Erdoğan ve şeriat

Cumhurbaşkanı, Erdoğan Diyanet Akademisi’nin Aday Din Görevlileri Mezuniyet töreninde konuşurken bugüne kadar açıkça yapmadığı bir şeyi yaptı, “şeriat” kavramını savundu. Sözleri şöyle:

“Türkiye’de sayıları az da olsa kimi çevrelerde ’şeriata’ yönelik sergilenen pervasızlıkların temelinde cehalet ve bilgisizlik hastalığı vardır… Şeriata düşmanlık, esasında dinin bizatihi kendisine husumettir."

Erdoğan, 70 yıl geride kalmış Tek Parti devrindeki negatif uygulamalarından ikide bir bahsederek bunlar hâlâ devam ediyormuş gibi bir söylemle on yıldır siyaset yapıyor. Fakat şimdiye kadar “şeriat” kavramından bahsetmemişti…

Böyle “sayıları az” insanların tavırları Cumhurbaşkanlığı katında bir mesele midir? Dahası neden şimdi?..

YENİDEN REFAH FAKTÖRÜ

Tarihsel din-laiklik kutuplaşmasını bu defa, “şeriat” kavramıyla canlandırmak suretiyle ekonomik ve hukuki sorunları geri plana atarak oy toplamak… Muhtemelen CHP’nin yeni yönetiminin laikçi bir tepki vereceğini umuyordu; olmadı. Kılıçdaroğlu CHP’yi bu kısır tartışmaların dışına çıkarmakla tarihî bir “düzeltme” yapmıştır.

İkinci sebep Yeniden Refah Partisi’nin, AK Parti tabanından oy alarak yükselmekte olmasıdır.

YRP’yi ne diye suçlayabilirler? “Lümpen faşistler… bunlar dinden ne anlar?..” diyemezler. Hatta Erdoğan’ın faizi yüzde 45’e çıkarması karşısında “nas var” sözü Fatih Erbakan’a yakışmaktadır. Erdoğan ise yeri geldiğinde “faiz hayatın geçeğidir” diye konuşan bir liderdir. (14 Nisan 2014)

Zinayı suç olmaktan çıkaran da Erdoğan iktidarıdır.

İSLAM’I ‘GÜNCELLEMEK’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Kadınlar günü dolayısıyla Beştepe’de kadınlara hitap ederken de şöyle konuşmuştu:

“Marjinalleri asla dikkate almayız. Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada, farklı bir asırda, zamanda yaşıyorlar, çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar…”

Şöyle devam etmişti:

“İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız…İslam’ın güzelliği burada zaten.” (8 Mart 2018)

Bu sözleri bir muhalefet partisi söylese Erdoğan kıyametleri koparırdı. Bir kesimin tepkisi üzerine “naslar değişmez” diye açıklama yapacaktı.

ŞERİAT KAVRAMI

Şeriat kavramı üzerindeki tartışmalar daha çok, “had” ve “mücazat” denilen cezalar ve “muamelat” denilen dünyaya ilişkin hükümler konusundadır. Fakat şeriat kavramına iman, ibadet ve haramdan sakınma gibi ahlak konuları da dahildir. Herkes konuşurken dini hassasiyetlere saygılı bir dil kullanmalıdır.

Kaldı ki tarih boyunca hem “cezalar” hem “muamelat” konularında, dünyevi şartlar dikkate alınarak “içtihat”lar yoluyla farklı uygulamalar geliştirilmiştir. El kesme ve Kuran-ı Kerim’de bulunmayan recm gibi cezalar neredeyse uygulanmamıştır.

“Güncelleme” kavramı İslam için yanlıştır, İslam’ın kendi “içtihat” kavramları vardır.

Osmanlı’nın klasik döneminde birkaç örneği var sadece.19. yüzyıldan itibaren hiç yoktur. Cevdet Paşa’nın “zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz” (Mecelle, md. 49) formülü esaslı bir usûl kuralıdır. Daha Hz. Ömer zamanında “içtihat” yoluyla dünya işlerine ait nasların uygulanmasında şartlara göre farklı davranışlar ortaya konulmuştu. Tarih içinde “icma, zaruret, maslahat, örf, tahsis, istihsan” gibi metotlarla “ahkâm”ın uygulanmasında değişikliklere gidilmişti.

Bu perspektiften yoksun şeriat anlayışı Selefileri, Talibanları ortaya çıkarıyor. Bu gerçeği görmek gerekir.

SİYASET KARIŞMASIN

Şeriat kavramının nasıl kapsamlı araştırılmaları, derinlikli tefekkürleri ve ve mutlaka “içtihat” gözüyle bakmayı gerektirdiği açık. Bunu göz ardı ederek, özellikle siyasette bu kavramı rakiplere karşı polemik konusu yapmak fevkalade yanlıştır. Dini siyaset konusu yapmanın dine de zarar verdiğinin kanıtları, İslam tarihinde fazlaca mevcuttur.

Siyasetin görevi dini tanımlamak değil, bu konuların derinlemesine ve özgürce araştırılacağı, akademik ortam yaratmaktır.

Derinlemesine araştırma gerektiren konulara siyaset karışmamalıdır. Tarihte bile halife-hükümdarlar kendileri karışmazlar, şeyhülislamlara bırakırlardı.

İslam düşüncesinin “asrin idrakine” doğru gelişmesi de ancak demokratik, laik, hukuk devletinde mümkün olabilir. Ne Afganistan’da ne İran veya Suudi Arabistan’da.

YORUMLAR (325)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
325 Yorum