‘Cumhurbaşkanlığı kabinesi’ diye bir kurum yok
Haberlerde duyuyoruz; 'cumhurbaşkanlığı kabinesi' diye…
Hatta Cumhurbaşkanlığının resmi internet sitesinde de “cumhurbaşkanlığı kabinesi” diye bir sayfa var; bakanların isim ve resimleri yer alıyor.
Halbuki CB hükümet sisteminde “kabine” yoktur.
“Kabine toplantısı” da yoktur. Sadece “bakanlar toplantısı” denilebilir. Cumhurbaşkanı yargı organları dışında herkesle toplantı yapabilir. Bakanlarıyla toplantı yapması da hukuken kurumsal toplantı değildir, fiili bir danışma toplantısıdır.
“Kabine” kolektif sorumluluk ve kolektif yetkiler ifade eden bir kurumdur; bakanlar kurulu demektir. Birlikte karar alırlar, altına imza atarlar. Yetki ve sorumlulukları müşterektir.
CB sisteminde ise bakanların birlikte imza attığı tek işlem yoktur.
‘TEK KİŞİLİK HÜKÜMET’
AK Partili okurlar “tek kişilik hükümet” sözüne kızıyorlar, “tek adam” çağrışımı yapıyor çünkü.
Halbuki CB Başdanışmanı Mehmet Uçum’un, “16 Nisan” adlı kitabında belirttiği gibi, CB hükümet sistemi “tek kişilik hükümet”tir. “Cumhurbaşkanı siyasi kararları verme konusunda tek yetkilidir.” Bakanların hiçbir siyasi yetkisi ve Meclis’e karşı sorumluluğu yoktur, Cumhurbaşkanı’nın “teknik çalışma ekibi”dirler. (Sf. 79-80)
Bu sebeple, müşterek yetki sahibi bir kurum demek olan “kabine” değildirler.
Keşke “kabine” olsaydı; yani parlamenter sistem…
Parlamenter sistemde hukuken “tek kişilik hükümet” olamazdı.
Bazı kararları ilgili bakanların imzalaması gerekirdi; üçlü kararnameler… Bazı kararları da tüm kabinenin müzakere ederek imzalaması gerekirdi; bakanlar kurulu kararnamesi…
Böylece müşterek siyasi sorumluluk şuuru ve her bir bakanlığa ait uzmanlık bilgileri önem kazanırdı.
Şimdi ise Cumhurbaşkanı tek yetkilidir. Onun tercihleri, siyasi beklentileri, çevresinin verdiği bilgiler belirleyici oluyor.
SİSTEM FARKI
Parlamenter sistemde ekonomi bakanları Ali Babacan, Mehmet Şimşek ve başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu mesela Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunmuşlar, baskılara göğüs germişlerdi.
CB sisteminde hiçbir bakan, kurumları savunma niyeti olsa bile, böyle bir tavır alamaz. Çünkü yetkisizdir, imzalaması gereken herhangi bir müşterek kararname yoktur.
Bütün yürütme işlemleri için “tek imza” yeter, Cumhurbaşkanının imzası.
Parlamenter sistemde “Laf dinlemiyor” gerekçesiyle Merkez Bankası başkanı görevden alınamazdı.
Yetkilerin tek elde toplanmasının yaratacağı sorunları siyaset bilimci Juan Linz otuz yıl önce yazmıştı. Bu konuda Cem Akaş’ın derlediği “Kritik Kavşak” adlı akademik esere bakabilirsiniz. (Koç Üniversitesi, 2015)
Evet, ABD’de de “tek kişilik hükümet” vardır, hatta orada bizim bakan dediğimiz görevlilere “sekreter” derler. Fakat sadece başkanı değil, başkan yardımcısını da halk seçer. Bizde “milletimize” bu yetki verilmedi.
ABD’de Başkan’ın bütün atamaları yasama organının denetimine tâbidir. Fakat bizde Gazi Meclis’e bu yetki verilmedi. ABD’li senatörlerin kendilerini “Züğürt Ağa gibi” hissetmeleri düşünülebilir mi?!
Orada yargı bağımsızlığı da kökleşmiştir….
Hiçbir sistemin mucizesi yoktur. İnsan unsuru ve izlenen politikaların kalitesi son derece belirleyicidir. Sistem açısından baktığımızda, kurallar ve kurumlar hükümeti ile tek kişilik hükümet farkı açıkça belli değil mi?
Merkez Bankası’nın serüveni bu açıdan önemli bir göstergedir.
BAĞIMSIZ KURUMLAR
İktisatçı Prof. Selva Demiralp YetkinReport’ta yazdı; 59 milyar dolar tutan swapları yani geçici takas anlaşmalarını çıkarırsak, Merkez Bankası’nda “33 milyar dolar gibi ciddi olarak negatif bir rakam” kalıyor!
Erime virüsten çok önce başlamıştı.
Bağımsız bir Merkez Bankası buna geçit vermezdi.
Merkez Bankalarının ve Düzenleme ve Denetleme kurullarının çağımızda bağımsız olmalarının hikmeti, politikacıların günlük ihtiyaçlarına ve seçim hesaplarına göre değil, ekonominin uzun vadeli ihtiyaçlarına ve iktisat ilmine göre ‘teknik’ kararlar vermeleridir.
Yani, değişken siyasi çıkarlar yerine kuralların belirleyici, kurumların güvenilir olmasını sağlamak…
Kurallar ve kurumlar zayıflayıp siyasetin ihtiyaçları belirleyici olursa ne tür sorunlar çıkıyor; artık görmüş olmalıyız.
Gerçek bir “kabine” sistemine yani parlamenter sisteme ihtiyacımız açık değil mi?