CB sistemi Türkiye’ye yaramadı
Türkiye, parlamenter sistemi ve kurumları güçlendirmek yerine niye CB sistemine geçti? Erdoğan istediği için… Ve bir de olağanüstü kongre sürecindeki MHP aniden tavır değiştirip destek verdiği için…
Sistem değiştirmek gibi çok karmaşık ve uzun vadeli bir anayasal tasarrufun gerektirdiği çok yönlü araştırmalar, istişareler, müzakereler yapılmadı...
CB sisteminin mimarlarından Prof. Şükrü Karatepe’nin, Fatih Altaylı’ya dediği gibi:
“Bu düzenlemedir Tayyip Erdoğan için yapılan bir düzenlemedir diyorlar. Kim güçlü ise işaret gösterir de yapılır. 82 anayasası Kenan Evren için yapıldı ve herkes kullandı. Bugün Tayyip Bey istiyorum dedi ve yaptırdı. Biz hukukçular deriz ki bütün kanunlar genel ve objektif yapılır. Kişi için kanun çıkarılmaz.” (26 Ocak 2017)
Ama sistem bile değiştirildi.
DAHA ÇOK YETKİ
CB sistemi AK Parti lideri Erdoğan’ı olabildiğince yetkilendirmek için yapıldı. Kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge gibi “ayak bağları” olmayacak, “hızlı karar”lar ülkeyi uçuracaktı…
Hatta Cumhurbaşkanına bugünkünden daha fazla yetkiler verilmesi istenmişti! CB sisteminin MHP kanadındaki mimarlarından Mehmet Parsak’ın, Kübra Par’a söyledikleri:
“Bize gelen metinde ‘Cumhurbaşkanı genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda kararname çıkarabilir’ yazıyordu. Ucu çok açık, çok sınırsız bir başlangıç yapıyordu. Bunun değişmesini istedik…” (Haber Türk, 15 Aralık 2016)
Anayasa hukukunun ilkelerine ve siyaset biliminin bulgularına göre devlet yönetiminde “denetim ve denge”yi en iyi şekilde kurmak yerine, Cumhurbaşkanı’na olabildiğince çok yetki verilmesi bu sistemin ana fikridir.
Cumhurbaşkanı; kendisinin aday yaptığı milletvekilleri eliyle yasama organına, tamamen siyasi tercihle belirlenen HSK eliyle de yargıya önemli ölçüde hakimdir bu sistemde.
ELVEDA ANAYASA
Sistemi iyi anlamak için Prof. Kemal Gözler’in “Elveda Anayasa” adlı kitabını mutlaka okumak gerekir. (Ekin Yayınları)
Prof. Gözler, CB sisteminin, bilinen anlamda ‘başkanlık sistemi’ olmadığını anlatıyor: Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı ilkesi esastır; Amerika’da Başkan’ın yetkileri bağımsız yargı ve bağımsız yasama organı tarafından dengelenir ve denetlenir… CB sisteminde ise “kuvvetler birliği” hakimdir.
CB sistemi, anayasa değişikliğiyle kalmadı. 703 Sayılı KHK ve 3 Sayılı CB Kararnamesiyle, Cumhurbaşkanına kamu kurumlarında istediği an atama yapma yetkisi verildi.
Merkez Bankası’nda olanlar, tipik bir örnektir.
Böylece Türkiye, yetkilerin aşırı merkezileşmesi, tek elde toplanması sistemini denemeye başladı ve üç yılda Türkiye her alanda kötüye gitti. Daha doğrusu, Ak Parti iktidarının 2010’a kadarki başarılı dönemi 2011’den sonra başlayan otoriterleşme ile bozulmaya başlamıştı; CB sistemiyle devlet yönetiminde kamusal zafiyetler açıkça ortaya çıktı.
SİSTEMİN PERFORMANSI
Sistemin performansının ölçümünde yanlış çıkarılıp düzeltilen kararnameler, kararlardaki kurumsal zaaflar, hukuki güven indeksindeki gerilemeler önemli verilerdir.
Ekonomideki düşüş ise çok somut ve ekmeğimizi küçülten veriler olarak daha dikkat çekicidir.
Cumhurbaşkanı, Avrupa ve Amerika şirketleriyle görüşerek defalarca yatırım çağrısı yaptı ama yatırım gelmiyor.
Halbuki bu iktidarın AB kriterleri doğrultusunda reformlar yaptığı dönemde 220 milyar dolar yatırım gelmişti.
Şimdi ise Venedik Komisyonu gibi yüksek hukuki istişare kurumları, Moody’s gibi derecelendirme kuruluşları, Alman Bilim ve Politika Vakfı (SWP) gibi ağırlıklı kuruluşların raporlarında CB sisteminin kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukuk güvenliği gibi temel ilkeleri hasara uğrattığı ayrıntılı tahlillerle belirtiliyor.
Bu kurumlar, kuruluşlar “dış güçler” midir?!. Ama AK Parti başarılı yıllarında bu kurumların raporlarıyla övünüyordu…
PARLAMENTER SİSTEM
Türkiye CB sistemiyle yoluna devam edemez.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem ihtiyacı her gün daha bir güçleniyor. Dün de Ali Babacan partisinin önerisini açıkladı.
Partilerin önerilerinde benzerlikler olması tabiidir hatta “ortak akıl” göstergesi olarak sevindiricidir.
Muhalefetteki 6 partinin ortak bir deklarasyon çalışması içinde olması olumlu bir davranıştır.
Fakat ekonomik krizin aşılmasına öncelik verilmeli, sistem değişikliği aceleye getirilmeden, olgunlaştırılarak halkın önüne konulmalıdır.