Kürt siyasal hareketi: “Hepimiz Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” kıvamına gelmiş bulunuyor
Kim ne derse desin HDP’nin şahsında “Kürt Siyasal Hareketi”nin geldiği bu nokta Kemalizmin bir başarısıdır.
Başlangıçta Kemalizmin milletin değerlerine hoyratça saldırmasına bir tepki olarak doğdu Kürt hareketi. Hilafetin kaldırılması, harflerin değiştirilmesi ve şeriat kanunlarının ilga edilmesi karşısında Kürtler en sert tepkiyi gösterdiler. Hatta denebilir ki Kemalizmin biraz daha ileri gidip ülkeyi kültür ve medeniyet olarak iyice çoraklaştıramaması biraz da bu sert tepki sayesinde olmuştur. Ama Kemalizm de bu sayede uyanmıştır.
Kemalizm, hareketin bu dini karakterini geri plana itmek, dolayısıyla toplumun diğer kesimlerine, mesela Türklere de sirayet etmesini engellemek, dolayısıyla öteden beri egemen kılmak için mücadele verdiği yaşam tarzını benimsetmek için bir süre sonra dini kavramlara, kurumlara yönelik saldırılarının dozunu azaltarak Kürt kimliğine, Kürt diline, Kürt kültürüne saldırılarını yoğunlaştırdı. Dini kavram ve hayat tarzının beşeri dayanağı Kürtlerdi çünkü. Bu sayede hem Kürt hareketini dini alanın dışına çekti hem de toplumun Kürt olmayan kesimleri üzerindeki etkisini azalttı. Kürt siyasal hareketi için sekülerleşme süreci başlamıştı böylece.
Şeyh Said kıyamında Kürt hareketinin dini karakterinin tehlikesini çok çabuk fark eden Kemalist rejim, usta bir manevrayla iç kamuoyuna onun Kürt ulusal karakterde bir bölücü hareket olduğunu lanse etti. Sonra Kürtlere sadece ve tamamen ulusal özelliklerine yönelik bir baskı uyguladı. Böylece Kürt siyasal hareketi de bu tuzağa düştü ve üzerinden on yıllar geçtikçe seküler bir karaktere büründü. Şimdi HDP’nin şahsında Kürt siyasal hareketi ile Kemalist hareket ortak paydada buluşuyorlar. Seküler hayat tarzı. Bu seküler hayat tarzına karşı olduğunu düşündükleri AK Parti de ortak düşman.
Bu yüzden diyorum ki: Bir hareketi asıl kimliğinden, karakterinden, kişiliğinden soyutlayıp kendine benzetmek hususunda Kemalizmin bu başarısına şapka çıkarmak gerekir. Az bir başarı değildir. Kürt liderlerini darağaçlarında sallandıran, bu gün Kürtlerin yanı başında sıkıp havaya salladıkları yumruklarından Kürt kanı damlayan kesimlerle omuz omuza vermiş “Kürt siyasal hareketi”ni bu şekilde devşirmek akıllara durgunluk veren bir projedir. Nitekim Radyo ve Televizyonlarda Kürtçe şarkılar söylensin diye yola çıkan Selahattin Demirtaş’ın Kemalist yaşam tarzının amansız savunucusu, gazetelerinin birinin logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan bir medyanın televizyonunda yanık bir bozlak çalıp söyleme kıvamına gelmiş olması da bu başarının çarpıcı bir örneğidir. Ta Osmanlıdan beri devletin devşirme hususunda büyük bir başarısı olduğunu biliyoruz. En sonunda demir leblebi gibi sert olan ve devşirme hareketlerine direnen Kürtler de biraz önce söylediğim gibi kitlesel olarak devşirilme potasına girmiş bulunuyorlar. Bu basit bir operasyon değildir. Bu, bu toprakların derin kimliğine yönelik bir saldırıdır. Medreseleriyle, tarikatlarıyla ülkenin dini ve irfani hayatına beşiklik yapmış Kürdistan’ın ulemasızlaştırılması, irfansızlaştırılması, manasızlaştırılması hareketidir.
Bilmem Kürtler farkında mıdır? Hepimiz “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” logosunun altında toplanıyoruz, beyazlaşma heveslisi “Kürt siyasal hareketi” sayesinde.