Yeni çözüm süreci?
Artık şu belli ki, “süreç” devlet organları tarafından planlanmış, Öcalan’ın “hazırım” diye cevap vereceği bir zemin sağlanmış. Açış konuşmasını Bahçeli yapmış.
Açış konuşması için Bahçeli en isabetli isim elbette. Zira bu konuda en şahin politikaları Bahçeli temsil ediyordu. Önceki çözüm sürecinin bozulmasında, diğer etkenler yanında, Bahçeli’nin yönelttiği “vatan hainliği”ne kadar varan suçlamaları etkili olmuştu.
Bahçeli, partiyi kapatmayan AYM’yi bile ağır sözlerle suçlamış, kapatılmasını istemişti! Şimdi ise yolu kendisi açıyor. Bu da gösteriyor ki ortada Bahçeli’yi de ikna eden bir ‘devlet’ programı var.
Bir diğer husus; önceki çözüm sürecinde, Erdoğan’ın bir amacı da Kürt oylarıyla başkanlık sistemine geçmekti, olmamıştı... Yeni süreçte de Erdoğan’ın tekrar adaylığını sağlayacak bir formülü gündeme getirecektir: DEM oylarıyla 2027 sonbaharında seçim…
ÖCALAN’IN CEVABI
Evvela, Öcalan’ın “umut hakkı” elde ederek tahliye edilmesi için Bahçeli’nin öne sürdüğü şartlar neydi?
“Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.”
Öcalan’ın cevabında genel temenni dışında bir beyanı olmadığı gibi “örgütün lağvı” konusunda en hafif bir ima dahi yok.
Öcalan, “Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez” dedikten sonra şunu söylüyor:
“Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım”
Öcalan sadece “pozitif adım” diyor. Çünkü terör örgütünün durumu, silah bırakması, lağvedilmesi gibi konular, uzun uzadıya müzakere edilecek, Öcalan bunların karşılığında kendisine “umut hakkı” tanınmasının ötesinde siyasi taleplerde bulunacaktır. Asıl önemli olan o aşamadır.
NELER KONUŞULACAK?
Asıl müzakereler devletin üniter yapısı, vatandaşlık tanımı, Kürtçenin yeri, eğitim gibi fevkalade önemli ve hassas anayasal konularda cereyan edecektir.
Peki, “eyalet sistemi” veya benzer mahalli sistemler gündemine gelir mi?
2013’te Başbakan Erdoğan, “Eyalet yapılanması süratle kalkınmayı getirir. Bu güçlenme alametidir. Güçlü Osmanlı'da Lazistan eyaleti var, Kürdistan eyaleti var. Güneyde başka eyaletler var” şeklinde konuşmalar yapmıştı. (AA, 29 Mart 2013)
Bu defaki görüşmelerde mahalli idarelerin güçlendirilmesi gündeme gelir ama hangi yetkiler verilir, kestiremiyorum. Eyalet sistemi ağıza alınmaz, çünkü çok tepki çeker.
Bu tür müzakerelerde silah bırakan örgüt yönetici ve üyeleri için de düzenlemeler yapılır. Bunları şimdiden kestiremeyiz.
Özetle, başlamak kolay, hatta keyif vericidir, ama içe sinen bir çözüme ulaşmak kolay değildir. Ben “üniter devlet” ilkesinin ülke bütünlüğü kadar önemli olduğunu vurgulamak isterim.
SİSTEM VE CUMHURBAŞKANLIĞI
İlk çözüm sürecinde başkanlık sistemi de konu olmuştu. Öcalan “İmralı Tutanakları”nda “Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz” diyordu. (28 Şubat 2013)
Parlamenter Cumhurbaşkanı Erdoğan da şöyle konuşmalar yapıyordu:
“400 milletvekilini verin yeni Türkiye’yi, yeni anayasayı, başkanlık sistemini kuralım, Çözüm Süreci’ne koşalım… Gelin 7 Haziran seçimlerini yeni Türkiye, yeni anayasa, başkanlık sistemi, Çözüm Süreci ile beraber ülkemizin tarihinde bir milat yapalım.” (20 Şubat 2015)
Fakat Salahattin Demirtaş “Seni başkan yaptırmayacağız” diye kampanya yürütmüştü. Dönemin Devlet Bakanı Yalçın Akdoğan şu açıklamayı yapmıştı:
“Selahattin Demirtaş'ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız' sözü çözüm sürecinde gerilimi başlattı.” (29 Temmuz 2015)
PKK’nın, Öcalan’ın emrini dinlemeyerek militanlarını çekmemesi ve “halk savaşı” ilan etmesi üzerine çözüm süreci kesilecekti.
Kırk yıllık çatışmayı bitirmek için bugün yeni bir ‘deneme’ başlıyor. İktidar, IRA’yı silahsızlandıran Tony Blair kadar olgun davranmalı, Erdoğan’ın seçilmesi gibi iç politikadaki kutuplaşma konularını bu işe bulaştırmamalı, sadece ülkenin geleceğini düşünmelidir. Muhalefet de İngiliz Muhafazakâr Partisi gibi bu konuya iç politika üstü bir gözle bakabilmeli.
Meselenin Suriye boyutu ayrı bir yazı konusu.