Üniversiteleri kapatın gitsin!..

Siz kurulu düzeni yanlış inşa eder ve yanlışları düzeltmemekte ısrar ederseniz birçok olumsuzlukla da karşı karşıya kalırsınız. Defalarca yazdık, Türk eğitim sisteminin çivisi çoktan çıktı ve üniversite sistemimiz de çöktü…

Kayıkçı kavgası yapmaktan işin özüne inemiyoruz. Hadi Erdoğan ve Ak Parti her şehre ve ilçeye üniversite hatasını, kendi yaptığı için konuşamıyor, ya muhalefet?

Daha 19 yaşında gencecik bir evladımız hayatın sırtına yüklediği yükleri taşımadığını söyleyerek maalesef aramızdan ayrıldı. Biz ise yine her zamanki gibi ikiye üçe bölünmeyi başardık. Şirazesi kaçmış tepkilerle, aman önemli bir şeylere bir şeyler olmasın saçmalıkları arasında gidip geliyoruz.

***

Bir kere eğri oturup doğru konuşmak lazım, Türkiye gibi bir ülkede 7 milyondan fazla üniversite öğrencisi olmaz, OLAMAZ! Bizim imkânlarımız ve koşullarımız bu kadar çok üniversite öğrencisini kaldırmıyor. Bu kadar çok üniversitenin varlığı milli sporumuz olan kendi kendimizi kandırma sporuna seviye atlattırmaktan başka da bir işe yaramıyor

Memleketin her köşesinde dört duvar dikip, tabeladan üniversite açarsanız; milletin çocuklarının küçük esnafa kazanç kapısı, arsız-uğursuz tiplerin de hedefi olmasını sağlarsınız ancak.

Sayın veliler, bu çağrım size; ÇOCUKLARINIZI TAŞRADA LİSEDEN BOZMA UYDURUKTAN ÜNİVERSİTELERE GÖNDERİP DE HEDER ETMEYİN, oralara göndereceğinize evde otursunlar sizin için de onlar için de daha hayırlıdır.

Hal böyle iken muhalefet partilerinden biri de çıkıp demiyor ki “biz bu liseden bozma üniversiteleri kapatacağız”, “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” sloganının içini dolduracağız.

Bu sloganın içini kim doldurursa bu ülkeye iyilik etmiş olur. Liseleri zaten nitelikli-niteliksiz diye ayırmışız, bunların dışındaki okullarda okuyanların başarı şansı zaten çok az. Bari 8. ya da 9. sınıfı baraj sınıfı yapıp belli bir akademik başarı gösteremeyen öğrencileri meslek liselerine ya da çıraklık eğitime yönlendirelim ki milyonlarca gencimiz yıllarca kendileri kandıracak sisteme kurban gitmesin.

Öğrencinin de velinin de buradaki tercih hakkını sınırlandıralım. İlla çocuğum akademik eğitim alacak diyen varsa çocuğunu özel okula göndersin, parasını harcasın. Üniversiteye giriş sınavlarını da yeniden düzenleyelim.

Başarısızlığın teşvik edildiği mevcut sistem zaten alt sınıfların çocuklarının hayata 10-0 yenik başlamasına yol açarak kendi ayakları üzerinde durma şanslarını yok ederken, onları bir de asgari ücrete mahkum etmeyelim.

Eğitimde fırsat eşitliği palavrasının da arkasına kimse saklanmasın çünkü zaten böyle bir eşitlik yok. Türkiye’nin enerjisini ve parasını bu şekilde çarçur etme ve çocuklarının geleceğini karartma lüksü yok.

***

Gelelim yurt meselesine. Bu ülkede yurtlar çok uzun bir zamandır problem ve bu Ak Parti ile de başlamadı. Devlet istese 6 ayda bu sorunu çözer ama bu da tek başına çözüm değil. Neden mi, devlet yurtları da sanıldığı kadar güvenli değil de ondan.

Öğrenci iken devlet yurduna ancak uzaktan bir akrabamızın aracılığıyla yerleşebilmiştim. Yurtta hem yemek hem de sıcak su sorunu vardı ama bu sorun kendisini okulun ve de devletin sahibi gören bir siyasi partinin militan uzantılarının tahammülfersa baskıları yanında bir hiçti. Kendilerine biat etmeyen ya da kendilerinden görmedikleri öğrencilere öyle acımasız baskı uygularlardı ki pek çok öğrenci daha ayını dolduramadan yurdu terk etmek zorunda kalırdı.

Bir şekilde üniversite okumuş ve yolu devlet yurtlarından geçen herkes bu ülkede devlet yurtlarının nasıl çeşitli siyasal gruplarca terörize edildiğine az çok şahit olmuştur. Ve maalesef bu terörize edilen ortamlarda halkın teslim ettiği çocuklarını, gençlerini korumakla görevli devlet memurları ve güvenlik güçleri de bu çirkinliğe göz yummakta bir beis görmezlerdi.

Okuduğum okulun ve de yurdun kapısından ben bin bir güçlükle girebilirken birtakım tipler ellerini kollarını sallayarak geçebilir ve kendilerince yanlış yoldaki gençleri tartaklayıp, dövebilirdi ve eminim şu an da değişen çok fazla bir şey yoktur.

Üniversitede iken babası baş komiser olan hafiften sol-Kemalist takılan Karadenizli bir arkadaşımız vardı. Bir gün yurtta, egemen grubun saldırısına uğradı ve biraz hırpalandı. Biz vazgeçirmeye çalışsak da “Polise gidip şikayette bulunacağım” diye diretti. Babasının polisliğine fazlaca güvenmişti. Giderken “yarın akşama görüşürüz, sen bugün nezarette yatmayı kafaya koymuşsun” diye takılmıştım.

Nitekim, arkadaş karakola gidip “falanca grup bana saldırdı, şikayetçiyim” der demez memur arkadaşlar önce güzel bir hoş geldin faslı geçip nezarete tıkıvermişler. “Benim babam polis-molis” dese de geceyi orada geçirmiş ancak öğlene doğru telefon etmesine izin vermişler. Tabi o da can havli ile babasını aramış…

Mesele cemaat-tarikat-devlet-örgüt yurdu değil, mesele çocuklarımıza insanca muamele edecek kültürel bir ortam yaratamamak ve umut aşılayamamak!..

Yeni Enesler olmasın istiyorsak yapılması gerekenler belli…

YORUMLAR (37)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
37 Yorum