Kutuplaşmanın ürünü şiddet
İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’ya yapılan saldırı, iktidardan cesaret alan siyasi şiddet davranışlarının son örneğidir. Umarım sonuncusu olur.
Bu ülkede bu iktidar döneminde muhalif liderler ve siyasiler saldırıya uğradı. Gazeteciler dövülüp hastanelik edildi. İktidarı hoşnut etmeyen medya kuruluşlarına organize gruplar baskın yaptı…
Bunlara iktidardan caydırıcı bir siyasi tepki gelmedi. Buğra’ya saldıran kişinin tutuklanması, umarım nihayet kararlılık ihtiyacının ifadesidir.
Tarihimiz feci sonuçlar doğuran kutuplaşmalarla doludur. Ders almak, kitlelere nefret aşılamaktan sakınmak, saldırganlıkları cezasız bırakmamak gerekiyor.
KAYGI VERİCİ OLAYLAR
Kemal Kılıçdaroğlu, 22 Nisan 2019’da Çubuk’ta katıldığı şehit cenazesinde, nefret duygusuyla doldurulmuş kalabalıkların linç girişimine maruz kaldı. Cumhurbaşkanı “şiddeti asla tasvip edemeyiz” dedi. Fakat olayı kınayan bir ifade kullanmadı, Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun da demedi.
Meral Akşener, Erdoğan’ın memleketi Rize’de bu sene 20 Mayıs’ta çirkin bir provokasyona maruz kaldı. Eğer “yerli ve milli” değerlerden bahsedeceksek, ilk akla gelmesi gereken misafirperverlik olmalıydı, değil mi?
Ama Cumhurbaşkanı’nın sözlerini hatırlıyorsunuz:
“Gelin Hanım dua et ki, Rize'de çok ileriye gitmeden ders verdiler, bunlar iyi günler, daha neler olacak neler…”
Erdoğan sadece parti lideri olsaydı bile bu sözleri hiç uygun değildi. Sayın Erdoğan anayasal özgürlüklerin korunmasıyla yine anayasal olarak görevli Cumhurbaşkanıdır.
Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinde Erdoğan’ın konuşmasının tam metni konuldu fakat bu sözler çıkarıldı!. Demek ki uygun sözler değildi.
İKTİDARIN TEPKİSİ?
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, 15 Ocak’ta Ankara'da evinin önünde organize bir grubun saldırısına maruz kaldı, hastaneye kaldırıldı.
İktidarın tepkisi ne oldu? Hiç…
Orhan Uğuroğlu dahil, Yeni Çağ gazetesi yazarları defalarca saldırıya uğradı, yaralandılar.
Gazeteci Levent Gültekin de yine TV yayınından çıktıktan sonra bir grubun saldırısına maruz kaldı.
Meral Akşener’e provokasyon Sivas’ta devam etti.
İktidarın tepkisi? Yine hiç…
Hürriyet gazetesine 2015 yılında 6 ve 8 Eylül günlerinde iki saldırı oldu. Polisler resmi zabıtta “onlar 200, biz 8 kişiydik, durduramadık” diye ifade verdiler.
İktidarın tepkisi ne oldu?
Saldırgan grubun başındaki AK Partiliyi bakan yardımcısı yaparak ödüllendirmek oldu!
Sürüp giden olaylar gösteriyor ki, iktidarın muhalefeti “hain” diye yaftalaması tabanını nefretle dolduruyor, tepkisizlik politikası da saldırganlara cesaret veriyor.
TÜRKİYE PARTİ DEVLETİ DEĞİL
Buna karşılık iktidar, ellerine sapan taşı almayan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine “terörist” diyebildi. Polis gözaltılar yaptı. Yargı tutukladı, tahliye etti.
Yine “128 Milyar dolar nerede?” afişlerine “devlet”in davranışı… Vali ve savcılar seferber oldu. Bu afişler hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret diye gülünç soruşturmalar açıldı, gözaltılar yapıldı…
Ve “hudut namustur” afişleri…Aynı şekilde polis müdahale etti. Bu afişleri asanlar Terör Şubesi tarafından gözaltına alındı, sorgulandı, telefonlarına el konuldu.
Afişi asan gençlerden biri dün evinin önünde zorbaların saldırısına uğradı!
Gözaltılar, tutuklamalar, sorgular, sonra tahliyelerle gözdağı verme politikasıdır bunlar.
Türkiye “parti devleti” olmadığına göre, polis ve savcının iktidar partisinin politikasına göre değil, kanunlara, hukuk devleti ilkelerine göre davranması gerekir.
GÜÇ BOZAR…
Daha vahimi şu: İktidar Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine “terörist” demekle, Tüm muhalefeti terör işbirlikçisi ve hain diye yaftalamakla “terör” kavramını sulandrıyor! İktidarın dilinde “terör” kavramı ağırlığını kaybediyor.
Ondan sonra da “biz guguk devleti değiliz, hukuk devletiyiz” dediğinde inandırıcılığı olmuyor. İste WJP’nin 2020 hukuk devleti indeksinde Türkiye 107. sırada!
Türkiye’nin çıkış yolu, “vatandaşların eşitliği” ve “kuvvetler ayrılığı” ilkelerine dayanan modern demokratik hukuk devletidir.
İktidar ise “sizden-bizden” ayırımcılığıyla vatandaşların eşitliği ilkesini, CB sistemiyle de “kuvvetler ayrılığı” ilkesini bozuyor. Hukuk ve ekonomideki bütün bozulmaların temelinde bu var.
“Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.” İmza Lord Acton, 5 Nisan 1887.