YÖK ve Rektörleri kim yargılamalı?
Bazı şeyleri toplum olarak anlamamakta ısrarcıyız. Demokrasi, insan hakları, hukukun önemi vs. bunları geçtim, içinde boğulduğumuz asgari ücret bataklığının sebeplerini bile anlamakta zorluk çekiyoruz.
İnsanlarımız asgari ücret dayatmasının fakirleşmenin ana sebeplerinden biri olduğunun farkında bile değil. Çünkü, ülkemizde asgari ücret bir zorunlulukmuş gibi görülüyor ve maalesef haklı sebepleri de var.
Asgari ücret kimi korur sorusunun cevabını doğru veremezsek zaten gerisini de anlamamız zor. Bazı Avrupa ülkelerinde çalışanların ücretini düşürdüğü gerekçesi ile asgari ücret kavramı yok. Olanlarda da bu ücretin temel sebebi vasıfsız insanları korumak.
Vasıfsız?
Vasıfsızın anlamı TDK Sözlüğüne göre ‘nitekliksiz’lik. Peki, ya niteliksizlik? Sıfat olarak:
1-Ayırt edici özelliği olmayan; vasıfsız.
2-Nitelik bakımından üstün olmayan; kalitesiz.
Bizdeki asgari ücret bataklığı o hale gelmiş durumdaki, nitelikli ile niteliksiz aynı kefede.
Neden?
Çünkü, yıllardır sürdürülen yanlış politikalar sonucu milyonları güya beyaz yakalı yaparak niteliği niteliksizleştirdik. Mesleki beceri, emek isteyen alanlardan insanlarımızı uzaklaştırdık. Herkesi masa başı bir iş sahibi olabileceğine, elini kire pasa vurmadan maaş alabileceğine inandırdık. Daha kötüsü gemisini yürütenlerin kaptan, dayısı olanların şanslı olduğu bir düzen inşa ettik.
Sonuçta milyonlarca vasıflı gibi görünen ama vasıfsız bir kitle oluşturduk.
Daha önce de yazmıştım; başka bir ülkede olsa YÖK yöneticileri ve Üniversite Rektörleri ağır cezada ülke kaynaklarını hunharca boşa harcamak ve görevi kötüye kullanmaktan yargılanırlardı.
Bunu sadece beceriksizlik olarak açıklamak atanamamış bir milyondan fazla öğretmen aday adayının olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Türk Tarım Orman Dergisine Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Genel Başkanı Mehmet Ali Ünal Şubat 2022’de verdiği bir röportajda şunları söylüyor: “… sayısı 40’ı bulan Ziraat Fakülteleri her yıl 4 bin 500-5 bin mezun vermektedir. Toplam ziraat mühendisi sayısının 120 bin olduğu kayıtlara geçmiştir. Kamuda çalışan 40 bin civarında, özel sektörde çalışan 40-45 bin Ziraat Mühendisi olduğu, işsiz ziraat mühendislerinin 30 bini geçtiği belirtilmektedir. Ziraat mühendisi olup garsonluk, valelik, depoculuk, inşaat işleri vs. yapan meslektaşlarımız vardır.”
O kadar çok alanda o kadar çok ihtiyaç fazlamız var ki, ihtiyaç olan alanlarda ise eksiğimizin haddi yok.
Bir de son dönemde ihtiyaç duyduğumuz yetişmiş iş gücümüzü beyin göçü ile kaybediyoruz. Beyin göçü bir seviyede iyi bir şey olabilir ama ezici çoğunluk gitmek istiyorsa işte orada derin bir problem var demektir.
Müteşebbisliği bilmeyen, mavi yakalılığı utanılacak bir şey olarak gören bir nesil nasıl yeni bir dünya kurabilsin ki?
Bugün insanlarımız ellerinde diplomaları ile ya gözlerini devlete dikiyor ya da kolay yoldan zengin olmanın yollarını arıyor. Kendini bir şekilde kurtaramayanlar ise çoğunlukla vasıfsız ama vasıflı(!) olduklarını gösteren diplomaları ile asgari ücrete mahkum oluyorlar.
Pek çok sektör yetiştirecek eleman bile bulamıyor. Elektrik tesisatını döşeyecek, arabanın lastiğini değiştirecek, kaporta düzeltecek, boyayacak, çatıya çıkacak, demir bağlayacak, duvar örecek vs. vs. pek çok iş için iş bilen eleman bulmakta zorlanıyoruz.
Çok tuhaf değil mi, 2002’de memur düşmanlığı ile başlayan bir iktidar bugün çalışan nüfusun ezici çoğunluğunu memur ve kamu işçisi yaptı. 2002’de 1.5 milyon olan devlette çalışan kamu personeli sayısı Eylül 2023’te 5.1 milyona ulaştı.
Ocak 2023’te iş gücümüz 35 milyon, istihdam ise 31 milyon civarında imiş. Yani çalışabilir nüfusun 1/7’si, çalışan nüfusun 1/6’sı kamu çalışanı.
Çalışan nüfusun ezici çoğunluğu asgari ücret ve asgari ücretin biraz üstünü alıyor. Dahası 5 milyona yakın hane (18 milyon civarı insan) devletten sosyal yardım alarak yaşamaya çalışıyor ve biz hala hamasi söylemlerle günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Bu büyük kitle neden hamasete yeniliyor ve muhalefet neden bu kitleyi etkileyemiyor kendine sormalı ama Zülfü Livaneli’nin son açıklamaları gösteriyor ki hiç ANLAMAYACAKLAR…