Suriye rüzgârı?
Suriye’deki rejimin ani çöküşüyle ilgili sıcağı sıcağına yazdığım yazıda “Genel olarak son gelişmelerle birlikte Türkiye’nin Suriye’deki etkisini olumlu anlamda artırdığı ve siyasi çözüm esnasında Türkiye’nin masada güçlüler arasında yer alacağı belirtilebilir.” demiştim.
Bölgede hâlihazırda çok şey belirsizliğini koruyor, bir taraftan da birçok kaynakta yazıldığı üzere yeni bir bölgesel düzenin olasılıklarının açıldığı belirtilebilir. Ve bu gelişmelerin şekillenmesinde Türkiye’nin başat aktörlerden biri olabileceği vurgulanıyor.
Şimdi böyle bir tablonun iç siyaseti de hareketlendirdiği söylenebilir. Bunu bazı yayımlanan araştırmalarda da görüyoruz.
Örneğin Asal Araştırma’nın Aralık ayı anket sonuçlarına göre “Bu Pazar Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılsa kimi Cumhurbaşkanı olarak görmek istersiniz?” sorusunun ilk sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan yer alıyor. Sonrasında sırasıyla Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Hakan Fidan ve Özgür Özel yer alıyor.
Bir anlamda Suriye’den gelen rüzgârın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı olumlu anlamda etkilediği söylenebilir.
Her ne kadar özellikle hayat pahalılığı konusunda yara alınmış olsa da son olaylarla birlikte "Reis" söyleminin altının olumlu anlamda kalın kalın çizildiği belirtilebilir.
Ayrıca “Bu Pazar Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılsa kimi Cumhurbaşkanı olarak görmek istersiniz?” sorusuna verilen cevaplarda Hakan Fidan’ın 4. Sırada yer alması da önemli.
Belli ki Suriye’den gelen rüzgâr Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Hakan Fidan’ı da olumlu anlamda etkilemiş.
Sahada yaptığım birçok görüşmede Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile ilgili AK Partililer yorum yaparken otomatikman “Hakan Reis” diye belirtiyorlardı. Erdoğan’dan sonra ilk defa bir aktör ile ilgili yüzler ekşimiyordu. Diğer taraftan buradaki duygunun tam olgunlaşmadığı da görünüyordu. Son olaylarla birlikte “Hakan Reis” söylemindeki duygunun olgunlaşmaya yüz tuttuğu söylenebilir.
Öte yandan Özgür Özel’in 5. sırada yer alması CHP’nin Suriye’deki gelişmelerle ilgili derli toplu bir açıklama ortaya koymamasıyla da ilgili.
Hemen yanı başımızda çok ciddi gelişmeler yaşanıyor ve ana muhalefet partisinden hâlihazırda derinlikli bir değerlendirme duyamadık.
Suriye’deki son olayların ilk bakışta Türkiye’yi olumlu etkilediği söylenebilir. Yalnız bu olumlu sürecin sürdürülebilir olması önemli. Öte yandan şu bir gerçek ki Suriye genelinde çok fazla kontrol edilemeyen faktörün olduğu görünüyor. Buradaki en önemli soru Suriye’nin bütünlüğü korunabilecek mi? Bu sorunun cevabı şu an itibariyle belli değil doğrusu.
Ayrıca özellikle soru işareti olarak belirtilecek olan husus Fırat’ın doğusunda yer alan PYD/YPG tehdidi ile ilgili nasıl bir adım atılacağı? Bununla ilgili de tam olarak nasıl bir yol haritası ortaya çıkacak şu an için bilmiyoruz.
Yalnız strateji okuryazarlığı olanlar şunu hemen belirtecektir:
Buradaki yapılanma Türkiye’nin güvenliği için tehdittir ve dolayısıyla bununla ilgili gerekenlerin yapılması beklenir.
