Bana müsaade!
Benim çocukluğumda gençler yirmi dört ay askerlik yaparlardı. Ben askere gittiğimde on sekiz aydı. Şimdi ise on iki ay. Tabi ben kısa dönem yaptım o başka. Kısa dönem de olsa insan köyünden uzak kaldığı o süre zarfında anne babasından başlayarak bütün köyünü, mahallesini derin bir hasretle özler. Şimdilerdeki gibi cep telefonu da yoktu. Bu yüzden askerden dönenler derin bir tahassürle dönerlerdi. Köyde birtakım farklılıkların yaşandığını birkaç gün sonra fark ederlerdi. Köylük yerde, özellikle Kürt köylerinde kavgalar, nizalar, cinayetler eksik olmazdı. Gariban asker ilk birkaç gün kimi gördüyse sarılır, yirmi dört ay sonra döndüğü köyünde kimin kiminle kavgalı, kimin kiminle küs olduğunu bilmeden rastladığı herkesi kucaklardı. Sonra usul usul kulağına fısıldarlardı. Şu adamla konuşma, tarlasına girdi diye bizim keçileri taşladı. Falancaya selam verme, o da harmanını yele verirken saman tozları bizim bahçeye doldu (bizzat şahit oldum ben, komşularımızdan biri harmanda buğdayı samandan ayırmak için savuruyordu. Saman tozları doğal olarak başka birinin bahçesini kaplamıştı. Bu yüzden kadınların çocukların da dahil olduğu küçük çaplı bir meydan muharebesi yaşanmıştı).
Bu telkinlerden sonra ne yapsın asker, babasının, aşiretinin kendisinden sonra sorun yaşadığı kişilere ya da aşirete tavır almak zorunda kalırdı. Yani normale dönerdi!
Eğitimimin ortaokuldan sonrasını Muş İHL’de yatılı okudum. Yetmişli yıllar. Öyle Muş’tan sık sık Van’a gelmek kolay olmazdı. Bu yüzden yarı yıl tatilinden sonra okul bitinceye kadar aileme, köyüme, köydeki arkadaşlarıma hasret kalırdım. Arada bir mektup gelirdi o kadar. Mektuplarda da köyde olup bitenler anlatılmazdı doğal olarak.
Şimdi senesini hatırlamıyorum. Okul yaz tatiline girmişti. Şubat tatilinden beri gitmemiştim köye. Aldım valizimi Muş’tan Tatvan’a trenle, oradan da Van’a feribotla gittim. Öğrenici indirimi vardı. Yolu biraz uzatıyordu ama indirim de fena değildi. Van’dan da Erciş’e gittim. Akşama doğru olduğu için köye gidecek araç kalmamıştı. Bir yerde bizim köylülerden birinin traktörünün beklediğini gördüm. Römorkunda da birkaç köylü vardı. Köye gitmek üzereydiler. Ben coşkuyla ve özlemle selam verdim, römorka atladım. Bir soğukluk sezdim. Bazısı selamımı almadı, bazısı da isteksizce aldı. Hele traktörün sahibi hiç yüzüme bakmadı. Biraz sonra sessizce de olsa selamımı alan köylülerden biri kulağıma fısıldadı. Sen bu traktöre binme, dedi, sizinkilerle kavga ettiler. Beş altı aydır özlediğim köyüme gidecek son traktörü de kaçırmaya hiç niyetim yoktu. İstifimi bozmadan bekledim. Traktör sahibi bir süre inmemi bekledi ama o da bir şey demeden çalıştırdı motoru ve köye doğru hareket etti. Öğrenci olduğum, özellikle dini eğitim aldığım için fiili bir saldırıda da bulunmadılar. Normalde böyle bir tavır beklenirdi. Zaten beni uyaran köylümüz de bundan korkuyordu (aslında korkmadım desem yalan olur. Ama cepte otele verecek para da yok. Gece vakti Erciş’te nerede kalacaktım! İstifimi bozmadan oturmaya devam ettim). Köye geldik. Asıl şaşıran da babam oldu, hasımlarının traktörüyle geldiğimi görünce. Neyse benim bu inadım, anlamsız bir sürtüşmeden çıkan kavganın, düşmanlığın bitmesini sağlayan yumuşamanın bir ilk adımını oluşturdu. Sonraki günlerde barıştılar.
Sık sık söylerim. Otuz yıla yakın kitap tercüme etmekle uğraştım. Mütercimlik adamı asosyal yapar adeta. Evde çalışırdım. On beş günde bir veya ayda bir yayın evine uğrar, sonra gene sayfalar arasına gömülürdüm. Bir tür gurbet. Geçen yazılardan birinde de söylediğim gibi artık yoruldum. Yazılı ve görsel medyada çalışarak bu gurbete bir son vermek istedim. Tabi kimin kiminle kavgalı, kimin kiminle küs, kimin kiminle hasım olduğunu bilmiyorum. Ya da duyuyorum da meselenin künhünü bilmiyorum. Mahallemdeki herkesi kucaklayan bir coşkuyla istasyonda bekleyen araca bindim. Maksadım özellikle Kürt meselesiyle ilgili Müslümanca çözüm çabalarına bir katkı sunmaktı.
Kitaplarımın arasına dönüyorum. Dirlik içinde olduğunu düşündüğüm köyümü, mahallemi zihnimde yaşatmaya devam edeceğim.
Değerli okuyuculara ve Karar ailesine şükranlarımı sunuyorum.