İsrail Türkiye’ye saldırır mı?
İsrail saldırgan bir devlet. Kurulduğu günden beri sınırlarını askeri işgallerle, militarist güç kullanımıyla genişleten, MB kararlarını dinlemeyen bir haydut devlet. Haydutluğunu Gazze’de soykırım yaparak gösteriyor. Güney Lübnan’ı işgal ederek gösteriyor. BM Genel Sekreteri Anatonino Guterres’i diplomatik “istenmeyen adam” ilan edecek kadar pervasız bir devlet.
Uluslararası hukuk nezdinde “savaş suçlusu sanığı” bir İsrailli Führer’in yönetmekte olduğu bir devlet…
Fakat dikkat ettiniz mi? İran’la gayri resmi savaş halinde oldukları halde, ikisi de birbirlerine karşı askeri eylemlerini sınırlı tutuyorlar. İkisi de askeri eylemlerinde “tahribat”tan ziyade “gösteri” yapıyorlar. Çünkü İsrail militarizminin gücü ne olursa olsun, İran’la savaşı göze alamaz. Öyle bir savaş, kimsenin kaldıramayacağı bir felaket olur çünkü.
Peki, İsrail Türkiye’yi hedef alabilir mi?
NİL’DEN FIRAT’A HEZEYANI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis kürsüsündeki sözleri:
“’Vaat edilmiş topraklar’ hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dinî bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır.”
Erdoğan askeri bir kavram kullanmıyor, “gözünü dikeceği yer” kavramını kullanıyor. Bu çok muğlak bir kavram… İleride henüz bilmediğimiz bir zamanda, İsrail Türkiye’ye karşı düşmanca bir tavır alacaksa Türkiye devleti elbette buna karşı caydırıcı askeri güç dengesini ve tertibatını kurar. Bu, her muhtemel düşmana karşı böyledir. Yunanistan’la da böyle…
Bu başka, Cumhurbaşkanı’nın şimdiden Türkiye’yi İsrail tehdidine maruz kalacak bir ülke olarak göstermesi başka.
Evvela, Bakan Mehmet Şimşek kapı kapı dolaşıp “Türkiye güvenli ülke, yatırım yapın” diyor. Erdoğan’ın da böyle birçok konuşması oldu.
Ekonomide “jeopolitik risk” diye bir kavram vardır, ekonomileri olumsuz etkiler, yatırımları caydırır, faiz ve risk primini yükseltir…. Ukrayna, Suriye ve Gazze-Lübnan savaşları bölgesel jeopolitik riski yeterince olumsuz etkiliyor zaten. Şimdi bir yatırımcı “ülkeniz ileride İsrail kaynaklı bir riskle karşılaşır mı?” diye sorsa Şimşek ne cevap verebilir?
İktisatçı Erdal Sağlam, “Erdoğan’ın 'İsrail’in bundan sonraki hedefinin Türkiye olacağı' sözleri korkuyu büyütecek ve tabii faturası da olacak” diye yazdı.
TÜRKİYE’NİN GÜCÜ
Siyasi bakımdan ise… Bu “Nil’den Fırat’a” şeklinde 3300 yıl önceki bir Tevrat ayetinin İsrail devleti tarafından bir stratejik hedef olarak benimsendiğini gösterir hiçbir delil yok. Tam da bu ayetin göbeğinde olan Sina yarımadasını İsrail Eylül 1978 anlaşmasıyla Mısır’a geri vermedi mi?! Yine o ayetin göbeğinde olan Ürdün’e bir işgal tehdidi var mı?
Ayrıca düşünün ki, o sözde ayete göre bizim Hatay civarını alması için 10 milyon (2,5 milyonu Arap) nüfuslu İsrail’in Süveyş kanalı dahil Mısır’ı, Suudi Arabistan’ın kuzeyini, Fırat’ın doğusunda kalan Irak ve Suriye toprakları işgal etmesi gerekecek!
Bu kadar hayal öteki bir tasavvurun, bugünkü Türkiye’yi ‘risk altında ülke’ göstermesi kabul edilemez.
Kaldı ki Türkiye’nin gücü, İsrail’i böyle bir efsaneyi hayal etmekten uzak tutmaya yeterlidir.
İsrail Türkiye’ye saldırmayı asla göze alamaz. Hem Türkiye’nin askeri gücü İran’dan daha büyüktür hem Türkiye ile bir savaş, İran’la savaşla ölçülemeyecek kadar büyük felaketler doğurur. Türkiye’nin özgül askeri gücünün yanında, askeri ittifakları, uluslararası ticaret ve yatırım ilişkileri, Avrupa ekonomisiyle entegrasyonu İsrail’i öyle bir hayalden uzak tutacak kadar büyük ve caydırıcıdır.
İÇ POLİTİKADA HAMASET
Sayın Erdoğan bir zamanlar Amerika’daki Yahudi lobilerinden “cesaret madalyası” alıyor, Suriye-İsrail barışı için aracılık yapıyordu. Doğru politikalardı onlar. Bugün de İsrail’i şiddetle eleştirmek doğru.
Erdoğan’ın İsrail’le ortak enerji ve su projeleri, Netanyahu ile tokalaşmaları biliniyor. “Türkiye ve İsrail olarak birçok alanda işbirliği yapıyoruz” diye övünen, Erdoğan’dı. (27 Eylül 2023)
O zaman Tevrat yok muydu?!
Hatta Gazze katliamı sırasında Erdoğan İsrail’e ticarete dokunmadı, sert tepkiler üzerine kesti, o da kısmen…
Erdoğan, Meclis’teki konuşmasında sadece Netanyahu hükümetini kastetmiş ise, Netanyahu’nun iktidar süresi ve biyolojik ömrü ne kadardır ki, Türkiye’nin geleceği için risk oluştursun!
Parti Sözcüsü Ömer Çelik dünkü konuşmasında “insani” kavramları vurguladı, “Nil’den Fırat’a hezeyanını” ağzına almadı. İnşallah bütün iktidar bu hezeyanı bir daha ağıza almaz.
Suriye ve İhvan konularda dış politikayı iç politikada hamaset için kullanmanın ağır hasarlarını yaşıyoruz. Daha fazlasından dikkatle sakınmak gerekir.