Kuvvetler ayrılığı olmayınca

Türkiye’de anayasal istikrarsızlığın ve anayasal krizlerin temelindeki sebep, “kuvvetler ayrılığı” kültürünün yeterince gelişmemiş, kurumlarının da siyasi güç karşısında zayıf kalmış olmasıdır.

Hukukun üstünlüğü mü diyoruz? Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı mı diyoruz? Meclis denetimi mi diyoruz? Bu yüksek değerlerin tamamı, kuvvetler ayrılığı yoksa kâğıt üzerinde kalmaya mahkumdur.

İktidarın kuvvetler ayrılığını “ayak bağı” olarak örmesiyle, ülkemizdeki vahim adalet ve hukuk sorunları arasında kesin bir ilgi vardır. Meclis’in iktidar üzerinde denetim yapamaması, Sayıştay raporlarının etkisiz kalması, AYM kararlarının uygulanması, hakim ve savcıların siyasi irade tarafından atanan HSK’ya bağımlı olması…

Bütün unların temelinde kuvvetler ayrılığı kültürünün zayıf, kurumlarının güçsüz olması vardır.

AK PARTİ’DE KUVVETLER BİRLİĞİ

Geçen akşam Karar TV’de Elif Çakır’la birlikte, DEVA lideri Ali Babacan’la bir mülakat yaptık. Bir sorumuz üzerine Babacan, AK Parti içinde “kuvvetler birliğini” savunan üst düzey isimler bulunduğunu, “kuvvetler birliği” ilkesini seçim bildirisine yazmak istediklerinin, kendisinin ve diğer bazı AK Partililerin “şiddetli itirazları” üzerine bildiriye girmediğini anlattı.

İktidarın davranışlarından kuvvetler birliğine yatkın olduğu anlaşılıyordu. Babacan’ın açıklamasıyla netleşmiş oldu. Babacan’ın sözleri özetle şöyle:

Bunu beyannameye yazalım denilmiştir. Ama benim ve benim gibi düşünen arkadaşlarımın şiddetli itirazları sonucu girmemiştir. ‘Sağlam bir demokrasi kurduk artık bu ülkeye bir şey olmaz’ diye düşünmek çok yanlış. Demokrasinin savunucuları, koruyanları lazım. AK Parti’nin kurulduğundan ayrıldığım zamana kadar neleri savunduysam bugün de aynılarını savunuyorum…”

TÜRKİYE TECRÜBESİ

Bizde kuvvetler birliği geleneği güçlüdür, sokağın basit siyasi kavrayışına da uyundur; yani güçlü bir lider gelsin çözsün anlayışı…

Kuvvetler ayrılığı ilkesi felsefesiyle ve uygulama örnekleriyle siyasi kültürümüze esaslı olarak yerleşmeden hukuk ve sistem sorunlarımızı esaslı bir çözüme kavuşturmak mümkün olmayacaktır.

Anayasa tarihimizde Meşrutiyet anayasası kuvvetler ayrığı ilkesine dayanıyordu. Zira padişahın otokratik yetkileri sınırlanacak, yasama Meclis’e, adalet de bağımsız yargıya verilecekti.

Milli Mücadele’de mecburen ve doğru kararla kuvvetler birliği kabul edildi; yasama, yürütme ve yargı yetkisi Meclis’te, zamanla Meclis Bakanı Mustafa Kemal Paşa’da toplandı...

Cumhuriyet devrinde ise “devrimci otorite”yi güçlendirmek amacıyla çok daha sıkı bir kuvvetler birliği ilkesi resmen ve fiilen uygulandı. Kemalizm’in esaslı ilkelerinden biri kuvvetler birliğidir.

Demokrasiye geçiş kararı verilince İnönü bu ilkeyi resmi metinlerden çıkarmak istedi. CHP’nin Kasım 1947’deki kurultayında, partinin yeni tüzüğünde bu yöndeki değişiklik önergesi partideki Süreyya Örgeevren, Muammer Alakanat gibi katı Kemalistlerin itirazıyla reddedildi. (Bu konularda benim “Kuvvetler Ayrılığı Olmayınca Otoriter Demokrasi 1946-1960” adlı kitabıma bakabilirsiniz.)

DEMOKRAT PARTİ

Kabaca 1955’e kadar kuvvetler ayrılığını savunan yegâne parti Bölükbaşı’nın Millet Partisi’dir. Programını da Ali Fuat Başgil başkanlığında bir heyet yazmıştı. CHP 1957’den itibaren kuvvetler ayrılığını savundu.

DP’de, aynı gelenekten Celal Bayar kuvvetler birliğinin şampiyonuydu. DP’nin otoriterleşmesinde “güç zehirlenmesi” birinci etkense, buna yol açan kuvvetler birliği ilkesi de ikinci etkendir.

Bugün Ak Parti iktidarının “tek parti” ve “parti devleti” çağrışımları yaptıran uygulamaları, CB sistemini de “Atatürk ve İnönü de böyle idare etti” diye propaganda etmeleri, temeldeki kuvvetler birliği eğiliminin dışa vurumudur.

Yani bu sorunun sağı, solu yok.

Numan Kurtulmuş, Babacan’la görüşmesinde kuvvet ayrılığını benimsediğini söylemiş. Bunu açıkça ifade etmeli.

HUKUKUN DEĞERİ

Yaşanmış olanların tamamı “tarihî tecrübe”dir. Bu sebepledir ki, “bizden – sizden” at gözlüğüyle değil, laboratuvara bakar gibi bakmalıyız. Sadece siyasi tarih, siyaset bilimi ve anayasa hukuku değil, kendi tecrübelerimiz de gösteriyor ki, sağlıklı ve etkin işleyen bir demokrasi için kuvvetler ayrılığı ilkesini hem kültür olarak benimsememiz, içselleştirilmemiz, hem kurumlarını güçlendirilmemiz gerekiyor.

Bu sadece hukukun üstünlüğü ve ülkede adalet duygusunun gelişmesi için değil, ekonomik gelişme için de olmazsa olmazdır.

Bakın, bütün gelişmiş ülkeler kuvvetler ayrılığına dayalı gelişmiş demokrasilerdir.

YORUMLAR (105)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
105 Yorum