Erdoğan’ın son seçimi mi?
Önümüzdeki mahalli seçimler Erdoğan’ın son seçimi mi? Hemen belirteyim bunu sanmıyorum, bütün imkanları zorlayacaktır. Bu imkanlardan biri, yeterli sayıyı bulabilirse, 2027’de Meclis’e erken seçim kararı aldırmaktır. Öyle bir durumda, anayasaya göre üçüncü defa aday olabilir.
Önce sözlerine bakalım:
"Benim için bu bir final, yasanın verdiği yetkiyle bu seçim benim son seçimim, çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak."
Erdoğan tipindeki liderler, aşamayacakları hukuki veya siyasi bir engel çıkmazsa, “sürem doldu” diyerek çekilmezler.
Erdoğan tipi derken kastettiğim güç hırsıdır, iktidar tutkusudur. Tarihe büyük adam olarak geçme, ardında kendisini hatırlatacak eserler bırakma hırsı çok önemli bir motivasyondur. Tarihe övgüyle veya lanetle geçmiş bütün büyük liderlerde bu tutku, bitmez tükenmez bir kasırga gibidir.
Erdoğan bir yol bulabilir mi?
ANAYASA NE DİYOR?
Meclis’te Erdoğan’ın ve kendisini destekleyen partilerin, anayasa değiştirmeye de erken seçim kararı almaya da yetecek sayıları yok. AK Parti’nin yanında MHP, YRP, HÜDA-PAR ve DSP destekleyecek olsa bile sayıları 324’te kalıyor.
Halbuki anayasa değişikliği için de erken seçim kararı alarak Erdoğan’ın bir defa daha aday olma yolunu açmak için de en az 360 oy lazım. Önümüzdeki dört senede Meclis aritmetiği nasıl değişir bilinmez ama kabaca bunun için en azı 40’a yakın oy lazım. (Anayasa Madde 116)
Meclis’te muhalefetin içinden Erdoğan’ın bir kere daha aday olmasına oy verecek bu kadar milletvekili çıkar mı? Bundan galiba umutlular, çünkü Adalet Bakanı Tunç bu umutlarını açıkça dile getirdi.
Çok zor hele de mahalli seçimlerden başarısız çıkarlarsa neredeyse imkansız olur.
31 Mart mahalli seçimleri bu açıdan önemli. Erdoğan’ın belediye seçimlerinde zafer kazanması, muhalefet partilerinin bir kısmında hayal kırıklığı, muhalefetteki bazı milletvekillerinde AK Parti’ye yöneliş duygusu yaratabilir mi?
Erdoğan da bunu hesap ediyor olmalı ki “son seçimim” dedikten sonra şöyle diyor:
“Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan'dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım."
ANKARA VE İSTANBUL
Bu seçimlerin belediyeciliği, mahalli idareleri aşan siyasi yönü budur. Onun için kampanyalar ateşli yürüyor. İktidarın muhalif belediyeleri kamu kaynaklarından uzak tutarak, projelerini engelleyerek, yetkileri kısarak başarısız kılmak istediği apaçık belli. Buna rağmen seçimler iktidar için çantada kekli değil.
Mansur Yavaş, belediyecilik tarihimizdeki en başarılı isimlerden biri. Ankaralı hiçbir seçmen kitlesinde tedirginlik yaratmadı, ayırımcılık yapmadı. İktidar Ankara’da havlu atmış gözüküyor. İstanbul’a yükleniyor.
İstanbul nüfusuyla, itibarıyla, iktisadi gücü ve rant kapasitesiyle Ak Parti ve Erdoğan için her büyükşehirden önemli. İstanbul’da 17 bakan, ve tabii bakanlıkların siyasi gücü İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nu yenmek için sahada… İmamoğlu da ayırımcılık yapmayan, CHP dışındaki kitlelerle de duygudaşlık kuran bir isim.
Son hafta Erdoğan’ın da İstanbul’da sahaya iner mi? Onun sahaya inmesi, “kutuplaşma” faktörünün İmamoğlu lehine işlemesine yol açmaz mı? Bu gibi tereddütler var iktidar cenahında.
İmamoğlu araştırmalarda önde görünüyor, iktidar yanlısı medya bile “başa baş yarış” diyor. Sadıktan ne çıkar, 31 Mart akşamı göreceğiz.
ANAYASAL SINIR
Bu seçimler gerçekten belediye kavramını aşan önemde. Her şeyden önce herkes iyi düşünmeli, AK Parti neden ilk on yılda başarılı da son on yılda hele de CB sisteminde başarısız? Mehmet Şimşek’in “rasyonel zemine dönmek zorundayız” sözünden tutun da son “12 yıldır…” sözüne kadar her açıklaması, iktidarların yerine ısındıkça yanlışlarının artacağını ispatlayan delillerdir.
Onun için başkanlık sistemlerinde bir kişinin iktidarı iki seçimle, toplam on yılla sınırlıdır. Çünkü iktidara alıştıkça onu bırakmak zorlaşmaktadır. Siyaset bilimci Juan Linz’in te tespiti budur.
Parlamenter sistemde süre sınırı yok ama sistemin doğasında güçlü olan denetim ve denge otoriterleşmeyi frenler… CB sisteminde süre sınırı dışında denedim ve denge mekanizmaları fiilen yoktur maalesef.
İnönü, Balkan-Ortadoğu coğrafyasında demokrasinin istikrar kazanamayışının bir sebebinin “iktidara gelenin gitmemek istemesi” olduğunu söylemişti. (15 Mayıs 1952)
Erdoğan anayasal sınırı zorlamamalı.