcisi bağımsızlık uğruna girdiği yolda hem de elli binleri bulan can kaybından sonra “Türkiyelilik” konağına demir atmış bulunuyor. Vaktiyle sömürgeci dediği sistemin temsilcileriyle kol kola girmekten bir beis görmeden hem de.

Bütün bunlar olurken derinlerden (derinlikli demiyorum) yeni bir söylem gelişti. Hem de (içlerine en hakikisinden milliyetçilik kaçmış) bazı İslamcı Kürtler arasında. Bağımsızlık. Ama bir sorun var; bağımsızlıkçı bazı İslamcı Kürtlerin son seçimlerde de görüldüğü gibi vagon yazıldıkları Solcu Kürt katarı adına “Türkiyelilik” denilen Cihangir arka sokakları çapındaki evrensellik (!) istasyonuna doğru ilerliyor. Alın size otantik bir çelişki! Sömürgeci-Sömürge çelişkisini rafa kaldırıp halkların kardeşliği çözümlemesine odaklanan Kürt solunu önder olarak benimsemekte bir beis görmeyen İslamcı bazı Kürtler, kendileri gibi düşünmeyen, ama bu ülkenin Kürtlerinin ve Türklerinin kardeşliği esasından hareket eden yani bir tür Türkiyeliliği savunan “Dindar Kürtleri” ev zencisi diye aşağılıyorlar. Bu ne yaman çelişki dayê! Gerçek Türkiyelilik olduğun mı?!

Tarihsel Kürt-Türk buluşmasını, geliştirilen yüzlerce yıllık dini ve kültürel kardeşliği bir çırpıda bir kenara iten, seksen doksan senelik rejimin saman alevi misali köksüz uygulamalarını tarihsel bir realiteymiş gibi merkeze alan hem de zahmetsiz araklanmış batılı kavramla kotarılmış bu yeni söyleme göre biz Kürtler bu ülkede zenciymişiz. Konumumuz Amerika’daki beyazlar karşısında siyahların konumu gibiymiş. Yani biz köleymişiz. Hatta geçenlerde birisi Malcolm X filminden istiare bir benzetme ile “Tarla Kürdü” “Ev Kürdü” tanımlamasını bile yaptı. Evet aynen böyle. Demek istiyordu ki HDP’ye oy veren Kürt, isyancı, özgürlükçü, bağımsızlıkçı (Cihangir Türkiyeliliğini görmüyor bu arada), buna karşılık mesela AK Parti'ye oy veren Kürt de ruhunu efendisine satmış köledir. En az Marksist jargon kadar yüzeysel, sığ ve vakıayı izah etmekten uzak ödünç bir söylem. Ama neylersin ki bizim aydınımız hiçbir zaman özgün olamadı ki. Zihinsel tembellikle maluldür ve başka diyarlardan araklama kavramlarla kendi realitesini açıklamaya çalışmaktan başka elinden bir şey gelmez aydınımızın. Kürdü Türkü fark etmez. Yani bu hususta da bir tür Türkiyelilikten söz edilebilir.

Ta Osmanlının son zamanlarından beri ödünç kavramlarla meseleleri izah etmeye bayılır bizim aydınımız. Bu, zihin konforlarını bozmadığı gibi meseleyi anlamak için efor sarf etmelerini de gerektirmiyor. En önemlisi her bakımdan dünyayı yönlendirme konumunda olan Batı medeniyetinin diliyle konuştukları için de aydın vasfının ayrıcalığını, itibarını da korumuş oluyorlar. Düşünmeye, araştırmaya gerek yok. Nasılsa batıda her derde deva ilaç gibi mutlaka hazırda bekleyen bir paket çözüm bir yerde mevcuttur.

Dün solcuların batının tarihsel çelişkilerinden arakladıkları kavramlar yerine bugün bazı İslamcı Kürtlerin Amerikan toplumunun Beyaz-Zenci kavramsallığını ümmet bakiyesi Kürt-Türk ilişkisine, Kemalist rejimin uygulamalarını bahane ederek uyarlaması gibi.

Kısa ve net söyleyeyim: Sömürgeci ve sömürge çelişkisiyle izah edilecek bir ilişki varsa; o da Batı Düşünce Sistemi ile solcu bazı Kürt aydınları arasındaki ilişkisidir. Yine Beyaz efendi-Zenci köle kavramsalıyla açıklanacak bir ilişki varsa o da Amerikan zihniyeti ile bir kısım İslamcı Kürt aydını arasındaki ilişkiden başkası değildir.

Kürtlerle Türkler arasındaki ilişki sömüren ve sömürülen ilişkisi olmadığı gibi efendi köle ilişkisi de değildir. Vardır diyen ve bu arada bana da köle muamelesi yapacak biri varsa alnını karışlarım. Sadece ben değil bütün Kürtler.
Türkiye’de bir Kürt sorunu vardır. Ama bu sorun, Kürtlerle Türkler arasındaki ilişki realitesinden devşirilmiş bir sistemden çok, Kürtlerle Türklerin tarihsel ve dini kimlikleriyle oluşturdukları köklü kardeşliğe rağmen batıdan araklanmış köksüz Kemalist sistem ile Kürtler arasındaki çelişkidir ve bu yüzden tarihin çöplüğüne atılmak üzeredir. Bu mukadder neticeyi Türk ve Kürt aydınının toplumsal gerçeklikten kopuk ve bir düşünceden çok velveleci bir gürültüden ibaret olan medya hakimiyeti geciktirmektedir.

Sizin dilinizle söyleyecek olursak: üst yapıdaki bu çelişkiyi tabana indirme çabanızın ömrü, vakti gelince esecek bir karayel kadardır. Hatta şimdiden hissediyorsunuz da. Telaşınız bu yüzden.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.