Diğer taraftan son günlerde özellikle yurt dışında PYD/YPG yapılanmasının devam etmesi yönünde makaleler yayımlanıyor. Ayrıca Blinken’ın apar topar Ankara’ya gelmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Fidan ile görüşmesi de tesadüf olmasa gerek. Bununla birlikte İsrail faktörü de önemli bir mesele. Bir de her ne kadar Rusya ve İran’ın bölgedeki etkisi kırılmış olsa da bu iki ülkenin etkisinin tamamen bittiği söylenemez düşüncesindeyim.
Öte yandan birçok makalede de belirtildiği üzere; Suriye'de en büyük tehlikelerden biri, rejimin çöküşünün Libya'da olduğu gibi bir devlet çöküşüne dönüşmesidir. Bu bağlamda siyasi geçiş sürecinin önemi özellikle vurgulanıyor.
Özetle; çok fazla kontrol edilemeyen faktörün yer aldığı bir Suriye tablosu ile karşı karşıyayız.















Sayın yazar için kan ağlıyor ama, halk yine REİS diyecek tereddüttünüz mü var.
Yanıtla (0) (1)31 Mart'ta da Apo'nun mektubundan medet umulmuştu, Osman Öcalan'ın TRT'de konuşmasından medet umulmuştu, Allah ayaklarına dolaşırdı.Suriye'den bir şey çıkmaz.Millet hayat pahalılığından canının derdine düşmüş durumda.Bana ne der AKP'den.
Yanıtla (2) (0)Hangi gelişme olursa olsun, bugün ve gelecek kuşaklar için huzurlu, adil hukukun üstünlüğüne dayalı müreffeh bir ülke istiyorsak DEMOKRASİ 'yi hedef edinmiş parti ve liderleri düşünmeliyiz. Aksi takdirde, hamaset edebiyatı ile yıllarca sürünmeye devam ederiz. Suriye dahil hiç bir dış gelişme, Demokrasinin tam anlamıyla içselleştirilip işletilmesi kadar bu ülkeye ve halkımıza katkısı olamaz.
Yanıtla (2) (0)Ben herşeye rağmen umutluyum,31 Mart'ta insanlar aptal olmadığını gösterdi, Türkiye'ye demokrasiye,insan haklarına,bilime inanan çağdaş bir lider gelecektir.
Yanıtla (7) (0)İmkanı olanlar kaçıp gitsin kardeşim, hukukun, refahın,huzurun olduğu ülkelere! Hiç olmazsa aklı başında insanlarla yaşarlar!
Yanıtla (4) (0)''Suriye fatihi'' gibi yakıştırmalar çok yanlış. ezik bir psikolojinin ürünü. hem Suriye halkını, hem diğer Arap ülkelerini rahatsız eder.
Yanıtla (3) (1)Doğru surıye deki gelişmeler en düşük emekli maaşını 50 bile çıkarır!!!
Yanıtla (2) (1)Objektif bir analiz yazısı. Teşekkürler.
Yanıtla (1) (2)Amerika ile yapılan gizli anlaşmada Türkiye'nin kontrolünde olması gereken tel rifat bölgesini Rusya PKK ye verince Türkiye buralarda denetim sağlayamadı. Amerika'nın izniyle SMO buraları Türkiye desteğiyle alınca başarıyı akepe kendine kullandı.
Yanıtla (2) (0)Suriye'deki son gelişmeler sanki içerideki problemlerimizi giderecek. Adalet, sağlık, ekonomik daha birçok alanda sorunlarımız giderilecek. Daha çetrefilli hale gelen Suriye meselesi Suriye meselesi İnşallah başımıza daha çok sorun yetmez getirmez.
Yanıtla (3) (0)Neoosmanlici ve talan odakli, kadim halklari ve komsu ulkeyi yok sayan, derin devletin ve sistemin militarist amaclarini ve hedeflerini net bir sekilde gosteren, bir analiz - yazi daha !!
Yanıtla (4) (3)