“Sadece izleyin mi deniyor?”

Ey can utanır gün kararır gece olmaz olsun nefisler şaha kalkmış

Yolsuzluk, haksızlık, yalan dolan bülbüller ötmez, güller kokmaz

Yıkılsın feleğin sarayları tepelerden dökülsün pulları

Aman yavrularımız ateşler içinde Nemrut ağlar, Asi ah eder

Nere baksam garipler baş edemem her yanım dolu, gözyaşı

Aman Kazdağları çığlık çığlığa, İliç perişan zoruma gidiyor nefes almak

Ne duruyor çağırın güneşi yaksın lâl olmuş gönülleri, sağır olmuş bilinçleri…

******

Bu aralar zinhar fikir ayrılığı konusunda iki çift laf etmeyin. Analiz manaliz işlerini de bırakın.

Soru da sormayın.

Cumhurbaşkanlığı uçağında istenmeyen soruları da sormayın.

Dinleyin… Sadece dinleyin mi denmek isteniyor?

İşte bu zor… Dinlemek diye pek bir âdetimiz yok doğrusu…

Ne var?

Alabildiğine konuşma var.

‘Bil, bilme’ önemli değil. ‘Kendini bilme’ hiç önemli değil. Yeter ki konuş. Arada bağırırsan daha da etkili olabilir. Sadece es vermemeye dikkat et. Bazı konularda bilmediğin ortaya çıkmasın.

Sorularımıza devam edelim…

O zaman susun mu deniyor?

Susmak diye de bir âdetimiz yok doğrusu. Yine alabildiğine konuşma var.

Susun gönüller konuşsun mu deniyor diye aklıma da gelmiyor değil doğrusu.

Ayrıca sembollere, karşılıklı iletilen mesajlara da bakmayın deniyor herhalde…

O zaman sadece izleyin mi deniyor?

Öyle ya… Olanı biteni izleyin deniyor olabilir. Yorum yapmadan izleyin. Görün bakalım neler olacak deniyor herhalde…

Bir taraftan da izlerken yoksulluğu konuşmayın, sönen ocakları görmeyin deniyor olabilir.

Yıkılan umutları, çaresizce çırpınan canları duymayın deniyor olabilir.

Yolsuzluğu, rantı, çeteleri dile dolamayın deniyor olabilir.

İşin özü geceyi gündüz gibi yaşayın deniyor olabilir. Yani ‘mış gibi’ yapın deniyor olabilir.

Neyse…

Cumhurbaşkanlığı uçağından söz etmişken… Muhalif kesim olarak görülen kanadın yer almadığı uçağa davet edilsem nasıl olur diye düşündüm doğrusu…

Aslında bu cümle bile ne kadar sorunlu… Bir kesimin davet edilmemesi…

Hani nerede ‘Hep birlikteyiz, hep birlikte güçlüyüz’ gibi sorular sormayacağım.

Halimiz malum…

Ayrıca davet edilsem yazardım. Cevaplar verilmese de yazardım. Duyguları yazardım. Gözlemlerimi yazardım. Zaten uğraşmadan cümle cümle o duygular akardı. Ki cevaplar verilmiş kadar olurdu.

Son olarak, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisindeki fizyolojik ihtiyaçlar (yemek, içmek, soğuk ve sıcaktan korunmak, dinlenmek, uyumak) ve sosyal ihtiyaçlar (kişisel takdir, görev sorumluluğu, şefkat duyma, yarışma…) giderildiğinde birey mutlu olur, giderilmediğinde ise mutsuz, gergin olur diye belirtilebilir.

Demem o ki gülmeyi unutmamız boşa değil…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.