Akademik değil mesleki eğitime ihtiyacımız var
Geçen hafta sonu Liberal Düşünce Topluluğu tarafından düzenlenen ve uzun bir geçmişe sahip olan Liberal Düşünce Kongresi gerçekleştirildi. Kongreye geçmişte kongrenin sürekli müdavimlerinden Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de katıldı. Sayın Bakanın açılışta dediği gibi kongredeki pek çok katılımcı kongreler ile yaş alıp, saçları ağarttı.
Topluluk geçmişte kimsenin konuşmaya bile cesaret edemediği konularda cesaretle fikir mesaisi yapmış ve doğrudan siyaset yapmadan siyasileri etkileyerek ülkemizin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi için mücadele etmişti.
2024 Kongresi de yine kaliteli sunumlarla dolu idi. Tabi bu tür etkinliklerin en büyük artısı oturum aralarında katılımcılar arasındaki etkileşimlerin olduğunu belirtmeden geçmemek lazım. Geçmişte öğrenci olarak bu toplantılara katılan pek çok katılımcının gerek akademik ve gerekse başka alanlarda çok üst seviyelere geldiklerini görmek herhalde topluluk için ayrı bir gururdu.
Oturumların her biri birbirinden kıymetli olmakla birlikte özellikle Erzurum’dan Prof. Dr. Yüksel Göktaş’ın Milli Eğitim Politikası oturumunda üniversiteleri konu alan “Tarihsel Dayanıklılık ve Dönüşüm” sunumu oldukça ufuk açıcı idi.
Göktaş, üniversitelerin tarihsel olarak oldukça köklü ama yeni şartlara uyum sağlama yetenekleri de oldukça yüksek kurumlar olmasına rağmen ülkemizde mevcut halleri ile çağa adapte olma ve topluma liderlik yapabilme sorunu yaşadığını, dahası geçmişte “sınıf atlama aracı olma” misyonunu da yitirmeye başladığına dikkatleri çekti.
Değişen çağın ve toplumun talepleri çerçevesinde dijitalleşme, yapay zeka, küresel rekabet ve toplumsal talepler çerçevesinde üniversitelerin rolünün yeniden inşasının ne denli önemli olduğunu vurguladı.
Göktaş’a göre Türkiye’de son yıllarda birçok üniversite açılmasına ve kontenjanların artırılmasına rağmen yükseköğretimde arz ve talep arasındaki fark halen daha yüksek. Bu talebi karşılamak için yükseköğretimde çeşitlilik sağlanarak özellikle mesleki ve teknik eğitimde kapasite artışına ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Ülkemizde pek çok sektörde beyaz yakalı fazlalığı varken mavi yakalı kalifiye eleman bulunamamakta ve bu açık sığınmacılar aracılığı ile kapatılmaya çalışılmaktadır.
Göktaş, yine mesleki eğitim ile akademik eğitim arasında da net bir ayrım yaparak mevcut sisteme sert ama haklı eleştiri getirdi. Mesleki eğitim yerine akademik eğitimin yaygın olmasından dolayı mezunların önemli kısmı eğitim aldığı alanlar dışında istihdam edilmektedir Bu durum hem iş gücüne katılımı zorlaştırmakta hem de fazladan eğitim ihtiyacını doğurmaktadır. Bunun yanında da mesleğin gerektirdiği eğitimi almaktan alıkoymaktadır. Ayrıca maalesef bizde mesleki eğitimin sürekli ileri yaşlara ötelenmesi önümüzde diplomalı işsiz sayısının da sürekli artmasının en büyük sebebi. TÜİK verilerine göre eğitim kalitemizdeki düşüklük nedeni ile mezunların alanda istihdam oranı ancak %25 civarında.
Göktaş bu nedenle Yükseköğretimde mesleki ve teknik yükseköğretim hem ortaöğretim adımı ile birlikte kurgulanmalı hem de piyasanın işgücü ihtiyacını karşılayacak çeşitlilik ve yapıya kavuşacak şekilde bütünüyle yeniden yapılandırılması gerektiğine dikkat çekti. Bunun içinde “Öncelikle araştırma üniversitelerinden başlamak üzere MYO’ların üniversitelerden ayrılarak, Sağlık Bilimleri Üniversitesi örneğindeki gibi ayrı bir çatı altında (Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu/Üniversitesi) uygulama ağırlıklı ve merkezi olarak yeniden yapılandırması” gerekliliğini belirtti.
Göktaş’a göre yükseköğretim kurumları yaygın eğitimi daha etkin bir şekilde içerecek şekilde dönüşmelidir. Kısa süreli sertifika programları ile çalışanların kariyer gelişimi üniversiteler tarafından desteklenmelidir. Ayrıca üniversitelerin mezunlarına sürekli eğitim fırsatları sunabilecek şekilde yeniden yapılandırmak gerekmektedir.
Göktaş, öğretim elemanı açığını kapatmak için de bir önerisi var: “Nitelikli öğretim elemanı açığını kapatmak için Mesleki Doktora dereceleri (Sanatta Yeterlik, Tıpta Uzmanlık, Diş Hekimliğinde Uzmanlık vb. gibi) yoluyla kamu ve özel sektörde alanında yetişmiş uzmanlardan yararlanmanın yolları aranmalıdır.”
Zaten kaynaklarımız kıtken Göktaş’ın önerileri son derece önemli. Dünyanın yapay zeka ve dijitalleşmede aldığı yol oldukça korkutucu iken bizim burada temel meseleleri dahi çözememiş olmamız büyük kayıp.
Yapılan çalışmalar gösteriyor ki yakın bir gelecekte yeni teknolojilere uyum sağlayamadan verimli tarımsal üretim bile yapılamayacak. Çok geç olmadan bu yeni çağa ayak uydurmalıyız, Sanayi Devrimini ıskaladık ama bu yeni çağı ıskalamak gibi bir lüksümüz olmamalı!..