Atatürk yaşasaydı…
Atatürk ya da tarihte büyük roller oynamış liderler için “yaşasaydı…” diyerek ölçülü, ölçüsüz birçok spekülasyon yapılabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da 10 Kasım Atatürk’ü Anma töreninde şöyle konuştu:
“Şayet Gazi'nin ömrü ve sağlığı en azından bir 10 yıl daha ülkeyi yönetmeye el verseydi, hiç şüphesiz İkinci Cihan Harbi sonrası bambaşka bir Türkiye görecektik.”
Mesela Atatürk’ün yöneteceği Türkiye 2. Dünya Savaşı’ndan sonra nasıl olurdu?
İsmet Paşa’nın demokrasiye erken geçtiğini savunarak ona itiraz etmiş olanların cevabı ile Atatürk’ün amacın demokrasi olduğunu söyleyenlerin bu soruya cevabı farklı olur.
Atatürk IMF ile anlaşma yapar mıydı, yapmaz mıydı? İsmet Paşa bu anlaşmayı yapmıştı...
Atatürk, bir zamanlar sol Kemalistlerin savunduğu “ittifaksızlık” ve “mazlum milletler” politikası mı izlerdi, yoksa yine İsmet Paşa’nın ve ardından Menderes’in imzaladığı Batı ittifakını mı tercih ederdi?..
YANLIŞ SORU
Bu sorular yanlıştır ve bilimsel cevabı yoktur. Çünkü “yaşasaydı” dediğimizde yeni şartlardaki Atatürk değil, onun yerine biz kendimiz düşünüyoruzdur. Düşüncelerimiz de kendi eğilimlerimize göre değişir; Atatürk’ün ve dönem ricalinin muazzam ve çok çeşitli, hatta zıt tecrübelerle dolu hayatından kendimize gerekçe seçeriz…
İster Atatürk ister başka bir tarihi lider…
Abdülhamit yaşasaydı imparatorluk yıkılmazdı!.. Kaç sene daha yaşasaydı?! Dahası, Abdülhamid’in Avrupa dengelerinde dayandığı Almanya savaşa girmişken Abdülhamit ne yapabilirdi?.. Bilemeyiz, sadece spekülasyon yapmış oluruz.
Artık bu “yaşasaydı” yanılsamalarını bıraksak iyi olacak; tarihi gerçekten “tarih” olarak kavrayabilmek için…
Siyasi-ideolojik spekülasyonların ciddiyeti yoktur. Ancak tarihçilik disipliniyle yapılacak “yaşasaydı” spekülasyonları birer zihni antrenman olarak ufuk açmada bir ölçüde yararlı olabilir.
ADALAR VE ATATÜRK
Cumhurbaşkanı Erdoğan yukarıdaki sözüyle neyi kastetmiştir? Bilemeyiz ama bir konu vardır ki Erdoğan zaman zaman “sahillerimizden ışıkları gözüken adaları kaybettiğimizi” söyler. Acaba bunu mu kastetmişti?
Şu sözler Erdoğan’ındır:
“Adaları siz verdiniz, siz. Sizin partinizin başında olanlar verdi ve şimdi tarihi dosyaları hazırlatıyorum ve o tarihi dosyaları, Lozan da dahil olmak üzere bunların önüne de milletime de bunları o belgelerle anlatacağız.” (27 Ocak 2018)
Yedi yıla yakın zaman geçti, henüz ortaya bir “tarihi dosya” konulmadı. Üstelik bütün tarafların arşivleri açık olduğu gibi pek çok akademik araştırma da yapılmıştır.
Gerek 12 Ada’yı gerek Ege Adalarını 1911-1912 döneminde kaybetmiştik.
İkinci Dünya savaşı sırasında hem Hitler ve Mussolini hem Stalin 12 Adalar’ı bize teklif etmişler, İnönü kabul etmemişti. Çünkü bu bizi yanlarında savaşa çekmek için önerdikleri rüşvetti… Müttefikler ise 12 Adaları, Nazi işgaline uğrayan Yunanistan’a taahhüt etmişlerdi. Şu da önemlidir; Adalarda tek Türk nüfus kalmamıştı.
Bu konuda Hazal Papuççular’ın “Türkiye ve 12 Ada” adlı akademik araştırmasını mutlaka okumak lazım.
TARİHE NASIL BAKMALI?
Atatürk yaşasaydı bir yolunu bulup 12 Adalar’ı alamaz mıydı? Bu da spekülatif bir sorudur.
Evet, Lozan’dan sonra Hatay’ı aldı.
Gazi daha 1921’de “Hatay’ı alacağız” diye konuşmuştu. (17 Mart 1921)
20 Ekim 1921’de Suriye sınırını çizen Ankara İtilafnamesi’nde, Fransızlara Hatay’ın Türk olduğu ve özerk olarak yönetileceği kabul ettirilmiş, Lozan’da da onaylanmıştı.
Hatay’ı anavatana katacak diplomasisini fetihçi duygularla değil, “uluslararası ailenin, ancak faydalı, çalışkan ve iyi geçimli bir unsuru olmak” diye tanımlamıştı. (9 Kasım 1935)
1936’da Montrö’yü başaran da bu “iyi geçimli” diplomasiydi.
Bu temel üzerine diplomasi yoluyla Hatay ilhak edildi. Adalar için ne böyle bir zemin vardı ne de İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki siyasi ve askeri şartlar müsaitti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tabii ki partisinin propagandasına yarayacak şekilde konuşuyor. İşte, 10 Kasım konuşmasında partisinin seçim sloganı olan “Türkiye Yüzyılı” vurgusu yaptı.
Teknoloji ihracatında Vietnam’ın gerisinde kalarak mı yapacağız bunu?!
Tarihi tarihçilerden okumalıyız.
Hem tarihe objektif bakıp doğru dersler çıkarabilmek için, hem çağımızda bir Türkiye hamlesi yapabilmek için bize lazım olan ister devrimci ister muhafazakar ezberler değil, rasyonel, analitik düşüncedir.