Akşener’e FETÖ soruşturması
İYİ Parti Lideri Meral Akşener, MHP içinde muhalefet hareketi başladığı andan itibaren FÖTÖ’cü diye suçlanıyor ama hiçbir belge, hatta suç belgesinden vazgeçtim, hukuken geçerli bir “şüphe sebebi” bile ortaya konulmadı.
Siyasi hayamızdaki fena huylarımızdan biri olan “kara çalma”nın ötesinde ortada bir şey olsaydı MHP ve iktidar görmezlikten gelir miydi? MİT ortaya bir şeyler çıkarmaz mıydı?
Savcılık 2016 yılında Akşener hakkında FETÖ soruşturması açmış…
Akşener iktidar kanadından birçokları gibi Pensilvanya’ya gitmiş olsaydı, Gülen’e hasretler ifade eden konuşmalar yapmış, Tweet’ler atmış, toplantılarına müdavim olsaydı, en ufak bir “irtibat ve iltisak” bulunsaydı…
Siyaseten yer gök birbirine katılır, savcılık da en azından Meral Akşener’i çağırıp sorgulardı.
Geçen üç yılda, Akşener’e sorulacak bir şey bulunamamış olacak ki, ifadesi bile alınmamış.
3 YIL, 6 YIL
Hatta FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması için İYİ Parti’nin Meclis’te verdiği önerge, iktidar blokunun oylarıyla reddedilmişti. Halbuki Araştırma Komisyonu kurulsaydı iktidar çoğunlukta olur, Akşener’i araştırma kapsamına alır, çağırıp sorgulayabilirdi.
Üç yıl geçmiş, bir şey çıkmamış, konu kamuoyunda gündemden düşmüştü. Akşener’in Avukatı Hasan Seymen “üç yıldır sebepsiz yere bekleyen soruşturma dosyasının tekrar raftan indirildiğini” açıklayınca kamuoyu soruşturmayı öğrendi.
Zaten seçim meydanlarında “Akşener’in dokunulmazlığı yok” denilerek imalar yapılmıştı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında da altı yıl önceki sosyal medya paylaşımlarından dolayı 17 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı! Cumhurbaşkanına hakaret, terör örgütü propagandası, halkı düşmanlığa tahrik gibi suçlamalar…
Halkı düşmanlığa tahrik suçunun oluşması için “kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike” ortaya çıkmış olmalıdır... Ceza Kanunu’nun mimarlarından Prof. Adem Sözüer, attığı Twitte hukuki garabete dikkat çekiyordu: “Kaftancıoğlu’nun tveetlerinden yıllarca kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike orta çıkmamış ama nedense birden açık ve yakın tehlike doğmuş!”
Hatırlayalım, merhum Hasan Celal Güzel, 28 Şubat yargısı tarafından “halkı düşmanlığa tahrik” suçundan mahkum edilmişti!
HUKUK DEVLETİ
Hukuk devletinde hiç kimse soruşturulamaz değildir, zira hukuk devletinin temelinde “eşit vatandaşlık” kavramı vardır. Sorun, çok sayıda siyasi soruşturma ve hukuksuz tutuklama yüzünden kamuoyunda güvenin sarsılmış olmasıdır.
Alman vatandaşı gazeteci Deniz Yücel’i hatırlayın, “casus” diye tutuklandı, dehşetli komplo teorileri uyduruldu…
Fakat tahliye edileceğini önceden Merkel’e bildirdik. Ertesi gün tahliye ettik ve önceden hazırlanmış uçakla Almanya’ya gitti…
Ve de Türk Anayasa Mahkemesi “Deniz Yücel’in tutuklanması haksızdır, hürriyeti ihlal edilmiştir” diye iki gün önce devleti tazminata mahkum etti!
AİHM’den dönen, AYM’den dönen, bir süredir AYM’nin de görmezlikten geldiği haksız tutuklamalar uzun bir liste oluşturur…
Göreceksiniz, Osman Kavala davası da AİHM’den dönecektir.
Yargıya güven konulu uluslararası indekslerde neden en alt sıralardayız; bu tablo yüzünden.
31 Mart seçimlerinin iptali için polis çıkarıp kapı kapı sahte seçmen arayan, sandık kurulları hakkında savcılara soruşturma açtıran, Öcalan’a açıklama yaptırıp kardeşini TRT’ye çıkaran devlet nasıl olmuş da Akşener hakkında üç yıldır, Kaftancıoğlu hakkında 6 yıldır bulamadığı delilleri yeni bulmuş?
TOPLUM FARKINDA
Adalet Bakanı Gül’ün de bu tablodan çok rahatsız olduğu anlaşılıyor. “Yargı kararlarının meşruiyetini zedeleyen” yargı yanlışlarından yakınan kendisidir.
Ama kendisi aynı zamanda HSK Başkanıdır.
Dahası, 30 Mayıs’ta Yargı Reform Strateji Belgesi açıklandı; büyük ölçüde retorik de olsa, iyi şeyler vardı… Sayın Bakan’ın kendisi “reform aynı zamanda bir iklimdir” demişti ama iklim hâlâ aynı iklim…
Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına güven olsa, soruşturmalara da güven olurdu.
İktidar toplumda yaygınlaşan adaletsizlik tablosunu dikkatle okumalı: Kamu yetkileri ve yargı yoluyla siyaseti etkileme görüntüsü iktidara güç kazandırmıyor, aksine tepki çekiyor. İstanbul’da ortaya çıkan 800 bin oy farkı başka nasıl izah edilebilir?